Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1001
Hac Suresi Tefsiri 9-13. Ayetler
16.02.2019
3135 Okunma, 1 Yorum

HAC SÛRESİ - 3. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ (10) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13)

 

***

 

ثَانِيَ عِطْفِهِ

ÇAvNiYa GiOFiHIy (FAvGıLa FiGLiHIy)

“İ’tfinin sanisi”

Sure “Ey nâs” diye hitap etmiştir, tüm insanları muhatap almıştır.

Kur’an’dan önce her kavme ve devre ayrı ayrı peygamberler gönderilmiştir.

İnsanlığın tek millet olması için teknolojinin ve ilmin gelişmiş olması gerekir. Her ikisi de M.Ö 3000 yıllarında Mezopotamya’da Nuh Peygamber ile başlamış ve MS 600 yıllarında Kur’an’ın inmesiyle ilmin ve teknolojinin zirveye çıkmasını sağlayan usul geliştirilmiştir. Fıkıh usulü ile müsbet düşünmeyi öğrenen insanlar bugün üçüncü binyılın başında Kur’an’ı uygulayacak seviyeye ulaştılar.

Bu sure, nebilerden sonra tüm nâsa hitap eden peygambersiz oluşacak yeni uygarlığa hitap etmektedir. “Ey nâs” diye başlamış ve “Rabbinizden ittika edin” denmiştir. Sonra nâsın iki grup olduğunu, bunlardan birinin şeytana tabi olan nâs olduğunu bildirmiştir.

Bizim bir yorumlama metodumuz vardır. اللَّه kelimesi izhar edilirse, bir durumda âlemlerin rabbini, diğer durumda ise onun yeryüzündeki halifesi olan topluluğu ifade eder. Allah’a ilimsiz olarak ibadet edenlerin biri topluluğa, diğeri âlemlerin rabbine itaat edenlerdir. Metinde kırmızı ile gösterdiğim âlemlerin rabbi ve siyah bıraktığım ise onun halifesi olan topluluğu ifade eder. Şeytana uyanlar var. Bir de âlemlerin rabbi olan Allah’tan başkasına ibadet edenler var. Bundan önceki ayette anlatılanlar bunlardır. Yani kişileri tanrı yapanlardır. Allah’a değil de insanlara tapanlardır.

Bunların bu hususta bir bilgileri yoktur. Diktatörlerin, kutbu’l-aktab olanların Allah’a şerik olduğuna dair bir bilgileri yoktur. Onlara yol gösteren elçiler de yok, açık kitaplar da yok.

Bugünkü insanlık tam bu durumdadır. Müsbet ilimde en büyük seviyeye ulaştıkları halde, ilmin bütün kesinliği ile ortaya koyduğu Tanrı’nın varlığını inkâr ediyorlar. Kendi sömürülerine ilim adamlarını karıştırmamak için toplum mühendisliği diye istihza ediyorlar.

Evet, müçtehit demek toplum mühendisi demektir. Siz toplum mühendisi olmaya çalışıyorsunuz. Yasalar yapıyorlar ama uygulamıyorlar. Yasaları halkı ezmek için araç olarak kullanıyorlar. Türkiye’de 4 milyon yabancı yasa dışı yaşıyor. AK Parti yasa değiştireceğine kaçak işçilere yaşama izni veriyor. Laikliğe aykırı odak maddesi hala yürürlükte, o da başkanlık sistemi ile uğraşıyor.

Uyguladıkları kuralları yok. KDV yazılı ama kimse ödemiyor. Kimse gerçek beyanname vermiyor. Bunlar dinsiz yani Kur’an’sız kimseler değiller, beş vakit namaz kılan ve Kur’an ehli olduklarını söyleyenlerdir. Allah yerine kişilere tapanlardır.

Bu yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada böyledir. Her yerde, yazılanlar başka yapılanlar başkadır. Kimse Allah’ı inkâr etmiyor ama kimse Allah’a ibadet de etmiyor.

Bu girişten sonra bu ayeti açıklayan ayeti yorumlamaya geçebiliriz.

ثَنَى‘yaka’ demektir. İki yaka olduğu için iki manasına kullanılır.

Kur’an’da ثني 29, ثري1 defa geçer (Türkçedeki sera anlamındadır). Toplam 30 (2*3*5) eder.

ث düzeni, ر tekrarı, ي kolaylığı ifade eder.

Türkçede yardımcı veya muavin dediklerimize Araplar ikinci demektedirler.

Bir insanın birinci işi yaşamaktır. İkinci işi ise aile kurup kendine vâris bırakmaktır. Bu sıradan insanların işidir. Bunlar müslimlerdir. Müminlerin işi ise bunun dışında insanları barış içinde yaşatmaktır, bu da ikinci işleridir. Müminlerin karşısında dikilen kişilerin de ikinci işleri vardır. Şimdi onu açıklamaktadır. Hatta bütün insanların ikinci işleri vardır. Kumar oynamak, içki içmek, hırsızlık yapmak, siyaset yapmak, para kazanmak, isyan etmek ikinci meşgaledir. Kimileri ilim yapar, kimileri ibadetle vakit geçirir.

Sizin de ikinci işiniz bu seminerleri okumak ve/veya bu toplantılara katılmaktır.

Allah insanları böyle yaratmıştır, mutlaka ikinci işleri vardır. İşte bu ikinci işi kötülük olarak seçenler vardır, onlar cehenneme gidecekler. Bu ikinci işlerini iyilik olarak seçenler vardır, onlar ise cennete gideceklerdir.

عطفyaprağı olmayan sarmaşıktır.

Kur’an’da عطف1, خطف 7 defa geçer. Toplam 8 (23) eder.

ع etkiyi, طuyumluluğu, ف ayrılıp bitişik kalmayı ifade eder.

İnsanlar vardır, “Çalışayım, artırayım da başkalarına yardımcı olayım.” derler. İnsanların bir kısmı vardır ki “Ben başkalarını sömüreyim da onların sırtından yaşayayım.” derler. Çalışmadan kazanmak onun için ilkedir. Param olsun, bankaya yatırayım, faiz alayım, daha çok param olsun, daha çok insanları sömüreyim isterler. Bugünkü dünya bunun üzerinde kurulmuştur. Herkes bir an evvel emekli olmak ve bedava maaş almak peşinde.

Ben de emekli maaşı alıyorum. Gerçekten buna ihtiyacım var. Benden onun karşılığını kanun yoluyla almışlardı ama onu kendime helal etmek için bu yaşlarımda (90’lı yaşlarımda) bile durmadan çalışıyorum. Artırdıklarımı da Ar-Ge çalışmasına katıyorum.

İnsanlar vardır ki, “Param olsun, onunla iş yapayım, böylece üretim yapmış olurum, diğer insanların rızıklanmalarını sağlarım. Ben de israf etmeden yaşarım.” derler. Buradaki ayette birinci gruptan bahsetmektedir.

İki çeşit sömürme araçları varmış. İkincisi ağacı sömürüp yaşayan sarmaşık benzeridir. Bundan bu ayette bahsetmektedir.

Birincisi insanları çalıştırmak ve onların ürettiklerine haksız olarak katılmaktır. Bunlardan biridir. Emeksiz ve rizikosuz kazançtır. Bu onun temelidir. Bununla beraber yine de yararlıdır. Çünkü hiç olmazsa bununla karnını doyurmaktadır.

Sermaye diyelim ki zulüm yapmadan dünyayı faizle idare ediyor. Evet, tüm kazançlar onun ama insanlar da bundan yararlanarak yaşıyorlar. Eğer Sermaye aç insan bırakmasa, aralarına kavga sokmasa, insanların dinlerine ve siyasetlerine karışmasa, varsın dünyayı idare etsin; ama öyle yapmıyor.

لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ

LiYuWılLa GaN SaBIyLi elLAvHı (Li YuFGıLa GaN SaBIyLı elLAvHı)

“Allah’ın sebilinden idlal etmek için”

İkinci sömürme aracı da insanları topluluktan, vakıflardan, ortaklıklardan, kooperatiflerden uzaklaştırmaktır. Bir hayırlı kuruluş oluştu mu Sermaye hemen oraya ajanlar yerleştirir. Onlar o hayra hizmet ediyor gibi görünürler. Sonra orada öyle işler yaptırırlar ki herkes nefret etmeye başlar. Tarikatlardan, kooperatiflerden, siyasetten, vakıflardan insanlar hep nefret eder hale getirilmişlerdir. Çünkü oralarda yerleştirdikleri ajanların görevi budur.

Millî Görüş’ü kurmuş ve yönetmiş bir kişi olarak söylüyorum. Hayırlı bir işe başladığınız zaman ilk katılanlar onlar olur. Sizi işe sokarlar, ondan sonra da yarı yolda bırakarak hayırlı işi sabote ederler. Akevler ve Millî Görüş bu oyunları hep yaşadı ama çok samimi olanlar bırakmadı. Hala oradadırlar. Ne var ki onlar bir şey yapmasınlar ve yeniden %20’lere kadar varacak bir duruma çıkmasınlar diye samimiler kadar da ajanlar oradadırlar. Görevleri yeni bir “Adil Düzen” partisi kurulmasın, buralarda hayırlı bir iş yapılmasındır.

Biz bunu geçenlerde bir araya geldiğimizde Temel Bey’e söyledik. Görev yerine geldi, anlaşamadan dağıldık. Temel Bey bizi uğurladı ve onlarla kaldı. Bu durumda %1’lerde kalacaklar. Samimi insanlar kandırılmaya ve emekleri heder edilmeye devam edilecek.

Bunların dalalete sürüklememesi için Kur’an’ın öğrettiği yolu bırakmayacaksınız. Başkalarını düzeltmekle uğraşmayacaksınız. Başkasının aklıyla gezmeyecekseniz. Gıybet etmeyeceksiniz. Kimseyi kötü insandır diye dışlamayacaksınız. İşimiz zorluk çıkarmak ve iyi işlere mani olmak değildir. İşimiz kolaylık yapmak ve iyi işlerde yardımlaşmak olmalıdır. Hakkı tavsiye edeceksiniz. Dinleyeceksiniz, asla muhalefet etmeyeceksiniz.

لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ

LaHUv Fiy edDüNYAv PiZYun (LaHUv Fiy eLFuGLAv FiGLün)

“Onun için dünyada hızy vardır”

خِزْي‘dikenli çalı’ demektir.

خ harap olmayı, çökmeyi, زzamanda titreşimi, ي kolaylığı ifade eder.

خِزْي‘dikenli hayat’ demektir. Yani birçok acılar olacak; krizler, savaşlar, terör...

Sermaye son yarım bin yılda dünyaya hâkim olmuştur. Şimdi Sermaye’nin başına gelenler onların başına getirdiğinden fazladır. Başka ülkelerde terör olayları çıkaran ülkeler Batı Avrupa ve Amerika ülkeleri rahattı. PKK yalnız Doğu Anadolu’da vardı, 50 sene içinde Ortadoğu’ya yayıldı. Rusya’da, Avrupa Birliği’nde ve şimdi ABD’de, her yerde terör olayları mevcuttur. Ekonomik krizler dünyayı sarmıştır. Ergün Diler’in yazdığına göre ABD borçlarını ödememe kararını aldı. Evet, Sermaye’yi bekleyen hızy’dir. İnsanları idlal eden, dinsizleştiren, ahlaksızlaştıran, anarşistlere destek yapan Sermaye için dünyada hızy vardır.

 

وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Va NuÜIyQuHUv YaVMa eLQıYAvMaTi (Va NuFGıLuHu FaGLa eLFivGAyiLaTi)

“Ve kıyamet yevminde onu izaka ederiz.”

Kur’an casusluğu yasaklamıştır. Kur’an iktidara isyanı yasaklamıştır. Kur’an iç işlere karışmayı yasaklamıştır.

Araplar bir ülkeyi istila edince onları Araplaştırırlar.

Aryanlar bir yeri istila edince halkı sınıflara ayırır, galipler mağlupları yönetirler.

Türkler ise fethettikleri ülkeleri barış ve huzura kavuştururlar, yerli halkla kaynaşarak eşitlik içinde bir topluluk olurlar. O sebepledir ki Türklerin devletleri huzur devletleri olmuştur.

Dünya yeni Osmanlıları bekliyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda 12 milyonluk güçsüz devlet olmasına rağmen Dünya Müslümanları Türkiye’ye hicret ettiler.

عَذَابَ الْحَرِيقِ(9)

GaÜAvBa eLXaRIyQı (FaGAvLa eLFaGIyLı)

“Harıkın azabı”

Bu dünya geçici dünyadır. Okul aşamasıdır. Eğitim yeridir. Dürüst hareket ederek yaşamak da mümkün, aksini yapmak da mümkündür. Kendisinin dalalet içinde olması yetmiyormuş gibi çevresini de dalalete sokarak yaşayanların ahirette tazip edileceği değişik ayetlerde bildirilmiştir. Bu azab hep sıcak ateş olarak zikredilmiştir.

حَرِيق‘yanık’ demektir. حَرِيق ismi fail ve ismi meful olarak kullanılabilir.

حرق 9, حرك 1 defa geçer. Toplam 10 (2*5) eder.

وَقُود kelimesi pişirilen şey anlamında, حَرِيق yakılıp yok edilen şey anlamındadır. İnsanlar cehennemin vakudu yani yakıtı, tuğlasıdır. حَرِيقise Türkçedeki yakıt anlamındadır. Yani kömürü, odunu anlamındadır.

İnsanlar cehennemde yanmayacaklar ama yanma ateşini duyacaklardır. Yanıklar acıdır ama biraz sonra alışır, acıyı duymaz olursunuz. Acı beyne ulaşan 01’lerden oluşur. Yanık olmadığı halde acı beyne ulaşabilir. Yanık olduğu halde duyulmayabilir. Cehennem ateşi de böyle bir ateştir. Zamanla cehennem ehli bunun acısını duymaz olacaktır. Cezalarını doldurduktan sonra artık 01’lerin insan ruhuna olan etkisi ortadan kalkar.

 

YORUM

Sermaye bugün sömürüsünü karşılıksız Dolar, gümrükler, vizeler, tekeller aracılığı ile sürdürmektedir. Sermaye bununla yetinmiyor; ayrıca faiz, gelir vergisi, bürokratik engeller, içinden çıkılmaz çökertici mevzuat, rüşvet, hile, yıkıcı muhalefet gibi kurumlar kullanmaktadır. Bunları birincilerin muavini olan ikinci aracılar yapmaktadır.

Kur’an nazil olduğu zaman bunlar var mıydı? O gün bu ayetler hep müteşabih idi. Henüz bugünkü uygarlık doğmamıştı. Bu sorunlar yoktu. Halk henüz kendisi üretip kendisi tüketiyordu. Bunlar ancak tüm çıplaklığı ile üçüncü binyılın başında ortaya çıktı.

Yeni düzen nasıl kurulacak, gerek birinci gerekse üçüncü saldırılar nasıl püskürtülecek? Kur’an haber veriyor. Dünyada onlar için hızy vardır deniyor. Peygamberler dönemi sona erip insanlar içtihat ve icma dönemine geçtiklerinde yani büyük inkılap olduğu zamanki durum anlatılmaktadır.

Çözümlere sonra gelmiş olmalıyız. Bu surenin Hac Suresi olduğunu zikredersek insanlığın bu yeni düzene bir ittifak ve birlik içinde geçmesi gerekmektedir. On bin ortaklı Ar-Ge çalışmaları kurulacak, bu çalışmalar bin dil üniversitesini oluşturacak, yüz lojmanlı işyeri apartmanları kurulmaya başlanacak yani semt kooperatifleri oluşturulacak.

Akevler maddi imkâna sahip olunca İstanbul’da tüm dünyanın din adamlarını bir araya getirecek ve belki bu kurumsallaşma devamlı olacak. Mekke’nin statüsü görüşülecek.

Mekke bir il büyüklüğündedir. Burada dünyadaki bütün devletlere birer ilçelik 100 (yüz) lojmanlı apartman yerleri verilecek. Orada her dil bir katta temsil edilecek.

Birleşmiş Milletler merkezi orası olacak. Orada kurulacak Bin Dil Üniversitesi insanlığın Ar-Ge merkezi, insanlığın ilim merkezi olacaktır.

Bugünkü sömürü sermayesi ve engelci bürokrasi sona erecektir.  

 

Öz Türkçe ile:

“İkinci çırpınışı Allah yolundan şaşırtmaktır. Onun için burada aşağılık vardır ve kalkış gününde ona yakıcı çekmeyi tattırırız.”

Kur’an kelimeleri ile:  

“İ’tfinin sanisi Allah sebilinden idlal etmesi içindir. Onun için dünyada hızy vardır ve kıyamet yevminde ona harikin azabını izaka ettiririz.”

 

ÇAvNiYa GiOFiHIy LiYuWılLa GaN SaBIyLi elLAvHı LaHUv FIy edDüNYAv PiZYun Va NuÜIyQuHUv YaVMa eLQıYAvMaTi GaÜAvBa eLXaRIyQı

ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ(9)

 

***

 

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ  

ÜAvLiKa BiMAv QadDaMaT YaDAvKa (ÜAvLiKa Bi MAv FagGALaT FaGAvLa)

“Bu, senin iki yedinin takdiminden dolayıdır”

Buradaki كَ harfi  نَقُولُلَهُifadesinin hazf edilmiş olduğunu gösterir. ‘Ona böyle deriz’ veya ‘Biz azab uygularız’ demektir.

Söylediklerinden değil yaptıklarından sorulacağı ifade edilmektedir.

Birinci ve ikinci cihan savaşlarını çıkaran, yıllardır dünyayı terör belası ile boğan Sermaye yarın Allah’a nasıl cevap vereceğini düşünmektedir.

وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ

Va EAnNa elLAvHa LaYSa Bi JalLAvMın (Va EanNa elLAvHa FaGaLa Bi FagGALin)

“Ve Allah zallam değildir”

Sana zulmetmeyeceğiz. Senin dünyaya verdiğin azabdan daha fazlası ile tazib etmeyeceğiz. Milyarlarca insana çektirdiğin acılara karşılık “Şimdi sen de bu acıları çek” denmiş olacaktır.

Bugün İsrail oğulları Tevrat’ı okuyor, Tevrat’ta ahiretten bahsetmemektedir ama Yahudi sünnetinde ahiret vardır. Haydi, onların iki dayanakları vardır. Batıl da bir dayanaktır. İsrail oğlu olmayanların cehennemlik olduklarına, kendilerininse cennetlik olduğuna, Allah’ın böyle yarattığına inanırlar. İkinci dayanak ise, Tevrat’ta cennet ve cehennem yoktur.

Ya onlarla bir olmuş, tüm insanlığı kana boyamaya devam eden Hıristiyanlar ne düşünüyorlar? Nasıl oluyor da insanlık bugün işkenceler içinde?

%1000 enflasyon ve insanlar hapishanelerde. İşte bu zulmü yapanların ceza alacaklarını bildirmiş oluyor.

Burada yine sorulabilir; bu düzeni Allah kurmadı mı?

Eğer zaman ve mekân dışına çıkar ve bu âlemin düzenine bakarsak açıklama yapamayız. Kur’an bunu “Allah yaptıklarından sorgulanmaz, Allah onlara irade verdi, kendi iradeleri ile suç işlediler. Cehennemde azaplarını çekiyorlar.  İlk bakışta zulüm gibi görünüyor ama azaplarını çektikten sonra onlar da Allah’ın geniş rahmetinden yararlanacaklardır.” şeklinde açıklamaktadır.

لِلْعَبِيدِ(10(

Li eLGaBIyDi (Li eLFaGIyLi)

“Abdlere”

ظَلَّامٍ nekre gelmiştir. Mübalağalı ismi fail olarak gelmiştir. Sonuçta zalim değildir demektir yani orada zulmeder görünür, düşmana haksız yere adam öldürmeye izin verir ama ona mukabil ahirette büyük ihsanlarda bulunur.

عَبِيد burada فَعِيلvezni üzere gelmiştir. Lam (لِلْعَبِيدِ) cins içindir. Burada bütün abd şeytan da dâhildir. Herkesin bir görevi vardır. Boş yere kimse yaratılmamıştır. Teröristlerin de görevi vardır. Bu da görevlileri denetlemektir. Onlar yanlış iş yaparlarsa asiler yani teröristler devreye girer ve onları yerlerinden indirirler.

الْعَبِيدِKur’an’da 5 defa geçmektedir. Burada muhatap olanlar yalnız muhlis ibad değildir.

Genel olarak Allah hiç kimseye zulmeder değildir. Sonunda rahmeti küllü şeyi içine alır. Bunun manası budur. Toplamda kimseye zulmedilmez. Sonunda zulüm de bir rahmettir.

 

YORUM

İnsanların kendi iradeleri ile mertebe kazanabilmeleri için bugünkü yarışmalı, çift kutuplu dünya oluşmuş, insanlar iyilik yapar ve kötülük yapar şeklinde denge oluşturulmuştur. Bu durumda kendi iradeleri ile zulüm yapan insanlar yaratılmış, şeytan onların öncüleri olmuştur. Bu, iradeli insanların oluşması için gereklidir. Kendileri iradeleri ile zulmettiklerinden dolayı azab edilmektedir. Sonunda azabı çektikten sonra iradeli cezasını çekmiş varlık olarak Allah’ın rahmetine ulaşmış olmaktadır.

Kur’an bugünkü düzeni insanlara anlatmak için ahirette onlara söyleyeceklerini bize şimdi burada bildirmektedir.

Yine de izahlarımızdan tatmin olmayanlar olabilir. Onlara şunları söyleyebiliriz. Öncelikle müspet ilmin bütün metotları ile, bu kâinatımızın her şeye muktedir biri tarafından var edildiğinden en küçük bir şüphe etmek mümkün olmaksızın sabittir. Bu dünyamız içinde zulüm yapılmaktadır. O halde bizim anlattığımız kâinat mevcut olan kâinatın çok ilerisindedir. Yani Kur’an öyle kâinatı takdim ediyor ki bu, mevcut kâinatın çok ilerisinde bir kâinattır.

Evet, bu dünyada mazlum vardır. Mazlum olmadan zalim olmayacak, zulüm olmayacak. Cihad edenler ne ile cihad edecekler? Ahirette zulmedenler cezalarını çekecek, adalet yerini bulacak ama genel olarak rahmet olacak. وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ(Rahmetim her şeyi kapsamış) dediğine göre takdim edilenin azabı çekilecek ama sonunda o da rahmet olacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Bu, senin iki elinin ortaya koyduğu nedeniyledir. Allah kulları ezer değildir.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Bu, senin iki yedinin takdim ettiğinden dolayıdır. Allah abdler için zallam değildir.”

 

ÜAvLiKa BiMAv QadDaMaT YaDAvKa Va EAnNa elLAvHa LaYSa Bi JalLAvMın LieLGaBIyDı

ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ (10)

***

 

وَمِنَ النَّاسِ

Va MiNa eLNAvSi (Va MiNa eLFaGAvLi)

“Ve nasdan”

Tüm insanlara ittikayı emrettikten sonra onlar içinden ittika etmeyenleri وَمِنَالنَّاسِ ile tasnif etmiştir. Şeytana uyanlar vardır. Bilmek istemeyenler vardır. Çıkarcılar vardır. Bu ayet bu çıkarcıları anlatmaktadır.

مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ

MaN YaGBuDu elLAvHa GaLAy XaRFin (Man YaFGaLu elLAvHa GaLay FaGLin)

“Allah’a harf üzerine ibadet eden kimse”

Buradaki اللَّهَ kelimesi Allah’ın halifesi olan topluluğu ifade eder. İnsanlar Kur’an’a ve Allah’a inanırlar, beş vakit namazlarını kılarlar ama toplulukla ilişkilerini şeriata göre değil çıkarlarına göre ayarlarlar. Siyaseti Kur’an’a göre değil başarılarına göre ayarlarlar. Eğer para kazanıyorlarsa o zaman faiz haramdır ama ortaklık sisteminde para kazanamıyorlarsa o zaman işçilik sistemi helaldir. Faiz de zaruret dolayısıyla helaldir. Eğer o sistemde oy alamıyorlarsa o zaman o sistemi uygulamak memurun bihdir. Sistemde oy alamıyorlarsa o zaman şeriat olarak o sistemi değil, oy getirecek sistemi uygulamak gerekir.

حَرْفdağın sivri ucu’, ‘bıçağın ağzı’ demektir. Tahrif etmek, bozmak anlamındadır.

ح hareketi, ر sürekliliği, فkopmayı ifade eder.

Türkçede kullanılan ve doğru manası ile kullanılan bir kelimedir. Tahrif etmek değiştirmek anlamındadır. Kanunlar yaparlar ama kanunlara uymazlar. Değişik maddelerle, çelişkili maddelerle dolu kurallardan istediklerini seçer ve onu uygularlar. Bir bakarsınız demokrattırlar. Bir bakarsınız tek ses isterler.

Bugün Türkiye’de mevcut kanunları, tüzükleri, içtihatları topladığınız zaman her nefeste bir kelime okusanız kanunlar bitmez ama ömrünüz yani nefesiniz biter. İşte bu kanunları hâkimler nasıl uygulayacaklar? Bu yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada böyledir. Kanun sistemi keyfi idarenin kılıfıdır.

Kanun yerine serbest sözleşmeler olacak. Hâkimler yerine hakemler olacak. Herkes kendisini ilgilendiren kanunları okuyacak, hakemler de onlara göre hükmedecekler.

Mevcut olan kanunlar uygulanmadığı için keyfi idare zorunlu olmaktadır. Askerler Meşrutiyet’te, İstiklal Savaşı’nda, 1960’ta, 1971’de, 1980’de, 28 Şubat’ta müdahale ettiler.

Ben 1970’lerde liderlere birer mektup yazdım. Anayasayı değiştirmeleri gerektiğini, değiştirmezlerse 27 Mayıs benzeri müdahaleyi beklemelerini söyledim. 1980’de müdahale gerçekleşti. Erbakan’a anayasayı değiştirelim dedim. “Şimdilik bununla kendimizi ispatlayalım.” dedi. 28 Şubat’ın faili Erbakan’dır. Şimdi de hep anayasayı değiştirelim diyorum. Erdoğan bunu çok arzuluyor. Ne var ki herkes günü kurtarmakla meşgul.

Bugün içinizden biri çıkıp da kanunlar böyle diyor, o halde önüm açıktır diyebiliyor mu? Kişi neyin başına geleceğinden haberdar mı? Herkes Allah’a inanıyor, devlete inanıyor ama yaptığı işler harf üzerine, tahrifat üzerine oturtulmuş.

فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ

Fa EiN EaÖAvBaHUv PaYRun (Fa EiN EaFGaLaHUv PaYRun)

“Eğer ona hayr isabet ederse”

Buradakiفَ harfi sebep fasıdır. Harf üzerinde yaşadığı için çıkarına göre her şeyi ayarladığı için kendisine çıkar sağlıyorsa memnundur. O zaman oyunu iktidara vermektedir.

Eğer iktidar onu refah içinde yaşatmıyorsa o zaman o iktidarı değiştirecektir. CHP dış yardımı, dış sermayeyi kabul etmediği için yoksulluk içinde yaşattığı için kötü parti idi.

Sonra Demokrat Parti geldi, Türkiye’yi borç batağında batırdı, iyi iktidar oldu. Erbakan bile borçla işleri yürütmeye çalıştı.

Bunun en başarılısını AK Parti yaptı. AK Parti’yi suçluyorlar. İktidarda kalmak için çıkar sağlaman gerek, herkese değil yalnız AK Partililere. Yoksa ekseriyetin oyunu alamazsın, gidersin. Ondan sonra Sermaye gelir. Halkın öncelikle harf üzerinde ibadet etmemesi gerekir.

Biz Akevler olarak 50 sene içinde devletten bir kuruş bile yardım almadık. Faizli veya faizsiz hiç kredi kullanmadık. “Başkasının hakkı bize geçmesin.” dedik. Siyasiler ise dışarıdan aldıkları borçlarla halkı refah içinde yaşattılar,  Menderes’in, Demirel’in ve Özal’ın yaptığını yaptılar.

اطْمَأَنَّ بِهِ

iOMaEanNa BiHİy (İfGaLanNa BiHIy)

“Onunla itminan olur”

Memnundur, oyunu ona vermektedir. Şimdi o imkânları sağlayamayınca AK Parti yerine yeni parti arıyor. Bulamıyor, yoksa hemen ona oy verecek. İnsanlara her yerde devlet olarak hala haram kazandırıyor ama insanlar yine oyunu ona veriyor. Onu destekliyor. İktidarlar da onu seviyor.

وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ

Va EiN EaÖAvBaTHu FiTNaTün (Va Ein EaFGaLaTHu FıGLaTun)

“Ve ona bir fitne isabet ederse”

فِتْنَة madeni, cüruftan temizlemek için eritmek demektir. مِحْنَة ise madenin parlaklığını ortaya çıkarmak için tavlamak veya pasını silmektir. “İmtihan” kişinin kendini göstermesi, “fitne” ise kişinin dayanaklılığını artırmasıdır.

ف mafsalı, ت varlığı, ن belirsizliği ifade eder.

Kırk senedir PKK ile boğuşuyoruz. Bu durum ne yaptı?

Bizi terörle mücadelede yetiştirdi. Şimdi Suriye ve Irak’a bu sayede kolayca giriyoruz. O halde bir fitne, bir imtihan geldiği zaman sevinmeliyiz. Bu, sınava girebildik demektir. Sınıfımızı geçme ihtimali ortaya çıktı. Dolar yükseldiği zaman bağırıp çağırıyoruz. Oysa bu bizi ortaklık sistemine zorluyor. İktidara oy verirken Kur’an düzenine uyup uymadığına bakmalıyız. Kim Kur’an’a daha çok sahip çıkıyorsa Kur’an ehli ona oy vermelidir.  

Bana yakınlarım “Sen Erdoğan’ı destekliyorsun.” diyorlar. Destekliyorum çünkü Kur’an düzenine uymak için çırpınan yalnız o var. Çırpınışları hatalıdır ama gayesi doğrudur. Birisi çıksın da bana göstersin, Erdoğan’dan daha çok inandığı kitaba kim sahip çıkıyor? Bu kitap Marks’ın Kapital’i de (Das Kapital) olabilir. Kişinin bir ciddiyeti olmalıdır. Herkes harf olarak ibadet ediyor. Ben de beğenmiyorum ama harf olmadan yönetime en çok talip olan Erdoğan vardır.

انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ

iNQaLaBa GaLAv VaCHiHi (iNFaGaLa GaLAy FaGLiHi)

“Vechi üzerine inkılap eder.”

Ümidini keser, faaliyetten ümidini keser.

وَجْه‘yüz’ demektir. Yani içe kapanır.

Akevler en çetin günlerde ümidini kesmemiş ve direnmiştir. Allah onlara o kuvveti vermiştir. Bugün büyük birikimlerle varlığını sürdürmektedir. Her şeyi Allah yapıyor. Yapılan hayırdır. Biz neredeyiz ona bakmalıyız. Bu durumlar peygamberlerde de olmuştur. Bende de olmaktadır. Sıkıntılı günler gelince istihare ederim ve Allah bana ne yapacağımı bildirir.

Allah’a soracaksınız.

Birincisi; ben bunu yapayım mı dersiniz ve bir şarta bağlarsınız. Eğer şart gerçekleşirse onu yaparsınız. Örnek olarak sözleşmeyi hakemliği kabul ederse yaparsınız, etmezse yapmazsınız.

İkincisi ise; Kur’an’dan herhangi bir sahife açarsınız, o sahifede çıkan ayetlerden biri size ne yapacağınızı söyler, böylece istihare etmiş olursunuz.

Üçüncü istihare; beklemediğiniz hatta tanımadığınız biri gelir ve size ne yapacağınızı söyler. Onu Allah göndermiştir, O söyletmektedir. Bazen bu ajan olabilir, dikkatli olmanız gerekir.

Dördüncüsü; bir meclis oluşturur, konunuzu onlarla istişare edersiniz. O esnada söylenenlere istinaden orada karar verirsiniz, o da Allah’ın hükmüdür. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşüp azminizi kaybetmeyeceksiniz. Aksine daha çok direnç ve çaba göstermeniz gerekir.

Beşincisi hakemlere gitmedir. Hakemlerin kararı ilahi karardır. Haksız karar da verseler ona uyacaksınız. Haksızlığa uğradıysanız cennete gidersiniz.

خَسِرَ الدُّنْيَا

PaSiRu elDuNYAv (FaGiLa eLFuGLAy)

“Dünyayı hüsr/hüsran etmiştir”

خَسِير‘harap olmuş yer’ demektir. Fiil olarak ‘yıkılmak’, ‘parçalanmak’, ‘çökmek’ anlamlarında kullanılmaktadır.

Kur’an’da خسر65, خضد1 defa geçer. Toplam 66 (2*3*11) eder.

Ticarette yapılan zarar hasr etme anlamındadır. Burada dünyası yıkıldı deriz. Yani her şeyden ümidini kesmiş demektir. Oysa mümin daima ümit içinde olur. Şunu bilir ki ben hiçbir şey yapmıyorum, Allah yapıyor. Ben bir dişliyim. Ben onu yaparım. İncil’de İsa diyor ki; günün derdi güne yeter. Sen o günün problemini çözeceksin. Şeriatın emrettiğini yapmalısın. Kalan sana değil sahibine aittir.

Biz şimdi ne yapıyoruz? Yalova’da bir ortaklık işletmesini kuruyoruz. Şimdi elimizden geleni yapmalıyız. Yapamadım diye de sıkılmayacaksınız. Sadece elinizden geleni yapacaksınız. Hatta kolayınıza geleni yapacaksınız. Allah zorlamanızı da istemiyor. Musibete direnmede zorlanacaksınız.

وَالْآخِرَةَ

Va eLEAvPiRaTa (Va eLFAvGiLaTa)

“Ve ahireti de”

Burada ahireti zikrederek bu kimselerin inanmış kimseler olduğunu ifade etmektedir.

Ayetleri okuduğumuzda düşünerek okumalıyız. Harf üzerine işler yapmamalıyız. İşleri içtihatla, istihare ile yapacağız. Kur’an’ı bize uydurmayacağız.

Bugünkü İslam ve Hıristiyan âlemini tasvir eden bir ayet olmaktadır.

ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ

ÜAvLiKa HuVa eLPuSRAvNu (ÜAvLiKa HuVa eLFuGLAvNu)

“Bu hüsrandır”

Asıl çöküş, asıl bitiş bu ümit kesmedir. Beni ilgilendiren şimdiki sorunu çözmedir.

MSP Konya Senatörü Ahmet Remzi Hatip anlatıyor, “Mamak’ta Erbakan’la hapisteyiz. Haftada bir duruşmaya gidiyoruz. Erbakan hafta içinde ‘bu hafta çıkacağız’ diye bizi inandırır. Tabi çıkamayız. Yeniden eskisini unutur ve aynı heyecanla bizi çıkacağımıza inandırırdı ve bir gün çıktık.”

Çıkış hikâyesi de şöyle. Kenan Evren hâkimlere böyle yapın, şöyle yapın diyor ama hâkimler ne karar verirlerse ona uyuyor. Hâkim de Evren’in isteğine uymak üzere mahkûm etmeye niyetlidir. Hâkimin yaşlı bir annesi var. Sabahleyin oğluna diyor ki; oğlum onları mahkûm etmeyeceksin, yoksa analık hakkımı haram ederim. Hâkim annemi kırmayayım diye düşünüyor, bana ne yaparsa yapsın diyor ve beraat kararını veriyor. Böylece Millî Görüşçüler mahkûm olmadan çıkıyor. Oysa Türkeş grubu mahkûm oluyor.

الْمُبِينُ(11)

eLMüBIyNü (elMüFGiLü)

“Mübin”

Yani ispatlı hüsran budur deniyor.

Siz bu seminerleri okuyanlar, sizler hiç ümidinizi kesmeyin, Allah’ın dediği olacak. Kur’an düzeninin dünyaya hâkim olduğunu çoğunuz göreceksiniz. Dev adımlarla zafere doğru ilerliyoruz.

 

YORUM

Şeytana uyanları, umursamayıp inkâr etmeseler bile inanmayanları ve inandıkları halde tahrif ederek hareket edenleri anlattı. Bugünkü Müslümanların ve Hıristiyanların hastalıkları bunlardır.

Biz Kur’an seminerlerini takip edenlere de bunlardan bulaşmış olanlar vardır. Artık bu ayeti değerlendirerek ümitsizliğimizi sona erdirmeliyiz. Biz değil Allah galip getirecektir. Allah peygamberlere verdiği görevi bize verdi. Kur’an’ı bu şekilde değerlendirip anlayan başka herhangi bir cemaat yok. Bu bizi korkutuyor. Bu büyük inkılabı biz nasıl başaracağız ama biz başarmayacağız ki. Bizim bir çakıl taşımız mı var.

Bu seminerleri ben yazıyorum. Yayına hazırlayan arkadaşlar ve hepinizin katkısı ile bu seminerler ortaya çıkıyor. Siz okuyanlar da bizi güçlendiriyorsunuz. Allah sizden razı olsun.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve kimselerden Allah’a bozgunluk olarak kulluk eden vardır. Ona varlık ulaşırsa onunla dinginleşir.  Ona bir sınayış uğrarsa yüzüne kapanır. Burasını da orasını da yitirir. Açık yitiriş budur.”

 

Kur’an kelimeleri ile:  

“Ve nâstan harf üzerine Allah’a ibadet eden vardır. Ona hayr isabet ederse onunla itminan olur. Ona bir fitne isabet edecek olsa vechine inkılap eder. Dünya ve ahireti hasr/hüsran eder. Mübin hüsran budur.”

 

Va MiNa elNAvSi MaN YaGBuDu elLAvHa GaLAy XaRFin Fa EiN EaÖAvBaHUv PaYRun iOMaEanNa BiHİy Va EiN EaÖAvBaTHu FiTNaTün iNQaLaBa GaLAv VaCHiHIy PaSiRa elDuüNYAv Va eLEAPiRaTa ÜAvLiKa HuVa eLPuSRAvNu eLMüBIyNu

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ(11)

 

***

 

يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ

YaDGUv MiN DUvNı elLAvHı (YaFGaLu MiN FuGLi elLAvHi)

“Allah’ın dununda dua eder”

Buradaki اللَّهِile, âlemlerin rabbi olan Allah’tan başkasına dua eder demektedir. Bunlar Allah’a inanmış olan kimselerdir. O’na dua etmeleri gerekirken, bugünkü insanlık Sermaye’nin korkusundan tiril tiril titremektedir.

Sermaye “Olağanüstü hal ilan et” diyor, AK Parti kadrosu olağanüstü hal ilan ediyor. Dolar’la oynuyor. Faizden istimdat ediyor. Allah’tan korkup Allah’a sığınması gerekirken, Devlet Bahçeli’ye sığınıyor, o da başkanlık sistemini getiriyor.

Peki, durum nasıl, daha iyi mi?

Dolar 2 lira iken 6 liralara ulaştı. Enflasyon %12’lerde iken %36’lara ulaştı. Sistem zarar verdi demiyorum. Sistemin bir yararı olmadı. Sermaye artık bir yarar veya zarar vermez durumdadır. Dolar’ın 5 lira olması sistemden gelmiyor ama bir çare de bulunamadı.

Allah’a dua etmek demek ne demektir?  

‘Rabbim bana 1000 altın gönder’ diye dua etsem Allah gönderiyor mu? Hayır. Oysa Allah “Ben bana yapılan dualara isticabe ederim.” diyor. Öyleyse, ‘Rabbim, bana bunu ver’ demek dua değildir. Dua, bir şeyin sebebini işlemedir. Tarlaya buğdayı ekerseniz, Rabbim bana buğday ver diye dua etmiş olursunuz. Allah da diyor ki; ben bu tür duaları kabul ederim. Gerçek dua budur. Anne-babanın veya peygamberlerin başlattığı işleri tamamlarsanız dua etmiş olursunuz.

مَا لَا يَضُرُّهُ

MAv LAv YaWurRuHUv (MAv LAv YaFGuLuHUv)

“Ona zarar vermeyene”

مَنْdemiyor, مَا diyor.

Atatürk’ün heykeline dua edenler neye dua ediyorlar?

Ne zararı ne de yararı olan şeylere dua ediyorlar.

Kişiler İsa’ya tapmıyorlar, haça tapıyorlar. İnsanlık bugün hayali varlıklara koşmaktadır. Ankara’da, Demokrat Parti zamanında ilim heyeti toplantı yaptı, inkılapla ilgili bir konu görüşülüyordu. Resmen “İnkılap ilimden daha önemlidir.” dediler!

وَمَا لَا يَنْفَعُهُ

Va MAv LAv YaNFaGuHUv (Va MAv LAv YaFGuLuHUv)

“Ve ona nef’ etmeyene”

مَا tekrar edilmiştir. O halde zarar verdiğini sandıkları zarar vermediği halde onu yasaklamak ona ibadet etmektir, yararlı olmadığı halde onu emretmek de ona ibadettir.

Bugün birçok kanun vardır, kural vardır. Hepsi zararı olmadığı halde yasaklanmaktadır. Bugün birçok emir vardır, hiçbir yararı olmadığı halde emredilmektedir.  Bunlar Allah’tan başka gereksiz yapılan işlerdir. Yığınlarca emir, yığınlarca yasak.

Bir yararı ve zararı olmayanlar, Allah’ın dununda ibadet edilenlerdir.

ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ

ÜALiKa HuVa eLWaLAvLaLu (ÜAvLiKa HuVa eLFaGAvLa)

“Bu dalalettir”

Hiçbir zararı olmayan şeyi yasaklarsanız o zarar haline dönüşür.

Hiçbir yararı olmayanı emrederseniz o da zarara dönüşür.

ذَلِكَtekile işarettir, ذَلِكَzarar veya yarar değil de bunlara ibadet edene gitmektedir. Bunları emretme ve yasaklamaya gitmektedir. Bu, büyük dalalettir. Kanunlarımız böyle yasaklar ve emirlerle dolu bulunmaktadır.

İşte Kur’an buna dalalet demektedir.

Şaşkın dünya ve şaşkın Türkiye, yapılan gereksiz yasalarla uçuruma doğru yol almaktadır. Bunları ben mi söylüyorum? Kur’an söylüyor. Başka manası varsa söyleyin.

الْبَعِيدُ (12)

eLBaGIyDu (eLFaGIyLu)

“Baid”

بَعِيد‘uzak’, قَرِيب‘yakın’ anlamındadır. قِرَاب su matarasıdır. Devamlı yakında tutulduğu için قَرِيب yakın anlamını almıştır, بَعِيدde zıttı olarak uzak anlamına gelmiştir. بَعِدَ zaman içinde uzak olmak anlamındadır.

Bakıldığı zaman ufka yakın yere بَعِيد denir. Eğer bu yer dar bir vadide ise ona da عَمِيق denir. Sonra zaman içinde بَعْد zamanda uzak anlamında kullanılmaya başlanmış ve daha sonra “önce” kelimesinin karşıtı olarak bir mana kazanmıştır.

Kur’an’da بعد235, بعث 67, بعثر2 defa geçmektedir. Toplam 304 (24*19) eder.

ب geçidi, ع etkiyi, د duvarı ifade eder.

شِقَاقٍبَعِيدٍ - مَكَانٍبَعِيدٍ - ضَلَالًابَعِيدًا - أَمَدًابَعِيدًا olarak geçmektedir - mesafe manasında ve zaman anlamında zikredilmektedir. ضَلَالًابَعِيدًا, kayboluş, hidayetin çok uzaklarına düşmesi anlamında olup en çok bu şekilde kullanılmaktadır.

 

YORUM

Kur’an 1400 sene önce nazil oldu. O zamanki insanların çok az olan sorunlarını çözdü. Birçok ayet ise anlaşılmadı. Kur’an bunlar için مُتَشَابِهَات dedi, “Ancak rasihler anlarlar” diye beyan etti. Kur’an belki o zaman ancak yüzde 20 uygulanabildi. Kur’an ancak bugün uygulanma şartlarına kavuştu. Bizden öncekiler uygulanabilme ile ilgili olarak her şeyi hazırladılar. Şimdi bizim devletimiz eksik.

Kur’an’ı tüm yorumları ve ilimleri ile bize ulaştıranlara dua edeceğiz, onların yolundan gideceğiz. Bugün de bizler onlardan öğrendiklerimize kat çıkacağız. Kur’an’ı büyük çapta uygulama imkânı ancak şimdi ortaya çıkmıştır.

Bin sene önceki anlayışı şimdi yaşatmak isteyen Diyanet İşleri teşkilatının İslâm’da yeri yoktur. Onun yerine tekkeler ve medreseler vardır. Medreseler çağın sorunlarını çözen içtihat yapacaklar, tekkeler ise bu içtihatları halka anlatarak kabul ettirecekler. İslâm/Kur’an düzeninde tek medrese yoktur, tek tekke de yoktur. Bunları tekelleştirenler Osmanlılardır. Kendilerinin ve İslamiyet’in sonunu böyle getirdiler.

Siz bu seminerleri okuyup geçmeyeceksiniz. Önce size göre var olan yanlışları düzelteceksiniz, eksikliklerini tamamlayacaksınız, farklı görüşlerinizi de ortaya koyacaksınız ve Kur’an’ı yeniden anlayacaksınız. Sadece anlamakla kalırsanız görevinizi yapmamış olacaksınız; aynı zamanda imkânlar ölçüsünde uygulayacaksınız.

Mesela, 10.000 ortaklı Ar-Ge Ortaklığını sadece biz bir kooperatif olarak kurmuyoruz. Yüz kooperatif olarak sizler kuruyorsunuz. Hepinizin ayrı ve yeni yeni mezhebi olacak. Uygulamada yanlışlarınız çıkacak. Ancak bu yüz merkezin çalışması ile en doğrusu zamanla bulunacak.

Bize muhalefet eden kardeşlerimize ve özellikle Hayrettin Karaman ile Süleyman Ateş’e hitap ediyorum. Bizim kooperatifimiz hakkında görüşlerinizi açıkça söyleyeceksiniz ve destekleyeceksiniz ama kendiniz kendi usulünüze göre kurarak destekleyeceksiniz. Yükü sadece bize yüklemeyeceksiniz. Dünya çağımızın sorunlarını çözüme kavuşturmada sizin ağzınıza bakıyor. Bin sene önceki kitapları yayınlayanlar da hizmet ediyorlar ama onlara kimse önem vermiyor. Dünya Türkiye’ye bakıyor. Prof. Dr. Necmettin Erbakan bizi ve çalışmalarımızı “Adil Düzen” olarak dünyaya duyurdu. Biz şimdi konuşmalıyız, görüşerek konuşmalıyız. Katılım bankalarındaki günahlarınızdan dolayı tevbe etmelisiniz.

 

Öz Türkçe ile:

“Allah’ın dışında ne darlık veren ne de yararı olan nesneye yakarır. Bu derin şaşkınlıktır.”

 

Kur’an kelimeleri ile:  

“Allah’ın dûnunda kendisine ne zarar veren ne de nef’ eden nesneye ibadet eder. Bu, baid dalaldır.”

 

YaDGUv MiN DUvNı elLAvHı MAv LAv YaWurRuHUv Va MAv LAv YaNFaGuHUv ÜALiKa HuVa elWaLAvLaLu eLBaGIyDu

 

يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ(12)

 

***

 

يَدْعُو

YaDGu (YaFGaLu)

“Dua eder”

وَ harfi gelmeden “dua eder” demektedir. Birinci duanın bedeli olarak almamız gerekir. Bundan önceki ayette Allah’ın dununda dendiği halde, burada mutlak olarak söylemektedir; daha önceki ayette مَا ile getirdiği halde burada مَنْ ile gelmiştir. Bundan önceki ayette لَ’siz geldiği halde burada لَ ile (يَدْعُو لَمَنْ) gelmiştir. Bundan önceki ayette “zararı da yararı da olmadığı halde” diyor, burada “zararı yararından çok” diyor.

Bu durumda ikinci يَدْعُو’yu birincinin bedeli olarak görmek pek uygun düşmemektedir. Yukarıdaki dua kavlen duadır. Allah’ın dunundadır ama Allah yerine konmuştur. Topluluk değil âlemlerin rabbi olan Allah’ın dışında dua etmeyi irade etmektedir. Bu ise fiili duadır. Yani topluluğa hizmet ederken zararı yararından fazla olanı istemektir.

Burada kastedilenler insanlardır. Tanrılaştırılmış insanlardır. Onlarla ilişki kurmadır.

Biri sözle, diğeri ise fiilen duadır. Biri Tanrı’ya, diğeri insana duadır. Kemali infisal olduğu için وَ harfi getirilmemiştir. Yani tam farklılık vardır.

لَمَنْ ضَرُّهُ

La MaN WarRuHUv (La MaN FaGLuHUv)

“Zararı … olan kimse”

Zarar ve nef’ kelimesi Türkçede hasar kelimesi karşılığı getirilmektedir. Oysa zarar yalnız ticarette değil her bakımdan insana kötü etki eden olaydır. Kişilere de etki eder, topluluğa da. Sadece alana veya satana değil, genel olarak zarar olur.

Bir şeyin zarar olması genel düzen içinde düşünülmelidir. İki öğrenci ayrı odalarda çalışıyor ve ayda 40’ar lira elektrik parası ödüyor. Karar alıyorlar, bir gün birinin evinde, ikinci gün diğerinin evinde çalışıyorlar. Sonunda 20’şer lira ödüyorlar. 40 lira kar vardır. İşte nef budur. Bir işçi bir işverenin yanında çalışıyor 300 TL alıyor. İşveren ise işinde zarar ediyorsa burada nef’ yoktur. Ayette ضَرٌّلَهُ geçmiyor, ضَرُّهُ geçiyor. Genel olarak zararlı olana dua ediyorlar.

Bunlar kimlerdir? Sermaye’dir ve bürokratlardır.

Bugün dua edilenler kimlerdir? Patronlardır, bir de Sermaye’dir.

Başka kimlerdir? Bürokratlardır, siyasettir. İşte bunların yararı vardır.

Gerek bürokratlar gerekse Sermaye yararlı işler yapmaktadır ama zararları daha yakındır. أَقْرَبُkelimesi geçmektedir. Şimdi yorumlarken şöyle düşünmeliyiz. Acaba Kur’an’da ضَرّ kelimesini أَقْرَب ile kullandığı başka bir yer var mı? Ruhu’l-Kur’an’a bakalım. Evet, yok. Demek ki bu durum sadece burada söz konusudur.

10 liran vardır. Karnını doyurursan ilaç alamıyorsun, ilaç alırsan karnını doyuramıyorsun. Hangisini tercih edeceksin? Ekrabı seçeceksin. Şimdi açsan sonra hastalığı def söz konusu ise önce karnını doyuracaksın. Yok, şimdi karnın tok ama şimdi ilaç alırsan yarına ekmek paran yoksa o zaman ilacı tercih edeceksin. Burada bu kural ortaya çıkmaktadır.

أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ

EaQRaBu MiN NaFGıHIy (EaFGaLu MiN FaGLiHIy)

“Nef’inden ekrabdır”

Zarar yakın olduğu için onlardan uzak durmanız gerekir. Bugünkü sigorta sistemi onun için meşru değildir. Bugün karnını doyuramıyor, yakın menfaati elde edemiyor. Yaşlanınca aç kalmasın diye zorla sigorta yapıyoruz. Hâlbuki yaşlılık durumu ilerde, yoksulluk durumunu ise şimdi yaşamaktadır. Zarar ve menfaat düzenin temel ayıracıdır. Bir kural konduğu zaman çıkar paralelliği içinde konmalıdır. Birine zarar olacak bir hükmü içeriyorsa o batıl bir karardır.

Bir kayıktayız ve kayık batacak. İçimizden birini suya atarsak diğerleri kurtuluyorsa burada suya atılan zarara uğramamakta mıdır? Hayır, çünkü nasılsa o da ölecektir.

Kim atılacak?

Kura çekiyorlar. Bu yanlıştır. Hangisinin ölmesi topluluk için daha az zararlı ise onu tercih ederiz. Erkek kadına tercih edilir ve suya o atılır. Erkek çocuk doğuramayacağı için onun yararı daha azdır. Yaşlı gence tercih edilir çünkü genç ileride daha hizmet edecektir. İlmi derecesi az olan fazla olana tercih edilir.

لَبِئْسَ الْمَوْلَى

LaBiESa eLMaVLAv (La FiGLa eLFaGLAy)

“Bi’se mevla”

Cümle haldir,  مَنْضَرُّهُile başlayan cümlenin halidir.

وَلِيّ arka demektir. Türkçedeki “bel” kelimesi ile ilişkilidir. تَوَلَّى sırtını çevirmek, gerisin geriye dönmektir. تَوْلِيَة arka çıkmaktır.

ولي 233, وني 1 defa geçer.  Toplam 234 (2*32*13) eder.

و beraberliği, ل belirliliği, ي kolaylığı ifade eder.

مَوْلَى ismi mekândır. Rahat edilecek yer demektir. İnsan için komşu anlamındadır. Köle ile efendisi arasındaki durum mevla ile ifade edilmiştir. Bürokratla vatandaş birbirinin mevlasıdır. Veliden farkı, velayette bir merkezlik vardır, bir üstünlük vardır. Mevlada ise derece vardır ama mevla kelimesi ikisinin de müşterek adıdır. Köle de mevladır ama veli değildir. Tanrı edinmiyorlar aslında biri diğerine eşittir ama dolayısıyla satıcı ile alıcı birbirinin mevlasıdır ama kötü mevla zarar veren mevladır.

وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ ((13

Va La BiESa eLGaŞİyRi (Va La FiGLa eLFaGİyLi)

“Ve bi’se a’şir”

عَشَر ‘On’ demektir. Küçük kalabalıklara ‘aşiret’ (عَشِيرَة), büyük kalabalıklara ‘elf’ (أَلْف) denmiştir. Aşereye 10, elfe ise 1000 denmiştir.

Kur’an’da عشر  27, عصر5 defa geçer.  Toplam 32 (25) eder.

عَشِير kelimesi yalnız burada geçmektedir. Aşiret on aileye yakın en küçük topluluktur. عَشِيرَة müfrettir, عَشِير onun cem-i cinsdir. Aslında çoğuldur ama tekil ile zamirlenir. بَعِير deve sürüsüdür, بَعِيرَة bir devedir. قَوْم ve قَرْيَة  kelimeleri genel manada toplulukları ve beldeleri ifade eder. عَشِير ise geniş manada hem karyeleri hem beldeleri içerir.

Bugün çok kötü bir şekilde Sermaye ile Bürokratlar anlaşmış, insanlığı sömürmekte ve onlara zulmetmektedirler. Bunlar birbirinden farklıdır ama aynı grubu teşkil ederler.

 

YORUM

İşçilik döneminden ortaklık dönemine, ecirlikten teavüne geçildiği sıralarda mevcut durumu yani bugünkü durumu bize anlatmaktadır. Söylenenlerden bir tanesine “Hayır, bugün böyle değiliz.” diyebiliyor muyuz? Kanuni zamanında yaşasaydık bunları söyleyebilir miydik?

O halde bugün bize anlatıyor ve diyor ki; bu gerçekleri size haber verdiysem olanlar hakkında verdiğim haberler de doğrudur. İşçilik dönemi bitecek, ortaklık dönemi gelecek. Faiz bitecek, tedayün gelecek, teavün gelecek.

Tekrar izah edeyim. Türkçede tefaul babı yoktur. Bir işi bir topluluk yapıyor ve eğer birisinin yaptığı işi hepsi yapıyor kabul ediliyorsa o zaman tefaul babı geçerli olur (müşareket etkisi). Kur’an’da tedayün (تَدَايُن) borçlanmadır. Biz onu tekaruz (تَقَارُض) olarak adlandırıyoruz. Kur’an’da إِذَاتَدَايَنْتُمْ diyor (Bakara, 2/282), topluluğun alıp satması ne demektir? Eğer bir şeyi ben Ahmet’ten satın aldım ama bozuk çıktığında sadece Ahmet’e değil hepinize dönüp, bozuk malı iade edebiliyorsam o zaman bu, tedayün olur. Kur’an’da geçen tefaul kalıbındaki kelimelerle ortaklık düzenini kurabilirsiniz.

(Bu kelimeleri Tayibet Hanım burada yazabilir.)

 

Kelime

Anlamı

تَدَارُؤ

Birbirini suçlamak

تَبَايُع

Güvenceli alışveriş yapmak

تَحَاضُّ

Birbirini teşvik etmek

تَعَاوُن

Yardımlaşmak

تَمَارُو

Şüpheyle tartışmak

تَنَاجُو

Özel konulmak

تَنَاصُر

Yardımlaşmak (Savaş vb.)

تَدَايُن

Birbirine borçlanmak

تَرَاؤُو

Birbirini görmek

تَرَاضُو

Birbirinden razı olmak

تَسَاؤُل

Birbirinden istemek

تَشَابُه

Birbirine benzemek

تَظَاهُر

Birbirine arka çıkmak

تَعَارُف

Tanışmak

تَقَاسُم

Yeminleşmek

تَنَابُز

Atışmak

تَنَادُو

Çağrışmak

تَنَازُع

Çekişmek

تَوَاصُو

Birbirine vasiyet etmek

تَوَاعُد

Vaatleşmek

تَجَاوُز

Görmezden gelmek

تَحَاجُّ

Birbiriyle tartışmak

تَحَاكُم

Muhakeme olmaya çağırmak

تَخَافُت

Kısık sesle konuşmak

تَرَاجُع

Birbirine dönmek

تَغَامُز

Birbirine kaş göz etmek

تَلَاوُم

Birbirini kınamak

تَمَاسُّ

Birbirine dokunmak

تَنَاهُو

Birbirine yasaklamak

تَكَاثُر

Çoklukta yarışmak

تَفَاخُر

Övünmek

تَشَاوُر

Birbirine danışmak

تَفَاوُت

Uyumsuzluk

تَحَاوُر

Konuşmak

تَخَاصُم

Çekişmek

تَغَابُن

Birbirini aldatmak

 

(Sadece müşareket etkisi ile oluşan fiilleri aldım, TE)

Toprağa binlerce tohum düşer. Onların çoğu çürür, yarışı kazananlar bitki olurlar.

Bu dünya da böyledir. Yarışı kazananlar cennete, kaybedenler cehenneme gidecekler. Burada da son yarışı kazananlar kıyamete kadar varlıklarını devam ettirecekler, kaybedenler tarihin karanlık sahifelerinde kaybolup gidecekler, kazananlar ilahi kitapların ehli olacaklardır.

 

Öz Türkçe ile:

“Darlığı yararından yakın olan kimseye yakarır. Ne kötü bir yandaş ve ne kötü bir yoldaş.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Darrı nef’inden ekrab olan kimseye dua eder. Bi’se mevla ve Bi’se a’şir.”

 

YaDGuv LaMaN WarRuHUv EaQRaBu MiN NaFGıHIy LaBiESa eLmEVlAv Va La BiESa eLGaŞİyRi

يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ(13)

 

İstanbul; 16 Şubat 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
17.02.2019
07:28

 

 

1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1001

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1001. Hafta - 16 ŞUBAT 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1001. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASIANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Edibali’nin Osman Gazi’ye nasihati ve …

***

Edibali’nin Osman Gazi’ye vasiyeti ve …

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Suriye Devleti için “Geçiş Anayasası” önerisi - 1

Suriye Devleti için “Geçiş Anayasası” önerisi - 2

Kur’an ve ilim 1001. hafta çalışmasına ulaştık…

Tedavi Millî Görüş ve Adil Ekonomik Düzen’de

Tek çözüm Adil Düzen ve Ekonomik Düzen’dir

Selem Sözleşmeli Sistem ve Kooperatif Modeli…

Reşat Nuri EROL

 

***

 

HAC SÛRESİ - 3. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ (1) يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ (2) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ (3) كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ (4) يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (5) ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ (7) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ (8)

 

***

 

ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ (10) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13)

 

***

 

ثَانِيَ عِطْفِهِ

ÇAvNiYa GiOFiHIy (FAvGıLa FiGLiHIy)

“İ’tfinin sanisi”

Sure “Ey nâs” diye hitap etmiştir, tüm insanları muhatap almıştır.

Kur’an’dan önce her kavme ve devre ayrı ayrı peygamberler gönderilmiştir.

İnsanlığın tek millet olması için teknolojinin ve ilmin gelişmiş olması gerekir. Her ikisi de M.Ö 3000 yıllarında Mezopotamya’da Nuh Peygamber ile başlamış ve MS 600 yıllarında Kur’an’ın inmesiyle ilmin ve teknolojinin zirveye çıkmasını sağlayan usul geliştirilmiştir. Fıkıh usulü ile müsbet düşünmeyi öğrenen insanlar bugün üçüncü binyılın başında Kur’an’ı uygulayacak seviyeye ulaştılar.

Bu sure, nebilerden sonra tüm nâsa hitap eden peygambersiz oluşacak yeni uygarlığa hitap etmektedir. “Ey nâs” diye başlamış ve “Rabbinizden ittika edin” denmiştir. Sonra nâsın iki grup olduğunu, bunlardan birinin şeytana tabi olan nâs olduğunu bildirmiştir.

Bizim bir yorumlama metodumuz vardır. اللَّه kelimesi izhar edilirse, bir durumda âlemlerin rabbini, diğer durumda ise onun yeryüzündeki halifesi olan topluluğu ifade eder. Allah’a ilimsiz olarak ibadet edenlerin biri topluluğa, diğeri âlemlerin rabbine itaat edenlerdir. Metinde kırmızı ile gösterdiğim âlemlerin rabbi ve siyah bıraktığım ise onun halifesi olan topluluğu ifade eder. Şeytana uyanlar var. Bir de âlemlerin rabbi olan Allah’tan başkasına ibadet edenler var. Bundan önceki ayette anlatılanlar bunlardır. Yani kişileri tanrı yapanlardır. Allah’a değil de insanlara tapanlardır.

Bunların bu hususta bir bilgileri yoktur. Diktatörlerin, kutbu’l-aktab olanların Allah’a şerik olduğuna dair bir bilgileri yoktur. Onlara yol gösteren elçiler de yok, açık kitaplar da yok.

Bugünkü insanlık tam bu durumdadır. Müsbet ilimde en büyük seviyeye ulaştıkları halde, ilmin bütün kesinliği ile ortaya koyduğu Tanrı’nın varlığını inkâr ediyorlar. Kendi sömürülerine ilim adamlarını karıştırmamak için toplum mühendisliği diye istihza ediyorlar.

Evet, müçtehit demek toplum mühendisi demektir. Siz toplum mühendisi olmaya çalışıyorsunuz. Yasalar yapıyorlar ama uygulamıyorlar. Yasaları halkı ezmek için araç olarak kullanıyorlar. Türkiye’de 4 milyon yabancı yasa dışı yaşıyor. AK Parti yasa değiştireceğine kaçak işçilere yaşama izni veriyor. Laikliğe aykırı odak maddesi hala yürürlükte, o da başkanlık sistemi ile uğraşıyor.

Uyguladıkları kuralları yok. KDV yazılı ama kimse ödemiyor. Kimse gerçek beyanname vermiyor. Bunlar dinsiz yani Kur’an’sız kimseler değiller, beş vakit namaz kılan ve Kur’an ehli olduklarını söyleyenlerdir. Allah yerine kişilere tapanlardır.

Bu yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada böyledir. Her yerde, yazılanlar başka yapılanlar başkadır. Kimse Allah’ı inkâr etmiyor ama kimse Allah’a ibadet de etmiyor.

Bu girişten sonra bu ayeti açıklayan ayeti yorumlamaya geçebiliriz.

...




Son Eklenen Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 2744 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2077 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2046 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 1639 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 1892 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 1924 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 1698 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 1540 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 1614 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 1936 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 1888 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1530 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 1843 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 1668 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 1828 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 1799 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 1701 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 1920 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 1860 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2122 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 1939 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 2501 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2124 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2295 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2201 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2366 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 2466 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 2412 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 2596 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 4506 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 2789 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 2450 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 2979 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 2902 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 2603 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3146 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3096 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3387 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 3781 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 2470 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 2520 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3206 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3090 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2253 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2413 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3225 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6056 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 4554 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3480 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00