Bu yazı Fehmi Koru’nun 17.11.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/gunumuzun-sartlari-demokrasiye-yeni-bir-cehre-kazandirmayi-zorunlu-kiliyor/
Krallık veya Cumhuriyet sonuç değişmez. Merkezi yönetim ve hâkimlik sistemi ister istemez başkanı güçlü kılar. Parlamenter sistem de başbakanı güçlü kılar. Krallık sistemi Cumhuriyet’ten daha iyi işler. İktidarda olan hanedan ülkeyi kendi çiftliği olarak kabul eder ve çiftliğinin zarar görmesini istemez. Bu da ülkenin çıkarına olur. Cumhuriyetlerde ise iktidarda olan kişi, gittiği zaman kendisinin hiçbir şeyi kalmayacağını bilir. Hatta çoğu zaman gidene hesap sorulacağından korkar ve devletten kopardığı nakdi, yabancı ülkelerin bankalarına yatırır, kaçma hazırlıklarını yapar ve postunu öyle kurtarmaya çalışır.
Merkezi yönetim ve ekseriyet sistemi daima derin gücü oluşturur ve devleti, makamları işgal edenler değil derin gücü elinde bulunduranlar yönetirler. Bu sistemde kişilerin bir suçu yoktur. Sistem böyledir. İktidarda olanlar baskı yapmadıkça, hile yapmadıkça iktidarda kalamazlar. Kendileri gitse bile gelenler gideni aratırlar. İnsan aklının ulaşabildiği en iyi düzen budur.
Peygamberler sisteminde Kuran’ın ortaya koyduğu şeriatta bu sorunlar çözülmüştür. İki sistem Adil Düzen’i ortaya koyar. Bunlardan biri yerinden yönetimdir. Bucaklar bağımsızdır. Bucak kanunları il, ülke ve insanlık kanunlarının üstündedir. Yani bir bucak şeriatı ile il, ülke ve insanlık şeriatları arasında çelişki olursa merkezi sistemde merkezin dediği olur. Yerinden yönetim sisteminde bucağın şeriatı diğer bütün şeriatların üzerindedir. Bu sayede devlet güçlüdür. Başkan kraldan daha çok kraldır ama illere karışamaz, iller de bucaklara karışamaz. Bu basit kuralı benimsemedikçe kalan her şey kandırmacadır, aldatmacadır.
İkinci çözüm, hâkimlik yerine hakemlik sistemini getirme ve yargıç üstünlüğüdür. Kim olursa olsun ister devlet başkanı ister köydeki çoban fark etmez. Aralarında çıkan ihtilaflar tarafların seçeceği birer hakem ile hakemlerin seçeceği başhakem tarafından oluşan mahkeme tarafından çözülür ve karar kesindir. Cumhurbaşkanı ile çoban aynı seviyededir ve herkes ona uymak zorundadır. Silahlı güçlerin görevi hakemlerin verdiği kararları güvence altına almaktır. Hakemler de haksızlık yapabilirler. Bunları muhakeme eden de yine hakemler olacaktır. Hakem kararları kesindir, uygulanır, mağdur olanlar hakemleri başka hakemlere şikâyet ederler, o başka hakemlerin verdiği kararlar ile mağduriyet eski karar bozulmadan kamuca tazmin edilir.
Türkiye yeni anayasa ile bunu getirebilir. Hem kendisini hem dünyayı sosyal tufandan kurtarabilir. Yoksa her zaman dediğim gibi Allah bu dünyayı böyle perişan ve zulüm içinde bırakmayacaktır, er veya geç, kanlı veya kansız yerinden yönetimli hakemlik sistemi gelecektir.