Laiklik ve Diyanet
Günümüzde dindar insanlara karşı bir argüman olarak T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu hocaların eylemleri eleştiri amacıyla kullanılmaktadır. Amaç İslam’ı kötülemek ve işe yaramaz olduğunu göstermektir. Oysa konuyu birazcık derinlemesine incelersek ve ayrıntıya girersek şeytanı görebiliriz. Çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren laik bir cumhuriyettir. Peki; laiklik nedir? Laiklik devletin dini yönetmesidir. Sekülerlik ise din ve devletin birbirine karışmamasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken laik bir devlet olmasına karar verildiği için ülkede yaşayan İslam mensuplarının bir kurum tarafından kontrol altında tutulması, oyalanması, idare edilmesi veya güdülmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Kısacası Diyanet işleri Başkanlığı İlahi veya İslami bir kurum değildir. Tam tersine Laik Düzenin en büyük güçlerinden biridir. Hatta olmazsa olmazıdır. Bilenler bilir. Diyanette görev yapan hocaların belli olan 257 ayetten başka ayeti Türkçeye çevirmesi yasaktır. Oysa Kuran’da 6236 ayet bulunmaktadır. Diyanet 5979 ayetin bahsedilmesini yasaklamıştır. Böyle bir kurum nasıl İslami olabilir?
Bütün bu nedenlerle Diyanet mensubu kişilerin işlediği iyi veya kötü bütün işler aslında laiklerin işledikleri işlerdir. İslam ile hiçbir alakası yoktur. Haliyle Diyanet laik düzenin en büyük ve önemli kurumu olduğundan İslami gelişmeyi durdurmak veya kötülemek için özellikle İslam’dan soğutacak işler yapan hocalar görevlendirebilir. Böylece İslam’ı kötü ve yanlış olarak gösterebilir! Bu nedenle Diyanet mensuplarına İlahi değil de başka gözle bakmak gerekir. Onlar Laik Düzenin en önemli koruyucularıdır.
Benim tercihim şimdilik laik düzen değil de seküler düzendir. Çünkü seküler düzende devlet dine karışmaz.
Şimdi şöyle diyebilirsiniz: “Seküler sistem caiz midir?”. Benim cevabım da evettir. Ve buna sizin için Kuran’dan delil de gösterebilirim.
Araf Suresi 162. Ayet meali: Ve o zaman onlara denildi ki: “Bu yerleşim yerine yerleşin ve neyi uygun görürseniz kullanıp beslenin ve “Hititli!” deyin ve secde ederek o (ana) kapıdan girin ve biz sizin hatalarınızı hoşgörürüz. O iyi davrananları artıracağız”.
Araf Suresi 163. Ayet meali: Ki onlardan onlar ki zulmedenler o ki onlara denilenden, denilen olarak başkasına değiştirdiler de zulmeder olmaları nedeniyle üzerlerine o gökten kir, toz (volkanik toz) gönderdik.
Bakara Suresi 59. Ayet meali: Ve o zaman dedik ki: “Bu yerleşim yerine girin de uygun gördüğünüz her yerden bol bol yiyip edinin ve secde ederek o ana kapıya girin ve “Hititli” deyin. Hatalarınızı sizin için hoşgörürüz ve güzel davrananları artıracağız”.
Bakara Suresi 60. Ayet meali: Ki o zalimler sözü o ki onlara söylenilenden başkasına değiştirdiler de o zalimlerin üzerine o gökten, yoldan çıkar olmaları nedeniyle kir-toz indirdik.
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi Allah İsrailoğulları’na Mısır’dan çıktıktan sonra Kudüs’e girmelerini emrediyor. Fakat o tarihlerde (MÖ 1600) Kudüs şehri Hititlerin egemenliğindedir. Ve Hititliler putperest bir dine değil binlerce dine sahiptir. Tarihle ilgilenenlerin de bildiği gibi “Biz bin tanrılı ülkeyiz” diyerek öğünürlerdi. Bu durum Hititlerin aslında seküler bir devlet olduklarını göstermektedir. Yani Hititlere vergi verdiğiniz müddetçe sizin inançlarınıza karışmazlardı.
Kısacası tavsiyem İslam olanların bu ülkede seküler olabilmeleridir.