Bu yazı Fehmi Koru’nun 10.02.2021 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/herkese-terorist-denilince-sifatin-degeri-ucuzluyor-iktidarlar-muhalefete-dusme-ihtimalini-unutmamali/
Devletler, yazılı olsun olmasın anayasalara sahiptir. Bu anayasalarla iktidarlar gelirler ve giderler. Bazı zamanlarda mevcut anayasa ile sorun çözülmez ve silahlı müdahalelerle sorunların çözümü istenir. Bunlar kademe kademe oluşur.
İhtilal, silah zoruyla anayasayı değiştirme olarak tanımlanabilir. Darbe, silah zoruyla iktidara gelmeyi ifade eder. Müdahale ise silah zoruyla sorunu çözmeyi hedefler. Bu durumlara düşülmesini önlemek amacıyla Anayasalarda sıkıyönetim, olağanüstü hal, Milli Güvenlik Kurulları gibi meşru kurum kurullar yer alır. Bazen bu kurum ve kurallar da işlemez olur, silahlı güçler yasadışı müdahale yollarına başvururlar. Uygulama gösterir ki en kısa zamanda seçime giderek iktidarı meşru kurullara bırakmaya çalışırlar.
Bütün bunların dışında “terör” ise iktidara gelmek için kullanılan bir silahlı eylem değildir. İktidarı yıkmak için faaliyette bulunur ve yıktıktan sonra çekilip gider, hatta gelen iktidarlar ilk önce terör örgütlerini tasfiye ederler. Terör örgütlerinde başka özellikler de vardır. Bunlar cephe savaşı yapmazlar. Bunlar yangın çıkarırlar, zehirlemeler yaparlar, virüs üretirler, sokakta gelişigüzel insanları öldürürler. Öne çıkmış insanlara suikastlar düzenlerler. Böylece devleti yıkmaya çalışırlar. Onların hedeflerinde kişiler olmayıp topluluğun düzeni vardır. Onların hedeflerinde iktidar hedeflenmeyip iktidarı yıkma vardır.
Hukukun ve yasaların tarif ettiği teröristlerin dışında siyasiler kendilerine muhalif olanları terörist ilan etmeye çalışırlar. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye de teröristler ilan etmiştir, eder. İttifak ile Müslümanlar terörist kabul edilmedikleri halde değişik adlarla da olsa terörist olarak ilan edilip dururlar. Yukarıda verilen tanımlar göz önünde tutulacak olursa cemaat mensupları terörist kapsamına girmezler. Bunlar içinde müdahaleci olanlar, darbeci olanlar, ihtilalci olanlar ve destekçileri olabilir ama yukarıda belirlenen terörist tanımına girmezler. Böylece teröristin tanımı bozulunca, şimdi herkes herkese terörist demeye başlar. Kuralların bozulması kuralları bozanları da etkiler hale gelir.
Libya’da zorunlu olarak yeni bir iktidar ortaya çıkmıştır. Türk Ordusu gayet net olarak herkes çekilsin biz de çekiliriz demektedir. Biz oraya meşru iktidarın davetlisi olarak gidiyoruz. Tarihte de oraları silah zoruyla almamışızdır. Onlar bize ordularıyla katılmışlardır. Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar’ın beyanı son derece isabetli bir beyandır.
Hulusi Akar S-400 konusunda da çok net ve açık konuşmuştur. Dünyada terör bitsin biz silahları kapalı yerlerde kitler tutarız. Bize göre daha da açık konuşmalıdır. Atom bombasını, biyolojik silahları, kimyasal silahları kimse üretmesin, biz de üretmeyiz. Ama onlar üretecekler, biz üretmeyeceğiz. Tarihte bu tür yasaklamalar olmuştur. Sonuçta yasaklayanlar mağlup olmuşlardır.
Savaş kıyamete kadar devam eder, edecektir. İlahi kitaplar savaşı yasaklamazlar. Savaşı barış düzenini korumak için meşru sayarlar. İki cephe vardır. Barışçı ve savaşçı cepheler. Barışçı cepheler birleşir kendilerine saldıran savaşçıları birlikte savar. Eğer saldıran olmazsa herkes hakemler kararına uyarsa savaş kendiliğinden ortadan kalkmış olur. Savaşın olmaması için cenge hazır olmak gerekir. Bundan dolayıdır ki bütün devletler bütçelerinden büyük paylar ayırarak ordular bulunduruyorlar.
Ordular savaşmak için değil, savaştan teröristleri caydırmak için vardır. Akar’ın bu beyanatı da takdire şayandır.