Bu yazı Fehmi Koru’nun 24.01.2021 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/amerikan-yargisina-bakin-darbe-girisimcilerine-ne-yapiyor/
Osmanlı İmparatorluğu’nda sarayın dışında adaletin uygulanması en önemli görev bilinirdi. Atanmış olan kadılar müftülerin fetvalarıyla hükmederlerdi. Müftüler de yöneticilerin üstünde kabul edilirdi. Şeyhülislamın durumu da buydu. Şeyhülislam kabinenin üstündeydi. Devletin bütün işleri şeyhülislamın denetimindeydi. Bu husus o kadar tartışmasızdı ki padişahı azlederken de şeyhülislamın fetvası alınırdı.
Taşrada hatta şehrin içinde adalete son derece riayet eden hilafet, sarayın içindeyse şeriatın dışında kurallar uygularlar. Padişah iki cellatla beraber dolaşırdı. Birisinin çarpık bir hareketini görürse yanındaki cellatla kaldır der ve o da onu öldürürdü. Ne hak var ne hukuk var ne de şeriat vardı. Fatih bunu meşrulaştırmak için “Ben de medrese okudum, gerektiğinde devleti yaşatmak için baba, suçsuz çocuklarını da öldürebilir.” fermanını vaaz etmiştir.
Amerika’daki adalet, Türkiye’deki adalet bu kadardır. Derin Sermaye’nin kendisine dokunulmamak şartıyla adaleti yürürlüktedir. Eğer Derin Sermaye’nin sermayesine dokunacak olursan, o zaman yargı ve adalet yoktur. 6 Ocak’ta Sermaye Trump ile Biden’i yola getirmiş ve ikisini emrine almıştır. İşgal olayını kendisi düzenlediği için, şimdi işgal edenlerin cezalandırılmaması için gereği yapılmaktadır.
Türkiye’de eğer müdahale edilmezse yargı çok adil bir şekilde hükümler vermektedir. 50 senelik Akevler uygulamasında hemen her hafta yargı karşısındaydık. Şunu söyleyebilirim ki rüşvet alan bir hâkime veya savcıya hiç rastlamadık. Avukatlar rüşveti hâkim ve savcılardan çok evrak bulma hatta dosyadan evrakı çalma gibi işlerde veya yalancı şahitlik yaptırma işlerinde rüşvet kullanabilirler. Buna rastladık.
Bununla beraber mahkemelerin hep adil kararlar verdiği söylenemez. Kurallara uyarak adaletsizlik yapılmakta yahut MİT tarafından yapılan telkinlere uymak zorunda kalınmışr. Şunu tereddütsüz söyleyebiliriz ki Türkiye’deki yargı görevlileri belki dünyanın en adil görevlileridir. Bütün sorun Batılıların dolarını alabilmek için, Türk yöneticilerinin Batı’nın tuzaklı yargılama sistemini kabul etmiş olmalarından ileri gelmektedir.
Türkiye özellikle AK Parti bu bakımdan çok şanslıdır. Eğer hâkimlik sistemi yerine hakemlik sistemine geçilirse, avukatlar hakem olarak görev yapar, savcılar gibi maaşlarını kamu bütçesinden alırlarsa kararları hakemler verip, hâkimler yalnız duruşma ve tevdi ve tebliğ ve kararı kesinleştirme ile sınırlı olmalıdır. Türkiye tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı sistemine her devletten daha önce kavuşmuş olur.
Dışarıdaki devletlerin bazı uygulamalarını örnek gösterip biz de öyle yapalım demek, yanlıştır. Amerikalıların düzeni onlar içindir. Çinlilerin düzeni onlar içindir. Rusların düzeni onlar içindir. Avrupalıların düzeni onlar içindir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme çabası ve hukukunu, onların hukukuna uydurmaya çalışması çok çok yanlıştı. Avrupa Birliği’ne girebiliriz ama Avrupa Birliği’nin merkezi tek hukuk sistemini kabul etmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla yeni şartlarla Avrupa Birliği’ne girmeliyiz.