Bu yazı önceki 8 yazının devamı olup onlarla birlikte okunURSA DAHA İYİ ANLAŞILIR
Kur’an Miladi 7. asrında nazil olmuştur. İlk 23 sene son Peygamber tarafından uygulama yapılmıştır. Bu dönemde Kur’an’ın ayetleri nazil oluyor ve sahabelerin çoğu ayetleri ezberliyorlardı. Kur’an’ın ayetlerini doğrudan anlayıp uygulama mümkün değildi.
Kur’an ancak içtihatla uygulanabilir. Çünkü Kur’an konuşma diliyle nazil olmuştur. Uygulama ise mantık diliyle mümkündür. Kur’an’ın nazil olduğu topluluk henüz mantık ilmini bilmiyordu. Dolayısıyla içtihat yapıp Kur’an’ı uygulaması mümkün değildi.
Cebrail Peygambere öğretiyordu, Peygamber de kendisi uyguluyor, arkadaşları Peygambere tabi olarak uygulamalar yapıyordu. Yapılan Kur’an ayetlerine aykırı değildi. Ama Kur’an ayetleriyle uygulama yapılamazdı. Zekât verin emri vardı ama ne kadar kime verilecek, ne verilecek; bunlar Kur’an okunduğu zaman anlaşılmıyordu. Peygamberin söylemesi veya göstermesi yoluyla İslam düzeni oluştu.
Peygamber öldükten sonra düzeni uygulamaya başladılar. Peygamberin uygulamasına göre uygulama yaptılar. Yeni olaylar ortaya çıktı. Artık Peygamber yoktu. Sorunları Sünnet ile çözemiyorlardı.
İşte o zaman Sünnetin öğretileri içinde Kur’an’ı yorumlamaya başladılar ve yeni sorunlar Kur’an’la çözülmeye başlandı. Hicri 1., 2., 3. ve 4. asırlarda çok büyük başarılar elde edildi. İslamiyet süper güç haline geldi. Hâkimiyet de Araplardan çıkıp Pers ve Türk hükümdarlarının eline geçmeye başladı. Arapçayı bilmeyen hükümdarlar ve âlimler içtihat yapamaz oldu. Türk hükümdarları içtihadı yasakladılar. Osmanlılar döneminde Türkiye’de Şeyhülislamlık icat edildi, artık onun fetvalarıyla Kur’an uygulaması yapılıyordu.
Bir defa içtihat Kur’an’ın temel dayanağıdır. Vahyin kesilmesi sonucu ortaya çıkan boşluk içtihatla dolduruluyordu. İçtihadı yasaklamak demek, Kur’an’ın uygulamasını yasaklamak demektir. Bu en büyük bir tezattır. Ancak o günkü şartlar içinde öyle yapılmasaydı bugünkü seviyede İslamiyet yeryüzüne yayılmamış olacak ve insanlık orta çağda yaşamaya devam edecekti.
Osmanlı İmparatorluğu çökmeye başladığı zaman içtihadı diriltip yeni içtihatlarla Kur’an’ı uygulamaları gerekirken, yöneticiler Batıyı taklide başlamışlardı. Batıyı da ilim adamları değil, sıradan siyasetçiler öğrenmişler ve inkılaplar yapmışlar. Tabi ki başaramamışlardır. İmparatorluk yıkılmış, Cumhuriyeti kuranlar şeriat düzenini terk etmiş, medreseleri ve İslami eğitim yerlerini kapatmış, muasır medeniyetin icaplarını yerine getirmiş, laiklik adı altında dinsizlik düzeni kurmaya çalışmışlardır.
Bunun sonuç vermeyeceğini anlayanlar da medreseleri açmamış ama İmam Hatip okulları, Kur’an Kursları, İslam Enstitüler ve Fakülteleri kurmuş, kendi denetiminde -daha doğrusu Sermaye’nin denetiminde- bugünkü büyük bütçe harcamalarını yapmaktadırlar. Bu okullar İslamiyet’in bin sene evvelki durumunu ezberlemekte ve anlamadan bin sene evvelki İslamiyet’i güya öğretmektedirler. Bu okulların elbette yararı vardır. Çünkü oralarda okuyanlar Kur’an’ı öğrenmekte ve ilimler varlıklarını sürdürmektedir.
Bediüzzaman Risaleleriyle kelam ilmini diriltmiş, Süleyman Tunahan da klasik medrese kitaplarını Türkçeleştirerek Osmanlı medresesini anlaşılır hale getirmiştir.
Pakistan’da Mevdudi, Mısır’da Kutub kardeşler, Avrupa’da Hamidullah ve daha önce Mehmet Akif İslamiyet’in yeniden anlaşılması gerektiği hususunda büyük çaba göstermişler ve zulme uğramışlardır. Bunlar fikriyatı yapmışlar ama fiiliyatı yapamamışlardır.
Akevler bunların fikriyatına dayanarak Kur’an seminerleriyle Kur’an’ı anlamaya çalışmış, uygulayarak anlamaya ve anlatmaya çalışmış, bugün uygulayacak seviyeye ulaşmıştır. Milli Görüş ve diğerleri ile başlangıçta birlikte çalışma yapmış, sonra çağın gereklerine uyarak onlar sadece büyümüşlerdir.
Bugün yeryüzünde Kur’an’ı yeniden anlayarak uygulamaya çalışan yalnız Akevler’dir. Siz gençler buna katıldınız, katkıda bulundunuz ama şimdi irtidat içindesiniz ve sorumlu olacaksınız. Ayet çok açık olarak söylüyor; “O gün size verilen nimetlerden sorulacaksınız.”
Bu makalelerimi sizleri uyarmak için yazıyorum ama sizler okumuyorsunuz bile. Bundan sonraki 1106. seminerimiz sizinle olan ilişkimizi nasıl çözeceğimizi anlatmaktadır. Belki de ondan sonra artık bu seminer makalelerini devam ettirmeyeceğim.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: Reşat N. Erol, Süleyman Akdemir