Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 4
Bugün “reform ve uygarlık” konusunda anlatacaklarımızın iyi anlaşılması ve iyice kavranması için birinci yazımızdaki şu önemli uyarıyı tekrar hatırlamamız gerekmekte.
Reform, yenİ reformlar, yenİ uygarlık ancak “İLİM” ile doğar.
Önce “İLİM EHLİ” ilgili alanda çalışmaya başlar, gerekli araştırma ve çalışmaları yapar, ilmen yapılması gerekenleri ortaya koyar, sonra reform, yenİ reformlar ve yenİ uygarlık oluşur. İlmin önerdiği çözümler sayesinde reform ve/ya yenİ reformlar yapılır ve zamanla bu reformlar yeni uygarlığın doğmasına sebep olur…
Sonuç olarak "İlİm İle uygarlık” veya “uygarlık İle İlİm” birbirinin arkasından gelir ve biri diğerinin doğmasına sebep olur; ‘reform’ ve/ya ‘yenİ reformlar’ söz konusu olduğunda bunları bilinip anlaşılması gerekir.
***
İnsanlık uygarlaşacak şekilde yaratılmıştır.
Reform ve devamındaki uygarlaşma da iki şekilde olmaktadır.
Biri Peygamberler tarafından yapılan vahye dayanan reformlardır.
Diğeri ise fİlozoflar tarafından geliştirilmiş reformlardır.
Peygamberler işe cemaat kurmakla başlamışlardır. Birkaç kişiden oluşturdukları cemaate yeni düzeni öğretmişler, kendileri hep birlikte kendi hayatlarında uygulayıp yaşamışlar, sonra reformlar çevreye yayılmış. Büyüyerek değil, çoğalarak yeryüzünü kaplamış.
Bugün yeryüzünde iki milyar Hıristiyan, iki milyara yakın da Müslüman vardır. Bunlar silah zoruyla bu dinleri kabul etmediler. İnandılar ve yeni düzen kurdular.
İkinci reform şekli ise filozofların reformudur. Filozoflar kendileri yaşamadan evvel peygamberlerin yaptıkları reformları iktibas ederek ve merkezden güç kullanarak halka kabul ettirmek isterler. Bir dönem için başarırlar da. Ama biraz sonra bütün düzenler ve uygarlıklar gibi onların düzenleri ve uygarlıkları de çökmeye başlar.
Nitekim Batı/Avrupa uygarlığı da böyle oluştu, günümüzde de düzen ve uygarlık olarak çöküş aşamasına girdi, bir müddet sonra da mukadder yıkılışını yaşayacaktır.
***
Konumuz reform, gündemde “reform” ya da “yeni reformlar” var.
Reform veya yeni reformlar yapılarak uygarlık/medeniyet devam ettirilemez.
Nitekim Osmanlılar da “ıslahat” adı altında “reformlar” ya da değişiklikler yapmak istemişler ama başaramamışlar ve yıkılışı önleyememişlerdir.
Bu arada Batı dünyasının “kuvvet uygarlığı” çökmeye başlamıştır.
Doğu dünyasının “HAK UYGARLIĞI” ise yeni ve yeniden oluşmaya başlamıştır.
Hak uygarlığı ‘peygamberlerin vârisi ilim adamları’ tarafından oluşturulacaktır.
Bunun böyle olduğunu sadece biz söylemiyoruz.
Birinci Kur’an uygarlığını getirmiş ve kurmuş olanlar, son kitap Kur’an’dan sonra artık yeni bir kitabın inmeyeceğini, vahiy alan peygamberlerin gelmeyeceğini bildirmiş, yine çok açık ifadeyle ilim adamlarının peygamberlerin vârisleri olduklarını da belirtmişlerdir.
Vahyin yerini de içtihadın ve icmanın alacağını çok açık şekilde açıklamış, birinci Kur’an uygarlığını kuranlar içtihat ve icmaların örneğini de vermişlerdir.
Ancak, asırlardan beri İslam âlemi içtihat ve icmayı terk etmiş, yeni düzenin ve yeni uygarlığın oluşmasına imkân vermemiş, hatta zaman zaman mani olmuştur.
Bundan dolayı İslam âlemi çökmüş, adeta yok olacak bir duruma gelmiştir.
Mehmet Akif ve M. İkbal gibi şairler, Mevdudi ve S. Kutub gibi öncüler ile daha nice yenilikçiler sayesinde; özellikle de ülkemizdeki Bediüzzaman Said Nursi ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın faaliyetleri ile İslam âlemi bugüne kadar önemli gelişmeler yapmıştır…
Hıristiyanlarda da yeniden dine dönüş çabaları görülmektedir...
İşte, “reform, yeni reformlar, yeni uygarlık” ve ötesi bu boyutları ile anlaşılıp kavranmadıkça ve gereği de buna göre yapılmadıkça başarılı olma imkânı yoktur; ve’s-selam…