Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013
6375 Okunma, 8 Yorum

Sevgili Üstadım Süleyman Karagülleye arzımdır.

24.06.2013

Selam, sevgi ve dua ile

 

Sizi tanıdığımdan buyana, neredeyse 40 yıl geçti. Kırk sayısı önemliydi. Benim de 40 yaşımla ilgili hayallerim vardı. Öyleye ya, 40 yaş Şuraya seçilebilme yaşıydı, ama 40 yaşımın habersiz geçmesi gibi, sizi tanımamın üzerinden de 40 yıl geçip gitti. Hatırladığım kadarı ile İzmirdeki Selamet Konağındaki Kuran Matematiği seminerlerine gelerek tanımıştım sizi. Varlığımın sebebi ebeveynlerim, varlığımı bilmemin sebebi de siz oldunuz. Aradan geçen 40 yılda nice dersinizi dinledim, nice yazınızı okudum. . Bana olan katkınızın karşılığını asla ödeyemem. Bize neler öğretmediniz, neler anlatmadınız ki

 

Bundan 30-35 evvel, Arapça harflerin tasnifini anlatırken El Halilin duasını da anlatmıştınız. El Halil, Allahım bana, daha önce kimse vermiş olmadığın bir ilmi nasip et…” diye dua etmişti ve fonetik ses ilmini ilk o başlatmıştı. O gündür bu gündür bu duayı hiç unutmuyorum. İbni Haldunu da böyle anlatmıştınız; o da yaptığı şeyin tarih ilmi değil, yeni bir ilim olduğunu söyler, demiştiniz. Bunu da hiç unutmuyorum. El Halil Ses ilmini, İbni Haldun da Sosyoloji ilmini başlatmışlardı.

 

Ben de için için hep böylesi özgün ve yeni bir çalışma diledim. Bunu asla yüksek sesle dile getirmedim. Zira benim gibi ne doğru dürüst Batıyı, ne de doğru dürüst Doğuyu okumuş birisi, nasıl böyle bir temennide bulunabilirdi ki?

 

Az okumuş olmak; bir yere, bir kişiye takılı kalmadan kişiyi özgürleştirmektedir. Ben de düşünürken, yazarken beni yönlendiren, kısıtlayan, manipüle eden bir tesir altında kalmadan serbestçe yazıyorum, daha doğrusu yazmaya çalışıyorum. Fakat diğer yandan da, kişinin duyduğu her yeni ibare, her yeni kavram ona yepyeni ufuklar açan birer sihirli anahtar gibidir. Duymazsanız etkilenmezsiniz, sizde yeni düşünceler, çağrışımlar, ilhamlar oluşmaz. Bu öyle bir madalyondur ki; bir yüzü sizin lehinize, diğer yüzü ise aleyhinize çalışır. Yeniye talip olanlar için kural; mümkün olduğunca öğrenmek ama onlara bağlanmamak olmalıdır. Rahmetli Bediüzzaman da öyle dememiş miydi: her tefsir bir perdedir diye Bunu da sizden duymuştum.

 

Yine yıllar önce bize, insanın yaş dönümlerini anlatıyordunuz. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yaşlılık ve bunların fıkıhtaki karşılığı olan sayıları, bunların sayı dizilerini çıkarıyordunuz. İnsanın nominal ömrünün 100 yıl, nominal ergenlik yaşının da 15 olduğunu öğretmiş, bunun dizisini göstermiştiniz. Daha sonraları da medeniyetlerin ömürlerinin 1000 yıl olduğunu, İslam medeniyetinde de müçtehitler devrinin 150li yıllar olduğunu söylemiştiniz.

 

Kırgızistanda olduğum 1998 yılı sonlarında, işsiz ve çaresiz kaldığım bunalımlı bir dönemde okuduğum ve hiçbir ilmi yönü olmayan peygamberler tarihi kitabının da tesiriyle; sizden duyduğum bu kuralı insan ve ona ait olan bütün kurumlara uygulayıp; bugün bilinen biyoloji, jeoloji, antropoloji, vb tüm ilimlerle de uyumlu bir peygamberler tarihi; daha doğrusu insanlık tarihi yazmaya karar verdim. Bu çalışmanın adını ERGİNLİK TEORİSİ koydum. Görmüş olduğum Hendese öğreniminin bana kazandıdığı meleke ile, noktaları birleştirmeyi; enterpolasyon, ekstrapolasyon yapmayı becerebiliyordum. Ebu Hanifenin İSTİHSAN dediği de bu olsa gerekti: Bu, Hendesede, bilinen birkaç nokta yardımı ile EĞRİYİ” tanımlama ve böylece arada kalan ve dışarıda kalan noktaları kestirebilmek; Matematikte de MATRİSİ” OLUŞTURUP, boş hücreleri bilebilmektir.

 

İnsan ile medeniyet arasında 10 kat fark olduğunu görünce bunu bir dizi yapıp, her sayıya karşı gelebilecek kavramları araştırdım. Tevrattaki sayıları irdeledim, tasnif ettim. Antropoloji, Arkeoloji, biyoloji ve benzeri kitaplardan dip notlar çıkardım, karşılaştırdım, deliller buldum, vs.

15 ve 100 İnsan, Ademoğlu idi.

150 ve 1.000 Medeniyetlerin yaşı ve  erginliği idi. Medeniyetlerin insanlar gibi eşeyli döllenme ile (dölleyen ve döllenen ile) ürediğini fark ettim.

1.500 ve 10.000 ulusların (dil, teknik, sanat ve örf) nominal erginliği ve ömrü idi.

15.000 ile 100.000 Ademoğullarının nominal erginliği ve ömürleri idi. Bana göre Hz. Peygamberin hatem ennebi olmasının başka bir izahı yoktu. Ademoğulları erginliğe ulaşmışlar ve artık mürebbi gelmeyecekti. Artık o bir yetişkin (tüzel kişi) idi ve kendi  kararlarını kendi verecek, kendi yolunu kendi bulacaktı.

150.000 -1.000.000 (bunlar için kitabı okumak gerekir)

1.500.000-10.000.000 ( )

15.000.000-100.000.000 ( )

150.000.000-1.000.000.000 ( )

1.500.000.000-10.000.000.000 ( )

15.000.000.000 ile 100.000.000.000 ise evrenin yaşı ve nominal erginliği idi. Evren henüz ergenliğe ulaşmamış, ama az kalmıştırtır. Şu andaki bilgilerimizle ömrü 13,7 milyar yıldır. Ergenliğine 1 milyardan az fazla yıl kadar kalmıştır

 

400 sayfa kadar olacağını tahmin ettiğim bu çalışmamın 150 sayfa kadarını 15 sene önce yazmış olmama rağmen, dünya gailesi çalışmamı tamamlamama mani oldu. O zamandan beri Aristoya hak verir oldum: Köleler çalışmalı ki, efendiler ilim yapabilsin(!) Bu çalışmanın doktora sevisinde bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Her doktora çalışması da özgün ve yeni bir çalışmadır, elbette. Bir gün tamamlamak nasip olur diye dua ediyorum.

 

Allah kelimesin aynı zamanda topluluk/kamu/devlet manasına geldiğini sizden öğrendim. Resule de başkan demiştiniz, başlarda uygun görünse de sonları benim kafamda bu karşılık oturmamaya başladı. Zira; Allah, Rab, Resul, Nebi ve benzeri diğer kelimeleri beraber düşünmeğe başlamıştım. Sosyoloji dikkatimi çekiyordu. Allah, Kitap, Namaz, Abdest konularında birkaç makale de yazdım. Bunlarla meşgul olup, düşünürken yeni bir sav ortaya attım. Şöyle ki:

Günümüze kadar Kuranın bazı ayetlerinin Astronomi ile ilgili olduğu, bazı ayetlerinin Jeoloji ile ilgili olduğu, bazı ayetlerinin Biyoloji, bazı ayetlerinin Ekonomi, bazı ayetlerinin Yönetim, bazı ayetlerinin Öte Dünya ve benzeri konularla ilgili olduğu kabul ediliyordu. Ben şunu söyledim yazılarımda; KURANIN BÜTÜN AYETLERİ SOSYOLOJİ İLE İLGİLİDİR, KURANIN BÜTÜN AYETLERİ BİYOLOJİ İLE İLGİLİDİR, KURANIN BÜTÜN AYETLERİ EVRENLE İLGİLİDİR, VS. Herhangi bir ilim mensubu kendi ilmini Kurana uygulayabilir ve görür ki, Kuran sadece o ilmi ve o müesseseyi anlatmaktadır ve öyle hal olur ki, Kuranda o ilimden başka bir şey yok zanneder.

 

Biyoloji uğraşan bir arkadaş da Allah kelimesini Canlı, canlılık aleminin tamamı, münhasıran en kamil canlının bedeni olarak alabilir; ondaki yapıcı unsurları melek, ruh, mümin, Müslim, salih vs; yıkıcı unsurları  iblis, şeytan, kafir, münafık, vs gibi kelimelerle  eşleştirir ve onun oluşumunu, işlemesini ve akıbetini Kurandan çıkarmış olur.

 

Jeoloji, Astronomi gibi Fizik/Kimya ilimleri ile mücehhez bir arkadaş da; Allah kelimesini Evren olarak karşılar, mesela çeken unsurları müspet kavramlarla, iten unsurları menfi kavramlarla karşılar ve Kuranın tamamını böyle manalandırabilir. Diğer ilimler de böyle olur.

 

Önümüzdeki 1000 yılın Kuran mucizesinin bu olacağını zannediyorum. Sonraki bin yıllarda daha başka mucizeleri de elbette zuhur edecektir.

 

Ben bu kabule bir başlangıç olmaz üzere, Kuranın tamamını Sosyoloji gözlüğü ile okumak istiyorum. Hiçbir kelimeye Teolojik, mistik karşılık vermek istiyorum. Bunda hiçbir istisna olsun istemiyorum. Bu konuda birkaç defa yanıma arkadaş aradım. İsanın yakarışıyla men ensari ilallah? diyerek yazımı bitirdim. Dikkat ettim, İsa peygamber men ensari lillah? demiyordu. O da Allahı mistik manada değil, devlet manasında kullanıyordu. Zira o da ulul  azm peygamberlerdendi

 

Abdest toplum sağlığını korumak için gerekiyordu. Salat topluluk olaşabilsin diye emredilmişti. Günlük Namazlar Ocakta, haftalık Namaz Bucakta, Ramazan Bayramı Namazı İlde, Kurban Bayramı Namazı da Devlet Merkezinde kılınmalıydı. Namazı ikame etmekten mana, toplantı yapmaktı. Umre Haccın bir misali olarak Devlet Merkezinde, Hac ise İnsanlık Merkezi olan Mekkede olmalıydı. Oruç hem belirli ayda ay (şehr) olarak; hem de miktarı, zamanı kişiden kişiye ve hale göre değişecek şekilde sayı (eyyamen madudat) ile tanımlanabilen günlerde tutulmalıydı. Resul kelimesi genel yönetimin/yürütmenin başını, Rab kelimesi de yerel yönetimi ve başını gösteriyordu. Zira yerel yönetimler ayrı bir tüzel kişilik olamayıp, hizmet birimleri olduklarından; ancak başkanları ile beraber kişilik kazanmakta ve Rab ile tesmiye edilmekteydi, vs

 

İstanbuldaki Dr Lütfi bey ve arkadaşları El Halil ve İbn. Haldun gibi tarihe mal olacaklardır. Başladıkları çalışmanın bir gün biteceğini zannediyorlardır. Onlar bedenen veya ruhen yorulmadıkça o konular bitmeyecektir. Ateş ve tekerlekten sonra, insanlığın 3. önemli icadı olan bilgisayarın da yardımıyla; dilin kurallarını, gramerini yeniden tespit edecekler, yepyeni keşifler ve yepyeni yöntemler ortaya koyacaklardır. Allah onlara azim ve gayret versin.

 

Sevgili Üstadım; görünen odur ki, bu konuda bana sizden başka yardım edebilecek kimse yoktur, en azından şu ana kadar olmamıştır. Ben Sosyolojik Kuran üzerinde çalışmak istiyorum. Yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi, Kitabın tamamına, ibarelerin hepsine Sosyoloji gözlüğü ile bakmak, o gözle incelemek istiyorum. Allah, Melek, Cin, Şeytan, Cennet, Cehennem vb, Kuranda ne kelime ve kavram varsa hepsini sadece sosyoloji terimleri ile karşılamak istiyorum. Uzun zamandır bu tip tercümeler yapıyorum. Ancak bunlar yazılı değildir. Şimdi bunları bir sistematik içinde yazıya geçirmek istiyorum. Bu bence mümkündür ve gereklidir. Kuranın Allah sözü olduğunun, onun beşer sözü olamayacağının, gerçekten mucize oluşunun yeni bir ispatı olacaktır. Bunun peşinden diğer ilimler de bunu yapacaklardır.

 

Yaz sezonunun bitmesini müteakip, İstanbula olan seferlerim tekrar başlayacaktır. Eğer bu savımı denenmeye değer görürseniz, bana yardımcı olur musunuz? Buna ayıracak vaktiniz  olur mu?

 

Acizane, affınıza sığınarak maruzatım budur.

 

Saygılarımla.

 

Hüseyin Kayahan

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
28.06.2013
15:59

III. BİNYIL UYGARLIĞI VE KUR’AN Tarihte dört büyük uygarlık gelip geçmiştir; Mezopotamya-Mısır, İbrani-Yunan, Hıristiyanlık-Bizans, I. Kur’an Uygarlığı ve Avrupa uygarlığı. Bunlar çift medeniyetler şeklinde gelmiştir. İkinci medeniyetler ayrı medeniyetlerdir ama birinci medeniyetlerin devamıdır. Hukuku yücelten doğu medeniyetleri üzerine oturan batı medeniyetleri tekniği yüceltmişlerdir. Bu çift medeniyetlerden biri zirvedeyken ikincisi yeniden oluşur. Yeni medeniyet iki medeniyetin sentezinden oluşur. Bugün I. Kur’an Medeniyeti sona ermiş, II. Kur’an Medeniyeti yeniden başlamaktadır. I. Kur’an Medeniyeti’nin bir uzantısı olan bugünkü Batı Medeniyeti zirvededir ve çökmeye başlamıştır. Yeniden oluşacak II. Kur’an Medeniyeti’nin özelliği vardır. Eski medeniyetler önce peygambere sonra kitaplara dayanıyordu. Çünkü o günkü insanlar kitabı anlayacak seviyede değildi. I. Kur’an Medeniyeti ise ikisine birlikte dayanmış, Kur’an da Son Nebi kadar etkili olmuştur. Bugün oluşmaya başlamış olan II. Kur’an Medeniyeti yalnız ve yalnız Kur’an’a dayanacaktır. Çünkü yeni peygamber gelmeyecektir. I. İslâm Medeniyeti kurulurken ilk kurucuları zaten Arapçadan başka bir dil bilmiyorlardı. Bir iki asır sonra büyük uygarlıklarla karşılaştılar; İran, Bizans, Hint, Çin uygarlıklarını yakından gördüler. Eski Yunan uygarlığı ölmüştü ama eserleri mevcuttu. Bu uygarlıkları İslâmlaştırarak I. Kur’an uygarlığına aktarırken Arapçadan başka dil kullanmadılar. Tüm uygarlık eserleri o günkü Arapçaya çevrildi. I. Kur’an uygarlığı öyle doğdu. Bugün o uygarlığın ilmî terimleri çoktan tarihe karışmış ve yok olmuştur. Batı I. Kur’an uygarlığını kendisine mâl ederken birçok kelimeyi Latinceye ithal etti ve Latince de böylece ilmî dil oldu. Arapça kısa yazıldığı için rumuz kullanmadan Matematik yapılabilmiştir. Ama Latince mutlaka Matematik kullanma zorunluluğunu doğurmuştur. Bugün Matematik dili Latince olarak Arapçadan daha ilerdedir. İkinci Kur’an uygarlığı, III. binyıl uygarlığı nasıl kurulacaktır. a) Kur’an Arapçası bilgisayar dili ile yeniden öğrenilmeye başlanacaktır. b) Tüm ilimleri içeren benzer tasnifler ve sistemler ortaya konacaktır. Sekiz yüzlülerden yararlanılacaktır. c) Kur’an’da sekizyüzlü üzerinde bulunan kavramlardan değişik örnekler vardır. Yani bir kelime astronomiden seçilmişse, ikinci kelime biyolojiden seçilmiştir. Ne var ki sekiz yüzlüde olanların karşılığı kelime Kur’an’da 25’er grup hâlinde vardır. Kimilerinde asaleten vardır, kimilerinde kıyasen vardır. Bu kelimeler bulunup Kur’an Arapçası ile ifade edilmelidir. d) İlmî kitaplar öyle yazılmalıdır ki iktisatçı okurken o iktisadi manaları ile iktisat ilmine sahip olacaktır. Matematikçi okurken aynı kelimelerle matematikteki manalara sahip olacaktır. Örnek olarak “kalp” dediğimiz zaman dâhiliyeci göğsümüzdeki kalbi, sinir mütehassısı beyni anlayacak, iktisatçı bankaları, ulaştırmacı garajları, istasyonları, havaalanlarını, rıhtımları anlayacaktır. Böylece Kur’an’ı okuduğu zaman herkes kendi diline göre onda farklı manalara ulaşacaktır. * Hüseyin Kayahan bana hitaben yazdığı bir makalede sosyoloji ilmi için bunu yapmak istediğini yazmıştır. Kimsenin kendisi ile çalışmadığını beyan etmektedir. Kayahan da benimle çalışmamıştır. Her zaman beni desteklemiştir. Ne istemişsem eksiksiz yapmıştır ama birlikte çalışmaya yanaşmamıştır. Hâlâ da bu hususta ısrarlıdır. Hüseyin Kayahan’ın yaşı olgunluk dönemini aşmıştır. Artık gece gündüz çalışarak bu büyük işi başarabilir. Ben benimle beraber çalışmak isteyen herkesle vaktim varsa çalışırım. Ancak başarabilmenin şartlarını burada tekrar etmek isterim. a) Bu sahada çalışmak demek, peygamber olmadığı halde peygamberlik görevi yüklenmek demektir. Cebrail gelmeyecektir. Onun yerini çalışma arkadaşları almıştır, arkadaşlarla istişare almıştır. Hazreti Peygambere bir ara vahiy kesilmiş ve o büyük sıkıntılara girmiştir. Bazen vahiy geciktiği zaman bunalımlar geçirmiştir. O halde bu hususta çalışmak isteyenler mutlaka günde en az üç defa buluşmalı ve istişare etmelidirler. b) Ben seksen beş yaşındayım. Torunlarımı ve eski arkadaşlarımı bırakmış olarak İstanbul’dayım. Çünkü temelden Kur’an ilimlerini çalışmaya başlayan yalnız İstanbul cemaati vardır. Yeryüzünde bu çalışma yalnız İstanbul Yenibosna’da yapılmaktadır. Katkı yapmak isteyenler mutlak oraya hicret etmelidirler. Geçinmek için gerekli kazanç için gerekli saatlerini ayırmalıdırlar. Artan zamanlarını mutlaka Hüseyin Kayahan’ın yapmak istediği çalışma benzeri değişik konularda yapmalıdırlar. c) Bizim nesil bir şeyleri başlatmış ve buraya kadar gelmişlerdir. Bundan sonraki adımlar onun üzerinde oturtulmalı, Akevler denemesinden yararlanılmalıdır. Yenibosna’da çalışanlar bunu yapıyorlar. Kimse kendisi kendi başına plan yapmamalıdır. Herkes başlanmış III. binyıl uygarlığı araştırmasına ben ne aktarabilirim demeli, kendisi hobi olarak çalışmaya başlamalıdır. Onları sonra Allah sentez eder. Bunun için de bir arada olmak gerekir. Çalışmaların uyumlu olması için istişareye gerek vardır. Herkes kendisi karar verip uygulayacaktır. Ancak diğerlerini haberdar edip onlardan etkilendiği ve onlara etki ettiği için sonunda birliğe doğru gidilir. d) Süleyman Karagülle’ye gelinirse; ondan istifade ediniz. Onda üççeyrek asırlık bir çabanın sonuçları vardır. Ama ona hiçbir zaman güvenmeyin, onu hesaba katarak bir çalışmaya girmeyin. Ondan yararlanın ama dayanacağınız tek varlık Allah olmalıdır, O’nun halifesi olan topluluk olmalıdır. Topluluktan uzak olan Allah’tan uzak olur ve başarıya ulaşamaz.

Reşat Nuri Erol
29.06.2013
06:16

YAZMAYI UNUTMUŞUM...

YUKARIDAKİ DEĞERLENDİRME ÜSTADIMIZDANDIR.

SELAM VE DUA..

REŞAD

Reşat Nuri Erol
01.07.2013
09:01

HÜSEYİN KARDEŞ;

AL SANA BİR BAŞKA FIRSAT DAHA...

SELAM VE DUA İLE..

REŞAD

*

BU SABAH YAPTIĞIM TEFSİR ÇALIŞMAMIZDAN BİR BÖLÜM...

BİLGİNE VE İLGİNE SUNULUR...

(SUNUM HERKESEDİR...)

REŞAD

*

"Demek ki uyku kadar rüya da canlılar için vazgeçilmez bir olaydır. Ölüm nedir? Ölüm şoförün arabasını terk etmesidir. Kaza yapan araba tamir edilmezse artık o hurdalığa gider. İnsan bedeni de tamir edilemediği zaman ruh tamamen ilişkiyi keser ve o bedenden ayrılır. Beden ile ruh arasındaki ilişki hemen kurulamıyor. Yumurta anne rahminde annesinin kanını emmeye başlayınca ruhla ilişkiyi kurmaya başlar. Ne var ki şoför olmak kolay değildir. Uzun bir eğitime tâbi tutulacak olan çocuk geliştikçe ruh da şoförlüğü öğrenecektir. Ben diyelim ki beş yaşından beri kendimi hatırlıyorum. Başımdan birçok olaylar geçmiş. Çeşitli safhalardan geçtim. Eğitim aldım. Ama ben benim. O günkü ben ile bugünkü ben arasında kişiliğimde bir değişiklik olmamıştır. Demek ki ruhumda değişiklik yoktur. Şoför yetiştirirken önce bilgiler verilir. Sonunda artık direksiyona geçebilir ve direksiyonu kullanmaya başlar. İşte bu durum insanın kendisini hatırladığı zamandır yani bilincin başlaması zamanıdır. O güne kadar insan aktif değildir. Hep rüyada olduğu gibi biyolojik hareketler yapmaktadır. Ne var ki hepsini takip etmektedir. Konuşmaya başladıktan sonra bilinçlilik hâli ortaya çıkar. On beş yaşına geldiği zaman ise artık kendisine ehliyet verilmektedir, kendi başına arabayı sürebilmektedir. O halde ölüm ruhun bedenden ayrılmasıdır. Ne var ki artık şofördür. Arabası yoktur ama şoförlüğü devam etmektedir. Her insan ayrı model olduğu için insanlar başkalarının arabalarını kullanamıyor. Dolayısıyla bir başka bedene girme söz konusu olamıyor. Çünkü o arabayı kullanmayı bilmemektedir. Yeni bir araba verelim, orada yeniden eğitime başlasın diyebilir. Yine işe ilkahtan başlaması gerekmektedir. Yeniden dirilme demek eski araba ile işe başlama demektir. Eski arabanın her şeyi değişebilir ama beyindeki bilgisayar değişmeyecektir. Bilinçte berilik sürüp gitmesi gerekir. Oysa beynimiz parçalanıp çürümektedir. Bilgisayarınız bozulduğu zaman tamiratçılar bilgileri kopya edip kurtarabilirler. Siz de aldığınız yeni bilgisayarınıza onları yükler ve devam edebilirsiniz. Dirilme budur. Gerek beynimizdeki programlar, gerekse hücrelerimizdeki DNA’lar birer programdır. Programların kopya edilmesi gerekmektedir. Kelamda kabul edilen kural vardır. İnsan öldüğü hâl üzere dirilecektir. Şehitler kanları aka aka gelecekler denmektedir. Kur’an’daki birçok âyet bu hususa işaret etmektedir. M. Lütfi Hocaoğlu bir gün bu âyetleri sizlere açıklar. Ben söyledim diye kabul etmeyeceksiniz. Kendinizi o konularda Kur’an’la düşüneceksiniz. Böylece daha öncekilerin yaptıkları yanlışlar düzelmiş olur. Ayrıca yeni katkılarla insanlık gelişir. Dört ve beş boyutlu uzayı kavramamış iseniz bu anlattıklarımız sizin için çok basit gelir. Dört ve beş boyutlu uzayı kelamcılar açıklamışlardır. Batı’da bir geometri doğmuştur ama hâlâ liselerde okutamıyorlar, çünkü kendileri anlamış değildirler. BİRİ ÇIKIP BENİMLE MATEMATİK ÇALIŞMALI, LİSELİLER İÇİN KİTAP YAZMALI, ORADA BU GEOMETRİ YER ALMALIDIR..."

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Sam Adian
03.07.2013
09:32

Kelamda kabul edilen kural vardır. İnsan öldüğü hâl üzere dirilecektir. Şehitler kanları aka aka gelecekler denmektedir. Kur’an’daki birçok âyet bu hususa işaret etmektedir.

Hangi ayetler, sır değilse öğrenebilir miiyiz?

Hüseyin Kayahan
05.07.2013
19:01

Üstad Karagülleye'ye teşekkür ediyorum.

Bir konuyu yazarken (bu son makaledeki gibi Üstada, ondan önceki gibi Başbakana da olabilir); mektubun muhatabından çok, okuyan kimselere de hitap etmeye çalışıyorum. Mesela Başbakana yazarken, "haramlar" kamu tarafından yasaklanamaz, dedim. Bu kabul ile ayette sayılan Hamr, Meysir, Ensab ve Ezlam gibi olanlar da kamu tarafından yasaklanamaz demiş oldum. Bekledim ki, arkadaşlar bunu irdelesinler. İsabet var mı, yoksa varsayım cürük mü? Her haram, nehiy değildir demiş oldum..?

"Kütübe", kitabet fiiliyle söylenenlerin de "değişken" yaptırımlar olduğunu söyledim. Kişiden kişiye, aynı kişinin de zamana ve imkannına göre değişgenlik gösteren vaciplerdir demeye çalıştım. Ramazan orucu zamanı, miktarı herkes için aynı olan bir farida, ama "eyyamen ma'dudat" diye diğer ayette söylenen oruç ise kişiden kişiye farklı zamanda ve miktarlarda tutulması gereken oruçtur, dedim, demeye çalıştım. Her kitabet de herkes için aynı değildir demiş oldum..?

Başbakan zaten okumamıştır, Üstadın da okuması gerekmeyebilirdi ama arkadaşlar...

Üstadı, söylediği gibi, elimden geldiğince destekledim. Belki yanlış olabilir ama üstadın benimle ilmi bir çalışma yapmak istemediği, buna karşılık benimle hep ekonomik bir çalışma yapmak istediği kanaatına vardım. Kendi içtihadım "güdümlü hiç bir yapı (iktisadi, ilmi, dini veya siyasi fark etmez) doğru değildir ve başarı şansı yoktur" şeklinde oldu için, üstadın ekonomik girişimlerinde beraber çalışmak istemedim. Müteşebbis başkası olacak ama o yönetecek. Bana göre bu doğru değildi ve üstad kendisi müteşebbis olmalı ve ben veya diğer arkadaşlar da elimizden geldiği kadar ona yardımcı olmalıydık. Ya da arkadaşlar müteşebbis olmalı ve üstaddan yardım almalıydık. Bu dengeyi sağlayamadımız için ben ona hep yardımcı oldum ama beraber çalışamadık. Fakat onunla her zaman ilmi bir konuyu çalışmak istedim. Eskiden fikri seviyem bu kadar değildi ve üstad bu yetersizliği görüyor olabilirdi. Pek çok arkadaşla "yüksek lisans, doktora" çalışması yapmıştı ama ben onunla bir çalışma yapamadım.

Bu sosyolojik Kuran konusunda gerçekten onun katkılarına ihtiyacım var. İnşallah başlayabilirim ve yardımlarına da mazhar olurum.

Üstad doğru söylüyor: Kişiye değil, topluluğa güvenmek gerekir. Kişiye değil, topluluğa katılmak gerekir. Burada kastımız islami terminoloji ile söylersek "hicret" ise; Kuran hicretten değil, "haceru" fiiliyle "muhaceretten" bahseder. Yani hicret karşılıklıdır...

Saygılarımla

H.Kayahan

Adem Çevik
02.11.2013
01:14

Kelamda kabul edilen kural vardır. İnsan öldüğü hâl üzere dirilecektir. Şehitler kanları aka aka gelecekler denmektedir. Kur’an’daki birçok âyet bu hususa işaret etmektedir.

Hangi ayetler olduğunu öğrenebilir miyiz?

Reşat Nuri Erol
02.11.2013
05:39

ADEM KARDEŞ;

ÖZLEMİŞİZ...

DAHA SIK GÖRÜŞELİM...

SELAM VE DUA..

REŞAD

Reşat Nuri Erol
02.11.2013
05:43

SAM (İSMAİL) KARDEŞ;

ÇÖZÜMSÜZ DE OLSA, KATKILARIN İÇİN TEŞEKKÜRLER...

ÇÖZÜMLERİN VARSA, BEKLİYORUZ...

BİR DE...

YILLAR ÖNCEKİ HESABI (İZMİR) KAPATMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUN?..

O HESABI ÂHİRETE BIRAKMASAN SENİN İÇİN İYİ OLUR...

SELAM VE DUA İLE..

REŞAD





Son Eklenen Makaleler
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 2931 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 3503 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 2946 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
BAĞIMLILIK-TUTKU
31.05.2020 1766 Okunma
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4412 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
MUTAHHERÛN-“koş abla koş, bir metaforcu geldi!”
1.05.2020 1926 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3053 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
ABDEST ve TOPLUM SAĞLIĞI
15.04.2020 1819 Okunma
Hüseyin Kayahan
METAFOR ≡ ANALOJİ (sistem benzeşimi) ≡≤ MÜTEŞÂBİHAT
15.04.2020 2014 Okunma
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4220 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 5466 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
YENİ DİJİTAL UYGARLIK (“4'üncü ON BİN YIL UYGARLIĞI”)
12.04.2020 1954 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUL HAKKI ve MUHASEBE
8.04.2020 2036 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜZEKKER MÜENNES ve HÜNSA
2.02.2020 2850 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3549 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3374 Okunma
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4363 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4496 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 3837 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2526 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 2763 Okunma
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 4882 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 3908 Okunma
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 4988 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4234 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5507 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7222 Okunma
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 4834 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9543 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9315 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 6704 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 3852 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4213 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7317 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7552 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 6894 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 7825 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14154 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7387 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 9947 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6466 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 6780 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9538 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 3770 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3603 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4118 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 3970 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 3898 Okunma
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7080 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 4792 Okunma
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 6683 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6626 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9320 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7108 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6450 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 6771 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9565 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 4679 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 12683 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 14809 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6397 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6420 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 6722 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6300 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 4890 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7112 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6510 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6375 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 6777 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 6957 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6618 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15239 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6138 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6357 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6340 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
BİR AŞK FANTEZİSİ
14.08.2012 3123 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6089 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5439 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 10631 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 11730 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6051 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7374 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
TARİF ve BAŞLANGIÇ
12.05.2012 2881 Okunma
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 4880 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15153 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 7012 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
ERGİNLİK TEORİSİ
25.04.2012 2487 Okunma
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6066 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜR ve ÖZGÜN İNSAN
24.04.2012 2590 Okunma
Hüseyin Kayahan
ALLAH; KENDİSİNİN VAR OLDUĞUNU NASIL BİLİR?
24.04.2012 2687 Okunma
Hüseyin Kayahan
CANLI NEFİS ve RUH bir girizgah
24.04.2012 2326 Okunma
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5119 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 5832 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5124 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6272 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 5670 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 4749 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5176 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6093 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 2619 Okunma