Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011
14809 Okunma, 6 Yorum

Necm suresinin başlangıcındaki ayetler tartışma konusu olmuş ve hatta bu ayetlerden yola çıkarak Peygamberin Allahı gördüğünü iddia edenler bile olmuştur.

Necm suresi 1-18. Ayetler: Battığı zaman yıldıza andolsun;[1] Sahibiniz (olan peygamber) şaşırıp-sapmadı ve azmadı.[2] O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.[3] O (söyledikleri) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.[4] Ona (bu Kur’an’ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.[5] (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.[6] O, en yüksek bir ufuktaydı.[7] Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.[8] Nitekim (ikisi arasında uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha da yakınlaştı.[9] Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti.[10] Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.[11] Yine de siz görmüş olduğu üzerinde onunla tartışacak mısınız?[12] Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.[13] Sidretü’l-Münteha’nın yanında.[14] Ki Cennetü’l-Me’va onun yanındadır.[15] Sidreyi örten örtmekte iken,[16] Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) taşmadı.[17] Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanını gördü.[18]

Daha önceki yazılarda Necm kelimesinin gece gökte parıldayan her şey yani “gece gökyüzü” olduğunu belirtmiştim. Fakat birçok mealde “yıldız” şeklinde meallendirilmektedir. Oysa bilimsel anlamdaki yıldız kelimesi Kuran da “sirac” olarak geçmektedir.

Bu yazıda ise “en yüksek ufuk” , “tedelli” ve “sidreti münteha” kelimeleri üzerinden farklı bir yaklaşımla, çok daha anlamlı bir mealledirmenin ortaya çıktığını göstermek istiyorum.

En yüksek ufuk ne olabilir?. Hepimizin bildiği bir ufuk kavramı vardır. Bu yer ve göğün birleşmiş gibi göründüğü en uzak görüş alanıdır. Akkadçada “wafu, wafau, afu” kelimeleri görünür olma, görünür hale gelme anlamlarına gelmektedir. Arapçada ise ufuk, esasen kıyı ve kenar anlamındadır. Muhtemelen ufuk kelimesinin kökeni de bu kelimelerden gelmektedir. Ne kadar yükseğe çıkarsanız ufkunuz o kadar uzaklara ulaşır. Yani değişkendir. Halbuki ayette “en yüsek ufuk” denmektedir. Nedir bu en yüksek ufuk?

Necm'e yeminden sonra geldiğine göre Necm için de olan bir şey olmalıdır. Aslında bu hepimizin bildiği bir şeydir. Gece göğe bakarsanız necmi yani gökteki bütün parlayan şeyleri görürsünüz. Bunlar galaksiler, yıldızlar, gezegenler, aylar, gök taşları ve hatta uydulardır. Fakat en önemlisi bizimde içinde yer aldığımız saman yolu galaksisinin kenarını yanı bize göre görünür olan kısmını görürüz. İşte bu en yüksek ufuktur (galaktik horizon).

Aşağıdaki fotoğraflarda en yüksek ufuk yani galaktik horizon görülmektedir.

 

İkinci kelimemiz “tedelli” kelimesidir. "Delv" kovaya isim olarak verildiği gibi, "delv" masdarı da kovayı sarkıtmak veya çekmek mânâlarına gelir. Onun için "tefe'ul" kalıbından gelen "tedelli" kelimesine herhangi bir şeyin yukarıdan aşağıya doğru sarkması veya aşağıdan yukarıya çekilmesi mânâsı verilebilir.

Elmalı tefsirinde sidre-i Münteha aşağıda açıklandığı gibidir.

Sidre-i Münteha, son sidre demektir. Münteha: İsm-i mekân ya da mimli mastar olan bu kelime, "nihayet sidresi" veya "son sınır sidresi" anlamını ifade eden bir isimdir. Sidre, daha evvel de geçtiği gibi ağaç demektir. Kamus Tercemesi'nde sidre ile ilgili şu bilgiler vardır. "Sidr, in kesri ve n sükunu ile okunur. Nebk ağacına verilen bir isimdir. Buna Arabistan kirazı da denir ki, Trabzon hurması da aynı nevidendir.

Bu kelime de ayrıca bir hayret mânâsı da vardır. Seder ve Sederat göz kamaşmak ve hayran olmak demektir. Bunun binâ-i nev'isi de bir nevi hayrete düşmeyi ifade eder. Bu sebeble müfessirler sidre-i müntehâyı, her iki mânâyı da gözeterek tefsir etmişlerdir. Bu konudaki farklı yorumları şöyle sıralamak mümkündür.

Sidre-i müntehâ, yedinci semada bir hadise göre de altıncı semada Arş'ın sağ tarafında bulunan bir nebk ağacıdır ki müttakilere vaad edilen cennetin nehirleri, (Muhammed, 47/15 bkz.) onun altından çıkar. Hz. Peygamber (s.a.v)'in meyvasını tacın püsküllerine, yapraklarını da fil kulaklarına benzeterek tavsifde bulunduğu bu ağaç hakkında şunları söylediği rivayet edilmiştir: "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yetmiş sene yol alsa yine katedemez. Bir yaprağı ümmetin hepsini örter." "Öyle bir ağaç ki bir binici onun gölgesinde yüz sene gitse katedemez. Bir yaprağı bütün ümmetin üzerini örter." gibi haberler nakledilmiştir. Bu haberler, söz konusu ağacı, mahlukatın cisim ve boyutları bakımından aldıkları son şekil, ve emir âleminin sınırına dikilmiş bir ağaç, bir "oluşum ağacı" olarak göstermektedir. İbnü Mes'uddan gelen bir rivayette onun şöyle dediği görülür: "Sidre-i Müntehâ, cennetin uc kısımlarında bulunan bir yerdir. Üzerinde ise Sündüs ve İstebrak'ın etekleri vardır." Keşşâf'da da "Sidre-i Müntehâ sanki cennetin bitiş noktasındadır." şeklinde bir ifade vardır. İbnü Abbas ve Ka'b'dan nakledildiğine göre Sidre-i Müntehâ, arşın altında bulunan bir ağaçtır ki, melekler, nebiler ve mahlukat içinde bulunan âlimlerin ilmi sonuçta ona ulaşır. Ondan ötesi ise gaybdır, Allah'tan başkası bilemez. Dahhâk'tan yapılan bir rivayette de şöyle denilir: "Allah'ın her emri ona ulaşır, ondan daha ileri geçemez." Görüldüğü gibi bütün bu sözler, müntehâ kelimesinin ifade ettiği anlamı açıklayıcı mahiyettedir.

Elmalının bu açıklamasından sonra tarif edilen ağacın galaksimize ne kadar benzediğini anlıyoruz. Mesela meyveleri galakside bulunan yıldızlara benzemektedir. Bu ağacın en üstünde ise göz alıcı parlaklıkta bir yer bulunmaktadır. Ayrıca bu ağaç akla hayale sığmaz derecede büyüktür.

Saman yolu galaksisinin temsili bir görünümü.

Galaksiler yıldızların, gezegenlerin ve bütün elementlerin oluşum yerleridir. Dolayısı ile hayatın oluşum yerleridir. Bu nedenle yaşam ağacı olarak adlandırılmıştır.

 Aslında bu ağaç bütün kültürlerde bulunur. Ağacın bütün kültürlerdeki isimi ise “kutsal yaşam ağacı”dır.

Kutsal yaşam ağacı Eski Amerika kıtası, Eski Mısır, Mezopotamya, Türkler, Hindular kısacası gelmiş geçmiş bütün insanlık kültürlerinde mevcuttur. Bu mevcudiyet insanlara Hz. Adem den itibaren evren ile ilgili ayetlerin ulaştığını göstermektedir.

Necm suresinin bu ayetlerinden Resulullah’ın Cebrail’i orijinal hali ile gördüğünü ve Melek Cebrail tarafından iletilen görüntü sayesinde en azından Samanyolu galaksisini yani kutsal yaşam ağacını da gördüğünü anlıyoruz.

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
22.12.2011
12:28

teşekkürler..

keyifle okudum, istifade ettim, ufkum açıldı...

Allah razı olsun

Mete Firidin
22.12.2011
12:47

Allah razı olsun diyenlerden Allah razı olsun.

Mete Firidin
22.12.2011
21:19

Buhârî'de Mesrûk tarikiyle Hz. Aişe'den gelen şöyle bir rivayet vardır: Mesrûk der ki: Hz. Aişe'ye: "Valide hazretleri! Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü mü"? diye sordum. O da bana "Söylediğin bu sözden dolayı tüylerim diken diken oldu." dedi. Ve arkasından şunu ilave etti, "Her kim şu üç şeyi söylerse yalan söylemiştir. Kim Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Sonra "Gözler O'nu görmez, O gözleri görür; o latifdir her şeyi haber alandır." (En'âm, 6/103) âyetini okudu. Her kim sana yarın ne olacağını bilirim derse yalan söylemiştir dedi ve sonra "Kimse yarın ne yapacağını bilmez" (Lokman, 31/34) âyetini okudu. En sonunda da her kim sana peygamber risaletten bazı şeyler gizledi derse yalan söylemiştir, dedi ve ardından "Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur..." (Maide, 5/67) âyetini okudu. Ancak Peygamber, Cebrail'i iki defa hakiki sûretinde gördü."(1) Yine Buhârî'de, Abdullah b. Mes'ud'dan gelen iki ayrı rivayet vardır ki bunların birinde Peygamber'in, Cebrail'i altıyüz kanatlı olarak gördüğü, diğerinde ise, Cennet'ten gelen ve ufku kaplayan yeşil bir refrefi müşâhede ettiğini belirtmiştir. Bu rivayetler de gösteriyor ki görülen âyetler, Cebrail'den ibaret değildir.

Yani birde samanyolu galaksisini gördü.

Tayibet Erzen
25.12.2011
13:30

‘Allah razı olsun’ diyene ‘Allah razı olsun’ diyenden Allah razı olsun :)

Gerçekten çok güzel bir bakış açısı. Necm suresinin özellikle 16-17-18’inci ayetleri beni çok etkiledi. 19. Ayette ise putlardan bahsederken sanki Allah’ın büyüklüğü bu kadar kesinken hala nasıl onlara tapıp Allah’a şirk koşuyorsunuz der gibi.

Ancak kafama takılan bir şey var: siz bu yorumu şimdi 2011 yılında yapıyorsunuz. Ben bu ayete daha önce böyle bir yorum getirildiğini duymamıştım. Belki de ilk kez siz fark ediyorsunuz. Kısaca şunu demek istiyorum; o dönemde insanlığın bilimsel seviyesi şimdikinin çok çok altındayken, bu ayetin insanlara ne ifade ettiğini merak ediyorum. Acaba onlar da böyle mi anladı, yoksa mücmel veya müteşabih olarak mı kaldı? Ayetin devamına bakılırsa anlamış olmaları gerekir ki Allah onların taptığı putların isimlerini sıralayarak sapıklıklarını ortaya koyuyor. Bu ayeti anlamayan sahabeler Hz. Muhammed’e sormuş olsalar O da onlara gördüklerini anlatarak ayeti açık hale getirebilirdi. Böyle bir şey yaşandıysa Hz.Aişe’den aktarılan hadis de açıkça anlaşılmış olur.

Mete Firidin
25.12.2011
16:00

Bu ayet indiğinde anlayan anladı. Neyi mi!

Bununla ilgili alıntı olan birkaç bilgi aktaracağım. Cinni olan bu birtakım Mistik deneyimlere cevap.

Yakut ve Altay Türkleri’nde yaşam ağacına Dünya Ağacı da denir. Eski Türk geleneğine göre, bu, Dünya’yı ortasından (göbeğinden) öte-âleme ve Demir-Kazık Yıldızı’na bağlayan, dalları vasıtasıyla şamanlara yeryüzünden yüksek âlemlere yolculuk yapma olanağı sağlayan bir ağaçtır. Buna Demir Ağaç da denir. Şamanist geleneğe göre, Dünya, “Göğün göbeği” ile bu ağaç sayesinde irtibat halinde olup, bu ağaç ile beslenir. Anne rahmindeki bir bebek için göbek kordonu nasıl yaşamsal bir öneme sahip bulunuyorsa yeryüzü için de bu irtibat kanalı aynı derecede öneme sahip bulunmaktadır. Dolayısıyla Türk Şamanizm’inde Dogon tradisyonunda da görüldüğü gibi, bu irtibatı ifade etmede “göbek” sözcüğü tercih edilmiştir. Gerek Dogon gerekse eski Türk geleneğine göre, göğün göbeği bir yıldızdır. (Gök sözcüğünün şamanizmde üç anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin Altay şamanı Tanrı Ülgen’e seslenirken aynı cümlede bir ayrım yaparak “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” der ki, bu üç ayrı terimin gökyüzünü, spiritüel göğü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür.) Ural-Altay kültürlerinde gök katları, yaşam ağacı, kayın ağacından yapılma bir direk üzerine ya da bir kayın ağacının üzerine kertikler açılarak temsil edilir. Orta Asya’da kutsal kayın ağacına açılan bu kertiklerin sayısı 7,9 veya 12 olur. Sibirya’da yaşam ağacını ve yerin eksenini aynı zamanda, şamanın transa geçtiği çadırının ortasındaki kayından yapılmış direk temsil eder. Kayın ağacına verilen önem, Türkler’in akrabalık bağlarını gösteren isimlerde de “kayın” sözcüğünü kullanılmasıyla görülür (kaynata vs.). Altay şamanının uçuş denilen trans deneyiminde son gök katına varabilmesi yedi, dokuz veya oniki katla ilişkilendirilen bu yaşam ağacına tırmanmasıyla ifade edilir. Bu ağacın sekiz dallı olarak belirtildiği Yakut geleneğinde Yerin Göbeği’nden çıkan, çiçek açan bu ağacın tepe kısmının köpüklü, sarı, insanlara şifa verici bir sıvı içinde olduğu ifade edilir. Sibirya Şamanizm’inde yaşam ağacı 7’nin yanı sıra 8 ve 12 sayılarıyla da ilişkilendirilir. Abakan ve Moğol geleneğinde de görülebileceği gibi, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda yaşam ağacı “Dünya Dağı” kavramıyla ilişkilendirilir; ağaç dağın ya ortasında ya da tepesinde bulunur. Yine, Asya şamanist geleneklerinin birçoğunda, özellikle Orta-Asya, Sibirya, Moğol ve Endonezya mitolojilerinde, bedensiz varlıklar, yani bedenlerini ölüm olayı ile terk etmiş ruhlar ve tekrar doğmaya hazırlanan ruhlar, genellikle yaşam ağacının dallarına tünemiş, bekleşen küçük kuşlar olarak tasvir edilirler. Örneğin, Altaylılar “Yeryüzünde tekrar doğmayı bekleyen insan ruhları göklerdeki, göksel ağacın dallarındaki küçük kuşlar gibidir” derler. Turukhansk Yakutlar’ı geleneğine göre, Yaratıcı ya da ışığın yaratıcısı olan Yüce Varlık, ilk şamanı yarattığı zaman gökteki makamından sekiz dallı bir ağaç dikmiştir ki, dallarındaki kuşlar O’nun çocukları olan ruhları temsil ederler.

Yükseliş yayı Vikipedi, özgür ansiklopedi Yükseliş yayı (ascending arc) Teozofi’de gezegensel zincir adı verilen süptil ya da esîrî planlardaki (kademelerindeki) bir hareketi ve akıntıyı ifade eden bir teozofi terimidir. Bu, yoğun maddeden en süptil plana (ortama) doğru olan yükselme hareketidir. Karanlıktan ışığa yükseliş yayı olarak da adlandırılır. Teozoflara göre Muhammed Peygamber’in miraç ve İsa Peygamber’in uruç olaylarında, çeşitli tradisyonlarda 7 kat gök olarak ifade edilen bu esîrî kademeleri (süptil planları) esîrî bedenle derece derece geçerek yükselme sözkonusudur. Yükseliş yayı’nın tersi olan yoğunlaşma ya da maddeleşme hareketine ise en süptil plandan yoğun maddeye doğru bir iniş hareketi sözkonusu olduğundan, ışıktan karanlığa iniş yayı ya da sade bir şekilde iniş yayı (descending arc) denir. Yükseliş ve iniş yayları Sufilik’te devre-i ferşiyye ve devre-i arşiyye terimleri ile ifade edilir. şaman inancına göre göğe çıkmak isteyen kişi bu yaydan göğe çkmalıdır.

Esîr, eski stoacıların ve günümüzde teozofların "ether" dedikleri, maddenin insanın beş duyusu ile algılayamadığı; katı, sıvı ve gaz hallerine oranla yoğunluğu daha az, vibrasyonel hızı daha yüksek, daha süptil ve daha akışkan haline verdikleri addır. Ether teriminin kökeni, antik çağ inisiyasyonlarında kullanıldığı biçimiyle, aither veya aiether olarak da yazılan aether’dir. Eski Yunanca'da aether, kökeni olan “aitho” sözcüğünden de anlaşılabileceği gibi, “ateşli, parlak ve havadan daha süptil olan” anlamına gelmekteydi ve fiziksel bir mekanı ifade etmiyordu. Aether, antik çağın ezoterik öğretilerinde kimi zaman maddenin esîr denilen halini, kimi zaman da maddenin “ilk madde” (materia prima) denilen ilk, cevherî halini ifade etmek üzere kullanılıyordu. 1800'lü yıllarda bazı fizikçiler "mutlak gözlem çerçevesi"ni tarihsel nedenlerle "esir" olarak adlandırmıştı. Bu sadece kavramsal bir adlandırmaydı, ve antik Yunanda söz edilen esir değildi. Daha sonraları Albert Einstein'ın özel görelilik kuramı ile mutlak bir gözlem çerçevesinin olmadığı anlaşıldı. Kısaca esîr ya da ether, maddenin algılanamayan dördüncü hali olarak kabul edilmişti. Teozofi'ye göre, Şamanizm'de ve birçok inanışta "yedi kat gök", "dokuz kat gök" "oniki kat gök" vs. olarak sözü edilen "gök katları", maddenin bu dördüncü halinin birbirini izleyen derecelerinin belirtilmesinden ibaret olduğu düşünülmektedir[kaynak belirtilmeli]. Bu derecelenme için "gezegensel zincir" (planetary chain) terimini kullanan Teozofi'ye göre Güneş Sistemi içinde oniki kademelenme olmakla birlikte, Dünya gezegensel zinciri ancak yedi kademeden oluşur. İnsanın da bu şekilde, fiziksel bedeni ile ruhu arasındaki gitgide süptilleşen bedenleriyle, 7 bedenden oluştuğunu iddia ederler. Unutulmamalıdır ki, bu kavramın günümüzde hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İzafiyet teorisiyle var olmadığı kesin bir biçimde kanıtlanmıştır. Yine de bir takım sahtebilimci, new-age'ci ve bilim dünyası tarafından şarlatan olarak adlandırılan kişilerce bu kavram bilimsel birikimi düşük cahil halk kitlelerini kandırmak için kullanılagelmiştir.[kaynak belirtilmeli]

Mete Firidin
25.12.2011
16:12

İkinci olarak da: Daha önceki bir yazımda yani Nur süresi 35. ayet de , Allahın nurunun misali Bir galaksi olan kuassar ışığı gibidir, anlatımında bulunmuştum.

samanyolu galaksisi de bir ışık kaynağıdır. yani bir kevkeb tir. Bu da aynen kuassar gibi sidreti müntehadan ışık sacar.

Yani Peygamber efendimiz bu ışığı da görmüştür. Yani Allahın nurunun meselini gözleri ile görmüştür. Belkide bu bilgi daha sonra HZ. Muhammet Allahı gördü şeklinde yorumlanmış olabilir.





Çok Okunan Makaleler
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 113293 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 104763 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 104221 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 87723 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 84398 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 72768 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 70833 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 65677 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63149 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 52195 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 38705 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 37216 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 34686 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33277 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 32842 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 31554 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 31013 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30119 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 29401 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 28860 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 28207 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 27640 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 26250 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 26103 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 25854 Okunma
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 25311 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25222 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 24704 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 24372 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 23846 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 23193 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 22798 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 22544 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 21786 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21191 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Mete Firidin
Yecüc ve Mecüc
27.02.2010 20577 Okunma
2 Yorum 10.06.2010 15:12
Mete Firidin
Cennetteki Khamr
28.05.2015 20515 Okunma
17 Yorum 29.05.2015 19:00
Mete Firidin
Şeriata Göre Kadınların Dövülebilmesi?
16.03.2014 20509 Okunma
18 Yorum 20.03.2019 10:45
Mete Firidin
Ruh ve Ruhun Üflenmesi
11.04.2013 19201 Okunma
8 Yorum 14.04.2013 13:43
Mete Firidin
Hz. İbrahim ve Lisan
23.04.2015 19036 Okunma
1 Yorum 24.04.2015 09:49
Mete Firidin
Hz. Adem'in Annesi
3.06.2017 18913 Okunma
1 Yorum 24.04.2021 16:56
Mete Firidin
Fecr ve İmsak
18.07.2013 18688 Okunma
10 Yorum 20.07.2013 22:19
Mete Firidin
Kuran'da Zamanın Sonu
30.09.2015 18191 Okunma
11 Yorum 25.10.2015 15:50
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 18012 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Gavs Ve İkizler Burcu
15.12.2014 18007 Okunma
10 Yorum 14.07.2015 09:59
Mete Firidin
Zülkarneyn
26.08.2011 17797 Okunma
10 Yorum 28.04.2020 20:20
Mete Firidin
Hacc Suresi 15. Ayet Ve Deist
23.10.2014 17142 Okunma
Mete Firidin
Hz. Meryem Hermafrodit mi?
12.11.2014 17100 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:06
Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010 16176 Okunma
12 Yorum 17.02.2016 17:55
Mete Firidin
Hz.İsa’nın Büyüdüğü Yer
8.07.2014 16167 Okunma
Mete Firidin
Naram Sin
25.07.2012 15956 Okunma
5 Yorum 15.10.2020 19:50
Mete Firidin
Sidr ve Sadr Kelimeleri
11.08.2015 15662 Okunma
7 Yorum 18.08.2015 14:52
Mete Firidin
Bakara 58. Ayet Ve Hititler
17.01.2011 15193 Okunma
Mete Firidin
Adem ile Havva
9.03.2010 15018 Okunma
7 Yorum 23.05.2020 03:49
Mete Firidin
Zülkarneyn'in Doğu Seferi
3.06.2012 14877 Okunma
12 Yorum 19.06.2012 10:13
Mete Firidin
Kutsal Yaşam Ağacı
21.12.2011 14809 Okunma
6 Yorum 25.12.2011 16:12
Mete Firidin
İnşallah ne demek?
6.06.2015 14548 Okunma
1 Yorum 14.07.2019 09:13
Mete Firidin
Hadid Suresi 25. ayet ve Zülkarneyn
25.10.2015 14212 Okunma
4 Yorum 25.10.2015 13:00
Mete Firidin
Siyon Mekke mi?
4.03.2011 14104 Okunma
Mete Firidin
Necm ve İdbar
3.10.2013 14027 Okunma
8 Yorum 09.10.2013 16:19
Mete Firidin
Kuran’da Tasavvuf ve Lahid Köklü Kelimeler
8.05.2014 13949 Okunma
18 Yorum 10.05.2014 11:22
Mete Firidin
Hz. Musa’nın Kanatları
28.01.2012 13877 Okunma
2 Yorum 19.02.2012 08:24
Mete Firidin
Ayete Göre Kutuplarda Namaz
25.01.2015 13788 Okunma
3 Yorum 16.01.2019 16:40
Mete Firidin
Musa Peygamberi Evlat Edinen Firavun
13.04.2015 13528 Okunma
Mete Firidin
Allah’ın İki Eli
5.12.2013 13510 Okunma
8 Yorum 12.12.2013 07:13
Mete Firidin
İki Doğu Ve İki Batı
19.03.2015 13488 Okunma
3 Yorum 22.03.2015 22:01
Mete Firidin
Kuran'dan Hz. İsa ve Meryem Hakkında
29.05.2017 13425 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 13378 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Kıyamet Suresi 16. Ayet ve Hadisler
22.03.2015 13297 Okunma
1 Yorum 22.03.2015 21:54
Mete Firidin
Hamr ve Humr
12.04.2012 13276 Okunma
14 Yorum 02.05.2012 15:51
Mete Firidin
Şeytan
3.07.2016 13061 Okunma
2 Yorum 04.07.2016 20:17
Mete Firidin
Meleklerin Hızı
20.11.2013 13047 Okunma
6 Yorum 24.11.2013 19:02
Mete Firidin
Meteorit (Asteroid) Yağmuru
25.08.2013 12695 Okunma
11 Yorum 27.08.2013 15:07
Mete Firidin
Harut ve Marut
6.02.2012 12667 Okunma
8 Yorum 08.02.2012 19:35
Mete Firidin
El Hadid ve Besmele
13.01.2013 12577 Okunma
4 Yorum 17.01.2013 08:36
Mete Firidin
Nisa 15. Ayet ve Fuhuş
21.07.2015 12520 Okunma
3 Yorum 15.12.2018 16:41
Mete Firidin
Harun’un Kız Kardeşi Miryem
1.09.2013 12405 Okunma
4 Yorum 11.09.2013 07:57
Mete Firidin
Ayağa Mesh Meselesi
12.02.2016 12398 Okunma
6 Yorum 06.07.2016 22:09
Mete Firidin
Neden Buzağıya Taptılar ?
16.03.2011 12365 Okunma
1 Yorum 18.03.2011 09:21
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 12313 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
Bilqıst
23.04.2014 12148 Okunma
13 Yorum 26.04.2014 14:44
Mete Firidin
Kur'an İncil ve Tevratı Onaylar mı?
11.07.2011 11905 Okunma
1 Yorum 23.07.2011 17:45
Mete Firidin
Hz. İsa'nın Doğduğu Mevsim
31.12.2014 11819 Okunma
1 Yorum 01.01.2015 11:03
Mete Firidin
İmhotep'in Babası
7.04.2015 11774 Okunma
13 Yorum 03.05.2018 23:12
Mete Firidin
Kuran’da Kalp
29.05.2010 11683 Okunma
1 Yorum 19.02.2012 11:49
Mete Firidin
Kuran’da Yağış Kelimeleri
29.11.2013 11354 Okunma
8 Yorum 01.12.2013 18:50
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 11333 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Musa Ve Firavun Zamanı
31.03.2015 11201 Okunma
Mete Firidin
Fecrin Beyaz ve Karanlık İpliği
29.06.2015 11169 Okunma
2 Yorum 02.07.2015 10:06
Mete Firidin
İrimu (İrem Şehri)
21.10.2012 11131 Okunma
Mete Firidin
The Birthday Of Jesus Christ According to Quran
4.12.2016 11114 Okunma
10 Yorum 30.11.2017 15:56
Mete Firidin
Ad Kavmi Atlantis Ay
7.03.2011 11095 Okunma
Mete Firidin
Nur Suresi 35. Ayet Yenilenmiş Makale
14.07.2012 10965 Okunma
2 Yorum 03.08.2012 18:57
Mete Firidin
Subhân'Allah
23.11.2014 10925 Okunma
2 Yorum 29.11.2014 17:01
Mete Firidin
Meryem Suresi 26. Ayet
23.02.2011 10859 Okunma
Mete Firidin
Müslüman
19.12.2013 10709 Okunma
13 Yorum 21.12.2013 10:35
Mete Firidin
Şerr
10.05.2015 10668 Okunma
9 Yorum 19.05.2015 15:59
Mete Firidin
Felek, Hunnes, Kunnes
6.03.2012 10647 Okunma
Mete Firidin
Küsküt
10.07.2016 10572 Okunma
2 Yorum 25.11.2017 15:40
Mete Firidin
Ebabil ve UFO
25.06.2013 10418 Okunma


© 2024 - Akevler