Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1029
Müminun Suresi Tefsiri 93-101. Ayetler
14.09.2019
2822 Okunma, 1 Yorum

MÜMİNUN SÛRESİ- 13. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ (93) رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (94) وَإِنَّا عَلَى أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ (95) ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ (96) وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ (97) وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ (98) حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ (99) لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (100) فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ (101)

 

***

 

قُلْ رَبِّ

QuL RabBı (uFGuvL FaGLıy)

“Rabbim diye kavlet”

Müminlerin insanlarla ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini anlattıktan sonra insanın bir de kendi rabbine dönmesi gerekir. Biz gereken kuralları kurarız, gereken tebliğleri yaparız. Ondan sonra rabbimize döner, olacakları bekleriz.

Ne olacaktır?

Karşıdakiler bizim onlara ulaştırdığımız ilahi emirleri değerlendirirler ve necata ererler. Bizim söylediklerimizi kabul etmek zorunda değildirler. Biz peygamber değiliz. Bizim anlayışımızda hata olabilir ama her söze kulak vermeleri gerektiği gibi bizim söze de kulak vermeleri gerekir. Musa Peygamber bir kölenin kekeme oğlu idi. Suç işlemiş ve Mısır’dan kaçmıştı. Mısır’a döndüğünde Firavun onu ciddiye aldı, yirmi sene onu muhatap kabul etti ve imparatorluğunu sürdürdü.

Biz, arkadaşlarımızdan bizi dinlemelerini istiyoruz, bizimle de görüşmelerini istiyoruz. Bizim dediklerimizi yapmalarını istemiyoruz.

Sermaye’nin koyduğu yasağa noktası noktasına uyarak bizimle görüşmüyorlar, söylenenleri değerlendirmiyorlar. Oysa Allah Kur’an’dan sonra Cebrail göndermiyor. Vahyin yerini istişare almıştır. Herkesle istişare edeceksin. Sonra kendi içinde ne doğarsa ona göre hareket edeceksin. Bunu yapmayanlar helak olacak, yapanlar iktidar olacaklardır.

إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ (93)

EinMAv TuRiYanNIy MAv YUvGaDUvNa (EinMAv TaFGaLanNIy MAv TuFGaLUvNa)

“Eğer onlara vaad edileni bana irae edeceksen”

Biz bu seminerlerde Kur’an böyle diyor diye açıklama yapıyoruz. Biz meleklerden vahiy almadığımız için içtihatlarımızda hata etmiş de olabiliriz. O nedenle söylediklerimiz geçekleşmeyebilir yahut biz öldükten sonra gerçekleşebilir. Dolayısıyla vaat olunanları beklememiz gerekir ama ne zaman nasıl olacağını bilmemiz mümkün değildir.

Ne yapmalıyız?

Hazırlıklı olmalıyız.

İşçilik düzeni battığı zaman biz gemimizi yapmış olarak onunla selamet sahiline yaklaşmalıyız. Çağımızın gemisi yüz lojmanlı işyeri apartmanlarıdır. Tarım semti apartmanları veya tarım apartmanlarına kardeş sanayi semti apartmanları.

Bugün bankalardaki elektronik hesapların çöktüğünü düşünün, bugün elektrik hatlarının sabote edildiğini düşünün, bugün suların biyolojik veya kimyasal maddelerle kirletildiğini düşünün. Bugün ülkeye akaryakıtın gelmediğini düşünün ve siz bu şartlarda İstanbul’da yaşıyorsunuz. Kurtuluş çareniz var mıdır?

Bu tehlike yetmiyormuş gibi bir de her yıl çevre kirliliği ile karşı karşıyayız, yiyecek kirliliği bizi her gün hastanelere götürüyor. Korkunç bir kirlilik seli üzerimize yürümektedir, dalga dalga üzerimize gelmekte olduğu apaçık görünüyor.

İşte, bütün bunlara karşı Allah bize diyor ki: Bu zalim kavmi terk edin, yüz lojmanlı işyeri apartmanları yapın ve oraya taşının diyor. Allah’a bunu dua etmeli ve buna çalışmalıyız.

 

YORUM

Bunların olup olmayacağı ve bizim görüp görmeyeceğimiz belli değildir. Vaat olunanlar olacaktır. İnsanlar ortaklık düzenine geleceklerdir. Bunda kuşku yoktur. Ne zaman geçileceği, kanlı mı kansız mı geçileceği belli değildir.  Biz bize düşenleri yapmalı, ondan sonra rabbimize tevekkül etmeliyiz.

Bu seminerleri okumayanlara, bizim söylediklerimizi doğru bulmayanlara bir diyeceğimiz yoktur. Bu seminerleri okudukları ve söylenenleri de doğru buldukları halde bu kardeşlerimizin hala işi yavaşlatmaları veya hiç çalışmamaları beni korkutuyor.

On Bin Ortaklı Ar-Ge Ortaklığı çalışmalarımıza katılmak ve ortak bulmak Nuh’un gemisinin yapılmasına katılmak demektir. Birlikte hareket edersek Allah fazlasıyla verir. Biz sabırla çabalamalarımıza devam etmeliyiz ve rabbimize “Bizi bu zalimlerden etme” diye dua etmeliyiz. Tek çıkar yol hicrettir. Nuh Peygamber ve arkadaşları hicretle kurtuldular, Musa Peygamber ve kavmi hicretle kurtuldu. Muhammed Peygamber ve arkadaşları hicretle kurtuldular. Hicreti göze almayanlar çağımızdaki sosyal tufanda boğulanlardan olabilirler.

 

Öz Türkçe ile:

“‘Yetiştiricim, onlara söylenenleri bana göstereceksen’ de.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Rabbim eğer, onlara vaad edileni bana irae edeceksen diye kavl et”

 

QuL RabBı EinMAv TuRiYanNIy MAv YUvGaDUvNa

قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ (93)

 

***

 

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي

RabBıy Fa LAv TaCGaLNIy (FaGLIy Fa LAv TaFGaLNIy)

“Rabbim beni ca’l etme”

رَبِّ kelimesini tekrar etmiştir.

“Rabbim” diyerek hitabı rabbe yapacağını bildirmiştir.

İkinci rabbim ile; rabbim olduğun için beni onların içine koyma demektedir. “Ben kendi başıma bu işi başaracak durumda değilim. Sen beni muhacir yap” diye dua etmeliyiz.

Hicret etmek aslında çok kolay ve basit bir şeydir ama çok zor görülür. Tüm çevren ve imkânların senin bulunduğun yerde çakılıp kalmanı ister. İşte bu hususta Allah’a dua edeceksiniz; Rabbim, Sen beni kurtar, beni hicret görevini yapmaz duruma sokma.

فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (94)

Fıy eLQaVMı elJAvLıMıyNa (Fiy eLFaGLı elFAvGıLIyNa)

“Zalim kavmin içinde”

مَعَ(beraber) kelimesini kullanmıyor, فِي(içinde) kelimesini ile zikrediyor.

Bir düzen zulüm düzeni ise orada zulüm yapılıyorsa zulümle mücadele edeceksin, onları uyarıp hak yola çağıracaksın. Gelmezlerse oradan hicret edeceksin. Helak zamanı onların içinde olmayacaksın. Rabbine dua edeceksin. 

Biz bu duamızı ‘Teşvikiye Ar-Ge Çalışması’ ile yapıyoruz. Tüm Kur’an’a inananlar şehrin dışında bir arazi satın alacaklar. Semt kooperatifini kuracaklar. Yüz villalı ahşap dinlenme evlerini yapacaklar yahut yüz lojmanlı işyeri semt apartmanlarını yapacaklar.

Bu yerler yalnız savaşta sığınma yerleri değildir. Bu yerler aynı zamanda kirlenmekte olan yeryüzünün yaşanmaz ortamından kurtulmak için de gereklidir. Kirlenmeyen havaya, kirlenmeyen suya, kirlenmeyen toprağa ve kirlenmeyen canlıya (besine) ihtiyacımız vardır.

Zalim kavim böyle helak olacaktır.

 

YORUM

Erbakan Almanya’da ilim adamlarını toplamıştı. Müslüman olan çevreci bir Fransız ilim adamı bize dedi ki “İnsanlığın ömrü bir-iki asra inmiştir. Eğer bu çevre kirliliği böyle devam ederse bir asır sonra yeryüzü yaşanmaz hale gelecektir. Buna çareniz var mı?” Bunu elli sene önce söylemişti. Lütfi Hocaoğlu bir doktor olarak bugün bunu onaylamaktadır.

O gün Fransız ilim adamına verdiğimiz cevap sadece prensipti. Bugün ise bu prensip proje haline gelmiştir ve bu proje de semt kooperatifleri projesidir.

Bu seminerleri takip edenler bunu iyi görmelidirler. Herkesin beyninde semt kooperatifleri birinci konu olarak yer almalıdır. A. Gül ve A. Davutoğlu bu yazılarımızı değerlendirmelidirler. Erbakan Akevler ile yıllarca çalıştı...

İlim adamı “Ben âlimim ona ne soracağım” demez. İlim adamı virüsleri bile kendisine konu yapar ve inceler. “Allah en küçük varlığı bile misal göstermekten istihya etmez” diyor Kur’an (Bakara 2/26). İlimde ‘ben biliyorum’ yoktur, ‘ben öğreniyorum’ vardır.

İnsanlık artık ilimle kurtulacaktır.

Cebrail bize gelip de ne yapacağımızı bildirmiyor.

Recep Tayyip Erdoğan’dan beklediğim ilim adamlarını kendisine müsteşar yapmasıdır. Akevler’in ilim adamlarını da unutmasın. Bu ayetler herkese hitap etmektedir.

Fethullah Gülen çalıştı ve Bediüzzaman’ı dünyaya yaydı. Onu taklit edici bir eğitim yapılaşması yanlıştır, mescidi dırardır. Siz Adil Düzen ekolünü kurmalısınız. Siz ortaklık düzeni ekolünü kurmalısınız. Allah ilmi kime vermişse ondan almalısınız. “Allah bana neden vermedi?” demeyeceksiniz. Size de cumhurbaşkanlığı verdi. Hamd edeceksiniz; hamd da O’nun şeriatını öğrenip uygulama ile olur.

 

Öz Türkçe

“Yetiştiricim, beni ezen ulus içinde kılma.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Rabbim, beni zalim kavim içinde ca’letme.”

 

RabBıy Fa LAv TaCGaLNIy Fıy eLQaVMı elJAvLıMıyNa

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (94)

 

***

 

وَإِنَّا عَلَى أَنْ نُرِيَكَ

Va EinNAv GaLav EaN NuRiYaKa (Va EinNAv GaLay EaN NuFGiLaKa)

“Biz onu sana irae etmeye”

Bu ayet onların mağlubiyetlerinin çok yakın olduğunu ifade etmektedir. Bana, 92 yaşında olan bir kimseye bile onların mağlubiyetini gösterecektir. Başka yerde (Rad 13/40) “Sana bazısını gösterip bazısını senden sonra yaparız.” diyor.

Burada yapacağız demiyor. Dolayısıyla mutlaka göreceğiz anlamı çıkmaz ama “buna kadiriz” diyor. Belki de göstereceğiz, görme ihtimali var diyor.

Bir de biz diyor. Bunu insanlık yapacaktır. İnsanlık inkılap yapacaktır.

İnsanların yapacakları fazla bir şey yok, şunları yapmaları yeterlidir.

a) Hâkimlik sisteminden hakemlik sistemine geçeceklerdir. Bu çaba mevcuttur.

b) Ekseriyet sisteminden nisbi sisteme geçeceklerdir.

c) Faiz karşılığı çıkarılan karşılıksız Dolar sisteminden emek karşılığı çıkarılan altın bonosuna geçeceklerdir.

d) Borç ve alacakları güvenceyle yönetim alacak, üretimi semt kooperatifleri yapacak, mübadeleyi ise Sermaye gerçekleştirecektir.

Bugün bunu Trump (ABD), Putin (Rusya), Şi (Çin) ve Erdoğan (Türkiye) anlaşsalar, bir sene içinde gerçekleştirebilirler.

Aslında bugün bunlar arasında çatışma yoktur. Tek eksiklikleri bilgisizlikleridir. Bu bilgi yalnız Kur’an’da vardır. Recep Tayyip Erdoğan Akevler ile işbirliği yapsa bunu rahatlıkla ortaya koyabilir ve rahatlıkla insanlık helak olmaktan kurtulur. Karşı gelenler de bir seneden az bir zamanda sinerler.

مَا نَعِدُهُمْ

MAv NaGıDuHuM (MAv NaFGıLuHuM)

“Onlara vaad edeceklerimize”

Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlamaya, Adil Düzen’in, ortaklık düzeninin, İslam düzeninin, barış düzeninin gelmesini engelleyenlerin hepsini bir sene içinde yok etmeye kadirdir.

لَقَادِرُونَ (95)

LaQAvDiRUvNa

“Elbette kadiriz”

Firavunun sahirleri nasıl iman ettiler?

Rothschildler ve Devletler de bir bakarsınız birden Kur’an düzenini kabul ederler. Allah onlara öyle ilham eder. Rothschildler veya gizli Sermaye ya helak olur ya da teslim olur.

Bir anda barış düzenine geçilir.

 

YORUM

Uygarlıklar iki uygarlığın sentezinden doğar.

Üçüncü binyıl uygarlığı Batı uygarlığı ile İslam uygarlığının sentezinden doğacaktır.

Her uygarlık özel olarak görevlendirilmiş bir kavmin öncülüğünde doğar. Sümerler, İbraniler, Grekler, Romalılar, Araplar bu görevi yaptılar.

Üçüncü binyıl uygarlığında öncülük Türkiye’de yaşayanlara verilmiştir. Tanzimat’tan beri Türkiye Batı’yı öğrenmekte, İslamiyet’i de unutmamaktadır. Bugün iki medeniyeti bilen ve üçüncü binyıl uygarlığını başarabilecek durumda olan ülke yalnız Türkiye’dir. Türkiye “Adil Düzen” çalışması ve çıkışı ile bunu kanıtlamıştır.

Şimdi yük AK Parti’de ve Erdoğan’dadır. Çevresini yarar da Kur’an düzenine ulaşırsa AK Parti eliyle bu gerçekleşecektir. Yoksa belki de birinci cumhuriyetimiz yıkılacak ve ikinci cumhuriyet bu işi yapacaktır.

Cumhurbaşkanı ve Ordu bu sözlerimi değerlendirmeli, Millî Güvenlik Kurulu’nda tartışılmalı, Türkiye Cumhuriyeti’nin akıbetini imparatorluğun akıbetinden korumalıdırlar.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve Biz onlara söyleyeceklerimizi sana göstermeye yeterliyiz.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve Biz onlara vaat edeceklerimizi sana irae etmeye kadiriz.”

 

Va EinNAv GaLav EaN NuRiYaKa MAv NaGıDuHuM LaQAvDiRUvNa

وَإِنَّا عَلَى أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ (95)

 

***

 

ادْفَعْ  

iDFaG (iFGaL)

“Def et”

Bizim iki görevimiz vardır; Kur’an’ı yorumlayıp yaşamak, bir de başkalarına Kur’an’ı ulaştırmak, başkalarının yaptıklarına karışmamak.

Ne var ki onlar bizi rahat bırakmazlar, bizim kendi özgürlüğümüz içinde başkalarına zarar vermeden yaşamamıza da razı değiller. Bize saldırırlar ve bizi yolumuzdan çevirmek isterler. İşte o zaman bizim savunma hakkımız doğar ve biz de onların bize karışmalarına ve kendi yolumuzda gitmemizi engellemelerine izin vermeyiz.

Kur’an “Def et” emrini vermiştir. Emirdir, def etmeliyiz. “Men et” demiyor, “Nehy et” demiyor. Emri bi’l-maruf ve nehyi ani’l-münker ayeti de meşhurdur.

(وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِAli İmran 3/104).         “Sizden bulunsun” diyor. مِنْكُمْ kelimesi ile marufu emreden de emr olunanlar da bizdendir. İcma ile sabit olan veya sözleşme ile kesinleşen kurallara uyma zorunluluğu vardır. Uymak istemeyenler topluluğu terk ederler.

دُفَّاعdalgaların denizden getirdiği atıklardır.

د çevreyi, ف kopmadan ayrılmayı, عise etkiyi ifade eder.

Def, sınırların ötesine atmadır. Oraya kadar kovalarız. Onun ötesinde takip etmeyiz. Denizin çerçöpü sahile attığı gibi biz de içimizdekileri def ederiz, saldıranları oralara kovalarız.

بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ  

Bi elLaTIy HıYa EaXSaNu (Bi elLaTIy HiYa EaFGaLu)

“Ahsen olanı ile”

Evet, Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanları yaparak savunmamızı en sağlam ve en ucuz şekilde sağlarız. Dinlenme evleri yaparak saldırıları ve afetleri en az zarar görecek şekle sokarız. Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanları ile Yüz Villalı Dinlenme Evleri bu amaçla önerilmiştir. Kötülüğü def etmek için yapılmıştır.

Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanı 15 katlıdır. En alt bodrum katı, sığınak ve garajdır. Orta bodrum kat depodur. Her apartman en az altı ay kendi kendine yaşayacak durumdadır. Santrali vardır. Elektriğini kendisi üretmektedir. Suyu kuyudan çekmektedir. Bir sene yetecek yiyecek vardır. Apartmanın etrafı çevrelenmiştir, güven altındadır.

Dinlenme evleri de dağınık yapılarak savunma hendeklerini içermektedir. Siteler planlanırken barış zamanı için gerekenler yapıldığı gibi, savaş zamanında işe yarayacak şekilde de planlanmıştır.

أَحْسَنُ/Ahsen kelimesi ekonomik yaşamamız ve çalışmamız gerektiğini de bildirmektedir. En az emekle en çok insanı yaşatacak bir ekonomi düzeni kurulmalıdır. Gün/saat maksimum olmalıdır.

السَّيِّئَةَ

eLSayYiATa (elFAgGıLaTa)

“Seyyieyi”

Kötülüğü daha iyi bir şekilde def ediyor. Seyyie sona alınmıştır. Seyyie def edilecek ama daha iyi bir şekilde def edilecektir.

Hastalığı def edeceğiz diye zorunlu sigorta ile insanları aç öldürmemeliyiz. Ülkemizde çalışma yasağı var. Sigortasız işçi çalıştıramazsınız. Yabancıyı çalıştıramazsınız. Çocuğu çalıştıramazsınız. Çalışmanın suç olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Yeni düzende çalışan desteklenecek. Milletvekilleri değil çalışanlar dokunulmaz olacaklardır. Hiç kimse birinin iş yapmasına mani olamaz. Kimse zorunlu sigorta aidatı ödemek zorunda değildir.

Faizli işçilik sisteminde vergileri çalışanlar öder, sigorta primlerini çalışanlar öder ve yalnız çalışanlar sigortalıdır.

Faizsiz Kur’an düzeninde vergiyi ve sigorta primini kişiler değil işletmeler öderler. İşletme iş yapıyorsa öder. Herkes çalışsın çalışmasın sigortalıdır. Yeryüzü toprak kirasından vergisi ve ücreti yatırılır. Biz Adil Düzen’in ahsen olduğunu söylüyoruz. Daha ahsenini getiren olursa hemen ona uyarız. Çünkü Allah bize “Ahsenine tabi ol” diyor.

نَحْنُ أَعْلَمُ

NAXNu EaGLaMu (NaXNu EaFGaLu)

“Biz a’lemiz”

Biz en iyi biliriz demek, eksiksiz biliriz demektir. Bizim seviyede bilen olmaz. Bu da hiç bilen olmaz anlamına gelmez.

Biz kötülüğü cezalandırmayız, biz kötülüğü def ederiz. Bu sebepledir ki biz hukuk kuralları içinde mukabele ederiz, kurallara göre hükmederiz.

Bundan dolayıdır ki savaş bittiği zaman savaşta işledikleri fiillerden kimse cezalandırılmaz, hatta hırsızlık ve zina gibi fiiller de cezalandırılmaz. Komutan istediği cezayı verir. Komutan da suçlanamaz. Savaştaki fiiller hukuk kuralları içinde tecziye edilmez. Kötülüğün defi en iyi yoldan yapılır.

Bedir Savaşı’nda esir edilenlerden her esir için on çocuğa yazı öğretme cezası verilmiş, böylece herkes serbest bırakılmıştır. Mekke’nin fethi Bedir esirlerinin affı ile başlamıştır.

15 Temmuz darbe girişimi de büyük barışın kaynağı olabilirdi. Affedilebilirlerdi.  Darbe teşebbüsü bertaraf edilince OHAL ilan edildi, darbe başarılı olmuş gibi zulüm yapıldı.

بِمَا يَصِفُونَ (96)

Bi MAv YaÖıFUvNa (BiMAv YaFGıLUvNa)

“Vasfettiklerini”

Allah’ın evlat edinmiş olmasına işaret etmektedir.

Hıristiyanlar bu inanışlarından dolayı büyük hata yapmaktadırlar ama biz bu yanlış inanışlarından dolayı onlarla muarız da olmayız. Adil Düzen’i, ortaklık sistemini, barışı kabul ettikleri takdirde bizimle beraberdirler, biz de onlarla beraber olacağız. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını onlarla beraber yapacağız, barışçı olan herkesle beraber yapacağız. Herkesi özgür kılacağız. Başkalarına zarar vermemek şartı ile kimse kimsenin işine karışamaz.

Faizli işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçerken kimseye zarar vermeden geçmeliyiz. Altın Bonosunu çıkardığımızda TL zarar görmemelidir. Mal yerine Mal Belgesi piyasada yer aldığı için TL’nin değeri düşmüyor. Altın Bonosu TL’yi mal borsasından kovar ama senet borsasına atar, senet borsasını o kadar zenginleştirir.

 

YORUM

İslamiyet’in en iğrenç bulduğu suç zinadır, en ağır cezayı tedvin eder ama birçok kolaylık sağlamıştır. Birbirleri ile evlenebilecek kimseler kendi aralarında evlenme sözleşmeleri yaparlarsa evli sayılırlar. Evlenme bakkaldan bir kilo şeker almak kadar kolaydır. Evlenme kolaylığı yanında boşanma da kolaydır. Erkek veya kadından biri ben tek taraflı boşanmak istiyorum dediğinde boşanmış olur. Bu hem erkeğe hem kadına tanınmış bir haktır. Kadını korumak için kadın boşanma tazminatı isteyebilir, erkek ise isteyemez, sadece boşanma tazminatı vermekten kurtulur.

Boşanmanın zorlaştırılması evlenmeyi engeller, bu da zinayı yaygınlaştırır.

Şeriat her türlü kötülüğü en iyi bir şekilde def etmiştir.

O halde bir yasayı çıkarırken neyi başaracağız? Getirmek istediğimiz, ahsen olacak ve seyyieyi def edecektir. Fıkıhçılar “Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur” derler. Kur’an şer ile şerri def etmeyi değil ahsen ile seyyienin def’ini istemektedir.

 

Öz Türkçe ile:

“Kötülüğü en iyisi ile sav. Nitelendirdiklerini biz en iyi bileniz.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Seyyieyi ahsen olanı ile def et. Biz vasfettiklerinin a’lemiyiz.”

 

iDFaG Bi elLaTIy HıYa EaXSaNu eLSayYiEaTa NAXNu EaGLaMu Bi MAv YaÖıFUvNa

ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ (96)

 

***

 

وَقُلْ

Va QuvL (Va uFGuL)

“Ve kavl et”

Hicret ederken ve kötülükleri iyiliklerle def ederken kendini koru, rabbine dua et.

İnsanda duygular vardır. Bu iradi değildir. Yani sen istediğin gibi hissedemezsin. Birinden nefret ediyorsan onu sevmen mümkün değildir ama ona selam verebilirsin, onunla barış içinde yaşayabilirsin. Bu insanın iradesindedir.

Allah bundan dolayı dille söylemeyi emretmiştir. İman etmek kalbi bir olaydır. İnsanın elinde değildir ama iman ettim demek iradi bir olaydır. İnanmamış olsan da iman ettim diyebilirsin. Onun için Allah “قُولُواآمَنَّا” diyor.

رَبِّ أَعُوذُ بِكَ

RabBi EaGUvÜu BiKa (FaGLıy EaFGaLu BiKa)

“Rabbim Sana a’vz ederim”

İlmi, ahlaki, mesleki ve siyasi dayanışma sorumluları vardır. O sorumlulara ortak olunca o sorumluların ortak olduğu bütün ortaklara ortak olmuş olursun. Onlardan içtihadınla hangisini uygun bulursan ona ortak olursun. O ortaklığa sığınırsın, o dayanışmaya sığınırsın. Dayanışma ortaklığı bir sığınaktır. Kötülüklerden ancak böyle korunulur.

مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ (97)

MiN HaMaZATi eLŞaYOAvNı (MiN FaGaLAvTı elŞaYOAvNı)

“Şeytanların hemezatından”

مِهْمَزَة Dürtmek için kullanılan sivri “biz”dir. Süvariler ayakkabılarının arkasına atları mahmuzlamak için sivri parçalar takarlar, buna “mahmuz” denir. Konuşurken iğneleyici ve içine işleyici sözler söyleyen kimseye هُمَزَةdenmektedir. Buradaki “te” (هَمَزَاتِ) çoğul “te”sidir.

Kur’an’da همز3 defa, حمس 1 defa geçer. Toplam 4(22) eder.

ه düzlüğü, مenginliği, ز zamanda diziyi ifade eder.

Dayanışma ortaklıklarına Araplar ‘akıle/عَاقِلَة’ demektedirler. Kur’an ise buna ‘evliya/أَوْلِيَاء demekte ve dayanışma sorumlusuna ‘veli/وَلِيّ’ demektedir. Allah’ın rablık sıfatını bunlar izhar ederler. Dayanışma ortaklıkları Allah’ın rablık makamını hilafeten icra ederler.

Dayanışma ortaklıklarının temel görevleri insanların yanlış yapmalarını önlemektir. Bu onların işlerine müdahale değildir. Herkes kendi içtihadı ile hareket eder. Ancak bu hareketlerinde icma ile sabit olan yanlışları yapmamalıdırlar.

Semt Kooperatifleri kurduğumuz gibi bu kooperatifler içinde dayanışma ortaklıklarını da kurmalıyız.

Dayanışma ortaklıklarında;

a) Ortaklar birbirlerini eğitirler.

b) Ortaklara dayanışma içinde güvenceli diploma verilir.

c) Ortaklar birbirlerine hakkı tavsiye ederler.

d) Beklenmedik zararları birlikte giderirler.

 

YORUM

İnsan varlığını koruyarak topluluğun üyesi olmaktadır. Günün 12 saatini topluluk içinde yani iş hayatında geçirmektedir, günün diğer 12 saatini evinde ailesiyle geçirmektedir. Kamunun ailenin evine zorla girmesi yasaklanmıştır. Mutlak mesken masuniyeti vardır. Hukuk düzeninde mahkeme kararı da olsa kamu meskene zorla giremez.

Kişi topluluk içinde sözleşmelerle uyum sağlar, sözleşmelerle topluluğu oluşturur. Bundan dolayıdır ki topluluğu oluşturan hukuk kuralları serbest sözleşmelere dayanmaktadır. Kur’an “Sözleşmeler yap ve ona uy” demektedir (Maide 5/1). Kişiler sözleşme yaparak topluluğu oluştururlar. Bu sözleşmelerin yapılmasında dayanışma ortaklıkları aracı olur ve güvence altına alır.

Ortaklık düzeni böylece oluşur.

Tefaul babı yalnız Arapçada vardır. Topluluk içinde yaptığınız bir anlaşma topluluktaki fertlerin hepsi ile yapılmış kabul edilir. Dayanışma içinde güvenceye alınır.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve ‘Yetiştiricim, şeytanların dürtmelerinden sana sığınırım.’ de.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve Rabbim, şeytanların hemezatından sana a’vz ederim diye kavl et.”

 

Va QuvL RabBi EaGUvÜu BiKa MiN HaMaZAvTi elŞaYOAvNı

وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ (97)

 

***

 

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ

Va EaGUvuu BiKa RabBı (Va EaFGaLu FaGLi)

“Ve Rabbim Sana a’vz ederim”

Dört çeşit dayanışma ortaklığı vardır. İlmî ve siyasî dayanışma ortaklıklarına ortak olmak zorunludur. Bunlar ayrı ayrı ortaklıklardır. İlmî dayanışmaya ortak olmak zorunludur, çünkü o dayanışmanın sözleşmeleri ve hükümleri uygulanacaktır. Siyasi dayanışma ortaklıkları da zorunludur, askerlik o dayanışma içinde yapılacaktır.

Aynı rabbi temsil ettiklerinden rab birdir ama temsil edenler farklı olduğu için burada أَعُوذُ ve رَبِّ kelimeleri tekrar edilmiştir.  

أَنْ يَحْضُرُونِ (98)

EaN YaXWuRUvNa (EaN YaFGaLUvNa)

“Bana hazır olmaları”

Aralarında devamlı kavga ve çekişme vardır ama müminlere saldırmakta ittifak ederler ve saldırmada bir olurlar.

Onların bu saldırılarını def etmede bir olunacaktır. İlmî dayanışmalar barışı sağlayacaklardır. Siyasi dayanışmalar ise savunmayı yapacaklardır. Ahlaki dayanışma ilmi dayanışmanın bir koludur. Mesleki dayanışma ise siyasi dayanışmanın bir koludur. Bunlara ortak olmak zorunlu değildir. Ahlaki dayanışması olmayabilir, ilmi dayanışmada; mesleki dayanışması olmayanlar siyasi dayanışma içinde bu hakları kullanırlar.

Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası, Fıkıh ve Usulü Fıkıh ilimlerine dayanılarak kabul edilen varsayımlarla oluşturuldu. Şimdi Kur’an’ı o varsayımlar içinde yorumluyoruz. Varsayımlarımız çoğu zaman doğrulanıyor. Bazen de varsayımlarımızı yeniliyoruz.

 

YORUM

Cebrail’le vahiy dönemi sona ermiştir. Kur’an bütün kavimlere ve bütün çağlara yetecek bilgileri içermektedir. Bin yılda bir yeni uygarlıklar Kur’an’ın yeni yorumları ile oluşacaktır. Yeni yorum demek yeni varsayımlar demektir. Varsayımları koyanlar Kur’an’ı o varsayımlarla çözerler ve çağın sorunlarını öylece çözmüş olurlar. Başlangıçta yüzlerce mezhep oluşur. Sonra elenir, elenirler ve sonunda üç-dört mezhep kalır. Onlar da zamanı gelince ömürlerini tamamlamış olurlar.

Üçüncü bin yılda kelamda ilk oluşan mezhep Risale-i Nurlardır, fıkıhta ilk oluşan mezhep Akevler’dir.

Bundan sonra yüzlerce yeni varsayımlı mezhepler oluşacaktır ve nihayet birkaçı üzerinde karar kılınacaktır.

Başlangıçta olduğumuz için varsayımlarımız eksiktir. Yanlış olanlar vardır. Bunun için katkıda bulunan muhaliflerimize duacıyız. Sam Adian ve Mete Firidin’in bu hususta Akevler’e büyük katkıları vardır, Allah me’cur etsin. Lütfi Hocaoğlu’nun imamlığında çalışmalar yapılmaktadır. Öyle zannediyorum ki 50 sene sonra Akevler ekolü varsayımları oturmuş olacaktır.

İslamiyet’in başında önce Maliki ekolü oturdu. Aynı zamanda Hanefi mezhebi oluştu.

Akevler ekolünün yerleşmesi için onun kadar güçlü bir ekol daha oluşmalıdır.

Şafii ve Hanbeli ekolleri ondan sonra doğmuştur. Şafii ve Hanefi ekolleri doğu, Maliki ve Hanbeli ekolleri batı ekolleridir; doğu ilme, batı hikmete dayanır.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve bulunmalarından Sana sığınırım, yetiştiricim.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve bana hazır olmalarından Sana a’vz ediyorum, rabbim.”

 

Va EaGUvÜu BiKa RabBi EaN YaXWuRUvNa

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ (98)

 

***

 

حَتَّى

XatTAv

“Hatta”

حَتَّىhem harftir, hem harfi atıftır, hem de harfi cerdir. Harfi atıf olunca atfedilen kelimeyi bulmalıyız. Kuran’da atıf harfi olarak geçmemektedir. Eğer harfi cer ise o zaman da ya taalluk ettiği kelime vardır yahut mübteda veya haber olur. (حَتَّى gerek harfi cer gerek ibtida edatı olarak harf özelliği taşır. Burada cümlenin başında geldiği için ibtida edatıdır. Üstelik إِذَا müfacee edatı olarak geldiğinden حَتَّى‘nın ibtida edatı olduğu açıktır. Harfi cer olarak gelince kendinden sonra gelen fiili gizli bir أَنْ ile nasb der. TE)

Buradaki حَتَّى nere ile ilgilidir ve manası nedir?

Bana göre hazfedilmiş cümle vardır. Bu düzen kıyamete kadar böyle devam edecektir. Artık peygamberler devri son bulmuştur. Vahyin yerini içtihat, icmalar, istişareler ve dayanışmalar almıştır. Bu böyle devam edecektir.

إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ

EiÜAv CAvE EaXaDaHuMu (EiÜAv FaGaLa EaXaDaHuM)

“Onlardan birine ciet etmesine dek”

Burada أَحَدًامِنْهُمْdemiyor, أَحَدَهُمْdiyor. مِنْهُمْ olsaydı onlardan her birine manası verilirdi. أَحَدَهُمْ onlardan birine yani Sermaye’ye veya Siyaset’e mevt gelince denmektedir. Biri yenilecek ve bu yenilen Sermaye olacaktır. Sermaye-Yönetim savaşında ölüm gelecektir. Sermaye pişman olacak ve yaptığı hatayı anlayacak.

الْمَوْتُ

eLMaVTu (elFaGLu)

“Mevt”

الْمَوْتُburada kişinin ölümü anlamındadır.

Bugünkü düzeni sürdürmede ısrar eden David Rockefeller organ yenileyerek ömrünü uzatacağını sanmış ve 100’üncü yaşını kutladığında 200 sene yaşayacağını ilan etmiş ama bir sene sonra 101 yaşında ölmüştür. Öleceğini anladığında pişmanlık duymuş olabilir.

Bununla beraber Sermaye bugün direnmektedir. Yakında iflas ettiği zaman onun ölümü olacaktır ve bizim tavsiye ettiklerimizi hatırlayacak, ‘Tamam, kabul ediyorum!’ diyecek. Faizli işçilik ekonomisinden kredileşmeli ortaklık sistemine geçilecek. Tekelleşmeden vazgeçecek. Serbest piyasa içinde insanlığa ticarette hizmet edecek; dine, siyasete ve ilme müdahale etmeyecektir. Bugün bu uyarılarımıza kulak vermeyen Sermaye yarın pişman olacak, yenildiği zaman tekrar eski servetine kavuşmayı talep edecek, “Bana tekrar eski Dolarlarımı ve eski yapılarımı ver de artık ortaklık sistemi içinde faaliyet göstereyim.” diyecek.

قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ (99)

QAvLa RabBi EiRCiGUvNı (FaGaLa FaGLIy İFGiLuVNıy)

“Rabbim, bana rücu edin diye kavletti”

AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan seçimde başkanlığı kaybederse yaptığı hatayı anlar ve tekrar vezirlik sistemine dönmek ister.

Burada رَبِّ kelimesini söylemektedir. Sermaye veya AK Parti gibi kimseler olacaktır. Bu ayetler inkârcılara değil de inandıklarını yaşamayanlara hitap etmektedir.

Evet, Rockefeller, Erdoğan ve Gülen’e hitap etmektedir. Siz Allah’a inanıyorsunuz ama Kur’an’ın ve Tevrat’ın hükümlerini uygulamamakta ısrar ediyorsunuz. Tevbe etmezseniz pişman olacaksınız. رَبِّ kelimesinin tekrarı muhataplarını belirliyor.

 

YORUM

Bizim görevimiz mevcut olan ömürlerini tamamlamış gruplara saldırmak değildir, onlara düşmanlık yapmak değildir. Kur’an’a inanacağız, çağımızın ilmi ile onu yorumlayacağız ve anladıklarımızı uygulayacağız. Ömrünü doldurmuş düzenin alternatifi olarak insanlığa Kur’an düzenini anlatacağız. Ondan sonrası bize ait değildir. Ondan sonraki durum bize değil Rabları ile kendilerine aittir.

Bugün artık ateistler devreden çıkmış durumdadırlar. Yirminci yüzyılda ömürlerini tamamladılar ve teslim bayrağını çektiler. Şimdi kavga, tutucularla inkılapçılar arasındadır. Daha doğrusu tutucular kendi aralarında savaşıyorlar, Allah onları birbirlerine kırdırıyor.

Bundan 1400 sene öncesinde de böyle çatışma vardı. Romalılar ve Persler birbirleriyle kavgada idiler, kim yenecek diye tartışılıyordu. Kur’an Perslerin yenileceğini ama en sonunda Romalıların değil de İslamiyet’in hâkim olacağını bildirdi.

Şimdi de sosyalizm ve kapitalizm çatışmada. Kapitalizm yenilecek ama sosyalizm değil ortaklık düzeni yani Kur’an düzeni hâkim olacaktır. Bunun böyle olacağını görmek için fazla düşünmeye gerek yoktur. Sosyalizm zaten şimdiden çekilmiş durumdadır. Kapitalizm de sorunları çözemiyor. Kala kala Kur’an düzeni yani ortaklık düzeni kalmıştır.

 

Öz Türkçe ile:

“Onların birine ölüm geldiğinde, ‘Yetiştiricim, beni geri çevirin.’ der.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Onların birine mevt ciet edince, ‘Rabbim, beni rücu edin’ diye kavl eder.”

 

XatTAv EiÜAv CAvE EaXaDaHuMu eLMaVTu QAvLa RabBi EiRCiGUvNı

حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ (99)

 

***

 

لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا

LaGalLİy EAGMaLu ÖAvLiXan ( LaGalLİy EaFGaLu FAvGıLan)

“Salih amel edebilmem için”

İnsanlar geçmişte ürettiklerini şimdi tüketirler, şimdi ürettiklerini geleceğe bırakırlar.

Salih amel etmek demek insanlığa yarayan işler yapmak demektir. Hiç kimse kendisine yarayan iş yapmaz, çünkü bugün üretilen bugün tüketilmez. Şimdi diktiğin bir ağaç yıllar sonra meyve verir. Sen ise şimdi yemek zorundasın. O halde eskilerin diktiği ağaçların meyvelerini yiyeceksin, senin diktiğini de senden sonrakiler yiyeceklerdir.

Planlı ve projeli işler yaparsanız ürettiğiniz ürünler gelecekte de işe yarar ve meyvesini onlar yerler, sizler de geçmişte üretilenlerin meyvesini yersiniz. Aksini yaparsanız yani plansız ve projesiz üretim olursa yapılan, salih amel olmaz. Sonra borçlanarak yaşama ve çalışarak ödeme yapabilmesi için de hesaplı, kitaplı iş yapma zorunluluğu vardır.

Sovyetlerin planlamasına karşı çıkanlar hata ediyorlar. Kapitalistlerin serbestliğine itiraz edenler de hata ediyorlar. Ortaklık düzeninde herkes istediği işi yapacak yani serbest olacak ama yapılanlar planlı ve projeli yapılacaktır. Projeyi kendisi yapabilir ama önce proje yapılacak, sonra o proje uygulanacaktır. Uygulama esnasında projede değişiklik olmaz.

Bizim çalışan ortaklarımıza bile bunu daha anlatamadık.

فِيمَا تَرَكْتُ

FIy MAv TaRaKTu (FıyMAv FaGaLTu)

“Terk ettiklerimde”

Bir işe başladığınız zaman o zararlı olsa da onu bitireceksiniz. Bir projeyi uygulamaya başladığınızda o projeye uygun olarak bitireceksiniz. Yanlışları ikinci uygulamada düzelteceksiniz. Önce projeyi değiştirecek sonra farklı uygulama yapacaksınız. Ortada bırakılan veya orada değiştirilen amel, salih amel değildir.

Bugün bizim yenmemiz gerekenler çağımızın firavunları değildir, çağımızın tutucularıdır, kötü alışkanlıkları olan inanmış kimselerdir.

Sigarayı ve benzeri kötü alışkanlıklarını bile bırakamıyorlar.

Herkes Dolar’a güveniyor da Allah’a güvenmiyor.

كَلَّا

KalLAv

“Değil”

كَلَّاkelimesi كَانَلَا‘dan dönüşmüştür. La/ لَا‘olmadı’ denmektedir. Aslında كَلَّا‘değil’ demektir, görünürde varlığı var ama fiilen ve sonuç olarak Lâ olmaktadır.

Karşılıksız para ile yapılanlar كَلَّاhükmündedir.

O kadar imkânlar ve fırsatlar verildiği halde yanlış üzerinde bile bile ısrardan sonra tevbe etmeyi bir tarafa bırakıp yeniden yapayım demek artık bir işe yaramaz. Bu durumda olanlara ve yanlışta ısrar edenlere bir daha fırsat verilmeyecektir.

إِنَّهَا كَلِمَةٌ

EinNaHAv KaLiMaTun

“O, kelimedir.”

Buradaki هَا zamiri iş zamiridir. Kendisinden sonra gelen dişi olduğundan o da dişi olmalıdır. Aslı şöyledir: إِنَّهُهِيَكَلِمَةٌ. كَلَّاkelimesinden sonra o onun sözüdür, ben onu muhatap almıyorum demektir. İkinci bir görüş de iş zamiri olmadığıdır çünkü إِنَّ’nin haberinde هَا‘ya raci olan zamir vardır (قَائِلُهَا). Bu durumda iş zamiri olması uygun değildir. TE

Biz elli senedir Adil Düzen’i anlatıyoruz, Erbakan tüm dünyaya konferansları ile anlattı ama insanlık bizi muhatap almamak için onu gündem yapmamaktadır, söylenenleri cevaplamamaktadır, eleştirmemektedir.

Allah diyor ki “Ben insanlara irade verdim, onlara imkânlar tanıdım. Ben azmedinceye kadar yapacaklarını yaparlar ama günü geldiğinde takdirim icra olunur ve onların sözleri değerlendirilmez.”.

هُوَ قَائِلُهَا

HuVa QAvEiLuHAv (Hüve FAvGıLuHAv)

“O, onu kavledendir”

Söyleyen kendisi, duyan da kendisi. Görevlilere emrederim. Onların işi bitti. Artık onların tercih etme hakları kalmamıştır. Yeni düzende onların yeri yoktur.

Burada çok önemli bir kural konmaktadır. Yetkili istişare eder, değişik kimseleri dinler, sonunda kararı kendisi verir. Kararın uygulanmasında istişare ettiği kimselerden birini görevlendirir. İşte onu görevlendirirken kimin görüşünü kabul etmişse görevi ona verir. Sözü, kararda yer almayan kimseye görev verilmez.

Necmettin Erbakan’ın yaptığı hata bu idi. Bizimle istişare eder, görevi bize karşı olanlara yani inanmayanlara verir, onlara yaptırırdı. Başarısızlığın temel kaynağı bu olmuştu.

Kimin görüşü isabetli ise ona görev vereceksiniz, çünkü o inanmaktadır ve inandığı için de muvaffak olacaktır.

AK Parti de bize görev verilmesin diye Adil Düzen’i reddetmektedir. Kendisi içtihadına aykırı amel yapmaktadır. Sıkıntıların kaynağı budur.

وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ

Va MiN VaRAvEiHiM BaRZaPun (Va Min FaGAvLiHİM FaGLaGun)

“Ve onların verasından berzah vardır.”

وَرَاؤُهُمْ بَرْزَخٌdenseydi, öldükten sonra mezarda geçen zaman kastedilmiş olurdu. Onlar için berzah var da bizim için berzah yok mudur?

Buradaki “Ve arkalarında berzah vardır” ifadesinden kasıt onlar artık kıyameti beklemektedirler ifadesidir. Firavun bir daha asla yeryüzüne hâkim olamayacaktır. Sermaye de bundan sonra bir daha asla yeryüzüne hâkim olamayacaktır.

Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Muhammed peygamberler birbirlerinin temsilcileridirler, halefleridirler. Romalılar firavunun halefi değildirler. Avrupalılar da İskender’in halefi olmadılar. Onların hükümleri gelip geçer, bir daha geri dönüp de yeni uygulamalar yapamazlar.

إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (100)

EiLAy YaVMı YuBGaÇUvNa (EiLAy FaGLı YuFGaLUvNa)

“Ba’s edilecekleri güne”

Kötülerin kötülükleri kendilerine ait olur. Devrelerini yaşarlar ve sonra da tarih olup kaybolurlar. Müminler ise birbirlerine vâris olurlar. Atalarının kurduğu uygarlığı geliştirirler. İnsanlık organlar değil hücreler üzerinde kurulur. Adları olacak, uygarlıkları okunacak ama hiçbir zaman yeniden var olmayacaklardır ama İsrail oğulları, Hıristiyanlar, Müslümanlar, Hindular ve Budistler kıyamete kadar var olacak, uygarlıklarını sürdüreceklerdir.

 

YORUM

İnsanlığın uygarlaşması nedir?

Ekonomide işbölümü ve dünyanın tek pazar hâline gelmesi.

Herkesin kendi içtihadına göre özgürlük içinde yaşaması.

Hakemlerden oluşan adil yargı sistemine gidilmesi.

Çalışmayanların da hayatlarını sürdürebilmesi.

Yeryüzü uygarlaşacak ve insanlar adeta cennette yaşıyor gibi olacak seviyeye yükseleceklerdir. Kıyamet o zaman olacaktır. Bu dünyada geçmişte olanları ve bize öğretilenleri ekleye ekleye en sonunda son nesli cennet ehli seviyesine çıkarmış olacağız. Ahirete gittiğimiz zaman da onlar bize, biz de bizden önce gelenlere bildiklerimizi öğreteceğiz, böylece cennette hepimiz aynı seviyeye gelmiş olacağız.

Bu öğretme cennette mi olacak, yoksa cennete gitmeden önce arafta mı olacak, şimdilik bunu bilemiyorum.

Bu dünyada salihatı amel etmeye direnenler ahirette de öğrenmeyecekleri için cennete giremeyecekler. Cehennem onun için bir eğitim yeridir.

 

Öz Türkçe ile:

“Bıraktıklarım içinde uygun iş yaparım diye. Değil, o onun söylediği sözdür. Arkalarında görevlenecekleri güne dek ara vardır.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Terk ettiklerimde salih amel ederim diye. Değil, o onun kavlettiği kelimedir. Onun verasından ba’s edilecekleri yevme kadar berzeh vardır.”

 

LaGalLİy EAGMaLu ÖAvLıXan FIy MAv TaRaKTu KalLAv EinNaHAv KaLiMaTun HuVa QAvEiLuHAv Va MiN VaRAvEiHiM BaRZaPun EiLAy YaVMı YuBGaÇUvNa

لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌإِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (100)

 

***

 

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ

Fa EiÜAv NuFiPa Fıy elÖUvRı (Fa EiÜAv FuGıLa Fiy eLFuGLı)

“Sura nefh olunduğunda”

صِوَارdeve sürüsüdür. Sürü kelimesi de buradan gelmiş olmaktadır. İçeriği değişmediği halde mekândaki yapısı değişmektedir. Buna ‘suret’ denmektedir.

صورKur’an’da 19, صيرise 29 defa geçer. Toplam 48 (3*24) eder.

ص dayanıklılığı, و beraberliği, ر tekrarı ifade eder.

نَافِخ‘körük’ demektir

نgenelliği, ف mafsalı, خ harap olmayı ifade eder.

Havralarda borazan çalarlar. Sabahleyin toplanırlar. Yatsıda da borazan çalınır ve yatarlar. Askerlikte de içtima zamanında borazan çalınır ve herkes toplanır, bir borazan çalınır ve herkes dağılır. Kur’an’a göre iki defa borazan çalınacak. Birinci borazanda kâinat dağılacak, ikinci borazanda ise yeni kâinatta herkes haşr olunacaktır.

Bu anlatışın ötesinde kâinatı içeren atomlar ilk yaratılışta bir bilye büyüklüğünde sıkışmış olarak duruyordu, beş boyutlu uzayda bir tohum gibi idi. Bundan 13,7 milyar yıl önce patladı ve ışık hızıyla büyümeye başladı. Halen büyümektedir. Bu büyüme yıldızların yaydıkları ışığın yaptığı basınçla olmaktadır. Yıldızlardaki hidrojen bitince artık ışık yaymayacak, kâinat artık genişleyemeyecek. Madde parçacıkları birbirini çekmeye başlayacak ve galaksi merkezlerine kadar delikte toplanacaklardır. Bugün toplanmaya başlamışlardır. Önce basınçları artacak ve yeniden patlayacaktır. Bu sefer üç boyutlu uzayda değil de dört boyutlu uzayda genişlemeye başlayacaktır. Biz hepimiz birden birlikte toplanacağız.

Kur’an bunları tasvir ederken insanlar henüz güneş merkezli bir kâinatı keşfetmiş bile değildi, bugün ise Kur’an’ın söyledikleri bir bir kanıtlanmaktadır.

فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ

Fa LAv EaNSABa BaYNaHuM (Fa LAv EaFGAvLa BaYNaHuM)

“Beynlerinde hiçbir ensab yoktur”

نَسَبörülmüş saçtır. Saç örgüsüdür. Örgüt anlamını taşımaktadır. Sıralama anlamını taşır.

Kur’an’da نسب3,  نسف5 defa geçer. Toplam 8 (23) eder.

ن belirsizliği, س mekânda diziyi, بise geçidi ifade eder.

Aralarında bir örgüt olmayacaktır.

Bu dünyada yaptıkları gibi örgütlenip sömürmeleri ve zulme gitmeleri mümkün olmayacaktır. Orada ortak sorumluluk yoktur, orada herkes kendi yaptıklarının hesabını verecektir. Bu dünyada kurunun yanında yaş da yanar, oradaki durum ise öyle değildir.

يَوْمَئِذٍ

YaVMaEiÜin( FaGLaEiÜin)

“O yevm”

Muhakeme günü öyledir.

Bugünkü yargıda da kimse kimsenin suçunu yüklenmez. Yargıda herkes kendi yaptıklarından sorumlu olacaktır. ‘Ceza şahsidir’ genel kuralı vardır. Muhakeme bittikten sonra artık yeniden örgütlenme başlayacaktır.

وَلَا يَتَسَاءَلُونَ (101)

Va LAv YaTaSAEaLUvNa (Va LAv YaTaFAvGaLUvNa)

“Ve birbirlerini tesaül etmezler.”

“Tesaül” “sual”den gelen tefaul babıdır.

Bu dünyada tedayün/تَدَايُن, teavün/تَعَاوُن, tebayü’/تَبَايُعve tesaül/تَسَاؤُلhükümleri vardır.

Dayanışma ortaklıklarında birinin borcu hepsinin borcudur.

Oysa ahirette muhakeme esnasında artık kolektif sorumluluk yoktur. Kimse kimseden bir şey istemez. Kimse kimseye bir şey sormaz. Yargıya herkes kendisi cevap verir.

 

YORUM

Nuh Peygamber’den başlatıp bugünkü firavun Rothschildler ailesine kadar uygarlığı anlattıktan sonra, bunların görevlerini tamamladıklarını, artık Sermaye’nin dünyaya hükmetmesinin bittiğini ifade etmektedir. Krallık düzeni de son bulmuştur. Bundan elli sene önce bunlar görülüyordu. Zaman ilerledikçe tekel Sermaye dağılmaya başladı. Saltanat dönemi de sona ermeye başladı. Bugün insanlık ortaklık uygarlığına hazırlanmış durumdadır.

Beş büyükler arasında babadan oğula intikal eden devlet düzeni yalnız İngiltere’dir, orada da yönetim demokratiktir.

Bugün zenginlik babadan oğula intikal etmektedir. Bu da şöyle kalkacaktır. Yararlanma mülkiyeti vârislere intikal edecek ve parçalanacaktır, sadece bir vârise intikal etmeyecektir. İşletme mülkiyeti ise hem vasiyetle hem de ehil olan birisine vasiyetle intikal edecektir. Artık tekelden yana merkezi sistem son bulmaktadır.

Kur’an ilk nazil olduğu zaman bu hükümleri koymuştur. Şartlar müsait olmadığı için o gün uygulanamadı. Bugün ise Kur’an sayesinde insanlık uygarlığını tamamladı ve artık Kur’an hükümleri uygulanacak. Ne servet ne de hükümdarlık artık babadan oğula intikal edecektir. Emanet ehil ellere tevdi edilecektir. Miras olacak ama çocuklar arasında sadece yararlanma hakkı bölüşülecektir.

İşletmeler semt kooperatiflerinin ortak olduğu işletme ortaklıkları tarafından işletilecek ve işletme mülkiyeti miras yoluyla intikal etmeyecektir. فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْbu durumu da ifade etmektedir. Ahirette ensab olmayacağına göre kıyamet yaklaşırken de ensab azalacaktır.

Bir gün Kur’an’ın bu ilk yorumu tamamlanacaktır. Bu arada Kur’an ilimleri gelişecektir. İkinci yoruma başlandığında çok daha ileri yorum olacaktır. Görevimizin ne kadar şerefli olduğunu ve o kadar da ağır olduğunu görmemiz gerekmektedir.

Kur’an’ı böyle anlayıp uygulamaya başlayan başka bir yer varsa hemen onlarla birlikte olmamız gerekir. Biz www.akevler.org’da varız, www.akevler.org benzeri bir siteden haberdar olursanız hemen bizi haberdar edin.

 

Öz Türkçe ile:

“Boruya solunduğunda aralarında o gün hiçbir ilişki kalmaz ve birbirlerini soramazlar da.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Sura nefh edilince artık o yevm beynlerinde hiçbir ensab yoktur ve tesaul de edemezler.”

 

Fa EiÜAv NuFiPa Fıy elÖUvRı Fa LAv EaNSAvBa BaYNaHuM YaVMaEiÜin Va LAv YaTaSAEaLUvNa

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ (101)

 

İstanbul; 14 EYLÜL 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
30.09.2019
10:52

1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1029

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1029. Hafta - 14 EYLÜL 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1029. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

SORUNLAR, SORULAR VE ÇÖZÜMLER…

***

PERİŞAN HALİMİZ VE ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Bosna, Kosova, Karadağ, Makedonya, Arnavutluk - 1

Bosna, Kosova, Karadağ, Makedonya, Arnavutluk - 2

Balkanlar, Avrupa’da Adil Düzen ve bir soru…

Ömer’leri Mekke mi Medine düzeninde mi arayalım?

Biri Ömer’ler arıyor, diğerleri yeni parti kuruyor!

Reşat Nuri EROL

 

***

 

MÜMİNUN SÛRESİ- 13. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ (1) الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ (2) وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ (3) وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ (4) وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ (5) إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (6) فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ (7) وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ (8) وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ (9) أُولَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ (10) الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (11) وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12) ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13) ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14) ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16) وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ (17) وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَ (18) فَأَنْشَأْنَا لَكُمْ بِهِ جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ (19) وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ (20) وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ (21) وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ (22) وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَاقَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ (23) فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُرِيدُ أَنْ يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً مَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ (24) إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍ (25) قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ (26) فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ (27) فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (28) وَقُلْ رَبِّ أَنْزِلْنِي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِلِينَ (29) إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِنْ كُنَّا لَمُبْتَلِينَ (30) ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ (31) فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَ (32) وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ (33) وَلَئِنْ أَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ (34) أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُمْ مُخْرَجُونَ (35) هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ (36) إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ (37) إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ (38) قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ (39) قَالَ عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَ (40) فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاءً فَبُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (41) ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ (42) مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ (43) ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَى كُلَّمَا جَاءَ أُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِقَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ (44) ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ (45) إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَ (46) فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ (47) فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ (48) وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ (49) وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ (50) يَاأَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ (51) وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ (52) فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ (53) فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍ (54) أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِهِ مِنْ مَالٍ وَبَنِينَ (55) نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ (56) إِنَّ الَّذِينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ (57) وَالَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ (58) وَالَّذِينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ (59) وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ (60) أُولَئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ (61) وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ (62) بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ (63) حَتَّى إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِمْ بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ (64) لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ (65) قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَ (66) مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ (67) أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ آبَاءَهُمُ الْأَوَّلِينَ (68) أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ (69) أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ (70) وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَ (71) أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ (72) وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ (73) وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ (74) وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ (75) وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ (76) حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ (77) وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ (78) وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (79) وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ (80) بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ (81) قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ (82) لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (83) قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (84) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ (85) قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ (86) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ (87) قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (88) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ (89) بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ (90) مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ (91) عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ (92)

 

***

 

قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ (93) رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (94) وَإِنَّا عَلَى أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ (95) ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ (96) وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ (97) وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ (98) حَتَّى إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ (99) لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ (100) فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ (101)

 

***

 

قُلْ رَبِّ

QuL RabBı (uFGuvL FaGLıy)

“Rabbim diye kavlet”

Müminlerin insanlarla ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini anlattıktan sonra insanın bir de kendi rabbine dönmesi gerekir. Biz gereken kuralları kurarız, gereken tebliğleri yaparız. Ondan sonra rabbimize döner, olacakları bekleriz.

Ne olacaktır?

Karşıdakiler bizim onlara ulaştırdığımız ilahi emirleri değerlendirirler ve necata ererler. Bizim söylediklerimizi kabul etmek zorunda değildirler. Biz peygamber değiliz. Bizim anlayışımızda hata olabilir ama her söze kulak vermeleri gerektiği gibi bizim söze de kulak vermeleri gerekir. Musa Peygamber bir kölenin kekeme oğlu idi. Suç işlemiş ve Mısır’dan kaçmıştı. Mısır’a döndüğünde Firavun onu ciddiye aldı, yirmi sene onu muhatap kabul etti ve imparatorluğunu sürdürdü.

Biz, arkadaşlarımızdan bizi dinlemelerini istiyoruz, bizimle de görüşmelerini istiyoruz. Bizim dediklerimizi yapmalarını istemiyoruz.

Sermaye’nin koyduğu yasağa noktası noktasına uyarak bizimle görüşmüyorlar, söylenenleri değerlendirmiyorlar. Oysa Allah Kur’an’dan sonra Cebrail göndermiyor. Vahyin yerini istişare almıştır. Herkesle istişare edeceksin. Sonra kendi içinde ne doğarsa ona göre hareket edeceksin. Bunu yapmayanlar helak olacak, yapanlar iktidar olacaklardır.

...







Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2077 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2046 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1639 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 1892 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 1924 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 1698 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1540 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1614 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 1936 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 1888 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 1843 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 1668 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 1828 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 1799 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1701 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 1860 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2122 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 1939 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2501 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2124 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2295 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2201 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2366 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2466 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 2596 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 4506 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 2789 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2450 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 2979 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 2902 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 2603 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3146 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3096 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3387 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 3781 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2470 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2520 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3206 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3090 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2253 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2413 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3225 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6056 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 4554 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3480 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00