Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012
5054 Okunma, 4 Yorum

DÖRT DELIL

 

 

S.Karagülle:

  1. KURAN:  Bu gün elimizde bulunan Halife Osman zamanında yazılmış nüshalara uyan kitaptır. Bunun dışında her ne suretle iddia ve ispat edilsin o kuran değildir. Mütevatir olarak gelmeyen kıraatler Kuran olamadığı gibi hadis seviyesinde bile değildir. Amel edilemez.

 

  • Kuran tek gerçek referanstır. O sadece kıraatle değil, Yaratıcı’nın iradesi ile de bize ulaşmıştır. Nihai hedefe kadar da var olmaya devam edecektir. Yani Kur’an sadece yazılı bir kitap değildir. O’nu yerlerde ve göklerde de bulabilirsiniz. Bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur. Tek gerçek delildir. Ayetler bu manada çok açıktır.

 

S. Karagülle:

2-  SÜNNET:  Resulün Kuranı uygulamalarıdır. Uygulamada hata ederdi. Ama cebrail gelir onu düzeltirdi.  Zamanı ile ilgili uygulamaları ya Kurana dayanmamakta, ya da bize tevatürle gelmemiştir. Allah unutturmuştur.  Kuranın tevatürle gelen uygulaması bizi Kuran derecesinde bizi bağlar.  Kuranın dilini ve istilahlarını ancak öyle anlayabiliriz.  Lügat dili anlaşmaya yetmez. Bu kitabi bana ver dediğiniz zaman o kitaba parmağınızla işaret etmezseniz o cümle bir şeyi anlatmaz. Muhammed Allahın parmağı olarak müşarın ileyhlerini bize göstermiştir.

 

  • “Resulün Kuranı uygulamalarıdır.” İhtilaf yoktur, doğrudur.

 

“Uygulamada hata ederdi. Ama cebrail gelir onu düzeltirdi.” Yanlıştır. Uygulamada hata ederdi, Vahiy ile düzeltilirdi. Gizli vahiy yoktur.

 

DELILLER:

 “Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek(leke), tebtegî merdâte ezvâcik….” (Tahrim 1)

Niçin haramlaştırıyorsun?.....

 “Hattâ izestey’eser rusulu ve zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ fe nucciye men neşâ’u, ve lâ yureddu be’sunâ anil kavmil mucrimîn” (Yusuf 110)

Ümitlerini kesecek hale gelip…

“Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid…” (Kehf 110)

Ben sizin gibi bir insandan başka bir şey değilim...

“Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûn” (şuara 14)

….Beni öldürmelerinden korkuyorum

“İttebi’ mâ uhıye ileyke min rabbik, lâ ilâhe illâ huve, ve a’rıd anil muşrikîn” (En’am 106)

Rabbinden sana vahyedilene uy….

“Vettebi’ mâ yûhâ ileyke vasbir hattâ yahkumallâh, ve huve hayrul hâkimîn” (Yunus 109)

Sana vahyolunan şeye tabi ol….

“Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayrehu ve izen lettehazûke halîlâ” (İsra 73)

Az kalsın Sana vahyedilenden başkasını bize karşı uydurman için fitneye düşürüyorlardı….

“Kul innemâ unzirukum bil vahyi ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûn” (Enbiya 45)

Sizi sadece vahiyle uyarıyorum……

 

Ve diğer “Vahye uy, Sana vahyolunanı tebliğ et” mealindeki ayetler ile nihayet Hakka suresi 38-48. Ayetlerde “Vahye Uy” emrinin kapsam ve niteliği de ortaya konur. Orada büyük bir tehdit vardır. İnşirah Suresini de bunun yanına koymamız gerekir. Sadece Resulullah’ı ilgilendiren Ayetleri de bu çerçevede düşünmek gerekir.

 

Netice itibariyle, Peygamberin uygulamaları Vahiy iledir. Vahyin karşılığı ise Kur’an dadır. Eğer başka bir kıraat yoksa, delili Kur’an da arayacağız. Allah’ın unutturdukları bizi bağlamaz. Eğer unutturduğu bir şey varsa, öyle olması gerektiği içindir.

 

Kur’ân, vahiy dışında peygamberle diğer insanlar arasında fark görmez. Peygamber de hata yapabilir ama vahiy onu düzeltir. Peygamberlerin masumiyeti sadece vahiyle ilgilidir. Bunun dışında Peygamber de diğer insanlar gibidir.

 

“E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassala(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn” (En’am 114)

Kur’an ı açıklanmış olarak indiren Allah’tan başka hakem mi arayayım….

Resul’e itaat etmenin kapsamı ile ilgili olarak yine Kur’an da geniş açıklamalar vardır.

“Ve mâ muhammedun illâ resûl….” (Al-i İmran 144)

Muhammed Yalnızca bir elçidir….

“…ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin…” (Ahzab 40)

..Allah’ın elçisi ve nebilerin sonuncusu..

“Muhammedun resûlullâh….” (Fetih 29)

Muhammed Allah’ın elçisidir….

 

Dikkat edilirse eğer, Vahy’i açıklamak da Elçilik de Allah’a bağlanmaktadır. Kur’an da bu konuda başka ayetler ve açıklamalar da vardır, onlar da incelenebilir.

 

Kur’an a göre Resul’e itaat Allah’a (Vahye) itaattir ve delil de sadece Kur’an dır. Uygulamalar Vahiy olarak değerlendirilemez. Sadece örnek kabul edilebilir.

 

Yani sünnet sadece bir örnek teşkil eder. Delil olarak kabul edilemez.

 

S.Karagülle

  1. ICMA:  Biz Kuran Arapçasını bilmiyoruz. Resulün uygulamalarını göremedik. Bize Bizden önceki müelliflerin kitapları öğretmiştir. Onlara da müçtehitlerin nesli öğretmiştir. Onlara sahabilerin nesli öğretmiştir. Biz bugün, Kuranı yeniden anlıyoruz. Herkes Kuranı ayrı ayrı anlayacaktır.  Hepimiz aynı anlayışa geldiğimizde o icma olacaktır. Artık o anlayış üzerinde kalacağız. İçtihadimiz değişse bile amelde içtihadımıza değil icmaa uyacağız. Bu bizim birliğimizi sağlayacaktır.  İcma olmayan hususlarda her birimiz kendi içithadımıza göre amel edeceğiz ve ilzam olunacağız. İcmaımız, ancak icmamızla değişecektir. Bunun için içtihat serbesttir. Ama icmaa aykırı amel caiz değildir. İcmaı kabul etmeyenin muhalefeti icmaı bozmaz. Sahabelerin Kuranı uygulamadaki kavlı veya fi'li icmaları bizi bağlar. Ondan sonra gelenlerin icmaları bizi bağlamaz. İkinci nesil icmaları fiilen bağlar, üçüncü nesil icmalar ile amel caizdir.

 

  • Eğer Sünnet ve geçmiş icmalar NAS ise, bugün ICMA etmenin imkanı ortadan kalkar. İctihad da edilemez. Eğer bugün geçmiş ICMA’ların bir konuda hata ettiği veya bugün anlaşılan bir manaya delalet etmediği görülüyor ise, yine de ICMA’ya göre amel edilmelidir denemez. Bu Kur’an ın hükmünü değiştirmek olur. ICMA’lar ve Ictihatlar ancak bugün bizim anladığımız Kur’an ile örtüşüyor ise bizi bağlar.

 

DELIL:

“Summe inne aleynâ beyânehu.” (Kıyame 19)

Sonra beyan…

“Tilke âyâtullahi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), fe bi eyyi hadîsin ba’dallâhi ve âyâtihî yû’minûn” (Casiye 6)

Allah`tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar? ….

“Lekad kâne fî kasasıhim ibretun li ûlîl elbâb(elbâbi), mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn” (Yusuf 111)

Uydurma bir  hadis değildir….

“Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezib(kezibe), innellezîne yefterûne alâllâhil kezibe lâ yuflihûn” (Nahl 116)

Şuna haram buna helal demeyin….

Aslında bu ayet bütün çerçeveyi de ortaya koymak açısından da çarpıcıdır.

“Ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâ(evliyâe), kalîlen mâ tezekkerûn” (A’raf 3)

Rabbinizden size indirilene uyun, ….. peşine düşmeyin….

“Yâ eyyuhân nâsû kad câekum burhânun min rabbikum ve enzelnâ ileykum nûran mubîn” (nisa 174)

Ey insanlar, Rabbinizden kesin deliller geldi….

(Bu ayet önemlidir, Deliller yani Kitabın sadece bize ait olmadığını bütün insan neslini kapsadığını da anlayabiliriz/Evrensellik)

Bunların dışında, Aliimran 105, Hud 1, Yunus 15, Hicr 1, Kamer 17,  Nur 34, Isra 89, Kehf 14, Muhammed 24, Casiye 20, Ibrahim 52 Ve diğer Ayetler bu meselede açık delillerdir.

 

  • MANA: Manayı veren lugat değildir. Bilgidir. Biz Kur’an Arapçasını bilmiyor olabiliriz, Ancak kelimelerin ifade ettiği manaları orijinal haliyle bilmemiz mümkündür. Kur’an manayı da öğretir. Bu husus yine Ayetlerle açıklanmıştır. Kur’an da eğer bugün anlaşılmayan bir şey var ise, o bizim için henüz gerekli olmayan şeydir. Zamanı geldiğinde anlaşılacaktır. Bilgi çoğaldıkça.

 

S. Karagülle

  1. KIYAS:  Akıl yürütmedir. Kuranda sadece örnekler zikredilmiş,  diğerlerinin hükümleri kıyasa bırakılmıştır. Kıyas kabul etmeyenler Kuranı fiilen rafa kaldırmış olurlar. Kıyas Kuran sünnet icma ve akılla sabittir. Laik hukukta da kıyas vardır. İçtihat farklılığı topluluğu bozmaz. Aksine kişilere hürriyet tanır ve topluluğun devamını sağlar.

 

- Doğrudur. Kur’an insanlara geniş bir hareket alanı bırakır. Örnekler vererek yöntemi belirler. Akıl ile ulaşılacak olan sonucun da doğru olacağını söyler. Bunun çerçevesi de yine Kur’an koyar.

 

DELIL:

“Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn” (En’am 75) Ve benzeri ayetler

 

Yani Yerlerde ve göklerde olan her şey her bilgi kıyasa esas teşkil eder. (Dünya üzerindeki başka toplulukların sosyal yaşam alışkanlıkları da dahil)

 

S. Karagülle

IHTILAF: İhtilafımız, Kuranın bir düzen kitabı olup olmadığı üzerindedir.  Kurandan daha iyi düzen getrin, biz Kuranı bırakıp ona uyalım.  Adil Düzen Kuranın bu günkü sorunları çözüp çözmediği üzerinde duralım. Ondan sonra düzen kitabı olup olmadığına hüküm verelim. Selam başarılar.

 

  • Kur’an varlığın kitabıdır. Sadece bizim dünyamızdaki bir düzen kitabı değildir. O evrensel düzenin kitabıdır. (varlık ve sistem) Kur’an sadece düzeni ortaya koymaz, aynı zamanda evrensel sisteme entegrasyonu da sağlayan bir bilgi kaynağıdır. Bu çerçevede bir ihtilafımız yoktur. Başka bir kitap arayışımız da yoktur.

 

“Adil Düzen”den kastınızın ne olduğunu bilmiyorum. Bu sebeple üzerinde fikir yürütemem. Adalet yaşadığımız dünyada değildir.  

 

Vesselam

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
25.02.2012
14:41

Adil Düzen Nedir?

Adil Düzen ilahi kitapları bugünkü müspet ilmin ışığında yorumlayarak günümüzün sorunlarını çözme çalışmasıdır. 1967 yılında İzmir’de kurulmuş Akevler kredi ve yardımlaşma kooperatifinin çalışması sonucu Erbakan tarafından benimsenen siyasi bir programdır. 1) Kurân son kitaptır. Dille ve yorumlama usulü ile bize ulaşmıştır. Kendisinin Allah’ın kitabı olduğunu kendisi ispat eder. Sözleri 1400 sene Muhammed’e gelmiş ve bize mütevatiren ulaşmıştır. Manası ise Allah tarafından icma ve içtihatlarla kıyamete kadar yeniden inzal olunmaktadır. Dolayısıyla eskimez. Günü geçen hükümler onda yoktur. 2) Akevler’in Adil Düzen çalışmaları İstanbul’da devam etmektedir. İstanbul Yenibosna Coşarsu sokak 29/B’de akşamları toplanılarak çalışma yapılmaktadır: a) Yayınlanan Kuran seminerleri b) Rûhu’l-Kurân adı altında Kurân Arapçasının dili c) Adil Düzen’e göre insanlık anayasasının Kurânî delilleri ve d) Adil Düzen muhasebesi üzerinde çalışılmaktadır. 3) Kurân’a göre insanın ilmî, dinî, iktisadî ve siyasî dayanışma ortaklıkları (evliyaları) vardır. Yönetimi bunlar oluşturur. İnsanlıkta devletler, iller, bucaklar ve ocaklar vardır. Hakemlerden oluşmuş yargı vardır. Yargı kararlarına uymayanlar mümin değildir. 4) Kurân’dan bu hükümleri çıkarabilmemiz için kelimelerin Fıkıhçılar tarafından da kabul edilen ıstılahî manalarını kullanıyoruz. Allah = Topluluk Resûl = Başkan Salât = Toplantı Zekât = Vergi Velî = Dayanışma sorumlusu Evliyâ = Dayanışma ortakları (Sosyal Sigorta) Nâs = İnsanlar (bugün yaşayanlar) Âdemoğulları = İnsanlık (Âdem’den kıyamete kadar) Kavm = Devlet Şa'b = İl Kabîle = Bucak Aşiret = Ocak (apartman yönetimi) Mısr = Kıta merkezi (Kıtalar Çin, Hint) Medîne = Bölge Belde = İlçe Karye = Semt (köy) Beyt = Ev Hamd = Rant (emeksiz doğan değer) Dîn = Düzen Şıra = Yasama ergi Minhac = Yargı ergi Viche = Yönetim Mensek = Yürütme Vezir = Bakan Ülû’l-emr = Yönetici Zî’l-kurba = Emekliler Âmilîn = Görevliler Garimîn = İflas edenler Müellefeikulûb= Sanatkârlar, âlimler Bunlar bizim kelimelere verdiğimiz mana ve tanımlardır. Siz başka mana ve tanımlar verebilir, Kurân’ı baştan sonuna kadar öyle yorumlarsınız. Sistem oluşturursunuz. O sistem tüm sosyal sorunları çözer. Mezhebler budur. Her bucak kendi icma ve içtihatlarını uygular. Sonunda elenir bir kaç mezheb kalır. Kurân konuşma diliyle nazil olmuştur. Kelimelerin tanımları yapılmamıştır. Tanımlar içtihatlara bırakılmış mezhepler oluşmuştur. Mahalli icmalara bırakılmış değişik bucaklar oluşmuş. Böylece her asra ve her şarta uymakta onların sorunlarını çözmektedir. Kurân’ı bu şekilde sorunları çözen kitap olarak kabul ettiğinize göre aramızda fark kalmamıştır. Bundan sonra tartışacağımız, onu nasıl anlayacağız. Anladığımız bir cümle olacaktır. Esas Madde 1. Madde: Kurân insanların bütün sorunlarını çözer. Bunu kabul edenler Kurân ehlidir. Bunlar Kurân’ı anlarken birbirlerine yardım ederler. Ortak çözümlere icma, anlaşamadıkları çözümlere içtihat diyoruz. İcmalarda birlikte hareket edilir. İçtihatlarda herkes kendi içtihadına göre hareket eder. İçtihatlar 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma durumundadır. Yukarıda önerdiğim madde size göre nasıl olmalıdır. Siz de yazın ayrılığımız varsa o noktaları tartışalım. Uzlaşarak yazalım. Selamlar.

Sam Adian
26.02.2012
03:45

Yapmak istediğiniz anlaşılıyor. Siz Topluluğu ALLAH yerine koyarak bir sistem inşa etmeye çalışıyorsunuz. Ancak böyle yapmanın büyük sakıncaları vardır.

Allah sistemi yaratmıştır ve çalışmasını sağlamıştır. Sistemin görevlilerini de yaratmıştır. Bu görevliler dinamik değildir. Iradesizdir. Yani tarafsızdır, yargılamazlar, sorgulamazlar. Onlar sadece kendilerine verilen görevi bilir ve onu yaparlar. Böylece sistem aksamadan işler. Eğer görevliler irade kullanıyor olsalar idi o zaman sistemde kargaşa meydana gelirdi.

Topluluk dinamik bir olgudur, topluluğu meydana getirenler insanlardır. Insanlar irade sahibidirler, sorgularlar ve yargılarlar. Siz Topluluğu Allah gibi düşünürseniz aslında onu temsil eden kurum veya kurumları öngörmüş olursunuz. Topluluğun yetkisini Yaratıcı’dan almasını öngörüyorsunuz. Ancak yetki zaten verilmiştir. O kurumlarda insanlar görev alacaktır. Insanlar dinamiktirler. Karmaşaya neden olurlar, sistem işlemez. Sistemi mükemmellik üzerine değil, fonksiyonellik/işlevsellik üzerine kurmak gereklidir. Dinamik olmalıdır.

Eğer topluluğun kurumlarının üzerine onları kontrol altına alacak bir varlık koymazsanız sistemi tıkamış olursunuz. Siz böyle düşünerek yaratıcı/yenilikçi bir topluluk oluşturmayı hedeflemiş olabilirsiniz. Ancak bu doğru değildir. Insan bencildir.

Sistemi Nebi’de düşünmelisiniz. Tanımlamalarınızı buna göre yapmalı ve kurumlarınızı bu çerçevede oluşturmalısınız. Topluluğu Allah yerine koymak yerine, insandaki fıtrat sebebiyle Tanrısal özellikleri kullanmalısınız. Böylece hem toplumsal paylaşımı/uzlaşıyı etkin kılar, hem de ilahi denedim mekanizması içine sokmuş olursunuz.

Nebi : Özgür bireylerin topluluğunu temsil eder, katılımcılık / demokrasi. (siz kullanmıyorsunuz) SLT: Bireysel katılımı temsil eder. Bir çeşit özgürlük hakkıdır. (siz toplantı diyorsunuz) Zekat: Sosyal sigorta, dayanışma fonu (Siz vergi diyorsunuz) Mescid : Kamu yönetimini, kamusal alanları temsil eder, (siz kullanmıyorsunuz)

Zekat’a vergi dediğiniz zaman, sosyal dayanışmayı ortadan kaldırmış olursunuz. Böyle yaptığınız zaman kazancın vergi miktarını hesaplamaya kalkarsınız. Oysa ihtiyaç fazlası gerekiyorsa topluluğa aittir. Zekat topluluğun hakkıdır. Devletin hakkı ayrıdır. Böylece katılımcılığı ve paylaşımı dinamik tutarsınız.

Hong Kong da vergilendirme sistemi ilginçtir. Yıllık geliriniz US$ 20 000 üzerinde ise, fazlalık gelirinizin net tutarından (masraflar düşüldükten sonra) % 16,5 vergi ödersiniz. Bu vergiyi devlet tahakkuk ettirir. Ancak tahakkuk eden vergiyi devlete ödemek zorunda değilsiniz. Ödemeniz gereken tahakkuk etmiş verginizi bir sivil toplum kuruluşuna, bir vakfa vb. de ödeyebilirsiniz. Bu durumda vergi dairesine ödemeniz gereken vergi miktarı kadar makbuz verirsiniz ve verginiz ödenmiş olur,

Resul kavramını “Devletin Başı” olarak düşünüyorsunuz. Bu şekilde yetkisini Allah’tan alan bir lider öngörüyor olabilirsiniz. Ancak bu çok doğru değildir. Varlığın iki kısmı vardır. Görünen ve görünmeyen kısmı. Her ikisi birlikte iken varlık olur, insan da böyledir. İslam peygamberini düşünürsek onun iki yönü vardı, birincisi Resul olması idi ki bu Allah’a ait olan yanıdır, yani görünmeyen kısmıdır, ikincisi de devlet başkanıydı. Ancak Resul devlet başkanı değildi, devlet başkanı olan Muhammed idi bu da onun görünen kısmıdır. Yetkisini topluluktan alıyordu. Çünkü herkes ona biat etmişti, seçilmişti. Bu farka dikkat etmek gerekir.

Anlaşıldığı kadarıyla kurguladığınız sistem çok sert görünüyor, bir nevi diktatörlük gibi. Doğrudan katılımı değil, dolaylı temsili öngörüyorsunuz. Yetkiyi zorla kullanan bir yapı görünümünde. Bir yandan bireysel kabule dayandırıyorsunuz, ancak öte yandan kabul etmeyi zorunlu tutuyorsunuz. Bireyi özgürleştirmediğiniz zaman sistem olmaz, sistemi özgürleştirmediğiniz zaman topluluk olmaz. Doğrudan katılımı olmayan birey Raina’dır. Özgür değildir. Topluluğun tamamı rabbani şahsiyetler olmayabilir. Ancak rabbani şahsiyetlerin görevi onlara öğretmektir, ikna etmektir.

Sisteminizi Kur’an çerçevesinde kurgulamakla birlikte, insan unsurunda ayırım yapmaktadır. Bu sistem topluluğu bütünüyle Kur’an ehli kabul etmektedir. Oysa Kur’an ehli (Kastımız genel olarak anlaşıldığı manasıyla Müslüman) olmayanlar da bu topluluğun içinde olacaklardır. Onları başkalaştırmak mümkün değildir. Din (düzen) bir kurum olarak değerlendirilebilir, ancak Din, bir inanç sistemi olarak topluluğun veya bireylerin önüne konulamaz. Kur’an her insana eşit muamele eder. Kafirlere bile. Müşrikler hariç. Ancak müşrik olmak da aleni değildir. Bu yüzden ayırım da söz konusu değildir.

Sistemi insan eksenli tasarlamak gerekir. Yeryüzündeki bütün insan guruplarını içine alacak şekilde düzenlemek gerekir. Evrensel olmalıdır. Kur’an dan önce kavmiyetçilik vardı. Kur’an bunu ortadan kaldırdı ve insan merkezli bir düzen getirdi. “Amenu” kavramından kasıt, sadece kur’an a tabi olanlar değildir. Bu herkesi kapsar. Bütün insanlığı.

Kur’an Arapça telaffuz edilen bir dille nazil olmuştur. Onun dili evrenseldir. Temel prensipleri koymak suretiyle bizlere geniş bir hareket alanı bırakmıştır. Barışın gereği de budur. Başkalaşmayı değil, bütünleşmeyi önerir. Mescid kavramını bu çerçevede değerlendirmeniz yararlı olabilir. Resulullah’ın uygulamaları da bu yöndedir.

Bu şekilde özetledikten sonra öneriniz: Esas Madde 1. Madde: Kurân insanların bütün sorunlarını çözer. Bunu kabul edenler Kurân ehlidir. Bunlar Kurân’ı anlarken birbirlerine yardım ederler. Ortak çözümlere icma, anlaşamadıkları çözümlere içtihat diyoruz. İcmalarda birlikte hareket edilir. İçtihatlarda herkes kendi içtihadına göre hareket eder. İçtihatlar 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma durumundadır.

Kurân insanların bütün sorunlarını çözer. Bunu kabul edenler Kurân ehlidir : Kur’an ın yani vahyin bize öğrettiği en önemli şey, bütün meselelerin BILGI ile çözüleceğidir. Kur’an doğrudan hiçbir problemi çözmez. Problemleri insanlar Kur’an ın öğrettiği gibi çözerler. Bilgi ve Erdem ile çözülemeyecek hiçbir mesele yoktur. Barışı tesis etmenin en temel unsurudur. Bunu kabul edenler ise barış gönüllüleridir.

Kur’an ı anlarken birbirlerine yardım ederler: Bilgi ve deneyimleri paylaşmak. Bu bir görevdir.

Birlikte hareket : Katılımcılık birlikte hareket etmenin temelini oluşturur.

İCMA ve İCTİHAD : Katılımcı karar mekanizması ve bireysel araştırma/tartışma özgürlüğü, herkes araştırır, mutmain olur ve karar mekanizmasına katılır. Ortak sonuçlar herkesi bağlar.

İçtihatlar 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma durumundadır.: Yaşam hakkı kutsaldır, yaşam alanını seçme hakkı da kutsaldır. Her ne sebeple olursa olsun dokunulmaz olmalıdır. (Suç hali ayrıdır, hukuk belirler)

Kur'an dan anladıklarımızı paylaşabiliriz. ANcak düzen tasarımı şeklinde bir çalışmamız olmadı. Zaman içinde bu yönde kendimizi geliştirebiliriz. Elbette bu da gereklidir, olmalıdır. Paylaşarak çoğaltmak gerekir.

vesselam

Sam Adian
02.03.2012
05:04

Sayın Erol

Yorumunuzu okudum, oldukça üzüldüm. Doğrusunu söylemek gerekirse, böylesine "yanlış" anlaşılmış olmak hakikaten üzücü.

Öncelikle bilmelisiniz ki, siteden ayrılma kararımız "Yapılan eleştiriler" değildir. Asla değildir. "Peygamber" olarak suçlandık, tepki gösterdik ancak eleştiri olarak kabul ettik, "Küfür" ile suçlandık, yine tepki gösterdik ancak eleştiri olarak kabul ettik, "Bilmiyorsun" dediler, eleştiridir dedik ve yazmaya devam ettik. Hiç bir şekilde Bu tepkimizin sebebi "Eleştiriler" değildir.

Yazılara yapılan yorumları kapatmamızın nedeni ise "Polemik" oluşmasından dolayı idi. Bunu da açıkça ifade ettim. Biz buraya kavga etmeye gelmedik, kavganın bir tarafı olmadığım gibi, polemik sebebi de olmak istemiyorum. Ancak hiç kimse, bizim tasarruf alanımıza müdahale etme hakkına sahip değildir. Hele bu alan "fikri" bir alan ise. Böylesi bir yaklaşım "entellektüel" seviyeyi de belirler ve tartışmalara hiç bir katkı sağlamaz. Bu amaçla, tepkimizin nedeni, Sayın Hocaoğlunun, bizim iznimiz olmadan, üstelik kendisine bir açıklama yapmış olmamıza rağmen, yazılarımıza yapılan yorumları ayrıca yayınlamasıdır. Bu kabul edilemez.

Doğrusu bu tepkimizi "eleştiriler" sebebiyle kaçtığımız şeklinde yorumlamanız da ayrıca üzücüdür. Böyle bir düşünce olmadı.

Sizin mesajınız ile ilgili olarak: ilk mesajınızı yayınladınız zaman, önce anlayamadım, sonra herhalde polemikler sebebiyle böyle bir tepki ortaya koyduğunuzu düşündük ki bu zaten bizim de rahatsız olduğumuz bir nokta idi. Ancak, nihai olarak Sayın karagüllenin bu yorumunun altına tekrar tekrar koymanız düşündürücü olmuştur. Farklı düşünüyor olabilir, farklı algılıyor olabiliriz, dünyayı farklı pencereden görüyor olabiliriz. Ancak "asla bir provakatör, bir ajan" konumunda değerlendirilmeyi hakedecek bir yaklaşım içinde olmayız. Bu endişeyi posta yoluyla ifade ettim. Ancak siz aynı notu bir kere daha yayınladınız ve biz oturup düşünmeye başladık. Bu bizi endişelendirdi, böyle bir "ihtimal" bile korkunçtur, böyle düşünmeye veya algılanmaya sebebiyet verme konumunda olamayız.

Kültürel farklılıklarımız sebebiyle birbirimizi yeterince anlayamıyor olabiliriz. Herhangi bir şey ifade etmek için yapılması gereken şey, "açıkça beyan" etmektir. Bu yanlış anlaşılmayı da önler.

Mesajlarınızı okuyup okumadığınıızı bilmemiz mümkün değil. Siz cevaplamadığınız veya mailleri okuduğunuzu veya düşüncenizi açıklayan bir işaret vermediğiniz sürece biz maillerinizi okuduğunuz zannıyla hareket etmek durumundayız. Yazmaya başlarken, gelebilecek tepkilere zaten hazırlıklı idik, her şeyin söylenebileceğini, her türlü itham ile muhatap olabileceğimizi bilerek başladık. Ancak böylesi "çizgi dışı" bir tepki asla beklemiyorduk. Bu kişinin yatak odasına girmeye benzer. Bizim algımız böyledir. Buradaki varlığımızı sonlandırmamızın nedeni budur.

Bu yanlışı "ayıbı" giderinceye kadar da burada yazmama azmindeyiz. Herkes hata yapabilir. Biz de yapabiliriz, ancak farkına vardığımız zaman düzeltir özür dileriz. Bu şu anlama gelmiyor, biz burada yazmıyor iken de araştırmalarımızı/çalışmalarımızı yapıyor idik. Yine devam edeceğiz. Sisteme yönelik ilgimizi de yoğunlaştırarak devam edeceğiz. Her türlü fikre ve eleştiriye saygı göstererek.

sam@admira.com.hk

adian852@gmail.com

adreslerinden her zaman bize ulaşabilirsiniz. Düzen çalışmalarınızı görmek isteriz. bize ışık tutacaktır. Katkı sağlayacaktır. Belki bizi de size bu manada katkımız olur.

Allah'a emanet olunuz.

Vesselam

Reşat Nuri Erol
02.03.2012
07:45

Sam kardeş;

nihayet "cevap yazdığınız" için teşekkürler...

ben balkanlıyım, söyleyeceğimi baştan "dobra dobra" söylerim...

özellikle sn. Karagülle ve çalışmalarımıza (yani "ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" çalışmalarımıza) saygınız ve ilginiz varsa;

DEVAM ETMENİZİ İSTERİM/Z...

bu kadar!

NOKTA

***

46 yıllık "KIRK BİN SAYFALIK ÇALIŞMALARIMIZ" SİZİ VE BÜTÜN BEŞERİYETİ BEKLİYOR...

önemli bir kısmı bu sitede (www.akevler.org) ve kitaplarımızda...

özellikle 650 HAFTALIK SEMİNERLER, YORUMLAR vs...

öncelikle onlarla ilgilensenize...

bunların dışındakiler...

yani...

gerisi -şimdilik- "hoş" ama "BOŞ" şeyler...

"ADİL DÜZEN" gelmeden beni "zerre kadar" ilgilendirmiyor...

dünyaya önce "ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" getirelim...

sonra "polemiğe" de her şeye de varım...

ama sonra.. sonra.. sonra...

NOKTA

*

dikkat: "polmik" olmaya müsait konuları önce siz ele almaya başladınız...

ne gereği var; İNSANLIĞIN BUGÜNKÜ "ACİL" İHTİYAÇLARI BUNLAR MI...???...!!!...

bütün beşeriyet "ZALİM DÜZEN" altında inliyorken, siz ve arkadaşlarım nelerle uğraşıyorsunuz...!!!

(bu konuda hem "size" hem "arkadaşlarıma" söyleyecek daha çok şeylerim var ama hepiniz kocaman kocaman adamlarsınız, oysa "!!!???!!!" gibi hareket ediyorsunuz... bu konuda bana "ukalalık" düşmez, hepinize "üstad karagülle" yeter; elbette "dinler" ve "saygı" gösterirseniz...)

şimdi de küsüp/gücenip çekiliyorsunuz...!!!...???...

NOKTA

***

yazacak çok şey/ler var...

sitede yazmaya devam ederseniz yazışırız/görüşürüz...

ama arkadaşlarla her şeyden önce bir tartışma usulü/adabı/edebinde anlaşın...

sonra hepiniz o usule riayet edin.

NOKTA

*

ÖNEMLİ TAVSİYE:

BİR MÜDDET SADECE "ÜSTAD KARAGÜLLE" İLE YAZIŞMANIZI TAVSİYE EDERİM...

bizim ana çalışmalarımız "ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARI"dır...

onları anlarsanız bizi anlarsınız...

*

ve's-SELAM...

mea'd-dua.. dua.. DUA...

reşad





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 2751 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4147 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2542 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 2914 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2395 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 3924 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3468 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5468 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 3902 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3392 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3441 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6558 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 3892 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5071 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 2908 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3449 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 11966 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4253 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4065 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 3766 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6358 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6237 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4287 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6047 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4392 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4071 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4234 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 3844 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4620 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3291 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 3841 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7446 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5246 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6299 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 4733 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5140 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6142 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 6671 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4556 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 11645 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7145 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26573 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7434 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9153 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6033 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7312 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5196 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 14737 Okunma
42 Yorum 18.09.2012 01:06
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6393 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 11787 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6131 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6613 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6613 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 11738 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 6769 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7249 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5262 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 7738 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33707 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 13756 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 10958 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 12972 Okunma
34 Yorum 10.07.2012 22:30
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4645 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6635 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5262 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5387 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4013 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5244 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 6783 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16557 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 5700 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8300 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12424 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 8952 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9322 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6546 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 13561 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11128 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5274 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6111 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9064 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4162 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 4959 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5249 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 13929 Okunma
23 Yorum 23.03.2012 04:25
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5071 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5275 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 11883 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6173 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 6814 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 3779 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12380 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6647 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10094 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12135 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4409 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4480 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4017 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51251 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5054 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45