Birisi ‘ben doktorum’ diyor, diğeri de ‘ben mühendisim’ diyor, üçüncüsü de ‘ben kapıcıyım’ diyor.
Cümle aynı, hepsi ‘ben’ diyor.
Bunların hepsi doğru olabilir, hepsi yanlış olabilir.
Burada söylenen ‘ben’ değişik ağızlardan çıkınca değişik manalar taşımaktadır; Hasan olmakta, Cemal olmakta, Hüseyin olmaktadır.
Bir kimse “Ben dün Ankara’da idim” dese, doğru söylemiş olur. Aynı kişi yarın bu cümleyi söylese doğru söylememiş olur. Çünkü artık dün Ankara’da değildir. Demek aynı cümle söylediği zamana göre doğru veya yanlış olabilir.
İstanbul’da olan bir adam “Burası İstanbul’dur” derse doğru söylemiş olur. Ama bu cümleyi Ankara’da olan söylese yanlış söylemiş olur.
“Bu sene daha büyük tarlayı ektim daha çok buğday alacağım” der. “Geçen sene 10 dönüm ekmiştim, 5 ton aldım. Bu sene 20 dönüm ektim, 10 ton alacağım” derse; havalar aynı giderse doğrudur ama kurak olursa yanlıştır.
Görülüyor ki söylenen söz söyleyene, zamana, yere ve şartlara göre mana alır. Bir cümleyi doğru anlamamız için söyleyen kimseyi, söylenen zamanı, söylenen yeri ve söylenen şartları da bilmemiz gerekir. Eğer bu şartları nazarı itibara almadan mana verirsek yanlış mana vermiş oluruz. Dünyadaki bütün söylenenler bu kurala tâbidir. Hazreti Muhammed’in söylediği hadisler de böyledir. Nerede, ne zaman, ne şartlar için söylediğini bilmezsek manasını yanlış anlarız. Helali haram, haramı helal anlarız.
Yeryüzünde yalnız ve yalnız Kur’an’ı böyle anlamayacaksınız. Allah şimdi size bu yerde ve bu şartlarda söylemektedir. Kur’an’a böyle mana vereceksiniz. Çünkü Allah hay ve kayyum olarak vardır. Ve siz Kur’an’ı şimdi okuduğunuza göre, şimdi size söylemektedir. Bulunduğunuz yerde söylemektedir. Bulunduğunuz şartlarda söylemektedir. Ona göre anlayacaksınız. Ona göre uygulayacaksınız.
*
Buna göre Kur’an’daki bir âyeti okuyalım...
“O ikisinin aralarında şikaktan havf ederseniz, birinin ehlinden bir hakem, diğerinin ehlinden bir hakem gönderin.” (4/35)
Âyet böyle demektedir.
Burada muhatap kimdir?
Biziz, çünkü biz okuyoruz.
O halde buradaki “siz”den maksat, ben Süleyman Karagülle ve benim arkadaşlarımdır. Adil Düzen çalışanlarıdır. Akevler’dir.
“Hima”daki zamir kimlere gider?
Recep Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen’dir. Çünkü onlar arasında bugün çatışma vardır.
Şikak nedir?
İktidarı devirmek için sermaye ile işbirliği yapan Cemaat’in hareketi ile onların okullarını kapatmaya kalkışan Erdoğan’ın hareketidir. O halde bu âyet bize şimdi emretmektedir. Onun ehlinden bir hakem, diğerinin ehlinden bir hakem seçeceğiz. Onlar da başhakem seçeceklerdir.
*
İşte…
Kur’an’ı hep böyle okuyacak ve böyle anlayacağız.
Eğer biz bu âyeti 1400 sene önce Hazreti Muhammed’e inmiş, mesele de oradaki karı koca davasına aittir dersek, o zaman Kur’an hikâye kitabı olur.
Bu sebepten dolayıdır ki eski tefsirleri okuyarak Kur’an’ı anlamamız ve uygulamamız mümkün değildir. Bu sebepledir ki Bediüzzaman; “Tefsirler Kur’an’ı anlamada perdedir” diyor. Uydurulan hadisler vardır. Kim Kur’an’ı kendi kafasıyla yorumlarsa, isabet etse de hata etmiştir. Bunun üzerinde tarihte uzun tartışmalar olmuştur. Kur’an’ı bugünkü bilimlere göre mi yoksa Kur’an’ı nâzil olduğu bilimlerle mi anlayacağız?
Sonunda Ehl-i Sünnet şu sonuca varmıştır.
Hazreti Peygamber’in Sünnetine göre oluşturulacak usule göre Kur’an günübirlik yorumlanacaktır. Usulde eskilere bağlı kalınacak, dört delil esas alınacak, füruda ise günün şartlarına göre Kur’an anlaşılacaktır.
İşte biz bunu yapıyoruz.
Kesin olarak söylüyoruz ki; bunu yapanlar Ehl-i Sünnet mezhebinde yalnız Akevler Ekolünde olanlardır.
*
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا (35 (4/
“Aralarında şıkaktan havf ederseniz, birisinin ehlinden bir hakem, diğerinin ehlinden bir hakem b’as ediniz. İkisi ıslah etmeyi murad ederse Allah ikisinin arasını muvaffak eder. Allah âlimdir habirdir.”
*
SÜLEYMAN KARAGÜLLE