İslam İktisadı(6): İki Üstadın İki İktisat Kitabı
İki Üstadımızın yarım yüzyılı da aşan zaman öncesinde yazdıkları “İki İslam İktisadı Kitabı” üzerindeki değerlendirmelerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Sezai Karakoç’a ait “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” (1967) ve Süleyman Karagülle’ye ait “İslamiyet ve Ekonomik Doktrinler” (1969) adlı eserler üzerinde durmaya ve ‘üstatlarımızı anmaya’ devam ediyoruz; detaylar birinci yazımızda…
2.2. Ekonomİ ve İslam Ekonomİsİ
“Süleyman Karagülle önce ekonomiyi tanımlar; sonra ekonomiyi var eden düsturları/ yasaları sıralar. Daha sonra bu düsturlardan, değer algı ve anlayışlara göre azaltma yaparak çeşitli -izm’lerin ortaya konduğunu ifade eder. Ayrıca onların yeni bir şey ortaya koymadıklarını, aksine “mutlak ekonomi” olan İslam ekonomisinden birey ve topluma düşman ya da gereksiz gördükleri bazı olguları kaldırmak ve karıştırmak şeklinde ortaya çıktığını belirtir (Bkz. Karagülle, 1969: s.18). Bu tespitle temelde İslam ekonomisinin çıkar paralelliğini, buna karşın diğer ekonomik doktrinlerin çıkar çatışmasını esas aldıklarını vurgular.
Süleyman Karagülle iktisadı ve iktisat düzenini “İktisat çalışıp yaşama şeklidir. İktisat düzeniyse, çalışıp yaşamak için kurulmuş teşkilatın adıdır. Bununla uğraşan ilme de iktisat ilmi denir” (Karagülle, 1969: 6). şeklinde tanımlar. Ayrıca bütün iktisat sistemlerinde bulunan fakat çıkar çatışma-paralellik esasları nedeniyle farklılaştığını söylediği iktisadın altı temel dayanağını aşağıdaki şekilde sıralar.
1. Çalışmak: Tarlayı ekmek, yol ve bina yapmak, hayvan yetiştirmek gibi her türlü yararlı işler çalışma teriminin içine girer. Bunun iktisat ilmindeki adı ‘istihsal/üretim’dir.
2. Yaşamak: Yemek, içmek, giyinmek, barınmak, faydalanmak gibi hareketlerle, kendimizi ve çocuklarımızı beslemektir. İktisatta buna ‘istihlak/tüketim’ denir.
3. Değiştirmek: Çalışıp elde ettiğimiz malları, kendimiz kullanıp bitirmeyiz. Pazara götürür, başka mallarla değiştiririz. Biz buğday ekmişsek, onu götürür çarşıda başkalarına verir ve çarşıdan bize lazım olan şeyleri alırız. Bu suretle bizim elde ettiğimiz mallar herkesin, herkesin elde ettiği mallar da bizim olur. Buna iktisatta ‘mübadele/değiştirme’ denir.
4. Borçlanmak: Elimizdeki malları hemen kullanıp bitirmeyiz, ilerde kullanmak üzere saklarız. Malları kendi imkânlarımızla biriktirmek, saklamaksa çok zordur. Depo lazımdır. Çürür, bozulabilir. En iyisi elde ettiğimiz malları ihtiyacı olanlara ödünç olarak vermektir. Bize gerektiğinde geri alır, kendimiz kullanırız. Bu işte bir aracıyı gerektirir. Bu aracılık görevini yapan müessese bankadır. Paraları kazanır, bankaya yatırırız. Bankadaki o parayı ihtiyacı olan alır, kullanır. Bize lazım olunca yatırdığımız parayı bankadan çeker ve kullanırız. Buna iktisat dilinde ‘tedavül/dolaşım’ denir.
5. Geçinmek: Bu da iki yöne doğrulmuştur. Çalışmamızın bir kısmı günlük ihtiyaçlarımızı karşılar. Yiyecek, giyecek, içecek bunlardandır. Buğdayı eker, yetiştirir, sonra onunla kendimizin ve çocuklarımızın karnını doyururuz. Buna iktisatta ‘iaşe/yaşama’ denilir.
6. Yapmak: Çalışıp geçinmemizin ikinci kısmıysa, günlük ihtiyaçlarımızın dışında geleceğimiz için yaptığımız çalışmadır. Yol, köprü ve baraj yapmak, tarla, bağ, bahçe meydana getirmek, fabrikalar, imalathaneler kurmak, ev ve barınaklar inşa etmek. Buna ‘imar’ denilir.
Bu altı temel olmadan iktisat düzenini kurmaya imkân olmadığını belirten Karagülle, üretim, tüketim, mübadele, tedavül, iaşe ve imarı iktisadın rükünlerinden yani olmazlarsa olmazdan sayar, bunlarla iktisadın temel kanununu aşağıda belirtildiği gibi şöyle ortaya koyar.”
“İktisadın Temel Kanunu” bölümü ile devam edeceğiz…)
Not: “Sezai Karakoç'u Türkiye hissiyat cephesinden bağrına bastı, şiirlerine karşı duyarlılık gösterdi! Eyvallah! Peki, Karakoç'a ait 21. Yüzyıl İslam Medeniyetinin yeni paradigmasına yapısal katkı mahiyetinde “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” adlı eserine kim ne kadar ilgi gösterdi? 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanmadan, 21 yüzyıl Türkiye ve İslam dünyasının yeniden yapılanma sürecine sistematik katkıda bulunmuş olan âlim mütefekkirleri birer birer uğurluyoruz. 20. yüzyılın sert, ideolojik, antidemokratik düşünce, irade ve sistemine karşı kararlı duruşları, düşünceleri ve çözüm önerileri ile daima hatıralarımızda olacaklar. Karakoç münzevi yalnızlığını sonlandırdı. Mekânı cennet olsun.” Kazım Erten