Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016
11181 Okunma, 4 Yorum

KUR’AN’DA BAŞKANLIK HUKUKU RESULLÜK ÖRNEĞİ İLE ANLATILMAKTADIR. BAŞKANLAR, İLMÎ DAYANIŞMA ORTAKLARINCA SIRALAMA USULÜ İLE ATANIRLAR. KUR’AN’DA BİAT SİSTEMİ VARDIR. (Kur’an, 9/111, 60/12, 48/10, 48/18)

Emrolunan biat etmektir; biat almak, biat edenler varsa alınır. (Kur’an, 60/12)

Herkes biat etmekle emrolunmuştur. Sadece sırasını tercih edebilir. Biat etmeyenler o topluluğu terk ederler. (Kur’an, 9/6)

Başkan namazı kıldırır. (Kur’an, 4/102)

Beş vakit namaz ve cuma namazları farzdır. Öyleyse iki çeşit imam var; vakit namazı imamı, cuma namazı imamı. (Kur’an, 62/11, 4/103)

İmam hakemdir, hâkim değildir. (Kur’an, 4/65)

İmam kendisi doğrudan iş yapmaz. (Kur’an, 18/28)

İmam sorumsuzdur. (Kur’an, 48/2)

İmamın yakın meclisi vardır. (Kur’an, 5/172, 56/11, 83/21, 83/28)

Onlar ilk sabıklardır. (Kur’an, 56/10,

Başkanların veziri vardır. (Kur’an, 56/186, 25/35)

Başkanın görevlisi vardır. Kendi halkından oluşur. (Kur’an, 4/59)

Başkan yargılanabilir. (Kur’an, 69/46)

Herkes kendi yaptığından sorumludur. (Kur’an, 52/21, 74/38)

Kimseye kimsenin yükü yüklenmez. (Kur’an, 6/164, 17/15, 25/18, 53/38)

Savaşta hukuk düzeni kalkar, askeri düzen gelir. (47/4)

Barışta suçluya ceza verilir ve cezanın aslı kısastır. (Kur’an, 2/19, 5/87, 7/57, 10/71)

Savaşta suçlu değil düşman öldürülür. (Kur’an, 8/57, 2/191, 9/91, 33/6)

Yukarıda BAŞKAN ve BAŞBAKAN ile ilgili ayetlerin bir kısmının sure ve ayet numaralarını verdim. Bunlardan manalar çıkarabilmemiz için Allah’ın müçtehitlere bildirdiği FIKIH USULÜNÜ bilmek ve kullanmak gerekir.

Bu konuda bir KUR’AN’dan bir de SÜNNET’ten misal vereceğim.

Karı koca şirk içinde iken Müslüman olsalar, onların yaptıkları nikâh geçerli midir, yoksa yeniden nikâh yapmak mı gerekir? Müçtehitler buna Tebbet Suresi’nin bir ayetiyle fetva vermişlerdir. Tebbet Suresi’nde “ve imraetehu (karısı)” diyor. O halde müşrik iken de karı-koca hükümleri geçerlidir. Buradaki bir kelimeden müşriklerin tüm akitlerinin de geçerli olduğu, mallarının kendilerine ait olduğu hükümleri çıkar. İşte, Kur’an böyle bir kelime ile bir kurumun düzenini kurar. Bunu anlamak İLİM VE RUSUH ile olur.

Başka bir örneği de Sünnet’ten verelim. Bir sail, hayızlı olan kadının ölüyü yıkayıp yıkayamayacağı sorusunu sormuş, bir türlü cevap alamamış. Bir gün hadis âlimlerine gitmiş, bakmış ki bütün hadisleri biliyorlar, değişik raviler üzerinde tartışıyorlar. Adan işte buldum demiş ve onlara sormuş. Onlar da birbirlerine bakmış, kimse cevap vermemiş. Orada bir fakih varmış, o cevap vermiş: Yıkayabilir demiş; çünkü Hazreti Ayşe hayızlı iken Hazreti Peygamberi yıkamıştı, diriyi yıkayan ölüyü hayda hay yıkayabilir demiştir. İşte, Fıkıh budur, Usulü Fıkıh budur. Biz böyle içtihat yapmazsak ne Kur’an’da ne de Sünnet’te bir delil bulamayız, bir mana anlayamayız.

Eğer teknik resim yapacaksanız, düzlem üzerinde nokta seçersiniz, o noktadan sağa ve yukarıya doğrular çizersiniz. Kur’an sana düzlem üzerinde bir nokta seç der. Hangi yerde seçeceğini söylemez, sana bırakır. Doğruları seç der. Biri X diğeri Y olsun der. Ama hangisinin X hangisini Y olacağını söylemez. Böylece şeriatta Kur’an’ın emirleri ile senim tercihlerin birleşir ve sonunda sonuç ortaya çıkar. Buna “İÇTİHAT” diyoruz.

BAŞKANLIK VE BAŞBAKANLIK sistemlerinde de bu tür tercihler vardır. BAŞKAN ASKER OLUR, sivil başbakan atayarak ülke yönetilir; yahut BAŞKAN ÂLİM OLUR, kendisine bir komutan atar. Kurumları o yönetir. Biz, BAŞKANIN İKİ BAŞBAKANI OLSUN diyoruz; başbakan ekonomik işlere baksın, genelkurmay başkanı da idari işlere baksın diyoruz. Ekonomide merkezi yönetim olmadığı için bakanlara karışmasın, başbakan da karışmasın. Askerlikte merkezi sistem esas olduğu için başkan orduyu fiilen yönetir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kızının nikâh şahitleri bu sistemi çok iyi temsil etmişlerdir.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:15

BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA …?

27.08.2014; İzmir

 

تَسْلِيمً وَسَلِّمُوا عَلَيْهِ صَلُّوا آمَنُوا الَّذِينَ أَيُّهَا يَا النَّبِيِّ النَّبِيِّ عَلَى يُصَلُّونَ وَمَلَائِكَتَهُ اللَّهَ إِنَّAhzab;33/56

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah

2. ve melâikete-hu : ve onun melekleri

3. yusallûne : salât ederler

4. alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere

5. yâ eyyuhâ : ey

6. ellezîne : onlar, o kimseler

7. âmenû : âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi

8. sallû : salat edin

9. aleyhi : ona

10. ve sellimû : ve selâm verin, salât edin

11. teslîmen : teslim olarak, selâm ederek

 

Cuma günleri, iç ezandan önce müezzinin okumasına alıştığımız ve daha önce bir makalemde de kısaca atıfta bulunduğum bu ayet, genellikle yukarıdaki gibi çevrilmektedir. O makalemde Allah, Melek ve Nebi kelimelerinin “SOSYOLOJİK” karşılıklarına dikkat çekmeye çalışmıştım. Sonunda da gücü yeten ve ilgisi olanlardan yardım talep etmiştim. (Tabii, zayıf olan hafızam beni yanıltmıyorsa…)

 

Yarın, Türkiye için yeni (en azından değişik, alışılmadık) bir dönemin başlangıcı olacak.Cumhurbaşkanının bundan böyle “BAŞKAN” gibi davranacağı söyleniyor. Bu vesile ile bu konuya tekraren dikkat çekmek istedim…

 

Allah” kelimesinin özel bir kelime olduğunu, herhangi bir türevi olmadığını ve sadece Allah’ın zatına mahsus/özel olduğunu; fakat ilginç bir şekilde kendisine mahsus/özel olan bu ismi, yine kendisi; (zira Kitabı oluşturan, gönderen odur) başka bir varlık için de kullanmaktadır. Öyle ayetler vardır ki, orada geçen Allah kelimesini, Allah’ın zati ismi olarak alırsanız, anlamsızlık oluşmaktadır. Oradaki Allahlafızlarını ancak “Topluluk, Kamu, Devlet” olarak alırsanız mantıklı bir cümle çıkmaktadır. Topluluğu da; önce “tüm topluluk”, ama hukuki olarak da onu tam ve yetkili olarak ilzam ve temsil eden kurum olarak “Meclis/Şura/parlamento/v.b.” şeklinde anlarız.

 

Melek” ise; (melik (YÖNETİCİ), malik (SAHİP) benzer anlamdadır) devleti, ülkeyi yöneten, yürüten; bugün adına “bürokrat” dediğimiz kimselerdir ve “bürokrasi” dediğimiz kurumdur. Yönetme, Yürütme, Yasama, Yetiştirme Kurumlarının en başından en alt tabakasına kadar, temsil etmeye “yetki almış olan” insanların tamamını kapsayan bir terimdir.

 

(En)NEBİ” ise; Başkan, Devlet Başkanı, Cumhur Başkanı demektir. Buradaki belirlilik takısı “ahd” için kabul edilirse bu anlam doğru olur. O zaman bu Nebi; bir tane ve tek Nebi olur ki, bu da yaşayan ve canlı olan ve o devlette en tepede olan; tüm halkın (Bu, meclisin, tüm milleti temsil etmesiyle böyledir), ve bürokrasinin kendisine “salat” ettiği kişidir ve “ellezine amenu olanların” da / ”iman etmiş olan (teşkilatlı) kimselerin” de ona “teslimen teslim (?)” etmeleri emredilmektedir.

 

Resul” ise; bu ayette yoktur. O, bugünkü uygulamada yürütmenin/hükümetin başıdır. Ona Başbakan denmektedir.

 

Bu ayet, yukarıda değindiğim gibi; Cuma günü, Cuma toplantısında, “BAŞKAN”ın minbere çıkıp, hitap edeceğini ve duyuran ve herkesi dinlemeye çağıran “iç ezandan” önce okunur ve herkese devletin yapısını hatırlatır.

 

Cuma Namazı, “siyasi” bir namazdır. Kuran’da bu “es Salat el Vusta/ORTA NAMAZ” olarak adlandırılır. (Gramer bilgime güvenmemekle birlikte, Salatın müzekker, Vusta’nın müennes (veya çoğul) olduğunu zannediyorum. Vusta değil de, “vasat” gelmesi gerekmez miydi? Dilciler analiz ederler…)

 

Orta Namaz”, ortada olan, orta yerde kılınan, ortalık namazı manasındadır.Günlük namazlar 6 vakittir, çift olduğundan dolayı ortası yoktur. Ayrıca 5 vakit kabul edilerek tek kabul edilse bile, devri/dairesel döngüde olduğu için, hepsi diğerlerinin ortasındadır, her hangi biri orta namaz değildir, ya da hepsi orta namazdır. Günlük Namazlar, Ocak/Aşiret mescitlerinde kılınır ama Cuma Namazı ise bunlara yaklaşık eşit mesafede ve onların ortasında bir yerde olan “Cuma Mescidinde” kılınır. Bu yer, Ocakların merkezi olan BUCAK’tır. Buradaki mescit kapalı bir mekan da olabilir, açık bir meydan da olabilir. Burada sadece Cuma Namazı kılınır, günlük namazlar kılınmaz. Diğer mescitlerde başka bir cemaat oluşturulmadığı gibi, münferit de olsa, Cuma Camisindeki namaz bitip, cemaat dağılmadan Öğle Namazı da kılınamaz. Başkana (Bucak Başkanına) biat; Cuma Namazına iştirak edip, onun “HUTBEDE” söylediği haftalık buyruk, yasak, dilek ve tavsiyelerini dinlemekle olur (semi’nâ ve ata’nâ denmiştir). “ÜÇ DEFA” peş peşe bunu yapmayan o başkana itaat etmemiş sayılır. Peygamber; “üç defa Cumaya gelmeyen bizden değildir” demiştir.

 

Bugün bütün bu manalar unutulmuş, Cuma ve Hutbe kavramları yozlaşmış, bunun sağladığı fonksiyonlar kaybolmuş, ücretli adamlar mimbere çıkıp, yarısı Arapça, yarısı Türkçe ama sosyal/siyasi organizasyonla alakasız dilek ve temenniler söylemekte, cemaat de uyuklamaktadır. Günlük namazlar bütün mü’minlere, Cuma ve kıyasla diğer bayram namazları ise, yalnızca “ellezine amenu” olanlara farz, emir ve zorunluluktur. Başkanın emir ve nehiylerini öncelikle onlar bilmek ve uygulamak zorundadırlar. Normal mü’minlere (kadınlar da dahil olarak) kıyasla vacip olabilir. Ayetin başındaki muhataplar “ellezine amenû” olanlardır… Bayram namazları da böyledir.

 

Orta Namazlar aslında ÜÇ(3)TÜR. Vusta çoğul da olabilir ve en az üç olur. Öyle olmasa bile; “KIYASLA” Ramazan ve Kurban Bayram Namazları Cuma Namazı gibi “VUSTA NAMAZ”dır. Ramazan Bayramı Namazı; “İL/ŞAAB” namazıdır ve İl (ortasında) merkezinde ve tek yerde (ilin meydanında ve Bucaklardan gelenlerle) kılınır ve başka yerde kılınmaz. Bu namaz da bitinceye kadar yine münferit veya cemaatle namaz kılınmaz. Bu namazın hutbesinde İl Başkanı/(seçilmiş)VALİ çıkıp, İl ile ilgili olan buyruk, yasak, geçmiş yılın muhasebesi ve gelecek yılın planlarını anlatır, namazı kıldırır. Bucak başkanlarına her yıl, diğer “ellezine amenû olanlara” ömürde en az bir kere vaciptir. Diğer müminlere sevaptır.

 

Kurban Bayramı Namazı ise; devlet merkezinde, ülkenin “ORTASINDA” kılınır.Hutbeye Devlet Başkanı/Nebi çıkar ve benzer şekilde, ülke çapında olmak üzere, geçmiş yılın muhasebesini, gelecek yılın planlarını ve tüm ülkeyi ilgilendiren icma/buyruk/yasakları anlatır, namazı kıldırır. Bu namazdan sonra katılanlara ziyafet verilir. Hacca gidenler için bu namaz Arafat’taki “vakfe”dir. Orada da ziyafet (kurban) vardır. İl başkanlarına her yıl farz, bucak başkanlarına ömürde bir kere vacip (veya farz-ı kifaye), ellezine amenu olanlara müstehaptır.

 

Bu üç  namaz siyasi yapılanmanın temelidir ve bizler bunlara yeniden anamlar vermeliyiz. Bu makalenin konusu bu olmamakla birlikte, kısaca değinmeden geçemedim. Usul böyledir. Madem ki “mü’min” ile “ellezine amenu” aynı değildir, aralarında fark vardır; öyleyse bunlara bağlı bütün hükümler değişir ve farklılaşır. Bu ikisi aynı derseniz her şey yerinde kalır, ama farklıdır derseniz her şeyi yeniden tarif etmeniz, sistemi en baştan ve yeniden kurmanız gerekir. Ayet ve hadislerde çok açık bir şekilde; “mümin” ve mislim” farklı tarif edildiği halde; Ebu Hanife, “ikisi aynıdır” demiştir, Zira onun zamanında bu farklılıkların kurumları oluşmamıştı.

 

Bu makalese esas dikkat çekmek istediğim konu ise, “melâiketihî” kelimesinin sonundaki “hî” zamiridir. “O”, “Onun” manasına gelen bu zamir, Allah’a gitmektedir. Buradaki kabulümüzle “devlete”, yani onu tam temsil ve ilzam eden “meclise” gitmektedir. Burada bana göre, değişik bir parlamenter sistem ön görülmektedir. Melikler/BÜROKRATLAR, meclisin bürokratları olacaktır. Onları meclis yetkilendirecek, meclis denetleyecek ve azledecek demektir. Türkiye Cumhuriyetinde bunu meclis değil, hükümet/yürütme yapmaktadır. Ben kamu yönetimi okumadığım için bilgim azdır ama mesela ABD’de bakanları meclis tayin etmekte ve azletmektedir ve bakan olanın milletvekilliği düşmektedir. Değişik ülkelerde de pek ala farklı uygulamalar da olabilir. Biz tekrar okuyup, tekrar düşünüp yeniden yapılandırmalıyız.

 

Halk tarafından doğrudan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da “Türk Tipi” bir başkanlık modeli. Üstadın da sık sık vurguladığı gibi, Türkiye’de meclisi güçlendirmek gerekmektedir. Çünkü teorik olarak ondan daha yetkili kurum yoktur. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi bunu ifade eder ve meclisin tam ve tek yetkili olarak “milleti” temsil ettiği kabul edilir. Bunda nerdeyse insanlık icması vardır. Bu yetkiye ortak olmaya çalışan her türlü parelel/şirk/müşrik oluşum önlenilmelidir. Bu yetki paylaşılamaz, buna kimse ortak edilemez. Aksi halde bu tam bir (sosyal) şirk, müşriklik olur. Bu küfürden, kafirlikten de eşeddir.

 

Öyleyse çeviri şöyledir:

 

Meclis ve ONUN yetkilileri/yöneticileri/bürokratları BAŞKANA Salat ediyorlar (onun için toplanıyorlar), ey iman etmiş olan (iç ve dış güvenliği taahhüt etmiş, seçme ve seçilme yetkisine haiz olan) kimseler, siz de onu, “teslimen selamlayın (bu ibareyi açmak gerekiyor…)”. Bu ibareye, “Onunla tam barışıklık içinde olun” manası verilebilir ama pratik olarak bunun bir karşılığı olması gerekiyor.

 

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:16

YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK

İzmir;18.03.2015

Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ ve diğer İLGİLİLERE AÇIK MEKTUP

 

Âl-i İmrân Sûresi, 26. Ayet:

 

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

 

Kulillahümme malikel mülki tü'til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa'* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa'* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey'in kadır.

De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin."

 

27.08.2014 tarihinde, AHZAB suresinin 56. Ayetini irdelemiş ve bu ayetin yeni bir başkanlık sistemi öngördüğünü söylemiştim.

Bugün, bunu teyit eden yukarıdaki ayeti irdelemeye çalışacağım.

 

Sosyoloji/toplulukların yapısı düşünüldüğünde “Allah” lafzı; topluluğun bütününü, özel olarak da, onu temsil ve ilzam eden “meclisi” ifade eder.

 

“Mülk”, Türkçede kullana geldiğimiz “mülk-i erkan” ifadesinden de anlaşıldığı gibi, “yönetici sınıfı, yüksek bürokrasiyi” ifade eder.

 

Ayette bürokrat/yönetici ve makamların sahibinin meclis olduğu belirtilmekte; bunları dilediğine/dileyene “ita ettiğini/verdiğini”, dilediğinden de “tenzi’ ettiğini/soyup aldığını”, dilediğini “aziz kıldığını/yetkilendirdiğini”, dilediğini de “tenzil ettiğini/düşürdüğünü” ifade etmekte; “Hayrın/Vakıfların da yine “meclis eliyle” olduğunu söylemektedir.

 

Bugün bürokratlar yürütme tarafından atanmakta ve azledilmekte (hatta hiç azledilememekte); ya da biraz zorlaştırılarak, 3’lü kararname ile atanmaktadır. Dünyada da benzer olduğunu sanıyorum. Bazı ülkelerde sadece bakanlar meclis tarafından seçilmekte, diğer bürokratlara meclis karışmamaktadır.

 

Meclisler tüm topluluğu temsil ederler ve süreklidirler. Topluluk var olduğu sürece kayıtsız ve şartsız egemenlik milletin adına onundur. O kimseye karşı tasarruflarından sorumlu değildir, “la yüs’eldir”; onu sorgulayacak başka bir makam yoktur. Bu egemenliğini kendi seçtiği yöneticiler aracılığı ile kullanması kadar tabii başka bir şey yoktur.

 

Diğer ayetler de bu gözle taranmalı, içinden geçtiğimiz şu günlerde, “Türk Tipi”; daha doğrusu, Kurandan istidlal ederek yeni bir devlet yönetimini/yapılanmasını tarif etmemiz gerekir.

 

Her zamanki soru ile bitireyim: “Men ensarî ila ALLAH”. Hz. İsa bu çağırısı ile; “Allah İÇİN benim ensarım/yardımcılarım kimdir?” demiyor; “Allah’a benim ensarım/yardımcılarım kimdir?” diyor. “Li” ile değil, “İla” ile söylüyor…

 

Devlete, devlete giden yolda, bana yardımcı olabilecek kimse kimdir?

 

Saygılarımla.

Hüseyin Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:27

Kurban (DEVLET) Bayramınız kutlu olsun. Örneğin geçmiş yazıların birinde dedim ki;

madem ki günlük namazlar aşiret/ocak,

cuma namazı kabilenin/bucağın namazıdır;

öyleyse Ramazan Bayramı namazı İLİN,

KURBAN BAYRAMI NAMAZI da DEVLETİN NAMAZIDIR dedim.

Hz. Peygamber kıldırdığı Cumayı merkez bucağının başkanı, kıldırdığı Ramazan Bayramını Medine ilinin başkanı, kıldırdığı Kurban Bayramını Devlet Başkanı olarak kıldırmıştır. Veda Haccında ise İnsanlık başkanı olarak kıldırmıştır.

O zaman bu farklar bilinmiyordu, hepsi içiçeydi, şimdi tefrik ediyoruz.

Karagülle de geçen seminerde bu görüşüme iştirak etmiştir. Cuma namazı sadece "ellezine amenu" olanlara emirdir dolayısıyla onlara farzdır, diğerlerine kıyas ile farz olabilir, demiştim; bu görüşüme de iştirak etmiş görünüyor.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
22.05.2016
18:44

Özetle;

bütün namazları bir başkan kıldırır.

Günlük namazları Ocak başkanı,

Haftalık namazları Bucak başkanı,

Ramazan Bayramı namazını İlin (merkez bucağının) başkanı,

Kurban Bayramı namazını Devlet (başkentin merkez bucağının) başkanı,

Hacdaki Kurban bayramı namazını da Mekke (merkez bucağının/Harem'in) başkanı kıldırır.

Farz namazların münferiden ifası istisnadır. Aslolan ilgili başkanın ardında kılmaktır.

Her birim için 3 defa o katılımı yapmamak onlardan ayrıldığına delildir. Peygamber cuma namazı için, "özürsüz 3 defa terk eden bizden değildir" demiştir.

"Mümin" ve "ellezine amenu" olanların bu namazlara katılımlarının hükümleri farklıdır (eski bir makalemde izah etmiştim).

Salat/Namaz (her kademedeki) topluluğun toplantısı olduğu için kamu hizmetlerinden sorumlu olmayan müslimler bu toplantılara/namazlara iştirakle yükümlü değildirler, katılırlarsa katılımları geçerli/makbuldür.

Saygılarımla.

H. Kayahan 





Çok Okunan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 40814 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28209 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 26892 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19070 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17320 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 16988 Okunma
Süleyman Karagülle
İlmîlik Demek “Usul” Demektir
3.10.2015 16229 Okunma
Süleyman Karagülle
Neden Arapça; Neden Kuran Arapçası
9.02.2013 14635 Okunma
1 Yorum 10.02.2013 15:18
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13465 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 12938 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
Evlilik ve Kanun Önerisi
5.03.2016 12899 Okunma
1 Yorum 06.03.2016 01:18
Süleyman Karagülle
Akit ve Ahit (Tekrar)
12.04.2012 12899 Okunma
1 Yorum 13.04.2012 17:57
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 12879 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 12874 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ve F.Gülen
8.02.2014 12660 Okunma
2 Yorum 27.07.2017 01:05
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12540 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 12484 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12372 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Akhan ve Tokul Ailelerine Açık Mektup!
5.09.2015 12217 Okunma
1 Yorum 05.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11421 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11417 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Kesilen Hayvanlar (Mete Firidin’in görüşü üzerine)
14.04.2015 11287 Okunma
1 Yorum 16.04.2015 20:19
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11236 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11216 Okunma
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11181 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 10982 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 10942 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
AK Parti’nin Kötülük ve İyilikleri
25.06.2016 10861 Okunma
Süleyman Karagülle
EKONOMİDE TAM İSTİHDAM
3.10.2016 10807 Okunma
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 10719 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Sam'a cevap: Kuran'daki müşküller, müteşabihler
3.01.2016 10666 Okunma
1 Yorum 16.01.2016 14:15
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10629 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
İki Merkez; Sermaye ve Kur’an
3.10.2015 10556 Okunma
2 Yorum 05.10.2015 08:11
Süleyman Karagülle
Sam Adian'a cevap
15.11.2015 10518 Okunma
2 Yorum 19.11.2015 21:27
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10475 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
Riba/Faiz ve Katılım Bankaları
24.01.2015 10458 Okunma
Süleyman Karagülle
Kiralar Neden Yüksek?
31.01.2015 10443 Okunma
Süleyman Karagülle
Mümin kimdir?
9.05.2015 10439 Okunma
Süleyman Karagülle
Söz ver, oy vereyim
9.05.2015 10260 Okunma
1 Yorum 11.05.2015 09:51
Süleyman Karagülle
Çağımızın sorunları
4.05.2013 10248 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:10
Süleyman Karagülle
Türkiye’nin Yeri ve Görevi
27.06.2015 10229 Okunma
1 Yorum 29.06.2015 14:04
Süleyman Karagülle
Akit Yorumcularına
21.07.2015 10226 Okunma
1 Yorum 22.07.2015 13:24
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10181 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10165 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Türkiye’yi bekleyen tehlike; uçurum!
6.06.2015 10152 Okunma
2 Yorum 09.06.2015 08:56
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10109 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Medine Vesikası-Taha Akyol’a Cevaplar-2
25.07.2015 10063 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran'ın değeri, Muhammed'in varlığına dair cevaplar
11.06.2016 10063 Okunma
1 Yorum 12.06.2016 17:31
Süleyman Karagülle
F. Gülen ve İbtihal
26.03.2016 10033 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm Süreci ve PKK sorununun çözümü
8.08.2015 9942 Okunma
2 Yorum 10.08.2015 12:00
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 9937 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 9935 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 9887 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 9834 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 9773 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 9712 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 9667 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Akevler ve AK Parti
14.06.2015 9638 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergisiz Devlet
26.12.2015 9607 Okunma
2 Yorum 26.12.2015 20:11
Süleyman Karagülle
Elektrik Kesintisi ve Çözüm Önerisi
4.04.2015 9414 Okunma
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9376 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9371 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
KUR’ANÎ ÇÖZÜM
18.04.2016 9359 Okunma
1 Yorum 18.04.2016 10:52
Süleyman Karagülle
Mısır’daki İdamlar ve Yapılması Gerekenler
23.05.2015 9341 Okunma
1 Yorum 25.05.2015 10:09
Süleyman Karagülle
Vadeli satış, taksit ve murabaha
22.12.2012 9329 Okunma
Süleyman Karagülle
Kıssadan hisse ve devlet yönetimi
17.05.2014 9321 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9318 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Ruslar ve Türkler
20.12.2015 9263 Okunma
2 Yorum 25.12.2015 14:57
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9172 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
Altın Bono
17.12.2016 9155 Okunma
2 Yorum 19.12.2016 21:21
Süleyman Karagülle
IŞİD ve PKK ile Neler Oluyor?
1.08.2015 9143 Okunma
Süleyman Karagülle
Kenan Evren
16.05.2015 9120 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:30
Süleyman Karagülle
Milletvekili Yemini
14.03.2015 9101 Okunma
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9039 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
Yeni Bir Dünya İçin Yapılması Gerekenler
19.11.2016 9027 Okunma
1 Yorum 19.11.2016 22:39
Süleyman Karagülle
Sermaye ve siyasi güç, para ve silah
24.05.2014 8979 Okunma
Süleyman Karagülle
Son Ümit!
4.07.2015 8956 Okunma
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 8938 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
İslâm Hukuku-Taha Akyol’a Cevaplar-1
25.07.2015 8891 Okunma
Süleyman Karagülle
Vergi indirimi ve vergi iadesi
22.02.2014 8851 Okunma
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 8817 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 8767 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Adil Kur’an Düzeni ve çağımızın sorunları
5.09.2015 8757 Okunma
2 Yorum 07.09.2015 17:54
Süleyman Karagülle
Ayı öldürmek yasak
4.05.2013 8747 Okunma
1 Yorum 05.05.2013 09:25
Süleyman Karagülle
Neden matematik?
16.02.2013 8730 Okunma
1 Yorum 17.02.2013 00:40
Süleyman Karagülle
Partilere Tavsiye
30.05.2015 8678 Okunma
1 Yorum 01.06.2015 08:08
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeninde Başkanlık
21.05.2016 8525 Okunma
1 Yorum 23.05.2016 08:10
Süleyman Karagülle
PKK Mikrobu Üreten Sebepler ve TEDAVİ
6.02.2016 8509 Okunma
1 Yorum 06.02.2016 23:11
Süleyman Karagülle
Türkiye ve Çin
1.08.2015 8469 Okunma
1 Yorum 03.08.2015 09:13
Süleyman Karagülle
Mehmet Hikmetumut, Ölüm ve Ötesi
5.07.2015 8462 Okunma
1 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Akevler ve Araştırmacı
12.01.2013 8452 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Hükümet ve Devlet Başkanı
20.06.2015 8439 Okunma
2 Yorum 23.06.2015 14:03
Süleyman Karagülle
Kur’an Düzeni; Çözümü Halk Üretebilir
14.11.2015 8398 Okunma
1 Yorum 16.11.2015 08:32
Süleyman Karagülle
Rüya
20.02.2016 8397 Okunma
2 Yorum 21.02.2016 11:34
Süleyman Karagülle
Rockefeller Ailesi ve Hidrojen Enerjisi
2.04.2016 8355 Okunma
2 Yorum 11.04.2016 08:19
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8327 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8252 Okunma
Süleyman Karagülle
Akevler Ekolü ve ...
18.04.2015 8240 Okunma
2 Yorum 20.04.2015 17:09
Süleyman Karagülle
Tanrı ve Olasılık
3.10.2015 8194 Okunma
Süleyman Karagülle
Faizsiz sisteme nasıl geçilir?
16.11.2013 8062 Okunma