Bu yazı Fehmi Koru’nun 28.03.2021 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/tarih-soyluyor-hastaliklari-asiyla-yenme-avrupaya-bizim-hediyemiz-futbolda-da-iyiyiz/
İnsan zihni boş durmaz. Bir şeyle meşgul olmak zorundadır. Her konuda olduğu gibi insan zihnini meşgul edecek konular her toplulukta bulunur. Bu konuların bazısı yararlıdır ve insanları doğru yola götürür, kötülükten alıkoyar ve uygarlaşmasına yardımcı olur. Bu yolları peygamberler ortaya koymuşlar, namaz, oruç, zekât, hac ve tilavet (okuma) kurumları ile ayrıca karşılarına şeytanı koyarak onlarla mücadele etme yollarıyla bugünkü uygarlıkların oluşmasına hizmet etmişlerdir. Bunun yanında insanları ibadetlerden uzaklaştırmak için görünürde zararsız olan spor benzeri yahut müzik benzeri kurumlar icat edilmiştir. İlk bakışta zararsız olduğu için bunda beis görünmüyor. Ancak bunlar zamanın israfına sebep olduğu için şeriat bunları yasaklamamış ama haram etmiştir. İnsanlar sporu seyredeceklerine, havai müzikleri dinleyeceklerine derslere katılıp, seminerlere katılıp artırdıkları vakitlerini kendilerini yetiştirmeye harcamalıdırlar. Ayrıca bunların içinde içki, uyuşturucu, fuhuş gibi hatta eşcinselliğe varan zararlı kuruluşlar vardır. Bunlar da yalnız haram değil aynı zamanda yasaktır. Bunları kullananlara ceza uygulanır. Bugünkü futbol benzeri kurumlar tamamen bir hastalıktır. Spor olmamalı mıdır? Spor olacak ama spor seyredilmez, spor yapılır. Halk sporu olacak.
Müziğe gelinirse Kur’an müziği insanları aşırılıktan sükûnete getirir. Kur’an dinleyen kimse üzüntülü ise üzüntüsü gider, aşırı sevinçliyse sevinci törpülenir. Oysa şeytanın yönettiği müzik üzüntü sahibinin üzüntüsünü arttırır, sevinenin sevincini çoğaltır. Yani aşırılıklara iter. Kur’an müziği ise aşırılıktan normale dönüştürür. O halde insanlar peygamberlerin öğrettikleri müzik ile yaşayacaklar. Kur’an’ı dinleyecekler ayrıca birlikte belli kelimeleri tekrar ederek Türkçede zikir denen ayinleri icra ederek bizzat kendi ürettikleri müzik ile yaşayacaklardır.
AŞI
İnsanın vücudu içinde hastalık yapan, hapsedilmiş parçacıklar var. Örnek olarak benim vücudumda verem mikroplarının sporları mevcuttur. Akyuvarlar onların çevresini sarmıştır, faaliyet gösteremezler. Vücudun zayıf olduğu bir zamanda ise ortaya çıkar ve hastalık yaparlar. Vücut bu hastalığa karşı ilaç üretir ve hastanın kurtulmasına sebep olur. Bazen de olamaz ve insan ölür. Vücudun bu zayıf zamanlarında vereme tutulmaması için vücutta hazırlıklı savunma araçları olması lazım. Nasıl savaştan önce ordularımız varsa vücudun da böyle savaştan önce depoladığı silahları ve yakıtı olması gerekir. İşte bunu sağlamak için ibadetler konmuş ve insanlar devamlı olarak birbirleriyle buluşturulmuştur. Namaz, oruç, hac ve ticaret bu mikropları topluluk içine yayar, topluluk da bu hastalıklara karşı hazırlıklı bulunur. Aşı da bunu sağlayan bir araçtır.
Hasta olana aşı yapılmaz, hastalığı geçirene de aşı yapılmaz. Aşı henüz hastalığa temas etmemiş dolayısıyla o hastalığa karşı tedbirini almamış vücuda zayıf mikropları bulaştırarak onu hazırlıklı hale getirmedir.
Gülünç olanı daha hastalık ortaya çıkmamış, mutasyonla virüs ortaya çıkacak diye aşı üretmeleridir. Tamamen insan sağlığını istismar eder durumdadır. Zararı yoktur ama yararı da yoktur. Zararı olmayıp yararı da olmayanı yapmak yasak değildir şeriatta cezası yoktur ama haramdır, çünkü israf vardır.
Asıl sorun ise Sermaye’nin istismarı olmadan bir aşı sistemini geliştirmemiz gerektiğidir. Bu da ancak dayanışma ortaklıklarının fetvalarıyla mümkündür. Tek çıkar yol vardır, o da şeriatı yeniden yaşamaya başlamaktır.
https://youtu.be/1F2kryiJDsg