Kur’an ayı Ramazan ve İslam/Kur’an nizamı - 2
Kur’an ayı Ramazan’da, Prof. Dr. Osman Eskicioğlu’nun “İSLAM DÜZENİ ya da İSLAM ŞERİATI” başlıklı çalışmasını değerlendirmeye devam ediyoruz…
Evet, Allah nizamı ile kul düzeni arasında, Allah ile kul arasındaki fark kadar fark vardır. ‘Demokrasi, demokrasi’ diyorlar, bin bir çeşit demokrasi var. İslam kültüründe ‘icma ve ittifaklar’ vardır. Bunlar Müslümanların ortak bir şekilde hareket etmelerini sağlar. Sizin ve demokrasi diyen sizlerin böyle bir anlayışı var mı? İslam’ın dışında ‘icma ve ittifak’ diye ne bir öğreti ve ne de bir uygulama var. Kur’an İslam’ın ve İslam şeriatının bir hayat kitabıdır. Demokrasinin, şu veya bu anlayışın böyle bir kitabı var mı?
Ku’ran, kâinat düzenini kurup yaratan, insan, hayvan, bitki ve cansız varlıklara görev verip yaşatan Allah kelamı olan bir yasalar toplamıdır, hükümler birliğidir ve her şey için ve her kes için yol gösteren bir delil kitabıdır. Peygamberden tüm Müslümanlara kadar Kur’an vahyine uymak farzdır, bu Allah’ın bir emridir. (Enam 6/106; Yunus 10/109; Bakara 2/170; Lokman 31/21) Onun için Allah’a isyandan korkar her Müslüman için (Enam 6/15, Yunus 10/15) Allah’ın emrini yerine getirmek bir ibadettir. Ben nasıl olur da beni yaratan Allah’a ibadet etmem (Yasin 36/22) der, Hz. Peygamber ve inananlar.
Bırakın şunu bunu, bana İslam’ın hukuk mantığı ile yarışabilecek bir tane, evet bir tane bir şey getirin veya söyleyin. ‘Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ derseniz, ben de onun için ‘bir kefesi kopmuş terazi’ derim. Orada vazife var mı, vazifesiz hak olur mu, borçlu bulunmadan alacaklı olur mu? André Mercier bile onun için “İnsan Haklarının Felsefi Temelleri” kitabında, “İnsan hakları ancak insan ödevleriyle birlikte düşünülürse temellendirilebilir.” diyor. Ruh-beden, din-bilim dengesini kuramayanlar, birey-toplum dengesini kuramaz ve insanın hukukunu bulamazlar. İnsanlık maalesef bugün bu haldedir. Yöneticilerin istek ve arzuları kanun olmakta ve hukuk olmaktadır. Zavallı bireyler ne yapsınlar, ellerinde hiçbir şey yok; çünkü egemen güçler böyle istemektedirler.
Kur’an, onu kabul edip inananlar için ve anlayıp hüküm çıkaranlar için bir iğne ucu kadar bile bir boşluk bırakmadan, birey ve toplum hayatını, fert ve devlet düzenini anlatmıştır. O, her şeyi, her şeyi ama her şeyi anlatmıştır. Sorun söyleyelim, bilgi isteyin anlatalım. Sen Arapçayı yasak edersen Kur’an nasıl anlaşılır? İslam’dan ve İslam şeriatından bahsedebilmek için Kur’an terminolojisine vakıf olmak gerekir. Ama bugünkü Müslümanlardan ve İslam dünyasından söyleyip söz ederseniz, örnek verirseniz yanlış yaparsınız. Zira kışın, karın içinde kabak bitmez. Çünkü bu mevsim, Müslümanların mevsimi değil, nöbet sırası Müslümanlarda değil, bu işler hep sıra iledir, para ile değil. Bugün Müslümanlar zulümlere sabrediyorlar. Öyle iddia edildiği gibi ‘şeriat isteriz’ deyip sokaklara da dökülmüyorlar. Sokaklara dökülenler ‘kahrolsun şeriat’ diyenlerdir. Fakat biz Müslümanlar sabrediyor, sabrediyor ve sabrediyoruz; zalimlerin bunca zulmüne karşı da ‘yaşasın cehennem’ diyoruz. Oyunları, entrikaları, dine olan kini, nefreti ve öfkeyi, dünyadaki inananlara karşı yapılan zulümleri hep biliyor ve görüyoruz. Ülkedeki ve dünyadaki provokasyonları-kışkırtmaları duyuyoruz, görüyoruz ve okuyoruz. Müftünün keçisi çalınır, ‘müftü keçi çaldı’ diye yazar medya, terör ve anarşi estirir dünyadaki derinler ve ajanlar, fakat sorumlu tutulur Müslümanlar… Üzülme kardeşim, bugünün yarını da var. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Bugün karanlık, bekle yarına kadar, güneş doğacak, önümüzde aydınlık var.
“Şeriat isteyenler” deniliyor. Hayır, hayır, şeriat istenmez, yaşanır. Zira şeriat bir mevsim gibi kendisi gelir. İlkbaharın ve yazın mevsim mevsim gelişi gibi gelir. Cemre düşer havaya, suya ve toprağa; ısı, ışık, nem verir çekirdeğe ve tohuma; çimlenir yeryüzü ve yeşil yeşil olur her taraf… İşte İslam böyle gelir, şiire, edebiyata ve sanata, dine, hukuka ve ahlaka gelir; artık her şey ve her yer İslam olur ve İslam şeriatı olur, horozlar bile öterlerken ezan okur gibi öterler orada, İslam şeriatı, işte böyle gelir, evirir, çevirir ve değiştirir. Onun için İslam’da devrim yok, ihtilal yok, isyan yoktur, vur, kır, öldür ve baskı yoktur. Bunları yapmak ise haramdır. Çünkü insana saman çöpü kadar baskı yapılan bir yerde ne din, ne hukuk ve ne de insanlık kalır. Zira İslam’da zorbalık ve despotluk yasaktır. (Ğaşiye 88/22) (DEVAMI VAR)