Ramazan, Kur’an Nizamı, Kur’an Mucizeleri - 2
Allah ilk insan Hazreti Âdem’i yaratmış ve ona konuşmayı öğretmiştir; O bir nebi idi, Allah O’na hitap ediyordu. Daha sonra zaman zaman değişik yerlere peygamber geliyor, Allah’tan aldığı vahyi insanlara tebliğ ediyor; halk onun peygamberliğine inanmak için ondan “mucİze” istiyordu. Yani peygamber öyle bir şey yapmalıydı ki diğer insanlar yapamasın; o zaman yani gösterdiği “mucİze” sayesinde onun Allah’ın elçisi olduğuna inanırlardı.
Hazreti Nuh’un gemisi, Hazreti İbrahim’in yakmayan ateşi, Hazreti Musa’nın asası, Hazreti İsa’nın ölüleri diriltmesi böyle inandırıcı birer “mucİze” idi.
İlk insan Hazreti Âdem’den itibaren insanlar yeryüzüne yayılıyor ve değişik yerlerde değişik hayat şartları içinde topluluklar oluşturuyordu. O dönemlerde insanların birbirlerine gitmeleri mümkün değildi, birbirleriyle haberleşmeleri yoktu; bundan dolayı her yere ayrı peygamber geliyor, mucizesini gösteriyor ve toplulukları inandırıyordu. Ayrıca insanlar uygarlaşan topluluklardı. Zamanla keşiflerde bulunuyor, bu sayede hayatları değişiyordu. Değişim, hatta intibak için yeni peygamberler geliyor, suhuf veya kitapları yeni hayata göre yenileniyordu. Zaman zaman da yeni kitaplar geliyordu. Böylece uygarlaşmada uyum sağlanıyordu. İnsanlar “göçebe dönemi”nden “tarım dönemi”ne geçince büyük kentler oluştu, şifahi emirler ve talimatlar yetmedi, yazılı kurallar oluşmaya başladı.
-Bunu ilk tedvin eden kişi, Dicle ve Fırat’ın denize yakın yerlerinde oluşan kavmin içinden çıkan Hazreti Nuh Peygamber olmuştur, ilk şeriat düzenini o kurdu.
-Sonra Hazreti İbrahim Peygamber geldi, ilim-din dengesini oluşturdu ve insanlığı aklederek inanmaya çağırdı.
-Sonra Hazreti Musa Peygamber geldi ve şeriatı yani hukuk-din dengesini oluşturdu, şeriat yani hukuk düzenini kurdu.
-Sonra Hazreti Davut Peygamber geldi ve ekonomi-din dengesini oluşturdu, devletçiliğe dayalı ekonomiyi kurdu.
-Sonunda Hazreti İsa Peygamber geldi ve dini bütün insanlara hitap edilecek şekilde düzenledi, dini beşerileştirdi.
İnsanlık artık büyük değişim ve en sonunda çağımızdaki sanayi inkılâbı yaklaşmıştı.
O zaman, o dönem yani çağımızda yaşamakta olduğumuz dönem geldiğinde insanlar cep telefonları ile konuşacak, uçaklarla birbirlerine kolayca ulaşacak, üniversiteler kurup ortak ilim geliştirecek ve yeryüzü adeta bir köy hâline dönüşecekti.
Allah en sonunda Son Peygamberi gönderdi ve O’na görevler verdi.
Birinci Görev: Hazreti İbrahim’in ilmî, Hazreti Musa’nın siyasî, Hazreti Davud’un iktisadî ve Hazreti İsa’nın dinî düzenlerini birleştirip hepsini bir arada uygulayarak örnek bir düzeni “Medine Devleti” ile insanlığa takdim edecektir.
İkinci Görev: Artık insanlara ayrı ayrı peygamberler gelmeyecek, kendisi Son Peygamber ve Kur’an da Son Kitap olacaktır. Her ümmetin kendi peygamberleri olacak ama bütün kitapların özü olan Kur’an tüm insanlığın ortak kitabı olacaktır. Kur’an da tahrif edilemeyen Son Kitap olarak kıyamete kadar geçerli olan tek kitap olmalıydı.
Üçüncü Görev: Topluluklar ve çağlar değişik hukukları kendileri içtihat ve imalarla üretecekler. Allah onlara yeni bir peygamberlerle vahyetmeyecek, insanlar kendi dönemlerindeki düzenlerini Kur’an’a ve ilme dayanarak kendileri kuracaklardır.
Dördüncü Görev: Dünyada insanlar yine ayrı ayrı kavimler yani uluslar halinde devlet kuracaklar, şa’b/il ve kabileler/bucaklar hâlinde bölünecekler ama aralarında “silm/barış düzeni” kuracaklar, barış düzenine katılmayanlara karşı gerektiğinde birlikte savaşacaklardır. Dünya bir tek İslâm devleti olmayacak ama İslâm devletleri yani “barış devletleri” arasında barış olacak, bu barışı sağlayacak olanlar da peygamberler sistemini benimseyenler olacaktır. Bu sayede insanlar arasında “çatışma ve savaş” değil, “uzlaşma ve barış” sağlanacak ve insanlık Allah’ın şeriatı ile yönetilecektir.
(Devamı var…)