Allah’ın plan ve projesini değiştirecek yoktur…
Merhum Süleyman Karagülle Hocamızı, kendisiyle yarım yüzyıldır sürdürdüğümüz İLMÎ VE AMELÎ çalışmalarımızı da içerecek şekilde anmaya devam…
En’am Suresi 34’üncü ayet üzerindeki çalışmamıza devam edelim…
Ayet şöyle sona eriyordu: “… Ve la mubeddile li kelimatillahi, ve lekad caeke min nebei’l-murselin. / … Ve Allah’ın kelimatını tebdil edecek yoktur. Ve mürsellerin nebei sana gelmiştir. / … Ve Allah'ın sözlerini kimse değiştirebilecek değildir. Ve o elçilerin haberinden bir kısmı sana da gelmiş oldu.” (En’am 34)
Allah’ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Bu durumda insanlık tarihi boyunca olanlar olacak, “Hak gelince batıl zail olacak” (ayet), var olan zulümler sona erecek, uygarlaşma devam edecek demektir. Yani insanlık müspet yönde uygarlaşmaya devam edecektir. Allah nurunu tamamlayacak, Kur’an düzeni gelecek demektir.
Kur’an’ın haber verdikleri gerçekleşecek, Allah nurunu tamamlayacaktır. Kur’an’da haber verilenlerin birçoğu birinci Kur’an uygarlığında gerçekleşememiştir. Demek ki sonra gerçekleşecektir. İlk dönemde Allah’ın nuru tamamlanmış ama Emeviler döneminden itibaren “saltanat sistemi” hükümran olmaya başlamıştır. Ancak aradan bin yıl geçtikten sonra “Adİl Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” hem ilmî hem de amelî olarak ele alınmaya başlanmıştır.
Demek ki Allah’ın kelimatı değişmemektedir; önemli olan bunu bilmek, anlamak, üzerinde çalışmak ve gereğini yapmaktır. Bir de yirminci yüzyılda yapılan arkeolojik çalışmalarla Hazreti Nuh Peygamberden beri gelen uygarlıkların öğrenilmeleri gerekmekteydi. Bugün bunlar öğrenilmiştir ve insanlığın uygarlıklar tarihi ortaya çıkmıştır. Hazreti Nuh’tan itibaren her bin yılda bir gelen Sümer (Hz. Nuh), İbrahim (Hz. İbrahim), İbrani (Hz. Musa), Hıristiyanlık (Hz.İsa) ve İslam (Hz. Muhammed) medeniyetleri bugün çok iyi bilinmekte, uygarlaşmanın kanunları kavranmaktadır. Bundan iki asır öncesinde bunlar bilinmiyordu. İnsanlık sanayi inkılabı ile Kur’an uygarlığını uygulayacak duruma ulaşmış, artık rüştüne ermiş, “İnsanlık Anayasası” yapacak ve uygulayacak seviyeye ulaşmıştır.
“Ve la mubeddile li kelimatillah” deniyor, ayette. “Kelimat” planlama demektir. Allah kâinatı yaratmış, bir plan yapmış ve dünyamızı oluşturmuştur. Sonra canlı hayatı yaratmış ve yeryüzünü insan için hazırlamıştır. Sonra da insanı yaratmış ve uygarlaşma gerçekleşmiştir. Bütün bunlar bir plan üzerine gerçekleşmektedir. Dolayısıyla Sermaye’nin plan ve hayalleri boşa çıkma durumundadır. Bunu 1950’li yıllarda söylemek veya düşünmek çok zordu. Biz de ancak 1960’lı yıllarda bunun farkına vardık ve yola koyulduk. Ondan sonra olaylar geçti ve hepsi birden Allah’ın kelimatı içinde cereyan etti; halen de cereyan etmeye devam ediyor...
“Allah’ın kelimatı” ağaçlardaki kalemdir. Birinciden kesersiniz, diğerine aşılarsınız ve o da onun gibi ağaç olur. Sonra sözlere veya cümlelere “kelime” denmiştir. Onunla kuralları koymuş olursunuz. Sonra daha da genişletilmiş ve planlama haline gelmiştir.
“Kelimat” deyince birbirini tamamlayan bir takım ifade edilir. Bu bir cümle de olabilir, teknik bir resim de olabilir. Her teknik resim birer temsildir.
Allah’ın plan ve projesini değiştirecek yoktur. Uygulama farklı olur ama sonuç olarak O’nun mirası ortaya çıkar. Resullerin kıssaları bunu kanıtlamaktadır. Peygamberler tarihi insanlık tarihi ile birlikte okunduğunda ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
O’nun kelimatını değiştirmek isteyenler hep inkıraz etmişlerdir. Oysa peygamberlerin izinden gidenler ve ulu’l-azm yani azimet sahibi “peygamberler sistemi” olan Kur’an nİzamını uygulayanlar ve bundan sonda da uygulayacak olanlar kıyamete kadar daima var olup başarılı olmaya devam edeceklerdir. Yani insanlık ilmî olarak belli bir seviyeye gelmiştir ve peygamberlerin bu uygarlıkları “peygamberler sistemi” olarak nasıl oluşturduklarını öğrenmiştir. Sümer tabletleri ve Mısır papirüsleri henüz tam olarak okunmamıştır ama bunlar okundukça ve çözümlendikçe insanlık olarak daha çok şeyler öğreneceğiz, inşallah... Ve’s-SELAM mea’d-DUA…