KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-1091/ADİL DÜZEN DERSLERİ-908 - 21 KASIM 2020
TEHLİKE BÜYÜK, ÇÖZÜM KOLAY
2000 yıllarına kadar yeryüzü tarım döneminden sanayi dönemine geçiyordu. Köylerde artan nüfus arazi darlığından dolayı iş bulamıyor, aş bulamıyor idi.
Sermaye faizli düzeniyle kentlerde fabrikalar kuruyor ve köylerdeki artık/artan emeğe iş üretiyordu. 20. yüzyıl köylerin kentlere taşındığı yüzyıldır.
Tarımda makineleşmeler gerçekleşiyor, mevcut olan üretim daha az emekle elde edilir hale geliyor, böylece insanlar köyleri terk ediyor, kentlere taşınıyorlardı.
Bugünkü durum ise farklıdır ve şöyledir:
Köylerde artık kentlere emek sağlayacak bir kaynak bulunmuyor.
Aksine makine tarımı yeterli olamıyor, yine insan emeği ile teksifi ziraata (sera tarımına) ihtiyaç duyuluyor.
Şimdilerde ise köyden kente değil, kentten köye taşınılıyor.
Bu durumda kentlerdeki fabrikalar işçi bulamadığı için durma noktasına geliyor, yeni fabrikalar ise hiç kurulamıyor.
Faizli işçilik düzeninde faize alan bulmak için yeni fabrikaların kurulması gerekiyor.
Kurulamayınca da faizli düzen sağlıklı çalışamıyor, yerine enflasyonlu bir düzen zorunlu hale geliyor.
Böyle bir ortamda önce dolar (döviz) artıyor, sonra da borçlar çoğalmaya başlıyor.
Halk bankalara, bankalar da doların üretildiği merkez bankasına borçlanıyor. Gün geçtikçe halkın borcu artıyor, devletlerin borcu artıyor.
Başlangıçta borçlar borçla ödenerek ekonomi çarkı dönebilirken şimdilerde borçların borçla ödenmesi düzeni de çalışamaz durumda görünüyor.
Görülen ve anlaşılan odur ki insanlığı büyük bir ekonomik kriz bekliyor.
Nuh Peygamber zamanında fiziki bir tufan olmuş, dünya yeniden şekillenmiştir.
Bugün ise sosyal bir tufan olacak, dünya yeniden şekillenecektir.
Nuh Peygamber kurtuluşu gemilerin inşasına bağlamıştır. Çok az kimse onu dinleyip gemiye binmiştir ve binenler kurtulmuştur. Diğerleri ise tufan dalgaları arasında boğulup gitmişlerdir.
Bizler bugün sosyal tufana karşı koyabilmek için 100 lojmanlı işyeri apartmanlarını ve semt kooperatiflerini Kur’an’dan öğrendiklerimizle öneriyoruz.
Bunun için Türkiye’de yapılacak iki şey görüyoruz:
Birincisi; altın bonosunu çıkarmak suretiyle faizli doların hükümranlığına son vermekten geçiyor. Bunu çıkarmak tehlikeli görünüyor. AK Parti bunun için buna yanaşmıyor. Sermaye’nin hışmından korkuyor. Biz ise ona; “Allah’tan kork, Sermaye’den korkma” diyoruz.
İkincisi ise Anadolu’nun topraklarını onu imar edecek girişimcilere sunmaktan geçiyor.
-Devlet araziyi koyuyor ve beşte birine ortak oluyor.
-Yerel yönetimler alt yapıyı getiriyor ve beşte birine ortak oluyor.
-Çalışanlar emeklerini koyuyor ve beşte birine ortak oluyorlar.
-Malzeme temin edenler de beşte birini alıyorlar.
-Müteahhitlerin ve kooperatiflerin payları da beşte bir oluyor.
Kimse para karşılığı ortak olmuyor, yapıların payları ile katılıyor ve o yapılarda elde edilen üründen kira paylarını alıyorlar.
Bu çok basit olan düzeni hangi topluluk, hangi devlet önce kurarsa, geleceğin önderi o ülke, o yönetim veya o sermaye olacaktır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: Reşat N. Erol, Süleyman Akdemir