‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir…’-14
ÂSIFÂT - NÂŞİRÂT ile devam ediyoruz…
HAYAT
Hayatta Nâşirât “Besin” ve “Atık” idi. Çünkü doğum madde ile oluşmaktadır.
Doğumu maddi kabul ediyoruz, çünkü önce bedeni yapı oluşmaktadır.
Ölüm ise ruhsal olaydır, sonradan ortaya çıkmaktadır.
Ölümle hukuki kişilik bitmekte ise de topluluk yaşamaya devam etmektedir.
Ahiret düşüncesi de ölümü manevi kılmaktadır.
O halde Besin atık ekseni, maddi ekseni oluşturmaktadır. Bu iki kutbun iç bağı ise maddenin özel programla dizilerek biyolojik yapı hâline getirilmesidir. Atık tarafı ise biyolojik yapının ortadan kaldırılmasıdır.
Eğer siz evinizi yenileyecekseniz, arsadaki eski yapıyı ortadan kaldırırsınız.
Canlılar da yeni canlıları oluşturmak için yaşlı eski canlıları ortadan kaldırırlar. Bu bir hedefi gösterir. Bu kendiliğinden olan bir bozulma değildir. Bu programlı ortadan kaldırmadır. Yaşlı meyve ağaçlarını kesip yenilerini dikeriz. Ölüm bunun için vardır. Daha ileri hayat için vardır. Ahiretin varlığı bundan dolayı ilmidir.
İlmin dayandığı kriterler vardır: Hiçbir şey kendiliğinden var olmaz, hiçbir şey kendiliğinden yok olmaz. Bu birinci kriterdir.
İkinci kriter ise tabiatta boş bir şey yoktur, abes bir şey yoktur. Bu iki kriter bize Ahireti kesin olarak ispatlar. Kendiliğinden yok olmazsa Ahiret vardır demektir. Abes olarak yaratılmadıksa, Ahiret vardır demektir.
Canlıda ikinci çift ise “Işık” ile “Isı” idi. Işık en yüksek seviyede bir enerjidir.
Isı en düşük seviyede bir enerjidir. Işık kendi hızında seviyesini koruyabilmektedir. Canlı bunu yapraklarında kimyasal enerjiye çevirip depo eder. Gerekli olduğu yerde kullanır. İşte enerjiyi depolama bir bağdır. Enerjiyi kullanma ikinci bağdır. Benzin deposunu doldurursunuz, motor da onu kullanır ve yol alırsınız. Canlılık da bundan ibarettir. Yeşil yapraklarda besin olarak üretilir, sonra yakılarak iş yapılır.
Demek ki canlının da dört iç bağı vardır: Dizme, Parçalama, Depolama ve Yakma.
***
USÛL
Usulün Nâşirât çifti “Muhkem” ve “Müteşabih”tir.
Âsıfât çifti ise “Nas” ve “Müşkil”dir.
Bunların da dört iç bağı vardır.
Muhkem hiçbir zaman hiçbir yerde değişmeyen hükümleri içerir.
Müteşabih ise hiçbir yerde ve hiçbir zaman anlaşılamayacak taraflarını bildirir.
Mesela insan hiçbir zaman ruhun ne olduğunu bilemeyecektir. Allah’ın varlığını bilecek, yaptıklarını ve yapacaklarını bilecek, ama kendisini bilemeyecektir. Allah biz O’nu nasıl düşünürsek O öyle değildir. İşte Allah’ın tarifini böyle yapabiliriz. Çünkü O hiç bir şeye benzemez. Bu tanım sonsuzun tanımına veya sıfırın tanımına benzemektedir.
Bunun yanında çağımızda her yerde aynı olmakla beraber zamanla değişecek bilgiler de vardır. Mesela, bugün Ay’da hayat yoktur. Yarın olabilir. Yıldızlarda hayatın olup olmadığını bilmiyoruz, yarın öğrenebiliriz. Buna “Müfesser” denmektedir.
“Müteşabih”in bir kısmı da yarın bilinebilir. Buna da “Mücmel” denir. Nas, içtihat yapıldıktan sonra bilinen bilgidir.
“Zâhir” ise henüz üzerinde çalışamadığımız ama ilk görüştü doğru görünen bilgiler vardır. Müşkil, üzerinde çalıştığımızda bilip bilemeyeceğimiz bilgilerdir. Henüz bilmediğimiz ama ileride çalışırsak bileceğimizi bildiğimiz konular vardır ki bunlara “Hafi” denmektedir.
Demek ki usulün dört iç bağı vardır:
Müfesser, Mücmel, Zâhir ve Hafi.
(Devamı var.)