Bu haftaki diğer makalemde, herkes “Kur’an düzenine ben ne katkıda bulunurum?” demeli ve kendisi imkânlarını Kur’an düzenine hizmette bulunan ihtiyaçları gidermeye çalışmalıdır. Ben bu pazarda ne satarsam iş yaparım, ben kazanırım, halk da ihtiyaçlarını giderir demelidir diye yazmıştım. Şimdi size, kendimize iş ararken nasıl hareket etmemiz gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
1900’lere gelinceye kadar Sermaye dünyayı dinsizliğe sinsi sinsi hazırlıyordu. Türkiye’de batılılaşma çabası vardı ama hiçbir düşünür İslâmiyet’e karşı olamıyordu. 1900’lerde resmen din aleyhtarlığı başladı; Tanrı yoktur, ahret yoktur, namus iffet vs bunlar gericiliktir havası estirildi. Bu dinsizleşme hareketi artarak 1933’e kadar devam etmiştir. 1933’te Mustafa Kemal son noktayı koymuştur: “Artık Avrupa’dan alacağımız bir şey yoktur. Biz muasır medeniyetin fevkine çıkacağız. Elimizde tuttuğumuz meşale müsbet ilimdir (yani Kur’an’ın öğrettiği ilimdir).” demiştir.
1933’ten 1967’ye kadar İslâm düşmanlığı, din düşmanlığı bırakılmıştı ama kimse İslâmiyet’i veya İslâm düzenini savunamıyordu. Asrın üçte biri olan 33 sene de böyle geçmiştir; İslâmiyet’e saldıran yok ama onu savunan da yok.
1967 yılında Akevler kuruldu. Millî Görüş ortaya çıktı, Gülen cemaati ortaya çıktı. Anadolu sermayesi ortaya çıktı. İslâmî hamleler oldu. Ne var ki bu hamlelerin hepsi Batı düzeninde ve Batı’nın taklitçisi olarak ortaya çıktı, Kur’an düzeninin gelmesini geciktirdi, engelledi. Parti var ama Batı tipi parti var. Şirket var ama Batı tipi anonim şirketler var. Kooperatifçilik hâlâ yaygınlaşmadı. Akevler varlığını sürdürdü ama kendisi büyüyemedi. Zaten gayesi büyümek değildi ama benzerleri kurulmadı, yaygınlaşmadı.
2000’den 2033’e kadar ise artık İslâm tipi kurumlar ortaya çıkacaktır. Kooperatifler kurulacak ama dolar kazananların kooperatifi değil, çalışmada (iş hayatı) ve yaşamada (aile ve sosyal hayat) birlikte olmak isteyenlerin kurdukları yüze yakın ortaklı semt kooperatifleri oluşacaktır. Üçüncü binyıl medeniyetinin temeli böyle atılacaktır. Önce “Semt Kooperatifleri” semtleri oluşturacak ve kendi kooperatifleri içinde kendileri özgür olacaklardır. Herkes istediği gibi yaşama özgürlüğüne kavuşacaktır. Kur’an’ı anlayacak ve Kur’an düzeni içinde yaşayacaklardır; kendi inandıkları ve anladıkları Kur’an düzeni içinde yaşayacaklardır. Marksistler de kendi semtlerini kuracak, nasıl bir yaşam istiyorlarsa öyle yaşayacaklardır. Bu da yüz lojmanlı işyeri apartmanlarının yaygınlaşması ile olacaktır.
Kur’an’ın kıyam ve meta mülkiyetleri ilkesine göre yapıların yararlanma ilkeleri başka, işletme ilkeleri başkadır. Orada çalışıp yaşayanlar işletme hakkına sahip olacaklardır. Yani birbirleriyle anlaşan kimseler kendilerine mesken ve işyeri edinme sıkıntısını çekmeyecekler. Yeter ki kira paylarını ödesinler. O halde herkes ve her topluluk yüz lojmanlı işyeri apartmanlarının yapılmasında ben ne katkıda bulunurum diyecek, hem kendisi kazanacak, hem de üçüncü binyıl uygarlığına hizmet edecektir.
Kentlerin yanında/dışında insanların dinlenme evleri/siteleri olacaktır. Bu aynı zamanda “devre-mülk müessesesini” getirecektir. Böylece insanlar dinlenmelerini değişik ülke halkları ile yaparak insanlığın birlikte uygarlaşması adımları atılmış olacaktır. Herkes bu dinlenme sitelerinin oluşması için ben ne katkıda bulunurum diye düşünmelidir. Şimdilik ben size makroda ne iş yaparım diye düşünün demiyorum; mikroda kendi başınıza veya ailenizle veya cemaatinizle ne katkıda bulunursunuz diye düşünmelisiniz.
Kur’an Düzeni çalışmalarına önce zamanınızla katılabilirsiniz. Günlük geçinmenizi cari düzende ve cari düzen kuralları içinde yapacaksınız ama artık zamanlarınızı Kur’an düzeni için harcayacaksınız. Cari düzende servet edinmekle uğraşmayacaksınız. Çocuklarınıza cari düzende değil, “Adil Düzen”de Semt Kooperatifleri içinde servet bırakacaksınız. Çocuklarınıza İngilizce değil, Kur’an Arapçası öğretmeye çalışacaksınız.
Demek ki, günlük geçinme dışındaki zamanlarınızı Kur’an düzeni için ayıracak ve ona uygun işi siz bulacaksınız, ondan-bundan emir beklemeyeceksiniz. Reşat Erol böyle yapıyor. Ali Bülent böyle yapıyor. Medhalciler böyle yapıyor. Her insandan, müslimden, müminden, Adil Düzen çalışanından buna benzer iş yapması beklenir.
Artık mallarınızı ve nakdinizi ve varsa vaktinizi, Kur’an düzeninde değerlendireceksiniz. Oranın kredileşme veya işletme ortaklıklarına katılacaksınız yahut kendiniz kuracaksınız. Arsanız varsa, kiralık eviniz veya dükkânınız varsa, Adil Düzen’e göre cirodan kiralamak suretiyle Adil Düzen’e katkıda bulunmuş olacaksınız.
Son olarak, cemaatleşmeyi Kur’an düzeni için yapacaksınız. Mensup olduğunuz cemaatlere Kur’an düzenini anlatacak ve karşılıklı ilişkiler sağlayacaksınız. Takiyye yapmayacaksınız. Size cephe alırlarsa, bundan sevinç duyacaksınız. Cemaatlerinden dışlayabilirler ama dışlasınlar, aldırmayacaksınız!