Biliyor, görüyor ve görmezden geliyorlar… - 3
Mert isimli okuyucum, “Biliyor, görüyor ve görmezden geliyorlar… - 2” başlıklı yazıma, makale kadar uzun bir mesaj göndermiş; mesajdaki sadece ayetleri okuyalım…
“Biliyor, görüyor ve görmezden geliyorlar…” dediniz?
Kimdir O? Nedir konu? (
“Allah Musa’ya şöyle dedi: Firavuna git, çünkü o azdı.” (Tâhâ Suresi, 20/24)
“Firavunun yanına gir; çünkü ben onun yüreğini ve kullarının yüreğini katılaştırdım;
Firavun haddi aşmada zirve yaptı ve dedi ki: ‘Ben sizin en yüce rabbinizim!’” (Naziât, 79/24)
“Firavun yandaşlarına en şiddetli cezayı verin.” (40/43-46) “Böylece Allah onu kıskıvrak ümüğünden yakaladı; evvel ve ahir için ibreti âlem yaptı.” (Naziât Suresi, 79/25)
“Elbet yakalar, (çünkü) Allah çepeçevre kuşatan sınırsız gücün sahibidir, (hak edene karşı) cezada çetin ve yıldırıcıdır.” (Enfal Suresi, 8/52)
“Böylece biz de istiyoruz ki, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım, onlara (ötekilerin) yerini aldıralım. Ve o yerde onları hâkim kılalım, Firavun ile Hâmân ve ordularına, onlardan çekinmekte oldukları şeyi gösterelim.” (Kasas Suresi, 28/4-5)
“(Yahudiler) Allah´ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh´i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O´ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.” (Tevbe, 9:31)
“Ama (tam tersine,) onlar, kendilerine yardım edecekleri (ümidiyle) Allah'tan başka ilahlar edindiler (oysa bilmezler ki).” (Yâsîn Suresi, 36:74)
“Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.” (Yâsîn Suresi, 36:75)
“Hal böyleyken, yine de O'nu bırakıp, hiçbir şey yaratmayan, tersine kendileri yaratılmış bulunan; ne kendilerinden bir darlığı uzaklaştıracak ne de kendilerine bir yarar sağlayacak güce sahip olmayan; ne ölüm üzerinde, ne hayat üzerinde, ne de ölümden sonra kalkış üzerinde herhangi bir etkisi bulunmayan birtakım düzmece tanrılara kulluk ediyorlar.” (Furkân, 25:3)
“Ama onlar, Allah'ın yanısıra (hayali) şefaatçiler(e de kulluk yapmayı) tercih ederler. De ki: Nasıl olur? Onların hiçbir şeye güçleri yetmese de ve akılları (hakikati) kavramıyor olsa da mı?” (Zümer Suresi, 39:43)
“De ki: Şefaat (hakkını verme yetkisi) yalnız Allah'a aittir: Gökler ve yer üzerindeki hâkimiyet (yalnız) O'nundur ve sonunda yalnız O'na döndürüleceksiniz.” (Zümer Suresi, 39:44)
“Dini yalanlayanı gördün mü?
İşte o yetimi iter kakar.
Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.
Şu namaz kılanların vay hallerine:
Namazlarından gaflet içindedir onlar!
Onlar gösteriş yaparlar,
Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Maûn Suresi, 1-7 )
42- “Sizi Sekar’a (cehenneme) sürükleyen nedir?”
43- Dediler ki: “Biz musallinden destekçilerden (sosyal yardım yapanlardan, sosyal destek sağlayanlardan) değildik,
44- Miskini de yiyeceklendirmiyorduk.
45- Ve dalanlarla birlikte dalar idik.
46- Ve Din Günü’nü yalanlıyorduk.” (Müddessir Suresi, 42-46)
“Yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de ilkelerine uyup inananlardan olsaydık, olmaz mıydı?” derler.” (Kasas Suresi, 47)
“Biz nice memleketleri, baskı zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellerken yok ettik. Geride, damları çökmüş, duvarları yıkılmış harabeler, terkedilmiş susuz kuyular, ıssız kalmış ulu saraylar bıraktılar.” (Hac Suresi, 45)”