Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 17
“Reform, yeni reformlar ve yeni uygarlık” ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz…
Evet…
Kaldığımız yerden yöneticilerimizi ve istisnasız herkesi uyarmaya devam ediyoruz…
Kâinat ve dünyadaki tüm denge enerji sakımı kanununa dayanır ve tüm dengeler enerji dengesi üzerindedir. Bir topluluğun düzeni de bir taraftan kurallar, bir taraftan da sınırlı ekonomik imkânlara dayanır. Kâinatta enerji olmasaydı düzen kurulmazdı. Topluluklarda da ekonomik olarak sınırlı para olmasa düzen kurulamaz. Enflasyon bunun için düzen bozucudur. Faiz enflasyonu zorunlu kılar, bu da düzeni bozar. O halde içtihatlarımızı sınırlı imkânlarla kurulacak dengeye dayandırmak zorundayız. Hava sonsuzdur, havaya vergi koyamayız. İçtihatlarımızı buna göre düzenlemeliyiz. Sınırlı sayıda “selem senedİ” çıkarır halka dağıtırsak, halk bu sınırlı sisteme göre sipariş verirse, denge kurulur. Sınırsız bir selem senedi dengeyi kuramaz. Her türlü kıymetli evrak karşılığı olan bir yere bağlanarak çıkarılır. Bugünkü paralar reel sektöre değil mali sektöre yani sınırsız imkâna dayandığı için dengesizdir. Tüm ekonomik ve siyasi krizlerin kaynağı bu karşılıksız paradır, bu paranın dayanağı da faizdir.
Kâinatı kurup yapma O’nun (Allah’ın) olduğu gibi, O’nun işletilmesi de O’nundur. O’nun buyrukları ile her zerre hareket etmektedir. Topluluğun düzeninde mevzuatla yani şeriatla, başka bir ifade ile hukukla yani kanunlarla kurulur ve onu halk işletir. Düzen böylece oluşur. Mevzuatı halk kendisi Allah’ın halifesi olarak oluşturur ama sonra ona kendisi de uyar.
Halk mevzuatı nasıl oluşturur?
İçtihat yapar ve içtihatlarına uyar, sözleşmeler yapar ve yaptıkları sözleşmelere uyar. Kendileri kendilerine başkan seçerler, hareketlerinde başkanlarına tâbi olurlar. Hakemleri seçerler ve seçtikleri hakemlerin kararlarına itaat ederler.
Demek ki insan Allah’ın halifesi olarak içtihat, muahede, tabiiyet ve itaatte olacak. Düzen böyle oluşur. İlk ikisi “hilkat” ise son ikisi de “emr”dir. Yani mevzuatı içtihat ve sözleşmelerle oluştururuz, işleri ise başkanlara uyarak, hakemleri de dinleyerek yaparız.
Kâinatın düzeni söz konusu olduğu gibi, tüm insanlığın düzeni ve değişimi de söz konusudur. İçtihadımızı ona göre yapacağız. Devletler, iller, bucaklar, ocaklar olacaktır ama bunlar kendi içlerinde serbest olacak, kendi düzenlerini kuracaklar ama tüm insanlık içinde de dengelerini koruyacaklardır. Kur’an, “Rabbiniz” diye başlayıp “Âlemlerin Rabbi” olduğunu ifade etmesiyle çok açık ve kesin olarak “kâİnat düzenİ” ile “sosyal düzen” arasında bir benzerlik olduğuna işaret etmiş olmaktadır. Görülüyor ki, sosyal kanunlardan hemen tabii kanunlara geçişin sebebini de Kur’an yine kendisi açıklamış bulunmaktadır. Bu incelikleri kavrayamayanlar Kur’an’da daldan dala konan ifadeler olduğunu zannederler.
Biz içtihadımızı yaparken halkın yöneticilere saygılı olması ve hakem kurallarına uyması gerektiğini ortaya koyacağız. Ama yöneticilerin de adil olmaları, merhametli olmaları gerekmektedir. Peki, bu denge nasıl sağlanacaktır?
Bunu sağlamanın yolu “hakemler sİstemİ” ve “yerİnden yönetİm sİstemİ” uygulamasıdır. Hakemleri taraflar seçecek ve onların kararlarına uyulacak. Yargı üstünlüğü olacak, yerinden yönetim olacak, halk istediği ocak ve bucağa girip çıkabilecek ama başkanların buyruklarına uyacak, topluluğunu dağıtan başkanların da başkanlıkları bitecek. Merkez bucakları temsilciler oluşturacak. Temsilcilerin istifaları ile başkanın da başkanlığı bitecek ve bir daha seçilemeyecek. Temsilciler de temsilci olamayacak.
Düzenlerin, sistemlerin topraklar üzerinde kurulacağını, her düzenin/sistemin sınırlı topraklar üzerinde geçerli olacağını tekrar hatırlatalım. Burada içtihatların yanında yerinden yönetim prensibimize istinaden “mahalli icmalar” da geçerlidir. Ocaklar kendi ocakları için; bucaklar kendi bucakları için; iller il ve ilçe merkez bucakları için; ülkeler merkez ve bölge merkez bucakları için; insanlık Mekke ve kıta merkez bucakları için içtihat ve icmalar yaparlar. Merkezler taşra temsilcileri tarafından yönetilir, taşralar ise kendi kendilerini yönetirler.
“İlİm ve âlİm olmadan reform olmaz” demiştik; uyarı ve irşada devam edeceğiz...