Bu yazı Fehmi Koru’nun 12.02.2021 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/aya-gidiliyor-mujdesi-mars-seyahatine-denk-geldi-ulkemizin-uzay-macerasi/
1966’larda İzmir’e gittiğimde Ay’a ilk inilmişti. İslam âlemi göğe çıkılamayacağı kanaatindeydi. Bana ekonomi akademisinin salonunda binlerce kişinin karşısında bir konferans verdirdiler. ‘Kur’an ve Ay yolculuğu’ adlı bu konferansta ayetlerle Ay’a gidileceğini anlatmıştım. Böylece İslam âlemi rahatlamış ve Ay yolculuğunun Kur’an tarafından desteklendiği varsayımı benimsenmişti.
Kur’an’da Allah Âdem’e hitap ederken, “Yeryüzüne hubut edin, orada sizin için bir zamana kadar kalmanız vardır”. Böylece bir zaman sonra göğe gidileceğine işaret edilmiştir. Başka bir ayette de “Gökte sizin için rızık vardır” denmektedir. “Gökten rızık vardır” değil, “Gökte rızık vardır” denmektedir.
Kara uygarlığından sonra deniz uygarlığı gelecektir. İnsanlar denizlerde şehirler kuracaklar. Denizlerde ziraat yapacaklar. Kur’an böyle bildiriyor. Ancak bu üçüncü binyılın sonrasında olacak. Deniz uygarlığının kaç binyıl süreceğini bilmiyoruz. Deniz uygarlığından sonra güneş uygarlığı başlayacak. Güneşin gezegenlerinde insanlar yerleşecek ve oralarda kentler ve devletler oluşturacaklar. Güneş uygarlığında güneş ışığından yararlanılacak. Sonra uzay uygarlığı başlayacak. Uzay uygarlığında güneş ışığından değil, hidrojen enerjisinden yararlanılacak.
Bugünkü teknolojiyle hidrojenden yararlanılmaktadır. Ancak bu büyük enerji üretiminde gerçekleşmektedir. Henüz bitkilere enerji sağlayamıyoruz. Bir gün o da gerçekleşecektir. Kur’an’da daha ileri bir hedefte gösterilmektedir. Dört boyutlu uzaya geçmek, orada yolculuk yapmak. Işınlayarak yer değiştirmek. Bunlar bugünkü teknolojiyle başarılacak işler değildir. Kur’an bu imkânlara da işaret etmektedir.
Kur’an bunları söylerken gelişi güzel konuşmamaktadır. Bir hücrenin oluşturulamayacağı hususunu vurgulayarak açıklamaktadır. Evet, Ay’a gittik ama virüsü üretemedik, öldüremedik. Kur’an’ın haber verdikleri hep gerçekleşmektedir. Olmaz dediklerinin de olmayacağını öğreniyoruz, önce bilgi sonra üretim. Dolarınız var, mühendisleri çağırıyorsunuz Ay’a gidiyorsunuz, dolarınız var Mercedes bir otomobil alıyorsunuz caka satarak dolaşıyorsunuz. Ama bir parçası bozulursa değerinin 5 mislini vererek onlardan alıyorsunuz.
Türkiye’nin, İran’ın veya Arapların Ay yolculuğu, dünyaya borçlanarak onların dolarıyla uçmak demektir. Yani intiharı neşe içinde acısız yapmak anlamındadır. Muhterem Başkanımız Ay’a inme yerine Altın Bonosu ile bakkallara inse de kendisini ve dünyayı ekonomik tufandan kurtarsa, daha iyi olur görüşündeyim.