Seçim; ‘Emekliler Partisi’ en büyük parti gibi!-2
Kur’an ayeti ile önceki yazıya başlama gereği görmüştük; ilgililer insafa gelsin diye… Kur’an ayetini önemine binaen tekrar hatırlayalım: “Ve en leyse li’l-insani illa ma sea / Ve insan için kendi emeğinden başkası yoktur.” (Necm Suresi 39’uncu ayet)
-İnsan için sa’yinden, çalışmasından, emeğinden başkası yoksa…
-İnsanlık için yani bütün beşeriyet için de aynı şey söz konusudur…
-Bundan dolayı yarım yüzyıllık çalışmalarımızda bütün insanlık var…
-Buna istinaden “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmamız var…
Bu anayasa çalışmalarımızın başlangıcı da 1972-73 yıllarından itibaren kurucusu olduğumuz MSP İzmir ve Ege Bölgesi teşkilatları döneminde İzmir’de yaptığımız haftalık “Millî Görüş Açısından Anayasa Seminerleri” çalışmalarına istinat etmektedir…
O zaman başlattığımız bu çalışmalarımız, 20-25 yıldır İstanbul’da sürdürmekte olduğumuz haftalık “Kur’an ve İlim Seminerleri” ile birlikte dönem dönem yürüttüğümüz “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmalarımızla devam etmekte, elhamdülillah…
Nitekim ülkemizde yeniden “yeni anayasa” konusu gündeme gelince, İstanbul’da, İslam Medeniyeti Vakfı’ndaki haftalık seminerlerimizde “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmalarımızla devam etme kararı verdik, 20 haftadan beri seminerlerimiz devam ediyor; seminer kayıtlarına İMV Adil Düzen Seminerleri yayınlarından ulaşabilirsiniz…
İnsan ve insanlık için olan bu girizgâhtan sonra yine ‘emekliler’ konusuna geçelim…
İzmir yıllarımdaki kadim yazar arkadaşım Fehmi Koru geçen ay ortasında (15 Ocak 2024) emeklilerle ilgili olarak “Emekliler birkaç gün sonra maaşlarını aldıklarında nasıl sevinsinler?” başlıklı bir yazı yazdı; o yazının son bölümünde yazdıklarını okuyalım…
“Görüyorsunuz, hemen devleti yönetenleri suçlamıyorum. Hemen suçlamasam da, bugünkü akıl almaz adaletsiz tablodan başka kimi suçlayabileceğimi de bilemiyorum. Şu son duruma biraz daha yakından bakalım: Devlet doğrudan kendisi için çalışmış ve emekli olmuşlara SGK’lı ve Bağ-Kur’lu olanlardan farklı muamele etmeye başladı. Memur emeklileri bu ay bir önceki aya göre %49,25 daha fazla maaş alacaklar; buna karşılık SGK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşındaki artış yüzde 37.57 olarak kararlaştırıldı. Neden acaba?
Herhalde maaşları ayarlayanların böyle bir ayrıma giderken dayandıkları bir mantık vardır; daha doğrusu olmalıdır diye düşünüyorum. Ancak, ne kadar düşünsem aklıma mantıklı bir açıklama gelmiyor. Öyle bir ayrım için hadi mantıklı bir gerekçe vardı diyelim, pekiyi de, ayrımcılığı içine sindiremedikleri için şiddetli tepkilerini dışa vuran daha düşük artışa maruz bırakılmış emeklilere ekstra bir şeyler vererek gönüllerini kazanma niyetini neyle açıklayacağız? Mart ayında yerel seçim olmasıyla mı? İyi de, iki tip emekliye birbirinden farklı maaş artışını kararlaştıranlar, kimlerse onlar, daha az artışa maruz bırakacakları kitlenin rahatsızlık duyacağını hiç mi hesaplayamadılar?
Kusura bakmasınlar ama bu görüntü, bir emekli olarak bana, ayrımcılığa maruz bırakılmaktan daha ağır geliyor. Böylesine temel bir konuda hesapsızlık, bu hesapsızlığı yapanların daha da önemli iç veya dış konularda daha kim bilir ne gibi vahim yanlışlıklar yapabileceklerini -hatta yaptıklarını- düşündürüyor. “Seyyanen” dedikleri yeni bir yöntem var ki, o da tad kaçırmaya bire bir. Dünyada emeklisine ‘lütuf’ anlamına gelen böyle bir uygulamayı uygun gören bizdekinden başka bir yönetim olacağını da zannetmiyorum. ‘Kök maaş’ saçmalığını ise aklıma bile getirmek istemiyorum.
Ankara’daki dostlarım, emekli maaşları konusunu görüşürken, bana, “Emekliler bu kadarcık da olsa zam alabildiklerine dua etsinler” deyince şaşırdım.
Meğer Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, zam hesapları yapılırken, çok daha düşük oranlar için baskı yapmaktaymış; indire indire onu sonunda bu kadar zamma güç bela razı etmişler… “Önümüzdeki zam döneminde bu kadar bile beklenmesin” dedi dostlarım.
Katlanmak gerekecekmiş…”
https://fehmikoru.com/emekliler-birkac-gun-sonra-maaslarini-aldiklarinda-nasil-sevinsinler/