Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1018
Müminun Suresi Tefsiri 12-16. Ayetler
15.06.2019
3294 Okunma, 1 Yorum

MÜMİNUN SÛRESİ- 2. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12) ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13) ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14) ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16)

 

***

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12)

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ (40/67)

فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ (22/5)

Birinci ayet Mü’minûn, ikincisi Mümin (40/67), üçüncüsü Hac Suresi’nde (22/5) zikredilmektedir. تُرَاب derken سُلَالَة zikredilmediği halde طِينderken سُلَالَة denmektedir. Silsile (سِلْسِلَة) ile akraba olan bu kelime, diziyi ifade eder.

Kâinat cansız atomlardan var edilmiştir. Ya kristal şeklinde dizilmişlerdir yahut gelişigüzel dağılmışlardır. İnşaat yapan nasıl önce malzeme hazırlar sonra onları yerlerine koyarak yapı yaparsa, Allah da önce cansız atom ve molekülleri var etti. Sonra melekler onları istenilen sıraya dizerek canlıları oluşturdular. Bu canlıların bir özelliği vardır. Bir defa oluştuktan sonra kendileri artık bölünerek çoğalırlar. İnsan bu canlıların en gelişmiş olanıdır. Kur’an da onu anlatmaktadır.

Kur’an insanın bu yaradılışını anlatarak bize kanıtlar sunmaktadır.

a) Kendiliğinden olan şeyler ya kristal tek dizi şeklinde olur yahut çakıl taşları gibi değişik, karmaşık büyüklüklerde rastlantı şeklinde olur. Burada ise gelişigüzel olmayan bir dizi vardır. Entropinin küçülmesi vardır. Bu da Allah’ın varlığını ifade eder.

b) Bunun dışında olayların ya gayesi olur ya da gelişigüzel dağılırlar. Canlının her tarafı gaye ile açıklanmaktadır. Göz üzerine kaş gelişigüzel konmamıştır. Bu da yine insanı var edenin şuurlu varlık olduğunu ifade etmektedir.

c) Tüm zerreler ve zerveler ahenkli bir şekilde uyum hâlindedirler.

d) Öyleyse yaratıcı güç tektir. Sonunda mademki her şeyin gayesi vardır, insanın gayesi de olmalıdır, o gaye de öldükten sonra dirilmedir.

 

ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13)

ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ(40/67)

ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ(22/5)

Diğerlerinde sadece نُطْفَة‘den bahsettiği halde burada “Onu mekin karar içinde olan nutfe ca’l ettik” diyor. Bahsi geçen diğer ayetlerde halk etmekten bahsettiği, atıf ona yapıldığı halde burada ca’l etmekten bahsetmektedir. نُطْفَة önce annenin veya babanın cinsi uzuvlarında ayrı ayrı hücreler içinde oluşmuş sonra ikisi birleşmiş tek hücre olarak rahimde yerini almıştır. طِين kelimesinin DNA’ları ifade ettiğini hatırlarsak döllenmeden önce طِينdiziden oluşmaktadır. Canlı topraktan aldığı organik maddeleri yeniden canlı hâle getirmektedir. تُرَاب cansız maddeyi, طِينise canlı maddenin dağılması ile oluşmuş cansız toprağı içermektedir. مَكِينkelimesi فَعِيل veznindedir. Zorunlu olanlar vardır, imkanlı olanlar vardır. Canlı maddenin imkânlarını kullanarak yeni canlıyı oluşturdu.

مَكِين özel hazırlanmış mekândır, orada faaliyet göstererek ikinci canlıyı oluşturmaktadır.

“Karar kılmak” demek de dengede olmak demektir. Hareket ediyorsunuz ama hazırlanmış mekânın dışına çıkamıyorsunuz. Bardağın içinde şeker molekülleri serbestçe hareket ederler ama bardağın dışına çıkamazlar, bardak onlar için mekindir, orada kalmaları da karardır.

“Onu orada görevlendirdik.” diyor. Oraya atanmış oluyor. Nasıl kaymakam ilçeye atanıyorsa نُطْفَة de rahmin içine atanmış oluyor.

 

ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً

ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ (40/67)

ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ(22/5)

İkinci ve üçüncü ayetlerde (Mümin ve Hac) sadece عَلَقَةdendiği halde burada sonra nutfeyi alaka olarak halk etmiş olmaktadır. Nutfe anne rahmine yapışıyor ve böylece artık yeni kişi oluşmaya başlamış oluyor.

 

فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا

ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى (22/5)

Mümin Suresi’nde مُضْغَةkelimesi hiç geçmemektedir.

Hac Suresi’nde muhallaka ve gayrı muhallaka olarak مُضْغَةgeçmektedir.

مُخَلَّقَة organize olmuş hücreleri, غَيْرِ مُخَلَّقَة ise organize olmamış hücreleri ifade eder. Üreme hücreleri, kan hücreleri organize olmamışlardır, hücreler hâlinde yaşarlar. Et, deri, sinir gibi hücreler ise organize olmuş hücrelerdir.

Burada değişmeyi فَ harfi ile takip eder. Kişilikte artık değişiklik yoktur. Doğmamış ceninin durumudur.  Anne babanın anlaşması hâlinde, hücrelerde alaka olmadan gebeliğe mani olabilirler. Bunda bir cinayet yoktur. Çünkü henüz çocuk, bebek kişiliği iktisap etmemiştir. Alakadan sonra kişilik başlar. Haklara sahip olur. Görevleri yoktur. Doğuruncaya kadar bu değişmemektedir.

Ondan dolayı ثُمَّgetirilmedi de فَ getirildi. Alakadan مُضْغَةyapılmakta مُضْغَةkişiliğe dokunmadan عِظَام’a dönüşmektedir. عِظَام aynı zamanda لَحْم’a dönüşmektedir yani لَحْم kemikten oluşmamaktadır. فَharfi getirilmektedir, ayrı ayrı gelişen لَحْم’i ise عِظَام’a bağlamaktadır. Biyolojik oluşumdaki türler başlatılmaktadır.  

 

ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14)

ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا(40/67)

ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا(22/5)

Diğer surelerde “Sizi tıflen ihraç eder” dendiği halde, burada “Sonra onu başka halk inşa ettik” deniyor. Anne rahminde “ca’l ettik, halk ettik” dendiği halde doğduktan sonra “inşa ettik” deniyor. İnsan doğduğu zaman bütün dokular oluşmuştur, artık yeni tür doku oluşmamaktadır.

“Halk etmek” yeni malzemeler üretme anlamını da içermektedir. “Ca’l etmek” yeni görevler vermeyi içermektedir. İnşa ise mevcut olanın montesi anlamındadır. Ahar halk (خَلْقًاآخَرَ) dendiği zaman aynı zamanda görevlerin de başladığını ifade eder. ثُمَّ getirilerek kişilikte bir değişiklik olduğunu ifade eder. Yani hakların yanında görevlerin de başladığını ifade eder. “Âhar hilkatte inşa ettik” demek suretiyle hilkatin de devam ettiğini ifade eder.

خَلْق kumaşı biçmedir, إِنْشَاءise biçilenleri dikmedir. Hilkat inşayı da içine alır yahut inşada halk edilmektedir.

 

ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16)

 

ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (40/67)

ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا (22/5)

Diğer iki surede dünyadaki safhaları ayrı ayrı anlattığı halde, burada “Bundan sonra siz meyyit olacaksınız” denmektedir. Sonra da kıyamet günü ba’s olunacaksınız deniyor. Ba’s etme görevlendirme demektir. Yetkili, görevli olan kişi mebustur. Aldığı emirleri yerine getirirken kendi içtihadı ile davranır. Sorumlu kendisidir. Risalette ise elçi aldığı talimata uyar. Kendi içtihadı ile hareket etmez. Söyleneni yapar veya söyler. Bundan dolayı da sorumlu değildir.

Devlet başkanları meclisler tarafından görevlendirilir. Sadece elçidirler, mebus değildirler. Dolayısıyla başkanların re’sen hareket etme yetkileri yoktur, sorumlulukları da yoktur. Başbakana ve bakanlara bunun için ihtiyaç vardır. Onlar sorumludurlar, yetkilidirler.

Orada “Ba’sden reyb içinde iseniz” (يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِHac 22/5) demiş onun üzerine insanın yaratılışını anlatmıştır. Sonunda ba’sden bahsetmemiştir. Çünkü baştan söylemiştir. Burada ise insanın yaratılışından başlamış sonunda “siz dirileceksiniz” ayeti ile tamamlamıştır. Ölüme varıncaya kadar insan anlatılmış sonra da dirilmeden bahsetmiştir. Madem insanı yarattı, madem insanın gelişmesini gaye edindi, elbette yaratan diriltecektir de. Sonbaharda yapraklar dökülür, ilkbaharda taze yapraklar yeşerir ve yeni çiçek açıp meyve verir. Tohumlar toprağa atılınca çürürler ama yeni ağaçlar oluştururlar. Orada مِنْ تُرَابٍdenmiştir, burada ise سُلَالَةٍمِنْطِينٍdenmiştir.

 

***

 

وَلَقَدْ

Va LaQaD

“Ve şimdi”

Geçmişte bir olay olmuş ondan sonra da bugün artık olay devam etmiyorsa قَدْ’sız fiili mazi sigasında kullanırsınız. Eğer fiil geçmişte olmuş şimdi de olmaya devam ediyorsa o zaman قَدْ ile getirilir. Buradaki وَ harfi قَدْile atfetmektedir. Burada bir de Lam harfi eklenmektedir.

Müminlerin felah bulması ile insanın yaratılışı arasında ne ilişki vardır?

İnsan nasıl oluşuyorsa bir topluluk da öyle oluşur.  Hac Suresi’nde nâsı (insanlığı) anlattıktan sonra sonunda “Ey iman edenler” deyip nas içinde müminlere görev vermiştir. Sonra Müminun Suresi’nde müminlerin özelliklerini sayarak anlatmaya başlamıştır. Devam ederek müminlerin bir Kur’an topluluğunu nasıl oluşturacaklarını anlatmak için burada biyolojik örnek vermektedir.

İşe malzeme toplamakla başlayacağız. Malzeme topluluk için insanlardır. O halde biz birleşerek bir topluluk oluşturmalıyız. İnsan toplulukları diğer canlılardan farklıdır. Diğer canlıların ilk hücrelerini başkaları oluşturduğu halde ilk hücreyi de insanlar bir araya gelip kendileri oluşturacaklardır. Akevler geçmişte böyle oldu. İslam’ı arayanlar bir araya geldiler. Kooperatif kurdular. Kendi istişare ve içtihatları ile oluşturdular. Şimdi de Adil Düzen’de çalışma arkadaşlarımız kendileri bir araya gelmekte ve kendileri oluşturmaktadırlar.

Allah insanı var etti, geçmişte var etti ama var etmesi durmamaktadır. Nerden var etmektedir?

Topraktan, sonunda insanın taşıdığı tüm maddeler, ruh hariç topraktandır. Yani teoride 118 elementtendir. Bitkiler güneş ışığında birleştirmektedir. Sonra onlar bize besin olmaktadır. İnsanın üreme organlarından yeni insan olmaktadır. O halde insanın yaratılışı devam etmektedir. Bunun için وَharfinin başına قَدْ gelmiştir.

Adem’in topraktan yaratılışı da böyledir. Yani Allah toprağı alıp insanı yapmıştır. Adem’in annesi vardır. Annenin kromozomlarından bir kısmından yaratılmıştır. X kromozomunun bir kısmı tahrip edilip Y kromozomuna dönüştürülmüştür ve ikiz dünyaya gelmiştir. Nefsin vahidetin (نَفْسٍوَاحِدَةٍ) derken نَفْسkelimesi erkek ve dişiyi içine alır ama kelimenin böyle olması ayrıca Kur’an’a ifade imkânı sağlamak içindir. Yani önce Âdem’in hücresi değil, önce Havva’nın hücresi oluşturulmuştur. Sonra onda olmuş olan değişikliklerle Âdem’de oluşturulmuştur.

İsa’da da durum böyledir. Meryem’in yumurtasında yapılan değişiklikle erkek olan İsa doğmuştur. Mete Firidin’in ısrarla نَفْسkelimesi üzerinde durmasında bundan dolayı bir doğruluk payı vardır. Lam harfi (وَلَقَدْ) da insanların yanlış anlatışlarına işaret etmektedir.

خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ

PaLaQNa eLEiNSAvNa (PaLaQNa eLEiNSAvNa)

“İnsanı halk ettik”

Öncelikle “Halk ettim” (خَلَقْتُ) demiyor, “Halk ettik” (خَلَقْنَا) diyor.

O halde insanın maymundan insana dönüşmesini meleklere sağlatmıştır. Melekler insanın atası olan canlının yumurtasını almışlar, çift kromozomlardan birinin bir tarafını koparmışlar, başka kromozomlarda bulunan yedek DNA’yı bu kromozoma yerleştirmişler, diğer kromozomlarda belli genleri etkisiz hale getirerek insanın oluşmasını sağlamışlardır. İnsanla hayvan arasındaki fark insanın bir taraftan bağımsızlığını korurken diğer taraftan topluluğun üyesi olmasıdır.

Hücreler canlılarla birlikte yaşarlar, ayrı kişilikleri yoktur. Ağaçlar ormanda ayrı yaşarlar, aralarında birbirine kattıkları bir şey yoktur. İnsanlar kişiliklerini koruyarak topluluğun üyesi olurlar. İnsanın bu özelliğine üns denmektedir. Okun sivri tarafına وَحْش, okçuya yakın tarafına إِنْسdenir.  Buradan hareketle her nesnede insana yakın tarafa إِنْسِيّdenmektedir. Yani barışçıl demektir. Buna rağmen insan diğer canlılar gibi bir canlıdır, aynı yapıya sahiptir.

مِنْ سُلَالَةٍ

MiN SüLAvLaTin (Mşn SüLAvLaTin)

“Sülaleden”

سَلّ ağ demektir. سِلْسِلَdüzlemde diziyi ifade eder, uzayda diziyi ifade eder. DNA’lar, kromozomlar üzerinde bir hat boyunca dizilidirler. İnsan vücudunu oluşturan 20 çeşit aminoasit ise hacminde yerleştirilmiş bulunmaktadır. Canlı önce dağınık halde bulunan atomları alır, hücre içinde yerleştirerek hücreyi yapar. Canlılık halinde bu yapı hareket halindedir. Nasıl kişide kalp varsa ve kan dolaşımı ile yaşıyorsa, hücrede de böyle hareketler vardır. Taşıyıcı DNA’lar bunları plazmadan alır ve üretici RNA’larda gereken yapı içinde yerleştirirler. Bizim de topluluklarda herkesi bir yere yerleştirmemiz gerekir. Biz kimiz? Hepimizin kendini topluluk içinde uygun gördüğü yere yerleştirmesi gerekir. İşte diğer canlılardan farkımız budur.  Topluluk içindeki yerimi ben kendim belirlerim. Hücrede yerlerini almış organik moleküller vardır. Bunun varlığını sürdürmesi için enerji gerekmektedir. Fosfatta depolanmış enerjiyi kullanarak canlılar varlıklarını sürdürürler. Sonunda bu enerji güneş enerjisidir.

مِنْ طِينٍ (12)

MiN OIyNın (MiN OIyNın)

“Tinden”

Toprak kayaların parçalanmasıyla oluşur. Bitkilerin köklerinde bunları emen ağızlar vardır. Bitki kökleri asit salarak önce topraktaki maddeleri suda eritirler. Sonra onları emer, yapraklara gönderirler. Orada canlıların yapıtaşları oluşur.

Burada Allah’ın varlığını kanıtlayan önemli bir olay vardır. Canlı olmadan canlıların kullandığı azotlu, karbonlu moleküller yoktur. Yani organik molekülleri ancak canlılar oluşturabilirler ama canlının var olabilmesi de organik moleküllere bağlıdır. ‘Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar?’ hikâyesi gibi. İşte bugün çözülmemiş problemler var. İlk hücre nasıl var oldu? Ateistler buna çok yollar aradılar. Son izahları sarsıntı sayesinde olduğu şeklindedir. Ne var ki bu arada onların bütün teorilerini silip süpüren matematik gelişti. Olasılık kanunları keşfedildi. Bir zarı altı defa atarsanız altısının da yek gelmesi ihtimali 46.656’da 1’dir. Bu kadar sayıda zar atarsanız, bunlarda zarı altı defa attığınız halde yedisinin de yek olması imkânsızdır. Çünkü zarı 7 defa atmadınız. Böylece kolayca ispatlayabilirsiniz ki canlı tesadüflerle oluşmaz. Saniyede on defa karşılaştıklarını kabul etsek bile hepsi rastlasa yine canlıyı oluşturanlar bir araya gelmez. Onun cansız organik molekülleri طِين‘dir. Canlı olan سُلَالَة’dir. Bu RNA’larda oluşturulmaktadır.

Biz de kendi kendimizi oluştururken öyle görevler vereceğiz ki, sonunda ilk hücre oluşsun, semt kooperatifi kurulsun.

Semt kooperatifleri semt apartmanlarında oluşacaktır. Artık emeklerini birleştirip yeni semt apartmanlarını yapacaklar. Sonra kurdukları apartmanları yaşlı anne, baba ile en küçük çocuklara bırakırlar, onlar ise yeni semt apartmanına taşınacaktır. Bugün köylerde büyük ailelerde bu kısmen uygulanmaktadır.

 

YORUM

Önce bulduğunuz yerde Kur’an seminerlerini yazmaya veya okumaya başlayacaksınız. İki kişi olsa da başlayacaksınız. Ayrı yeriniz yoksa evleri müsait olanların evlerinde yapacaksınız. Sıra ile yapacaksınız. Müsait olduğu halde sırada katılmayanlar gelmeyecekler. Size de Kur’an yeni şeyler söyler. Atalarınızdan duymadıklarınızı duyarsınız. Yeni gelenlerin tuhafına gider. Biraz devam eder, bırakıp giderler. Böylece zamanla sizinle uyum sağlayanlar katılmış olur. Gelen kimse sizi değiştirmeye uğraşır. Eğer doğru söylüyorsa, aklınıza yatıyorsa derhal ona katılacaksınız. Her gelen size etki eder. Yanlışlarınızı düzeltirse yeni katkılar yapar.

Böylece aşiretiniz oluşmaya başlar. 10’u geçtikten sonra kooperatif kurarsınız. Bir taraftan bilginiz artarken diğer taraftan imkânlar ortaya çıkar. Sonunda yüz lojmanlı apartman inşa edersiniz o apartmanda toplanırsınız.

Böylece hücreler oluşur.

Ondan sonra hücreler arası organizasyon başlar. Bir bucak oluşur, ülke oluşur.  Canlının anne karnında oluşması üzerinde durmalısınız. Kürt arkadaşlarınız vardır. Bunlardan bir kısmı ayrı bir Kürt devleti oluşsun ister. Buna hakları vardır. Barışçı yolla büyük millet olma herkesin hakkıdır. Ne var ki bu savaşla değil, semt kooperatifleri ile oluşur. Semtlerinde Kürtçe konuşan kooperatifleri kurarlar. Bu kooperatifler arasında ilişkiler oluşur. Önce 10 kadar semt birleşir, bir bucak kurarlar. Sonra iller oluşur, sonra da ülke olurlar.

Bunun için önce semtler halinde oluşmalıdırlar. Bu ülke hatta dünya içinde dağınık halde olmalıdır. Sonra semtlerini bırakıp bir arada olan semtlere taşınacaklardır. Kiracı oldukları için bu son derece kolaydır. Kürt bucakları oluştururlar. Sonra da bir ülkeye taşınır, 30 milyon olurlarsa devletlerini kurmuş olurlar. Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası’nda bunlar yer almaktadır.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve kişiyi balçıktan oluşan bir örgüden yarattık.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve insanı tinden olan sülaleden halk ettik.”

 

Va LaQaD PaLaQNa eLEiNSAvNa MiN SüLAvLaTin MiN OIyNın

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12)

 

***

 

ثُمَّ جَعَلْنَاهُ

ÇümMa CaGaLNAvHu (ÇümMa FaGaLNAvHu)

“Sonra onu ca’l ettik”

“Halk ettik” demeyip “Ca’lettik” demesinden anlıyoruz ki mekin karara, döl yatağına gelmeden önce نُطْفَة oluşmuştur. Ben daha önceki yazılarımda döllenmeden önceki sperme نُطْفَة, döllenmiş yumurtaya alaka diyordum. Lütfi Hocaoğlu’nun yazılarından sonra yeni görüşüm şu; نُطْفَة döllenmiş yumurtadır, sperm نُطْفَة olsa bile döllenmiş yumurta da نُطْفَة’dir. Annenin نُطْفَة’si ile babanın نُطْفَة’si birleşir kamil نُطْفَة olur. Bu döllenme daha anne rahmine gelmeden önce olmaktadır. Erkeğin yüz binlerce spermi yarışır. Hangisi kazanırsa daha döl yatağına gelmeden önce oluşmuş olur. Henüz kişilik kazanmamıştır ama biyolojik yapısını oluşturmuştur, biyolojik varlığı yerleşmiştir.

Sonra anne rahmine gelip daha annesinin kanını emmeden önce orda da bir takım safhalar geçirmektedir. İşteثُمَّ kelimesi bu temel değişimi ifade eder.

نُطْفَةً

NuOFaTan (FuGLaTan)

“Nutfe”

نُطْفَة yağmur yağdığı zaman camlarda oluşan damladır. Erkek spermlerinin de böyle kuyrukları vardır, onunla yarışa girerler. Dişi yumurtasının çevresi ise dayanıklı çeper ile çevrelenmiş diye birçok sperm onu delmek ister. Sonunda delince daha da sertleşir, kuyruk dışarda kalır, spermin gövdesi yumurtanın içine girer. Kâmil نُطْفَة o zaman olur. Artık diğer spermler dağılır ve ölürler. Bu sefer onlar annenin kanına karışır annenin bedeni de o yavruyu büyütecek şekilde hazırlarlar.

Armut yere düşer. Sonra meyvesi çürür. Toprağı o tohumun büyümesi için hazırlar. Hep aynı teknoloji kullanılmaktadır.  

فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13)

FIy QaRAvRın MaKIyNın (FIy FaGAvLın FaGIyLın)

“Mekin karar içinde”

قَرَار  küçük derelerin toplanıp durgunlaştığı göldür.

قkuvveti, ر tekrarı ifade eder. Karar kılmak, bir yere yerleşmek demektir.

“Karar kılmak” bir yer içinde kalıp o yer içinde serbest hareket etmek demektir. İnsanlar yeryüzünde karar içindedirler. Ana rahmi bir karardır. Bebek kordonla bağlıdır ve annesi ile irtibatı var ama kendi alanında serbesttir. Devletler insanlık içinde, iller devletler içinde, bucaklar iller içinde, ocaklar bucaklar içinde karar kılarlar. Kendi özel alanları vardır. Onlar içinde serbest hareket ederler. Yerinden yönetim budur. İç yaşamda özgürlük, dış yaşamda beraberlik vardır.

مَكِين’in mekân manasında olduğu gibi imkan manası da vardır. Mekân sadece yer değildir. İçinde hareket edilebilen alandır. Bundan dolayıdır ki üçboyutlu uzay tek başına mekânı oluşturmaz, dört boyutlu uzay varsa o zaman üçboyutlu uzay mekin olur. Çünkü hareket ancak bir üst boyut varsa mümkün olur. İradeli hareket için beş boyutlu uzay vardır.

 

YORUM

Tarihte uygarlıklar savaşlarla oluşmuştur. Topluluklar savaşırlar. Birileri bir yeri istila eder. İstila edenler yerli halkı hâkimiyetleri altına alırlar ve sonunda uygarlık doğar.

Sümerler Mezopotamya’yı istila etmiş ve ilk medeniyet öyle doğmuştur. İki ayrı kavim aralarında çatışmaya başlar, mücadele eder, sonra peygamberler gelir, uzlaştırır ve medeniyet doğar. Bugün böyle çatışma içinde sorunlar çözülmez hal almıştır.

Yeni uygarlık uzlaşma içinde doğacaktır.

Yeni peygamber gelemeyeceğine göre bu uzlaşmayı kim sağlayacaktır?

Kur’an bu işi yapacaktır.

Bugünkü çıkmazdan insanlar Kur’an’da uzlaşarak kurtulacaklardır.

Gerek Gülencilerin gerekse Millî Görüşçülerin hataları, dünyaya Kur’an’ın değil de, Kur’an’ı kendi kitapları kabul edenlerin hakim olacağını sanmalarıdır. Kur’an tüm insanların kitabıdır. Kavimlere ayrı ayrı hitap eder ama kendisi birdir.

 

Öz Türkçe ile:

“Sonra onu varlıklı bir yere kurt olarak koyduk.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Sonra onu mekin karar içinde nutfe ca’l ettik.”

 

ÇümMa CaGaLNAvHu NuOFaTan FIy QaRAvRın MaKIyNın

ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ(13)

 

***

 

ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً

ÇümMa PaLaQNav elNuOFaTa GaLaQaTan (ÇümMa FaGaNav eLFuGLaTa FaGaLaTan)

“Sonra nutfeyi alaka halk ettik.”

Canlılarda iki çeşit çoğalma vardır. Biri eşeysiz çoğalmadır. Ortaklık düzeninde bu çoğalma apartmanlarda olduğu gibi, apartmanın ikiye bölünmesi yeni bir semti oluşturması ile de mümkün olacaktır. Bir de eşeyli çoğalma vardır. Burada iki ayrı hücre birleşerek yeni hücre oluşturur. Bizim semtlerin çoğalmasında da buna benzer çoğalma olmaktadır.

Bekârlardan oluşan bir erkekler apartmanı oluşturulur. Burada kadın veya evli erkek bulunmaz. Kadınlardan oluşan bir kadınlar apartmanı oluşur. Burada erkeklerden kimse bulunmaz. Sonunda iki semt anlaşır, birbirini eş olarak seçer, böylece yeni apartmanı kurmuş olurlar.

Bu yolla evlenmemiş erkeklerle, evlenmemiş kadınlar da eşlerini bulmuş olurlar.  Burada bazı sorunlar ortaya çıkacaktır. Bir erkek, erkekler apartmanında yerleşmiş ikinci evliliği yapmak isterken başka bir apartmanda eşi olabilir mi?  Bu hususta Kur’an’da delil bulunmazsa biyolojide delil aranmalıdır.

Hayvanların yaptıkları bize delil olmaktadır. Karganın Adem’in oğluna örnek olması bunun delilidir.

İkinci sorun ise diğer apartmanlardan eş seçerken bir erkek iki eş seçebilir mi? Demek ki yeni uygulama yeni fıkıh getirir.

Yeni apartmanın oluşmasında oluşma safhası geçirilecektir. Bunların bir yeni semti kurmaları, yeni düzen oluşturmaları söz konusudur. Uygarlaşma böyle mümkün olacaktır. Nasıl anne rahmi varsa onun gibi yeni semtin oluşması için geçici semtler olmalıdır. Orada oluşacaklar sonra kendi semtlerine taşınacaklar.

Bunun dışında semtlerin bucak oluşturmaları da bu biyolojik oluşuma örnektir.

فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً

Fa PaLaQNa elGaLaQaTa MuWĞaTan (Fa FaGALna eLFaGaLaTa FuGLaTaN)

“Alakayı mudğa halk ettik.”

Burada ثُمَّdeğil فَgelmiştir çünkü artık kişilik değişmiştir. Bir farklı hukuk yoktur.

مُضْغَةköfte demektir.

Kur’an’da مضغ3, بضع 7 defa geçer. Toplam 10 (2*5) eder.

م genelliği, ض katlanmayı,غ değişmeyi ifade eder.

عَلَقَةdan sonra hücreler çoğalmaya başlar. İlk dönemlerde çoğalan hücreler henüz yerlerini almamışlardır. مُضْغَةsafhasına geçtikten sonra dokuların farklılaşma evreleri yer almaya başlar. عَلَقَةile عِظَامarasındaki safha ayrı safha olarak ifade edilmektedir.

فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا

FaPaLAGNa el MuWĞaTa GiÖayMan (Fa FaGaLNa elFuGLata FıGAvLan)

“Mudğayı i’zam halk ettik”

Burada da halk (خَلَقْنَا) kelimesini getirmektedir. Hücreler çoğalmakta, dokular haline gelmekte sonra sayıları ve şekilleri belli olmakta, dolayısıyla organ oluşmaktadır. Hücrelerde bölünme durmaktadır. Sinir hücreleri kayıtlar yaptığı için kendisini yenileyememektedir. Yenilerse eski kayıtlar ortadan kalkmış olur. Diğer hücreler kendilerini yenilerler. Değişik dokuların değişik yenilenme süreleri vardır. Semtlerde de kişiler ölmekte, yerlerine çocuklar yetişmektedirler. Çocuklar evlendikleri zaman yeni semtlere taşınırlar.

Akevler’de Ar-Ge çalışmaları yaparken hep sosyal problemlerle karşılaşacaksınız. Ancak Kur’an’dan hüküm çıkarmayı bilirseniz bu sorunları çözebilirsiniz. Bunun anlamı şudur. İşçilik düzeninden ortaklık düzenine geçme şansı yalnız size, Kur’an ehline nasip olacaktır. Yani siz bileceksiniz.

Kur’an’ı tarihi hatıralar olarak inceleyenler ile Kur’an’a karşı olanlar üçüncü bin yıl uygarlığını kuramazlar.

فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا

Fa KaSavNa elGıÖAyMa LaXMan (Fa FaGaLNa eL FıGAvLa FaGLan)

“İ’zamı lahme kisve ettik”

Ortaklık düzeninde semtler oluşacak, dokular oluşacaktır. Yeryüzü yüze yakın ülkeye, her ülke de ona yakın bölgeye ayrılacak. Bir bölge hiç ithalat yapmasa da ihracat yapmasa da yaşayacak şekilde planlanacaktır. Yani ekonomik bakımdan her bölge ayrı piyasa olacaktır.

Bunun anlamı şudur. Bir bölgede insanların tüm ihtiyaçları üretilecektir. Kendi malları ile hayat uzun zaman sürecek şekilde olacaktır. Bölge içinde ise ilçelerde farklı ürünlerde ihtisas kazanacaklar. Her semt tamamen özel birkaç madde üretecektir. Bunu planlama ile gerçekleştiriyoruz. Kuruluşlar böyle oluşacaktır. Bölge planlaması yapılmalıdır.

Her bölge oradaki illerin oluşturacağı ortak planlamayı yapacaktır ve topluluk özel düzen içinde oluşacaktır.

Savaş olduğu zaman bazen çalışmama durumu olabilir. Devletin elinde bir bölge kalsa bile kendisinin varlığını sürdürebilmelidir. Her bölgenin ekonomisi bağımsız olunca devletin parçalanmaması için bölgeye yöneticiler merkezden atanır.

Kisve aynı zamanda kese anlamındadır. Ekinin büyümesi için enerji kesesi yaptık demek olur.

ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ

ÇümMa EaNŞaENAvHu PaLQan EPaRa (ÇümMa EaFGaLNAvHu FAgLan EFGaLa)

“Sonra onu aher halk inşa ettik.”

Çocuk doğmadan önceki oluşumu ile doğduktan sonraki oluşumu farklıdır.

ثُمَّ konmuştur. Artık yeni hayat başlayacaktır.

Buradan alacağınız ders; bir semtin oluşturulması başka, semt oluştuktan sonra onun yaşaması ve gelişmesi başkadır şeklinde olmalıdır.

Akevler Kooperatifi böyle bir semti oluşturmayı hedeflemektedir. Oluşmuş semtler artık bağımsız hale gelmelidir. Bir semt başka semtin emrinde olmamalıdır.

فَتَبَارَكَ اللَّهُ  

Fa TaBAvRaKa elLAvHu (Fa TaFAvGaLa elLAHu)

“Allah tebarük etti”

Tefa’ül babı birden fazla olan kimselerin kurdukları birliktir. Tek olan Allah nasıl olacak da tebarük edecektir? اللَّه kelimesine ancak ‘topluluk’ manasını verirsek açıklayabiliriz.

Allah insanla tebarük etti. Tebarük, bereketlenmek bollanmak demektir. Allah halik olduğunu insana da gösterdi. Allah’ın muhatabı oldu insan.

فَ harfi ile getirerek, kıyas yaparak topluluk kurmayı bize emretmiş olmaktadır. Nasıl hücreler bir araya gelerek insanı oluşturuyorsa, biz de bir araya gelerek topluluğu oluşturmalıyız. Nasıl hücreler ayrışmazlarsa insanlar da ayrı ayrı yaşayamazlar.

Ocaklardan sonra bucaklar, bucaklardan sonra iller, sonra ülkeler, sonunda insanlığı oluşturmalıyız. Böylece bereketlenmiş olacağız. Bu birlik ve beraberlik rızaya dayanmalıdır. Ancak bunlar Allah’ın halifesi olabilirler.

أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14)

EaXSaNa eLPAvLıQIyNa (EaFGaLa eLFAvGıLIyNa)

“Haliklerin ahsenidir”

Allah’ın sıfatı olmaktadır. İnsanı oluşturan Allah ahsen surettedir.

Bugün güzellik yarışmaları yapılmakta, insanların takdiri ile belirlenmektedir. Artık güzellik matematikle ifade edilmektedir. Hangi sayının veya şeklin estetik olduğu rakamlarla bilinmektedir. Allah kâinatı en iyi bir şekilde yaratmıştır. En güzel olduğu gibi en ekonomiktir de. Abes bir şey yoktur. Fazla veya eksik bir şey yoktur.

 

YORUM

Kâinat bir olan Tanrı’nın eseridir ve mükemmeldir. Bizim bu kâinatı öğrenmemiz gerekmektedir. Onu bilirsek ondan nasıl yararlanacağımızı da biliriz.

Acaba kâinatı nasıl öğreneceğiz?

İlimle öğreneceğiz. İlim yapmak için ortak metnimiz olmalıdır. Allah Kur’an’ı bize göndermiştir. Kur’an’daki kelimeleri, cümleleri değerlendirirsek kâinatı da öğrenmiş oluruz.

Bundan dolayıdır ki Ruh’ul Kur’an çalışmaları çok önemlidir. Usulü fıkıh da çok önemlidir. Önce kelimeleri yeniden güncellememiz gerekmektedir.

1- Fakihlerin oluşturdukları lügatler yeniden düzenlenip, herkesin anlayacağı şekle sokulmalıdır. Lisan-ul Arab şiirleri ile ele alınmalı ve açıklanmalıdır. Açıkladığımız mana olarak anlamlandırılmalıdır. Henüz buna başlamış bile değiliz.

2- Kelimeler başlangıçları gösterilecek şekilde ortaya çıkarılmalıdır. Köklerin bu manaları bulunmalıdır. Evrimleri takip edilmelidir.

3- Kur’an’da geçmeyen kelimeler ile olan akrabalıkları ele alınmalıdır. Böylece Kur’an’ın kelimeleri kolay anlaşılır.

4- Kur’an’daki kelimelerin eski dillerde ve bugünkü dillerdeki akraba kelimeleri incelenmelidir.

Bunlar yapılırken Kur’an’da geçen kelimeler tasnif edilmelidir, onlara mana verilmelidir.

Başka bir deyimle bütün ilimler Kur’an Arapçası ile ifade edilmelidir.

 

Öz Türkçe ile:

“Sonra kurdu sülük yarattık, sülüğü et parçası yarattık, et parçasını kemik yarattık, kemiğe et giydirdik sonra onu diğer yaratılışta kurduk. Yaratanların en iyisi olan Allah bollaştırdı.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

 “Sonra nutfeyi alaka halk ettik, alakayı mudga halk ettik, mudgayı i’zam halk ettik, i’zama lahm kisve ettik sonra onu aher halk inşa ettik. Haliklerin ahseni olan Allah tebarük etti.”

 

ÇümMa PaLaQNa elMuWĞaWa GaLaQaTan Fa PaLaQNa eLGaLaQaTa Fa PaLaQNa elGaLaQata MuWĞaWan Fa KaSAVNa el LGıJAvMa LaXMan ÇümMa EaNŞaENAvHu PaLQan EAPaRa FaTABAvRAKa elLAvHu EaPSANa eLPAvLıĞIYNa

ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14)

 

***

 

ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15)

ÇümMa EinNaKuM BaGDa ÜAvLıKa La MayYiTUvNa (ÇümMa FaGLa ÜAvLiKa La FagGıLUvNa)

“Sonra bundan sonra meyyitlersiniz.”

Ahar hilkatten sonra mevt olacaksınız. İnsanın geçirdiği, her insanın ayrı ayrı geçirdiği safhaları anlattıktan sonra “Sonra siz ölüsünüz” diyor.

Hitap tüm insanlığadır. Müminlere hitap etmektedir, insanlığı temsil eden olarak hitap etmektedir.

Herkes ölecektir ama herkes halken aherden sonra ölecektir. Onun için çoğul kelimesini kullanmıştır. بَعْدَذَلِكَdemekle görevimiz olduğunu ifade etmektedir. Bütün bu safhalar خَلْقًاآخَرَ içindir. Ona işaret etmektedir.

Mevt olmak yok olmak değildir, insan varlığının bir safhasıdır. Bütün safhalar hep gelişme ve değişme olarak gerçekleşmektedir. Ölümden sonra durum böyledir. Ölünün varlığı devam etmektedir.

 

YORUM

Bir insanı bir hücreden güçlü bir varlığa getirmekte gaye vardır. Diğer safhalar hep o dönem içindir. Bu dünya tekrar dünyaya gelmemiz içindir. Bu hayat gelip geçici hayattır. Kur’an böyle hep dünyayı ve ahireti, doğa kanunları ile sosyal kanunları içine almaktadır. Her davranışta, her işte bütünlük içinde olmalıyız. Hedefimizi bilmeliyiz.

Bir taraftan topluluğun bir ferdi olarak görev yaparız, işimiz bittiğinde yani görevimiz tamamlandığında dünyayı terk ederiz. Bu arada bir taraftan görevimizi yaparken diğer taraftan da kendimizi yetiştirir, cennete girecek duruma geliriz. İçtihatlarımızın ve amellerimizin bu iki hedefi birden gözetmesi gerekmektedir.

Bugün çevremize baktığımızda insanlar ölümü unutmuş günün derdine düşmüşlerdir.

Kur’an bize hemen her sayfasında ölümü hatırlatmasa biz de bugün delalette olan insanlara dönüşecek ve ümitsiz korkunç hayatımızı bekleyeceğiz.

Şimdi ise biz çok rahatız. Dünyayı biz yaratmadık. Bize verilen görevi yapmaya çalışırız ama dünyanın tasası bize düşmez. Onun sahibi vardır. O gereğini yapmaktadır.

İkincisi, kendi hayatımı örnek vereyim. Doksanı geçtim. Diyelim ki on sene daha yaşayayım yahut şimdi öleyim ne fark eder? Zengin olsam, fakir olsam ne fark eder? Biraz sonra gideceğim. Öyleyse endişe edecek bir şeyimiz olmamalıdır.

Biz görevlerimizi yapmalıyız. Ondan sonrası bizi tasalandırmamalıdır. Bizi O yarattığı gibi bizi yaşatan da O’dur. Savaş olacakmış, olsun. Biz yaşadığımız müddetçe çalışmak zorundayız. Ölümümüz geldiğinde Allah bize sormayacaktır.

Kur’an okuyanlar huzur içindedirler. Hiçbir korkuları ve endişeleri yoktur. Onlar sadece bir şeyden korkmaktadırlar. Allah’ın bize verdiği görevi yapıyor muyuz?

 

Öz Türkçe ile:

“Bunun arkasında siz ölülersiniz.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Sonra bundan sonra meyyitlersiniz.”

 

ÇümMa EinNAKuM BaGDa ÜAvLıKa La MayYiTUvNa

ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15)

 

***

 

ثُمَّ إِنَّكُمْ

ÇümMa EinNaKuM

“Sonra siz”

Sonradan gelen fiil cümlesi (يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ) haber yapılarak cümle, isim cümlesi yapılmış, إِنَّile tekid edilmiş, siz (إِنَّكُمْ) üzerine vurgu yapılmıştır. Siz ba’s olunacaksınız.

Hayvanlar da dirilecek mi? Hayvanlarda ruh var mıdır?

Bu sorulara şöyle cevap verilir. Hayvanlarda ruh olsa bile bir keçinin ikinci keçiden ayrı kişiliği yoktur. Oysa her ihsanın ruhu tektir. Hafızası onun kişiliğinde birliği sağlamaktadır. Burada siz ba’s olunacaksınız demek, dünyada yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz demektir. Hayvanlar orada yeniden gelseler bile dünyada yaptıklarının hesabını vermeyeceklerdir. İnsan ile hayvan arasındaki temel fark budur. İnsan yaptıklarının hesabını verecek ve cezasını çekecektir. Hayvanlarda böyle bir sorumluluk, hesap verme söz konusu değildir.

يَوْمَ الْقِيَامَةِ

YaVMa eLQıYAvMaTi (FaGLa eLFıGAvLaTi)

“Kıyamet yevminde”

قَامَة  ağacın gövdesidir. Otururken ayağa kalkma anlamı olduğu gibi bir şeyin üzerinde durma, onu gözetme manasındadır da. Ahiret dendiği zaman cennet cehennem hayatı da dahildir. يَوْمَ الْقِيَامَةِ cennete ve cehenneme gitmedir. Bu geçiş dönemi, hesaplaşma dönemidir. Bütün insanlar bir arada kıyam edecektir. Birbirleri ile hesaplaşacaklardır. الْقِيَامَةِmarifedir. O halde bildiğimiz kıyamettir.

تُبْعَثُونَ (16)

TuBGaÇUvNa (TuFGaLUvNa)

“Ba’s olunacaksınız”

بَعْثgörevlendirmedir, meb’us (مَبْعُوث)  yetkili, görevli demektir. Kur’an ahirete gelişi ihya etmek, haşr etmek, ba’s etmek olarak ifade eder.

Bugün kâinatımızın çapını ve ömrünü ölçebiliyoruz. Bu, dört boyutlu uzayda bir nokta gibidir. Beş boyutlu uzay da dört boyutlu uzaya göre nokta gibidir. Bunların, büyük arşın Rabbi insanı muhatap almaktadır. Ahirette büyük bir insanlık varlığı ortaya çıkacaktır. Biz o varlığı oluşturma ve yaşatma amacıyla ba’s olunuyoruz. Allah’ın muhatabı olan insan şerefli bir insandır.

 

YORUM

İnsan diğer insanlarla beraber olmakta, onların ruhi etkisi altında olmaktadır. 15 Temmuz’u Gülen yapmamıştır. Bunu aklı başında olan herkes bilir. Bir ortaokul mezunu, medrese tahsilini bile yapmamış, imam olmanın dışında hayatında hiçbir iş yapmamış bir kişi mi bu düzeni kuracak ve 15 Temmuz’u gerçekleştirecek? Ancak herkes öyle söylediği için herkes o görüşte.

Bizim de Allah’a tam inanıp, onun gerçek kulu olabilmemiz için mutlaka bir topluluk oluşturmamız gerekmektedir. Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarında toplandığımız zaman, işimiz de orada olunca inanmış insanlar birbirimizin imanını ziyadeleştireceğiz.

Kur’an diyor ki “onlara dârı ve imanı hazırladılar.”

Amerika’da doktora yapan Ömer Koru’ya sordum: Ekonomide yeni bir şey var mı? Türkiye’de olmayıp da orada olan bir şey var mı? “Kitapların hepsinde olan Türkiye’de de var ama Türkiye’de o kitaplar okunmuyor. Orada çalışıyorsun, burada çalışamıyorsun.” dedi.

“Semt Kooperatifleri” halkımızı çalışır, okur hale getirecek.

Doğu ve Batı ilimlerinin merkezi olan Türkiye üçüncü bin yılın heyecanı olacaktır.

Bunu çevreye anlatabilmenin tek yolu vardır; 10.000 ortaklı Ar-Ge kooperatifini vesile edinerek insanların kapılarını çalıp, semt kooperatiflerini anlatmamız gerekmektedir.

Sonunda kooperatifleri kuramamış olsak bile insanlar Semt Kooperatiflerini ve Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanlarını duymuş olacak. Kur’an’ın bu ayetlerini çok daha yüksek seviyede okumuş olacağız. Yüksek seviyede okuyacağız çünkü bilgimiz artacaktır. Yüksek seviyede okuyacağız çünkü imanımız artacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Sonra kalkma gününde atanacaksınız.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Sonra kıyamet yevminde ba’s olunacaksınız.”

 

ÇümMa EinNaKuM YaVMa eLQıYAvMaTi La TuBGaÇUvNa

ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16)

 

İstanbul; 15 Haziran 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
15.06.2019
22:56


1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1018

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1018. Hafta - 15 Haziran 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1018. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Geçmişte Ne Oldu, Gelecekte Ne Olacak?

***

ÖTESINI BIZ DEĞIL ALLAH YAPACAKTIR

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Kur’an’daki sözlerin/ayetlerin manaları sonsuzdur

‘Kad efleha’l-mu’miune / Müminler iflah olmuştur’

‘Velleżîne hum ani’l-laġvi mu’ridûn / Ve lağvden mu’riz olanlar’

‘Velleżîne hum li’z-zekâti fâ’ilûne / Ve zekât için fail olanlar’

Reşat Nuri EROL

 

***

 

MÜMİNUN SÛRESİ- 2. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ (1) الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ (2) وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ (3) وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ (4) وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ (5) إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (6) فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ (7) وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ (8) وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ (9) أُولَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ

(10) الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (11)

 

***

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12) ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ (13) ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ (14) ثُمَّ إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَ (15) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَ (16)

 

***

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ طِينٍ (12)

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ (40/67)

فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ (22/5)

Birinci ayet Mü’minûn, ikincisi Mümin (40/67), üçüncüsü Hac Suresi’nde (22/5) zikredilmektedir. تُرَاب derken سُلَالَة zikredilmediği halde طِين derken سُلَالَة denmektedir. Silsile (سِلْسِلَة) ile akraba olan bu kelime, diziyi ifade eder.

Kâinat cansız atomlardan var edilmiştir. Ya kristal şeklinde dizilmişlerdir yahut gelişigüzel dağılmışlardır. İnşaat yapan nasıl önce malzeme hazırlar sonra onları yerlerine koyarak yapı yaparsa, Allah da önce cansız atom ve molekülleri var etti. Sonra melekler onları istenilen sıraya dizerek canlıları oluşturdular. Bu canlıların bir özelliği vardır. Bir defa oluştuktan sonra kendileri artık bölünerek çoğalırlar. İnsan bu canlıların en gelişmiş olanıdır. Kur’an da onu anlatmaktadır.

Kur’an insanın bu yaradılışını anlatarak bize kanıtlar sunmaktadır.

a) Kendiliğinden olan şeyler ya kristal tek dizi şeklinde olur yahut çakıl taşları gibi değişik, karmaşık büyüklüklerde rastlantı şeklinde olur. Burada ise gelişigüzel olmayan bir dizi vardır. Entropinin küçülmesi vardır. Bu da Allah’ın varlığını ifade eder.

b) Bunun dışında olayların ya gayesi olur ya da gelişigüzel dağılırlar. Canlının her tarafı gaye ile açıklanmaktadır. Göz üzerine kaş gelişigüzel konmamıştır. Bu da yine insanı var edenin şuurlu varlık olduğunu ifade etmektedir.

c) Tüm zerreler ve zerveler ahenkli bir şekilde uyum hâlindedirler.

d) Öyleyse yaratıcı güç tektir. Sonunda mademki her şeyin gayesi vardır, insanın gayesi de olmalıdır, o gaye de öldükten sonra dirilmedir.

...

 





Son Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 4506 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3387 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 3781 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3207 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3090 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3225 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6056 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 4554 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3480 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 2992 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3150 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4007 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3557 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 3901 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 3963 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 3994 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 3821 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 2878 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 3688 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3070 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4430 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3311 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4452 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4246 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3609 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4216 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4560 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4136 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 3900 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 3819 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 3745 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4533 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3461 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 2974 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4600 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3631 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4424 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3173 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3039 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4435 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 4881 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 3824 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3347 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 3787 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4005 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3517 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3574 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3624 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4006 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 8364 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53