“Şehru Ramazan ellezî ünzile fihi’l’Kur’an”-1
KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ haftalık çalışmalarımıza 1999 yılında başladık ve her hafta en az 10 ile 20 sayfa kadar Kur’an tefsirini yazmak için her gün çalıştık…
Geçen hafta 1111’inci (binyüzonbir) seminerimizi de yaptık, elhamdülillah…
“Şehrü Ramazan ellezî ünzile fihi’l-Kur’an / O Ramazan ayı ki; Kur’an o ayda indirilmiştir.” (2/185) ayetinin de geçtiği Bakara Suresi üzerinde, 16/01/2006 - 12/01/2008 tarihleri arasında tam iki yıl çalıştık. Kur’an’ın Ramazan ayında nazil olduğu ile ilgili Bakara Suresi 185-187’inci ayetleri 394 ve 395’inci seminerimizde ele aldık...
“RAMADAN/RAMAZAN” kelimesi “Rafadan” kelimesine akrabadır. “Rafd” atık demektir. İnsan bedenindeki birikmiş ve eskimiş besinlerin atıldığı, günahların temizlendiği ay demektir. “Fayadan” kelimesi ile de akrabadır. “Fayadan” çağlayan sudur. Kur’an’ın bu ayda inmesiyle tüm insanlık manevi sularla sulanmıştır. Ramazan ayı ayrıca zekâtların tahakkuk edip akmaya verildiği aydır. Bolluk ve bereket ayıdır.
“Ellezî Ünzile fiyhi’l-Kur’anu / İçinde Kur’an inzâl olunan aydır.”
Kur’an Ramazan ayında inzal olunmaya başlanmıştır. Ancak burada işaret edilen her ay Kur’an’ın o zamana kadar inen kısmın birden tekrar edilmesidir. Cebrail Hazreti Muhammed’e okuyor, Hazreti Muhammed de cemaate kıraat ediyordu. Sahabeler de her yıl Ramazan ayında Kur’an’ı hatmederlerdi. Kur’an bu amaçla otuz cüze ayrılmıştır. Başlangıçta bugünkü sahifeler şeklinde yazılmıyor, cüzler de sahife ortalarında bitebiliyordu.
Osmanlılar cüzleri yirmişer sahife yaptılar. Cüzler sahife başlarına geldi. Her sahife başı aynı zamanda ayet başı oldu. Bu Kur’an’ın mucizesidir. Burada işaret edilen inzali teyit etmektedir. Bizim de Kur’an’ı Ramazan ayında meali ile hatmetmemiz gerekecektir. Hatta buna dayanarak her kavim kendi dilinde Kur’an’ın yeni tercümesini yapmalı, internette yayınlanmalıdır. Her dilden ona yakın değişik tercümeler de yayımlanabilir.
“HüdenLi’n-Nâsi / İnsanlar için hidayet olmak üzere.” Burada “Hüden Li’l-Mü’minin” veya “Hüden Li’l-Müslimin” dememektedir. “Bütün insanlara hidayet” olarak zikretmektedir. “İnsanlık” bundan nasıl yararlanacaktır? Kur’an dünyanın bütün dillerine çevrilmelidir. Bunun için biz Diller Vakfı’nın ve Bin Dil Üniversitesi’nin kurulmasını önermekteyiz. (Zaman zaman ve yeri geldikçe bu konudaki detaylar defalarca yazıldı…)
22 sayfalık açıklamalardan oluşan çalışmamızın en sonunda yani 187’inci ayetin son iki kelimesi olan “Leallehüm Yettekûn” kelimelerini o zaman şöyle açıklamışız…
Burada “TATTAKÛN” denmemiş de “YATTAKÛN” denmiş, yani müminler ittika ederler diye nâs yani insanlar için sizin aracılığınızla beyan ettik deniyor.
Çok net ve açık olarak anlaşılıyor ki; Kur’an’ı okumak, yaşamak, uygulamak ve isterlerse hükmetmek görevi müminlere verilmiştir. Nâs/insanlar ise bu çalışmalardan yararlanarak yaşayacak ve ittika edecektir. Mümin olup olmama da kişilerin elindedir.
Sİz Adİl Düzen Çalışanları!
Evet, sizler, artık sadece İslâm’da kalmayıp imana/müminliğe de talip oldunuz.
Sabredin, devam edin. Kur’an’ı bugünkü müspet ilmin verileri ile yorumlayarak anlamaya, yaşamaya, anlatmaya ve onlar arasında adaletle hükmetmeye devam edin.
Yeryüzünün yönetim kapıları size açılacak ve siz üstün olacaksınız.
Kâfirler yani sizin güveninize girmeyip cizye vermeyenler mağlup olup gideceklerdir.
Bugünkü zulüm bitecektir; Allah bitirecek, sizin elinizle “Adİl Düzen”i getirecektir.
Mekke ve Medine müminleri, önlerinde bir misal olmadığı halde tereddüt etmediler ve sonuçlarını aldılar; oysa sizin geçmişinizde bindörtyüz yıllık deneyiminiz vardır. Hâlâ tereddüt içinde misiniz? Artık Allah’ın sizi yücelttiği bu “Adİl Düzen” mertebesinde sebat ediniz, sabrediniz. Göreceksiniz ki subh/sabah yakındır.
“E Leyse’s-Subhu Bi Karîb / Sabah yakın değil midir?” (Hud Suresi 81)