Gerekçe, Teşhis - Tedavi metodu ve Adil Düzen
Bundan önceki “‘Ekonomi tarihi, İslâm, zamanın ruhu’ içerikli yazı” başlıklı yazının yazılmasına vesile olduğu gibi bu yazı da bazı günlük okumalarım vesilesiyle yazıldı…
Aylık bir derginin (Altınoluk, Eylül-2022, sayı:439, sayfa:12-13) Eylül sayısındaki “Helal Kazanmanın Ölçüleri” başlıklı konu dikkatimi çekti, dikkatle okudum… Yazı röportaj şeklinde; Âdem Ergül soruyor, Nureddin Yıldız Hoca cevap veriyor… Âdem Ergül şöyle bir soru soruyor: “Müslümanlık rastgele yaşanan bir “NİZAM” değil. Bir insanın “Ben şöyle bir iş, meslek yapacağım acaba dinimizde bu işi yapmanın fıkhı nedir, ilmihali nedir? Helal midir, mekruh mudur, şüpheli midir?” diye bir araştırmaya girmesi gerekiyor değil mi?”
Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen çalışanı olarak, sorudaki “NİZAM” yani “sistem” ve/ya “düzen” kelimesini büyük harflerle yazıp tırnak içine alma gereği duydum ve soruyu şöyle genişlettim: “Mevcut faizli zalim düzende Müslümanlık yaşanabilir mi?”
Soruyu daha da genişletmek ve daha başka şekillerde de sormak mümkün…
Detaylara ve yazıda sorulan sorular ile verilen cevaplara değinmeyeceğim; sadece bu yazının yazılmasına vesile oldukları için Âdem Ergül ve Nureddin Yıldız’a teşekkürler…
Dikkatli okuyucularımın malumu olduğu üzere, bu yazılar “GEREKÇE” yazıları…
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız ile “Adil Düzen ve Adil Ekonomik Düzen” çalışmalarımızı yaparken geliştirdiğimiz usul/metot olarak önce “TEŞHİS” sonra “TEDAVİ” merhalesine geçiyorduk, “teşhis” aynı zamanda “gerekçe” olmaktadır...
Mesela, bundan önceki “Gorbaçov, Çernişev, Erbakan ve ‘Adil Düzen’-2”, “Prof. Dr. Arif Ersoy ve Adil Düzen çalışmaları-2” ve “‘Hizmetkâr Devlet’ ve Vali Recep Yazıcıoğlu - 3” başlıklı yedi yazı da hem teşhis hem de gerekçe içerikli yazılarımızdandır…
Daha önceki “Ebû Hanife’nin Siyasal Fıkhı ve Günümüzde Siyaset” başlıklı 4 yazı ile sonraki “Ebû Hanife’nin Siyasî İktidarla İlişkileri Nasıldı?” ve “Ebû Hanife’nin İlmi ve Siyasi Mirası Ne Oldu?-2” başlıklı yazılar (toplam 7 yazı) yazılar da öyle…
“Gerekçeler” anlaşılıp yazılmadıkça, “teşhis” de tam olarak konmadıkça, “tedavi” merhalesine tam olarak geçilemeyeceği gibi ulaşılması gereken sonuca da ulaşılamaz…
Bugünkü okumalarımda bir de Millî Gazete yazarı İsmail Hakkı Akkiraz’ın dört bölümden oluşan “Yeniden büyük Türkiye için Saadet” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. Sadece “NASIL OLACAK?” başlıklı bölümü okuyalım: “Saadet iktidarında; “Ekonomik Kalkınma”, “Herkese Refah”, “Milli, Güçlü, Süratli, Yaygın Kalkınma”, “Adil Bir Düzenin Kurulması”, “Sömürülmeye, Açlığa, Yoksulluğa ve Borca, Esarete Son” programları uygulanacak, öbür yandan da hâlihazır ırkçı emperyalistlerin zulüm dünyası yerine, “Adil Yeni Bir Saadet Dünyası” kurmak için atılan D-8 adımı güçlendirilecek ve yeni adımlar atılacaktır. Saadet Partisi; Türkiye’yi “Yeniden Büyük Türkiye” yapacak, büyük kalkınma projelerini ve bunların mali kaynaklarının nasıl temin edileceğine dair hazırlıkları tamamlamıştır. “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye” Saadet iktidarını beklemektedir. Saadet Partisi iktidarında yapılacak en önemli atılımlardan birisi, belki de en önemlisi, manevi kalkınma hamlesi olacaktır. Çünkü Millî Görüş bilmektedir ki, bir ülkenin asıl gücü parası değil, tankı değil, milli ve manevi değerlere bağlı gençleridir. Eğitim; Millî Görüş esaslarına uygun olarak yeniden ele alınacak, programlar ve muhteva yerli ve milli hale getirilecektir. Böylelikle insanlar, insan haklarını ve inanma hürriyeti hakkını rahatça kullanabilecektir. Irkçı emperyalizm kendi gayeleri açısından, Türkiye’nin güçlenmesini, Türkiye öncülüğünde “Yeni Bir Saadet Dünyası” kurulsun istemediği için, bunun yerine tam tersine Türkiye’yi Haym Nahum Doktrini ile “Aç Bırakmak”, “İşsiz Bırakmak”, “Borca Esir Etmek” ve “Dininden Uzaklaştırmak” istediği için Saadet Partisi’nin iktidar olmasını istemez. Bunun için tekraren AK Parti’yi ve Sayın Erdoğan’ı iktidarda tutmak isteyecektir. Milletimiz uyanmıştır ve 2023 seçimlerinde bu oyunu bozacak, Millî Görüş zihniyetini iktidara taşıyacaktır.”
İsmail Hakkı Akkiraz yazısını şu cümlelerle noktalamış: “Adil Düzen’e geçilmeden, İslam Birliği kurulmadan kurtuluş olmaz. Selam hidayete tabi olanlara…” Ve’s-SELAM.