Erdoğan bu çözümlere neden kulak vermiyor?-3
İki hatırlatma ile devam edelim…
1) “Konunun önemine binaen bu yazı birinci yazı ile birlikte okunursa, hem daha faydalı olur hem de yazıyı yazma maksadımız daha iyi anlaşılır…”
2) Birinci yazımızın en sonunda yazdıklarımızı hatırlatarak devam edelim:
Buraya kadar yazdıklarım, Millî Gazete’nin internet sitesinde gördüğüm “Fehmi Koru, Erdoğan'a seslendi: Neden ısrardan vazgeçilmiyor?” başlıklı haber vesilesiyle yazıldı…
Haber ve değerlendirme aynı günkü Fehmi Koru’nun “Yanlışlar ortadayken neden doğruya kulak vermez politikacılar? Cevabı bir yabancı politikacı veriyor…” başlıklı makalesi vesilesiyle yazılmış…”
***
Kaldığımız yerden devam ediyoruz…
“Geçen Aralık ayının enflasyonu o yüzden 20 yılın tarihi rekorunu kırıp yüzde 36.8 olarak açıklandı.
Durum buyken, neden ısrardan vazgeçilmiyor?
Ekonomi kendi haline bırakılsa derlenip toparlanabilir. Denenmiş ve zarar vermiş olan modellerde ısrardan vazgeçilmesi gerekmez mi? Neden vazgeçilmiyor?
Merakım buydu işte.
Cevabı bir başka ülkenin politikacısının ağzından duydum.
Yanis Varoufakis komşumuz Yunanistan’ın en parlak ekonomistlerinden. Öyle olduğu için, 2010 yılında iflas haline gelen Yunan ekonomisine sahip çıksın diye, o sırada öğretim üyesi olduğu Teksas’taki üniversiteden ülkesine çağrılmış, maliye bakanlığına getirilmişti.
Şimdilerde -2019’dan beri- yeniden seçildiği Yunan Parlamentosu’nda milletvekili.
Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nin alternatif ekonomi arayışındaki öğrencilerinin oluşturduğu bir fikir kulübü Varoufakis’i konferansa davet etmiş. Ben de dün birkaç ay önce verilmiş o konferansı izlerken merakımı giderdim.
Daha en başta paylaştığı şu görüş sayesinde:
“Üniversite camiası, akademik ortam özgürlük alanıdır. Öğrenciler, öğretim üyeleri serbestçe görüşlerini açıklar, her eğilim düşündüklerini başkalarıyla paylaşır. O ortamda herkes bilmediklerini görüş-alışverişi sırasında öğrenir. Politik ortam ise çok değişiktir. Beni bir televizyon programında rakip partilerden politikacılarla tartışırken düşünün. Karşımdaki politikacı daha önce bilmediğim bir şey söyler, söyledikleri hoşuma gider ve ben programda güzel ve doğru bir şey söylemiş rakip partili politikacıya hak verirsem, ertesi gün partim tarafından dışlanırım. Rakibi ne kadar güzel ve doğru bir şey söylemiş olursa olsun, politikacıdan beklenen ona karşı çıkmaktır çünkü.”
Lafının burasında benim beynimde ampuller yanmaya başladı.
“Hah işte, tam da bu” demişim.
Bizde de aynı durum geçerli. Politikacılar ancak yakın çevrelerinin görüş, düşünce, tavsiye ve telkinlerine açıklar, o da bir dereceye kadar; karşı taraftan gelen dilek ve temennilere ise kendilerini kapalı tutuyorlar. Onlardan gelen görüşleri kendilerine kurulmaya çalışılan bir tuzak olarak görüyorlar.
Konu ekonomi bile olsa böyle.
Sorunlar mı? Onların dediği yapılacağına sorunlar çözülmeyiversin…
Varoufakis öğretim üyeliğinde öğrenemediklerini, politik hayatın içinde ve özellikle ülkesini ekonomik iflastan kurtarmak için çabalarken Avrupalı ve Amerikalı politikacılarla temasları sırasında fazlasıyla öğrenme imkanına kavuştu.
Onun “‘Adults in the Room - My Battle With Europe’s Deep Establishment” (Odadaki Yetişkinler - Avrupa’nın Derin Yapısı ile Mücadelem) kitabı özellikle uluslararası ilişkiler alanında çalışanlar için bir el kitabı niteliğinde.
Her diplomatın mutlaka okumasını tavsiye ederim.” (DEVAMI VAR)