Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012
9320 Okunma, 7 Yorum

Devlet ve İktidar

 

Kur’an ın bir “devlet düzeni” ortaya koymadığını, “Prensipler Düzeni” ortaya koyduğunu, bu prensiplere uyan devletlerin Kur’an i olduğunu söylemiştik. Elbette bir devletin oluşması topluluğun ihtiyaçlarının giderilmesi manasına gelmez. Devletin işlerliğinin de olması gerekir. Devletin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlayacak bir yetki mekanizması da aramak gerekir.

 

Devlet veya “Dulet” Kur’an da iki ayette geçmektedir. (6 yerde daha atıf vardır ama iki ayet bizim çin önemlidir)

Mâ efâ allâhu alâ resûlihî min ehlil kurâ fe lillâhi ve lir resûli ve lizîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli key lâ yekûne dûleten beynel agniyâi minkum… (Haşr 7)

 

İn yemseskum karhun fe kad messel kavme karhun misluh, ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynen nâs…. (Al-i İmran 140)

 

Devlet veya Dulet genel olarak “değişmek, bir durumdan başka bir duruma dönmek, dolaşmak, nöbetleşe birbiri ardınca gelmek” anlamlarına gelir. Kelimenin aslı “devl” kökü Al-i İmran 140 ayetinde kullanılmaktadır: “..insanlar arasında dönderir dururuz…”  Haşr 7’de ise “….sizden zengin olanlar arasında dolaşan bir ‘devlet-dûle’  olmasın.” Denmektedir.

 

Kısaca, devlet yapısının “saltanat” olmadığını, bunun bir güç manasına geldiğini ve belli bir zümrenin veya kişilerin elindeki bir servet olmadığını anlıyoruz. Ancak bu ifadeler Düzenin yapısını anlamaya yetmez. Bunun için yönetim şeklinin (iktidar) nasıl olması gerektiğini veya hangi yöntemlere göre olması gerektiğini de bulmamız gerekiyor. Çünkü Allah insanları yeryüzünde başıboş bırakmamış, onlara elçiler göndererek dünya hayatlarını nasıl yaşayacaklarını bildirmiş, uymaları gereken kuralları ve hukuku da onlara haber vermiştir.

 

“Resulullah, Medine’ye hicret ettikten sonra Islâmí yönetimin genel esaslarını bizzat kendisi uygulayarak göstermiştir. O, vahiy doğrultusunda insanların davalarına bakıyor, suçları önlemek için tedbir alıyor, gerekirse suçluların cezalarını veriyor, saldırgan düşmana karşı ordu çıkarıp savaşıyor, kimileriyle barış imzalıyor, çeşitli ülke yöneticilerine elçi gönderiyor, onlardan gelen elçileri kabul ediyordu. Allah’ın hükümlerini yerli yerinde uyguluyor, ticaret emniyetini sağlıyor ve gerekirse denetliyor, insanların eğitimleri için kurumlar tesis ediyor, emirler veriyor, diplomatik ilişkiler kuruyordu.” (Alıntı)

 

Şüphesiz bütün bunlar bugün ‘devlet’ denilen örgütün yaptıklarının benzeri idi ve o günün şartlarına uygundu. Ancak eksikti. Çünkü o günün şartlarına göre kurumlar gereksizdi ve zaten yoktu. Ancak Kur’an bu uygulamaların çok daha ötesinde bilgiler vermektedir. Yusuf kıssası bunun için önemli bir örnektir:

 

Ve kâlel meliku’tûnî bih, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn, inne rabbî bi keydihinne alîm (Yusuf 50)

 

Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsih, kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sû’, kâletimre’etul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn (Yusuf 51)

 

Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn (Yusuf 52)

 

Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm (Yusuf 53)

 

Ve kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emîn (yusuf 54)

 

Kâlec’alnî alâ hazâinil ard, innî hafîzun alîm (Yusuf 55)

 

Ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ard, yetebevveu minhâ haysu yeşâ’, nusîbu bi rahmetinâ men neşâu ve lâ nudîu ecrel muhsinîn (Yusuf 56)

 

Ayetlerde geçen “Melik” in durumunu burada tartışmak (konu itibariyle) gereksizdir. Burada sadece, ortaya çıkan “biçim”i anlamaya çalışmak daha doğru olacaktır. Bu çerçevede “Melik” ifadesi sistemi dolayısıyla toplumu temsil eder. Buna göre "topluluk adına yetkiyi verendir" manasında kullanılmış olduğunu düşünüyoruz. Yani "prensipler"dir. (Veya seçmeye yetkili olan kişi veya kurum, anayas da olabilir.) Çünkü , Anayasa Kitabın getirmiş olduğu prensiplerden oluşur. Bu Prensiplere göre de devlet organizasyonu ortaya çıkar. Böylece Anayasa canlanmış, yetenek kazanmış olur. Bu aynı zamanda topluluğun "düzen" yeteneğidir.

 

Ayetlerin detaylarına baktığımız zaman bazı özellikler de karşımıza çıkmaktadır. “Başkan” veya “iktidarın teslim edileceği kişi”nin niteliklerine dair de ipuçları vermektedir. Buna göre başkan  “ileri görüşlü, Adil ve işinin ehli” olmalıdır.

 

Yine ayetlerin detayından anlaşıldığına göre “Devlet” ile “İktidar” aynı şey değildir. Melik Yusuf’a bir makam önermiştir, bu makam ülkenin hazinelerini ve yönetimini elinde bulunduran bir makamdır. Yani iktidar önerilmiştir. Öneren kimdir? “Melik” önermiştir. (Ayetteki “melik” kelimesini iki türlü anlamak mümkün: birincisi hükümdar manasında anlamak mümkün, ikincisi ise devlet organizasyonu olarak anlamak mümkün. Biz burada prensilpelrden oluşan “devlet organizasyonu” olarak anlıyoruz. Neticede topluluğun kendisidir.) Yani iktidarı topluluk önermiştir ve seçmiştir.

 

İşleyiş ile ilgili de bazı bilgiler verilmektedir, Başkan seçildikten sonra müdahale yoktur. Çünkü ayetlere dikkat edildiğinde, Yusuf yönetime geldikten sonra Melik ifadesi artık kullanılmaz. Böylece başkan, İktidar “egemenliği”ni yetkisi çerçevesinde kullanır. (Yusuf 56) Yönetime hakimdir (Yusuf 100) Dikkatle incelendiğinde, Yusuf yönetie gelmiş olmasına rağmen, yani yetki sahibi olmasına rağmen eylemlerinden dolayı sorumlu olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Yürütmenin iyi bir planlamaya dayandığı (bolluk dönemlerinde kıtlık için birikim yapıldığı), Kaynakların israf edilmeden yerli yerinde kullanıldığı ve insanlar arasında herhangi bir ayırım gözetmeksizin eşit muamele edildiği de anlaşılmaktadır.  

 

Basitçe, modern anlamda “iktidar” denilen “yürütme” erkinin hemen hemen tüm özellikleri ayetlerde ortaya konulmuştur. Toplumsal yönetimin merkezi gücünün muhatap alındığı (bu federatif sistem olarak da algılanabilir, yani yerel merkeziyetçilik olarak da görülebilir ki bize göre böyle görmek daha doğrudur) ve bu güce dayanarak ülkenin refahının esas olduğu da anlaşılabilmektedir.

 

Yusuf kıssasından “yürütme” mekanizmasının oluşturulmasına ilişkin süreç ile ilgili olarak da ipuçlarına ulaşabiliyoruz. Yani iktidarın “demokratik” yöntemlerle el değiştirmesi gerektiği, seçimle işbaşına gelen yöneticinin ve yönetimin şeklini de anlamamız mümkün olmaktadır.

 

Ayetlerde geçen “melik” ifadesi bize göre “topluluk”tur. (Devlet çatısı altındaki topluluk, prensipler) Çünkü halkın temsilcisi sıfatıyla yasal yetkiyi devredecek olan odur. (Anayasallık) Yusuf aday gösterilmiş ve seçilmiştir çünkü “iktidar için gerekli vasıflara” sahiptir. (hakkındaki iddialardan aklanmış ve herkes emin olmuştur) Kısaca Yusuf, yasal yollarla iktidara gelmiştir. (Yine ayetlerden halkın onun yönetiminden memnun olduğunu da anlıyoruz)

 

Buradan şu sonuca varabiliriz: Devlet ve İktidar aynı şey değildir. Yani Devlet prensipler ve kurumlardan oluşur, İktidar bu prensipler çerçevesinde yetkiyi kullanır ve kurumları yönetir. Yusuf kıssasında önemli bir nokta daha vardır. İktidar’a gelmeden önce “melik”ten söz edilir. Ancak Yusuf’un iktidar olmasından sonra “Melik” ifadesi artık kullanılmaz. Yani yusuf “başkan” olmuştur.

 

Halife kavramı, “yerine geçme, yetkiyi kullanma” manasına gelmektedir. Yani “vekil” dir. Topluluğu temsil eder. Bu çerçevede Halife kavramı “başkan”ı tarif eder. Buna göre Başkan “Vekil”dir. Topluluk adına kararlar alıp uygulayacak ve hizmet/çözüm üretecektir. Bunun yöntemleri de yine Kur’an da anlatılmaktadır.   

 

Biat sıradan bir oy vermek değil, bir yöneticiye, o yönetici kurallara uyduğu müddetçe bir bağlılık ve itaat sözüdür. (Şekli önemli değildir) Bu söz içerisinde “itaat,  birey olarak kamu alanındaki görevleri yerine getirme,  yöneticiye iyi işlerde yardımcı olma, hem de kendilerine yönetim emaneti verilenleri denetleme görevi  ve anlayışı” da içermektedir. Ancak bu anlayış, tek tek bireylerin denetimi şeklinde algılanmamalıdır. Çünkü yine Kur’an Denetim yetkisinin de topluluk adına “Meclis”te olduğunu açıklar. Meclis (Şura) devletin en belirgin özelliğidir. Bu yönetimde söz hakkı ne bir kişinin, ne bir sınıfın, ne çoğunluğun, ne de her sözü kanun olan diktatörlerindir. Bu manada Meclis (Şura) Bütün işlerde yöneticilerin yetkili kimselere , hatta gerekirse halka danışmasıdır. (Daha önce meclis’in yapısı hakkında bilgi vermiştik, orada meclisin toplumun her kesimini en geniş şekliyle temsil ettiği, bununla yetinmeyip her sosyal gurubun veya orgütün veya organizasyonun mekanizmada var olduğu anlaşılabilir) Hakka ve halkın yararına en uygun kararların alınma çabasıdır. Bu manada Meclis (şura) sadece başkanın bir danışma organı değildir. Meclis (Şura) aynı zamanda halkı da temsil eden karar organıdır.

 

Nisa 59 ve 60. Ayetlerde kime nasıl itaat edileceği, hangi şartlarda itaat edileceği ve neyin reddedileceği açıkça anlatılmaktadır. Buna göre, “adil” oldukları sürece devletin mekanizmaları içerisinde topluluğun problemlerinin çözüleceği ve bu mekanizmaların işleyişine itaatin gerekliliği açıkça anlaşılmaktadır. Ancak itaat emredilirken ifade edilen kavramlardan  anlaşılmaktadır ki, kastedilen itaat “başkan”a kayıtsız şartsız bir itaat olmayıp, devletin mekanizmaları içerisinde bir işleyiş olduğudur. Buradan kurumsallığın olması gerektiğini de anlayabiliyoruz.

 

Öte yandan Resulullah’a yönelik olarak “hakem” ve “hüküm” ifadelerini içeren ayetler sebebiyle, bu yetkiyi doğrudan “başkan”ın kullanacağı düşünülmektedir. Oysa Bakara 213. Ayette iki ayrı şeyden bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi “peygamberlerin müjdeleyici” olduğu, ikincisi ise, “insanlar arasında hüküm verebilmek için kitap” getirdiği. Yani hukuku getirdiği.    

 

Kur’an’ın “Adalet” kavramını kurumsallaştırdığını daha önce anlatmıştık. Dolayısıyla bir “Yargı” mekanizmasının varlığı kaçınılmazdır.   Hadid 25’te önemli bir ifade vardır “…insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye…” Benzer ifade Nisa 135’te de vardır “Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun…” Buna göre adaleti ayakta tutacak olanlar insanlardır. Yani topluluktur. Başkan değildir. O da, herkes gibi adaletin ayakta kalabilmesi için çalışan biri olmalıdır. Yetkilerini de bu yönde kullanmak zorundadır.

 

Bütün bunlara rağmen Peygambere atfen “aralarında adaletle hükmet” ifadelerini nasıl anlayacağız? Aslında bu çok zor değildir. İktidar veya iktidarı elinde bulunduranlar “Adil” olmak zorundadırlar. Kurallar herkes için eşit olarak uygulanmalıdır. Bunu yapacak olan iktidardır. Ancak bu bir “Yargılama” anlamına gelmez. Bu sadece “eşitlik” anlamındadır. Yani herkes için eşit muamele öngörülmektedir. (Yusuf kıssası bu konuyu da açıklamaktadır) Bu manada başkan bir uygulayıcı olarak hakemdir. Bu yargılama manasına asla gelmez. (Tahkim anlamında da hakem olarak algılanabilir)

 

Nur 62. Ayette “onlara istediğin gibi izin ver” ifadesi kullanılırken bu aynı zamanda şarta da bağlanıyor. Burada “bazı işleri için” ifadesini dikkate almadan, yetkinin kullanılış şeklini tanımlamak mümkün olmaz. Topluluğu oluşturanların birlikte hareket etmeleri gerektiği, ancak topluluk içerisinde farklılıkların da olacağı ifade edilmektedir. Kişilerin topluluk dışına çıkarılması gibi bir anlam çıkarmak mümkün değildir. Tam aksine birlikte yaşamanın koşulları/doğası gereği hoşgörü gerektiği anlaşılmaktadır.

 

Biat kavramını da bu çerçevede değerlendirmek gerektiği kanaatindeyiz. Fetih 10’da “Sana biat edenler Alla’a biat etmiştir” ifadesi bu manada önemlidir. İnsan Allah’a nasıl biat eder? Vatandaşlık ilkesi ile bir sözleşme ortaya konulur. Bu toplulukla yapılan bir anlaşmadır aynı zamanda. Hukukun üstünlüğünü benimsemek ve barış içinde bir arada yaşama ahdini ortaya koyar. Başkan ile yapılan sözleşme ise, yetkinin kullanılmasına ilişkin sözleşmedir. Başkan’ın sözleşmeyi tek taraflı olarak bozması demek, istifa etmesi anlamına gelir. Yoksa kendisine yetkiyi verenler aleyhine sözleşmeyi nasıl bozabilir?

 

Halifelik, amme velayetidir. Düzeni yürütme ve dünya işlerini düzenleme makamıdır. Nur 55’e göre önemli olan bu makamın gereklerinin yerine getirilmesidir. Buna göre Allah’ın koyduğu kuralları ölçü kabul etmek, prensiplerine göre hareket etmek demektir. En’am 165, bu temsilin insanlar tarafından akid ile kendisine tevdi edildiği açıklanmaktadır. Buna göre halifelik eşitlik ve adalet ölçüleri içerisinde yerine getirilmelidir.

 

Seçimle işbaşına gelen yöneticilerin uygulamaları beğenilsin veya beğenilmesin itaat kaçınılmazdır. Bu manada yönetimde bulunanların uygulamaları sebebiyle halkın bir kınsmının memnuniyetsizliği bahane edilemez. Enfal 46. Ayet bu konuyu açılamaktadır. İhtilafa düşmemek gerektiği, çekişmenin olamayacağı sabretmek gerektiği anlatılmaktadır. Bu aynı zamanda beyatın getirdiği bir sorumluluktur. Ancak halkın tercihlerini değil “şeraiti” üstün görenlere göre başkana mutlak hakimiyet yetkisi vermek, diktatörlüğünü kabul etmektir. Bu saltanattan başka bir şey değildir. Lafza da uygun değildir.

 

Netice itibariyle başkanın yetkileri sonsuz değil sınırlıdır. İktidar yani yürütmenin gereklerini yasalar çerçevesinde yerine getirmekle yükümlüdür. Bu manada hizmetleri nasıl yerine getireceği kendi tercihidir ancak bu da yine yasalar çerçevesindedir. Başkan bir diktatör değil yürütme memurudur. Seçimle işbaşına gelir. Seçim sonrasında uygulamaları beğenilsin veya beğenilmesin itaat gerekir. Başkanlığın ömür boyu olması düşünülemez. Lafza da uygun değildir. Akabe biatlarını unutamamak gerekir, Resulullah üç kez yeniden başkan seçilmiştir. Bize göre de maksimum sınır budur.

 

(Konu ile ilgili olarak Kur’an daki diğer örnekler de incelenebilir)

 

Vesselam.

 


YorumcuYorum
hakansarilar
05.04.2012
00:09

Bu konuda sizin gibi düşünüyorum. Başkan seçimle gelir. Ehl-i sünnet de başından beri bunu savundu. Şia soya dayandırırken, mütegallibe güce dayandırıyordu. Zaten çoğulculukla çoğunlukçuluk arasındaki fark başkanın seçilmesinden daha çok farklı olana topluluk içinde yaşama hakkı verip vermemekle ilgilidir. İkisinde de yürütme seçimle gelirken, çoğulculukta yürütmenin sınırları daha sert belirlenir. Çoğunlukçuluk zaman içerisinde yürütmeye yasama ve yargıyı da kontrol etme fırsatı veriyor ve azınlığın hakları giderek yok oluyor.

hakansarilar
05.04.2012
00:09

Bu konuda sizin gibi düşünüyorum. Başkan seçimle gelir. Ehl-i sünnet de başından beri bunu savundu. Şia soya dayandırırken, mütegallibe güce dayandırıyordu. Zaten çoğulculukla çoğunlukçuluk arasındaki fark başkanın seçilmesinden daha çok farklı olana topluluk içinde yaşama hakkı verip vermemekle ilgilidir. İkisinde de yürütme seçimle gelirken, çoğulculukta yürütmenin sınırları daha sert belirlenir. Çoğunlukçuluk zaman içerisinde yürütmeye yasama ve yargıyı da kontrol etme fırsatı veriyor ve azınlığın hakları giderek yok oluyor.

Sam Adian
05.04.2012
17:36

“iman” kavraından ne anlaşıdığı önemlidir ancak sonuç itibariyle Kur’an ın prensipleri ortaya koyması şeklinde anlaşılması doğrudur. Burda bir sıkıntı yok. Bu prensipler ile kendi topluluğumuzu oluştururuz. Daha sonra bu prensiplere göre diğer topluluklar ile uzlaşılar yolu ile sözleşmeler oluştururuz. Bu ifadeden de ne anlaşıldığı önemlidir. Eğer “komünal” bir yapı ise, bizim kastımız bu değildir. Eğer homojen bir yapı ise bu bizim kastımızdır. Çünkü: Maide 43, 47 ve 48, Al-i İmran 64, ve Bakara 62. Ayetlere göre, toplulukların bir arada yaşamaları esas alınmaktadır. (Başka ayetler de vardır). Topluluklara veya inançlara müdahale edilmeden bir arada yaşama esas alınmıştır. Bunu ayrı eyaletlerde farklı sistemler şeklinde anlıyor olabilirsiniz. Biz böyle anlamıyoruz. Bize göre bu rasyonel değildir. Devlet bir organizasyondur. Anayasa ile kurumları belirlenmiş olan bir organizasyondur. Herkesi kapsayan bir çatı örgütüdür. Kurumlar ve kuralar bu çerçevededir. Devletin başı yürütenin başıdır. Bize göre Devletin kendisi tek başına bir kurum değildir. Dolayısıyla ayrıca devletin bir başkanının olması da düşünülemez. Yusuf sureside bazı önemli ayrıtılar bulunmaktadır. Bize göre atanmış değildir, aday gösterilmiştir ve niteliklerinden ötürü seçilmiştir. Ayetlerdeki ifadeler dikkate incelenmelidir. Elbette tek başına bu kıssa ile sonuca ulaşmıyoruz, Kur’an ın diğer ayetlerini de bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Yusuf kıssası sadece bir örnektir ve sistemin bir kısmını tarif eder. Yazılarımızda konunun bağlantıları detayları ile verilişti. Ancak, bir noktaya açıklık getirmenin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Biz Kur’an ı anlarken ve oradan prensipleri istidlal ederken, Kapitalistlerin ve sosyalistlerin yaptığı gibi, belli bir “siyasal amaç” sebebiyle yapmıyoruz. Biz bunları ifade ederken, sadece Kur’an ın öngördüğü şekil olarak ifade ediyoruz, böyle anlaşılması çok daha sağlıklı olacaktır. Kur’an ın hiçbir siyasi hedefi yoktur. “Devlet başkanı” “yürütmenin başı” kavramları çok yerinde ifadeler değidir. Ne kur’an da ne de uygulamalarda böyle bir ikilik göremiyoruz. Devlet prensipler bütünüdür. Devleti canlandıran şey ise iktidardır. Dolayısıyla bir tane başkan vardır. İktidarı olmayan bir devlet veya devleti olmayan bir iktidar olmaz. sadece yürütme değil tüm kurumların başı olarak hakimdir. Bu yaklaşıa katılmıyoruz. Bu mutlak hakimiyet anlamına gelir. Kur’an da böyle bir hakimiyet tanımı yoktur. Başkan görev alanında kurallara göre işlerin yürütülmesini sağlar. Yapacağı şey budur. Ve yaptıklarından da sorumludur. Sınırlı yetkisi vardır. düzeni koruyarak bunu gerçekleştirir. Başkasını sömürterek değil Başkana “Mutlak Hakimiyet” yetkisi verdiğiniz zaman bu veya benzer bir sonuç kaçınılmazdır. Uygulamayı Kur’an ın öngördüğü prensiplerin içine çekmek gerekir. Aksi halde dilediği gibi hareket edebilir. Hiçbir engel yoktur. “Egemenlik” kavramını yöneticilerin eline terk etmek zordur. Bu sistemin egemenliğidir, yani toplumun egemenliğidir. Başkanın veya iktidarın egemenliği olarak algılanamaz. Kavramların kullanılış şekli benim anladığım bir tarz değil. Bu yüzden şekli olarak yorum yapmak mümkün değil. Ancak “Biat” modern manada “Seçim”den başka bir şey değildir. İnsanlar seçerken biat etmiş olurlar, yetkiyi devretmiş olurlar. Bu bireylerin tek tek seçilene biat etmesi şeklinde olması gerekmiyor. Denetim yeri dini şuralardır. Meclis şuralardan müteşekkildir. Dini Şuralar’dan kasıt “Düzene ait kurumlar” mıdır? Bilemiyorum. Ancak Kur’an ın önerdiği şey bir tane şura olduğudur o da meclistir. Eğer kurumlar ise, kendisini oluşturan şeyi nasıl denetleyebilir? Bu durum “Din’in kurumsal olarak devletin içinde yer alması” anlayışında da vardır. Yani, Sizin bir otomobiliniz vardır, siz onu kullanır dilediğiniz gibi müdahale edersiniz. Ama bir otomobilin size müdahale etmesi düşünülemez. Zaten mümkün de değildir. Din de böyledir. İlahi prensiplere dayanarak oluşturulmuş bir sistem içerisinde bu prensipleri yönetmeye kalkmanın imkanı yoktur. Prensipleri biz koymadık ki sistemin içinde kurumsallaştırabilelim. Sistem yani düzen otomobildir. Ona müdahale eden şey de prensiplerdir. Düzenin prensiplere müdahale etmesi düşünülemez. İtaatin şartları da Kur’an da belirtilmiştir. İsyan yoktur, ancak kurallar çerçevesinde yapılabilecekler vardır. hakimlik sistemi batıldır. Başkanlar en üst hakemlerdir. Bu ifadenin dayanağı yoktur. Kur’an da onlarca ayet bunun aksini söylemektedir. Buna rağmen Batıldır demek doğrusu yadırganacak bir durumdur. (Bizi anladığımız YARGI dır) Biat vatandaşlık yolu ile değildir. herkes vatandaş olabilir ama biat edenler siyasi vazifeler yüklenirler, herkes bunu yüklenmek istemez. Bakış açısı, Siz sistemi “seçim” esasıyla algılamazsanız doğal olarak vatandaşlık hakkının biat üzerinde etkisi olmayacağını söyleyebilirsiniz. Çünkü zaten seçme hakkı yoktur. Ancak Bu konuda da Ayetleri incelemek gerekir. (Bkz. Ali-i İran 159, Şura 38, Hucirat 10/13 ve diğer ayetler), Şartlarını taşıyan birinin layık olduğu halde, halkında teveccühü olduğu müddetçe bu görevinden kanunla men edilmesi şirktir. Bu ifade de son derece yanlıştır. Kur’an neyin şirk olduğunu açıkça belirler. Hiç kimse herhangi bir sebeple kur’an ın ortaya koymadığı bir çerçevede kavramları kullanamaz. Kaldı ki, seçimle işbaşına gelmeyen, mutlak hakimiyet sahibi bir başkana tevccüh olup olmadığının tespit edilebilmesi de imkansızdır. Sınırlamalar yasalarla belirlenir. Kur’an da “Ömür boyu” başkanlık olmadığı gibi, “belli bir süre için başkanlık” da yoktur. Biz bunu sistemden istidlal eder ve rasyonel olanı yaparız. Resulullah üç kez seçilmiştir. Demek ki maksimum sınır budur. Elbette bize göre. Ama sınırsız yetki ve hakimiyet söz konusu değildir. Saltanat veya krallık yoktur.

Vesselam

Sam Adian
05.04.2012
17:54

Kavramlar hakkında

Ekseriyet : Büyük kısım, bir topluluğun yarısından fazlası Çoğulculuk : Çeşitli eğilimlerin, düşüncelerin, yönetimde etkisini kabul eden siyasi yöntem, plüralizm. Çoğulculuk / Pluralizm : Pluralizme göre toplum her biri kendi arasında birlik oluşturmuş değişik gruplardan oluşmaktadır. Toplumun gidişatını belirleyen asıl unsur gruplar arası rekabettir. Buna göre toplumu yöneten ve yönetilen diye ikiye ayıran elitistlerden ayrılırlar.

Çoğunluğun mutlak hakimiyetini reddeden, azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarının kabul edilmesi gerektiğini ve azınlıkların da bir gün çoğunluk hakkının verilmesini öngören bir yöntemdir.

Çoğunlukçuluk : Çoğunluğun kararlarının uygulandığı ve bu kararların mutlak olduğu bir yöntemdir. Çoğunluğun aldığı kararlar sınırsız ve mutlaktır.

Buna göre “Devlet halkın çoğunluğunun iradesine göre yönetilmelidir” ve “çoğunluğun kararı her şeyin üstündedir”. Bu anlayışa göre çoğunluğun yönetme hakkı mutlaktır, bu hak düşüncelerle sınırlandırılmamalıdır. Çoğunlukçu anlayış, çoğunluğun kararınısınırlandırıcı etkiye sahip azınlık hakları, kuvvetler ayrılığı, çift meclis sistemi, kanunların yargısal denetimi, gibi kavram ve kurumlarla sınırlandırılmamalıdır.

xxxxx

Aslında Kur’an bu kavramların hiç birine uygun bir sistem önermez. Kur’an hem ferdiyetçi, he de toplumcu bir sistem getirmektedir. Buna göre, her birey, ister seçilerek veya isterse sosyal varlık olarak karar mekanizmaları içinde her zaman yer alabilir. Bunun mekanizmaları da yine Kur’an da vardır. Çünkü Kur’an a göre ne azınlıklar azınlıktır, ne de çoğunluklar çoğunluktur. Hepsi eşittir. Hepsi insandır. Kur’an tam manasıyla toplumun her kesiminin büyük bir katılımını öngörür ve şartarı buna göre oluşturur. Teveccüh yoktur, ezilmişlik de yoktur.

Belki, "seçime dayalı, sosyal katılımcı karar mekanizmaları olan bir sistemdir" şeklinde tarif etmek mümkün olabilir. Çünkü öngörülen sistem hiç imseyi dışarda bırakmaz.

Sam Adian
05.04.2012
22:49

“Onların meclislerinde (şuralarında) istişare vardır demiyor”

Arılar bal yaparlar, uçuş mesafesinde çiçeklerden iğneleri ile topladıkları özleri (sıvılar) işleyip bal haline getirirler. Bunun adına şvr denir. Yani şura budur.

Emruhum şura beynehum diyor, yani çevrim için karar mekanizması vardır. Yani güncel meselelerin çözümü, ihtiyaçların belirlenip çözümlerinin üretilmesi mekanizmasıdır. Başkanın danışmanı değil.

İki kelime Kist : Adaleti, Hakem : Uzlaşıyı temsil eder. Elbette bilenler için.

Saygılar

Hüseyin Kayahan
06.04.2012
09:34

Cengiz bey, dün dr. Lütfi işletme kristali olan yazıyı yüklemiş. "karagülle'ye muhalefet nasıl olmalı?" adlı makalede. Bakarsanız sevinirim. selamlar.

H.Kayahan

Sam Adian
06.04.2012
09:59

Nahl 68 ve 69. ayetlerden konuyla ilgili olarak bahsetmedik,

Veya en azından ben göremiyorum yazıda





Son Yorumlanan Makaleler
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 18417 Okunma
15 Yorum 03.05.2020 12:00
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51250 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5190 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 6669 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5069 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 11965 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4619 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7444 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6140 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 11642 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7143 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7428 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26572 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9146 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7306 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6392 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 14735 Okunma
42 Yorum 18.09.2012 01:06
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 11786 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6129 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6611 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6611 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 6767 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7249 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 7736 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33705 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5260 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 13754 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 10956 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 12970 Okunma
34 Yorum 10.07.2012 22:30
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8298 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6633 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5261 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5244 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 6782 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16557 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 5700 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 13559 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6544 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12423 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 8949 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9320 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11127 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5271 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6109 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9064 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4161 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 4957 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5070 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 13928 Okunma
23 Yorum 23.03.2012 04:25
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5275 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6171 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 11883 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12378 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 6812 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 3779 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10091 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6644 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4408 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12134 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5052 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4479 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 10850 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4042 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4082 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4577 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4015 Okunma
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5247 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4012 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5385 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4643 Okunma
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 11738 Okunma
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6027 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5138 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 4731 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6297 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5243 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3446 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 2908 Okunma
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4555 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 3840 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3290 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 3842 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4232 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4070 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4391 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6046 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4287 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6235 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6357 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 3765 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4065 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4252 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 3891 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6558 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3439 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3391 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 3899 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5467 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3466 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 3923 Okunma