Yine, yeniden, 2021 de reformlar yılı olacak! - 5
Önceki yazı başındaki hatırlatmamızla başlayalım… “Bugün, ele aldığımız konu açısından, sadece iki yazarın yazısı dikkatimi çekti… Birincisi Yeni Şafak’tan Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl. İkincisi, Karar’dan Mehmet Ali Verçin (kendisi, gazete köşe yazarlığı yanında, aynı zamanda bir Katılım Bankası Genel Müdür Yardımcısıdır.)” Kaldığımız yerden devam…
Mehmet Ali Verçin bugünkü (31 Aralık) “30 Milyar dolar büyük bir para mıdır?” başlıklı köşe yazısına şöyle başlamış: “Size, “Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’ın alınan yurtdışı borçların faizi için 30 milyar dolarlık bir çeki birazdan imzalayacağını” haber versem inanır mısınız?” Detayları geçip yazıdaki SONUÇ kısmına odaklanalım…
“Sanırım bu örnekle otuz milyar doların ne kadar büyük bir rakam olduğunu anlatmayı başarmışımdır. FAİZ + KOMİSYON + MASRAF + SERMAYE ve KÂR TRANSFERİ + … = 30 MİLYAR DOLAR / Diyelim ki dış borcu 420 Milyar dolar olan Türkiye tek bir şirket olsun ve faiz, komisyon, masraf, sermaye ve kâr transferleri ile diğer yollarla yapılan ödemlerin tümüne de “yazılmış çek” diyelim.
Bu 422 Milyar dolar borç içinde yıllık faizi %14 olan borçlar da var, % 3 olan da. En son borçlanma zaten % 6 ile yapıldı. Biz yine de makul olalım ve bütün borçların ortalama faizinin % 5 olduğunu varsayalım, bu da, yıllık 21,1 Milyar dolar eder.
Diğer kalemleri eklemekten vazgeçtim. / 21,1 + 0,8 + 9 = 30,9 Milyar dolar.”
Bu ilk sonuç bölümünden sonra ana SONUÇ bölümüne geçelim…
“Bu ödemeleri binlerce şirket, onlarca banka, TCMB, Türkiye Hazinesi vs., binlerce işlemle ayrı ayrı olarak öderler. / Türkiye için, bu ödemelerin ayrı ayrı yapılmasıyla, tek bir çek yazılarak ödenmesi arasında bir fark var mı? Yok. Kesinlikle yok. / Her yıl yurtdışına bir Sabancı Holding, bir Koç Holding ve bir Yıldız (ÜLKER) Holdingi borç faizi olarak ödesek bile taahhütlerimize yetmiyor; fazlasını da vermek gerekiyor ve her yıl vermek gerekiyor.
On yıl sonra Türkiye’nin Türklere ait kurumları kalabilir mi?
Türkiye’nin sağlıklı bir ekonomik geleceği yoktur ve olamaz. Bu istikbalsiz ekonomik enkazdan, herkes, kendi yaptıkları oranında sorumludur.”
Aktaracaklarım bu kadar! Evet, bu kadar ve bu kadar bile çok şey ifade ediyor; akleden ve ona göre REFORMLAR dâhil yapılması gerekenleri bir an bile gecikmeden yapması gerekenler için… Aksi halde ‘akıl için yol birdir’ deyip şu hatırlatmalarla devam edelim… Söz konusu yazıya pek çok yorumlar yapılmış, sadece ikisinden söz edeceğim…
Birincisi şu önemli uyarıyı yapmış: “Bu 30.9 milyar dolarda daha anapara ödemesi yok, anlayabildiğim kadarıyla...” Evet, anapara yok, sadece ödenecek FAİZLER var!
İkincisi ise -bizim zaman zaman bu köşede yazdığımız- Osmanlı Devleti’nin yıkılışına neden olan ana sebeplerden birini hatırlatmış: “Daha önce Osmanlı Devleti denemiş, dışardan borç almış, imtiyazlı şirketler oluşturmuştu. Osmanlılar sonunda onun bunun oyuncağı olmuş, 1918 yılında topraklarını kaybetmiş, tarih sahnesinden çekilmişti...”
Evet… Birileri beyanatlarla REFORMLAR yapacaklarını söylüyorlar...
Biz de reform veya inkılap yapılmasını gerektiren bu sorunlar bütününe “sosyal tufan” diyoruz. Demekle yetinmiyor, işte bu tufana karşı kurtuluş, çare, çözüm, tedavi gemimizi inşa etmek için yarım yüzyıldır çalışıyoruz. Nuh Peygamber gibi bizler de aynen o şekilde sabır ve sebatla çalışıyor, bizi sahil-i selamete ulaştıracak olan gemimizi inşa ediyoruz... -“Adil Düzen…” -“Adil Ekonomik Düzen…” -“Adil Düzen İnsanlık Anayasası…” -“İSLAM/SİLM/BARIŞ DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ…”
Ve…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla yayımladığı mesajında da, yeni yılın Türkiye, bölge ve dünyadaki tüm insanlar için hayırlara vesile olmasını dileyerek dedi ki; “Ekonomimizi güçlendirecek, demokrasimizin, hak ve özgürlüklerin çıtasını yükseltecek REFORM hazırlıkları içindeyiz. İnşallah yeni yılla beraber artık son düzenlemelerini yaptığımız kapsamlı REFORM programlarımızı milletimizin takdirine sunacağız...”