Kur’an ve ilim, savaş ve barış
KUR’AN VE İLİM… 701. seminer notlarımızdan aktarıyorum; Suriye’de ve dünyada var olan savaşlar ile geçen yüzyılda yaşanan iki cihan savaşı ve ‘barış’ çabaları vesilesiyle…
Bu dünya ise canlıların çatışması üzerine kurulmuştur. Canlılar birbirlerini yemese şimdi Himalayalar yüksekliğinde leş yığını olurdu yani hayat olmazdı. İnsan için de durum böyledir. Ömrünü dolduran, artık dünyada işi kalmayan kişi ölecek ve bedeni bakterilere yem olacaktır. Bozulan nesil savaşla yok edilecek ve yerine dinç nesil ortaya çıkacaktır. Bozulan toplulukları komşular paylaşacak, daha ileri ve daha uygar devletler oluşacaktır.
Bundan dolayıdır ki mü’min-kâfir ayırt edilmeden hepsi savaşın kanunlarına tâbidir. Bugünkü İslâm dünyasının geri olmasının hikmeti budur. Tarihi ömrünü doldurmuştur. Birinci Kur’an uygarlığı sona ermiştir. İkinci Kur’an uygarlığının doğması gerekir. Bunun için yaşlanmış olan ve artık hayatiyetini kaybetmiş İslâm halkları ezilecek ve sindirilecektir. Düzelirlerse düzelirler, o zaman sorun yoktur, yeni uygarlık kurarlar; ama düzelmezlerse, -Kur’an’ın ifade ettiği üzere- o zaman onlar gider, yerlerine onlar gibi olmayanlar gelir.
Savaşın bu etkileri yapabilmesi için atom savaşları değil, füze savaşları değil, biyolojik savaşlar değil, kimyasal savaşlar değil, cephe savaşlarının kişilerin savaşları şeklinde olması gerekir. Bu sebepledir ki devletler toptan savaşa girmezler. Bir kenarda savaşır, orada imtihan olur, en az zayiatla sonuç elde edilir.
Âyetteki teşridin iki gayesi olabilir. Onları böl ve kolayca yen anlamı çıkar. Bugün sermayenin yaptığı hep budur. Ulusu gruplara böler ve birbirine çatıştırır, devletleri kamplara ayırır ve birbirlerine savaştırır, böylece sonunda kendisi yener. Yani düşmanın diğer düşmandan kuvvetli olması ile değil de düşmanın zayıflaması ile galip gelir. Oysa faydalı olan savaş, İslâm’ın mukaddes saydığı savaş, kuvvetli olanların galip gelmeleridir. Yani;
- Sermaye zayıf olanların yenmesi ilkesini benimsemiştir.
- Kur’an ise kuvvetli olanın yenmesi ilkesini benimsemiştir.
Ordular savaşır. Halk savaşın içinde olsa da savaşmış olmaz. Dolayısıyla halk esir edilebilir ama halk öldürülemez. Ordu savaşırken orasını terk etmez, ölür veya galip gelir. Ama ordu yenildiyse savaş tüm ülkeye teşmil edilmez. O bölge düşmana verilerek barış yapılır. Diğer bölgeler savaşa girmez. İslâm ordusu sonuna kadar savaşır ve şehit olur ama İslâm devleti sonuna kadar savaşmaz. Sadece savaş alanını düşmana terk eder ve savaşı sona erdirir. Barış yaptıktan sonra artık o topraklar benimdir demez.
Cihan Savaşları tufanlara benzer. İnsanlık yola gelmeyince nasıl Tufan olmuşsa, bugün de insanlık yapması gerekeni yapmayınca Cihan Savaşları olur ve yeni düzen kurulur. Birinci Cihan Savaşı’nın sonunda üç büyük imparatorluk son bulmuştur; Rusya, Avusturya ve Osmanlı. İkinci Cihan Savaşı sonunda diktatörlükler son bulmuştur; Nazilik, Faşizm ve Kemalizm. Rusya ve Çin’de sosyalizm devam etmişti. Rusya inkılâp yaptı, Sovyetler dağıldı. Çin dağılmadan dikta yönetiminden vazgeçmektedir. Üçüncü cihan savaşı olacak mı, olacaksa ne değişecek? İnsanlık savaşsız “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i kabul ederse üçüncü cihan savaşı olmayacaktır. Ama “ADİL DÜZEN”i serbest bırakmayıp onunla savaşa devam edilirse, o zaman sermayeye diyecek ki, haydi serbestsiniz, çıkarın bakalım üçüncü cihan savaşını. Sonunda “Adil Düzen” gelmese bile “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” için faaliyet imkânları hazırlanmış olacaktır. “Biz bir karyeyi helâk etmek istediğimizde onun mütreflerine emrederiz, orada fısk ederler, söz gerçekleşir ve tedmir ederiz.” (Kur’an; 17/16)
İşte, I. ve II. Cihan Savaşları budur. Sosyalizm yani komünizm ve kapitalizm ile diğer “izm”ler de budur. Bunlardan kurtulmanın tek yolu vardır, bu yol “Adil (Ekonomik) Düzen”i örnekleri ile insanlığa sunmaktır. “Müçtehit Yetişme Merkezi” bu işi başaracaktır, inşaallah...
Çatışma esnasında ölen ölmüştür ama sağ kalanlar ve savaşamayan kadın, çocuk, hasta, âlim, din adamları ve rahipler; çatışmaya girmedikleri için bunlar kurtulmuşlardır. Çatışma dışında esirleri öldürme yoktur. Bu harbin kuralıdır. Böyle yaparsanız düşman erkence pes eder. Ama öleceğini bilen kimse sonuna kadar savaşır ve öldürmeye devam eder.