‘Geçmiş olsun İzmir, Allah korusun Türkiye’ - 6
Millî Gazete, İzmir (Seferihisar) Depremi ertesinde, tam sayfa “Geçmiş olsun İzmir, Allah Korusun Türkiye” manşetiyle yayımlanmıştı; ben de bu başlıkla dizi yazı yazmaya başladım…
Millî Gazete sitesine bakayım dedim, bu yazıyı yazmaya başlamadan önce ve şu minik deprem haberi ile karşılaştım: “Son depremler! Marmara Denizi'nin açıklarında deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi'nden yapılan açıklamaya göre, Marmara Denizi açıklarında saat 08.46'da 3,5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin derinliği yerin 15 km altı olarak ölçüldü. Yerin 5 km derinliğinde 3,7 büyüklüğünde bir deprem daha oldu.”
Evet… Marmara Denizi, yani İstanbul, yani bütün Marmara Bölgesi’ndeki bütün şehirler, yani İzmir Depremi olduğunda sarsılıp hisseden bütün bölge…
Peki, bu uyarıcı sarsıntılar, bu küçük depremler, İzmir Depremi, Türkiye’deki tüm depremler; hem bize hem de ilgili yetkililere uyarı olup da yapılması gerekenler yapılıyor mu?
***
Prof. Naci Görür uyardı: Vakİt daralıyor, İzmİr şİmdİ daha sıkıntılı
Bu da bir Millî Gazete haberi. Söz konusu yazıyı daha önce dikkatle okumuştum...
Önemine binaen detayları okuyalım... Deprem uzmanı Prof. Naci Görür, İzmir'de yaşanan depremde büyük yıkımın yaşandığı Bayraklı’da hiçbir bina olmaması gerektiğini söyledi. Görür, "Vakit daralıyor. İzmir şimdi daha sıkıntılı bir hale geldi" dedi. İzmir’de yaşanan depremin şehri daha “sıkıntılı” bir hale getirdiğini söyledi. Görür, depremin İzmir’in altındaki 17 fayı hareketlendirmiş olabileceğini de söyledi.
Sözcü’den İsmail Saymaz, Prof. Görür ile yaptığı görüşmeyi köşesinde paylaşmış. Yazının ilgili kısmı şöyle: Prof. Dr. Naci Görür'e göre 6.9'luk deprem İzmir'in altındaki 17 fayı hareketlendirmiş olabilir. Haritada görüldüğü üzere İzmir yarımadasını yukarıdan aşağıya kesen Çeşme, Gülbahçe ve Seferihisar faylarının etkilendiğini savunan Görür, jeotermal sularda sıcaklık ve debi artışının yaşandığına dikkat çekerek, “Şimdi İzmir daha sıkıntılı bir hale geldi” diyor. Görür, asıl depremi kıyıya doğu-batı yönünde uzanan İzmir fayında beklediklerini söylüyor. Bu fay Bayraklı'nın altından geçiyor.
Sİsam değİl de İzmİr fayı kırılsaydı ne olurdu?
“Sadece Bayraklı'da değil İzmir'in tümünde büyük bir yıkım olurdu. İzmir'in nüfus ve inşaat yoğunluğu fazla olan Bayraklı gibi zemini çürük yerlerde, özellikle körfez kenarında bina yapılırsa, 7 büyüklüğünde bir deprem can ve mal kaybı itibarıyla bugünküyle kıyas kabul etmez. Manisa'dan Aydın'a, Alaşehir'den Denizli'ye kadar ciddi bir sarsıntı ve yıkıma neden olur. İzmir'le sınırlı kalmaz, bölgesel bir deprem olur.”
Prof. Görür, tüm binaların kimlik kartlarının çıkarılması gerektiğini savunuyor. Temelinden kullanılan malzemesine, mimarından müteahhidine, her bilginin kimlik kartına yazılmasını öneriyor. “Ardından mikro bölgelemeyi esas alan bir kent planı hazırlanmalıdır” diyor. Görür, şöyle devam ediyor: “Basit olarak, depremde hangi bölgeler güvenlidir ve kaç kat inşa edilmelidir, bunlar belirlenmeli. Böyle bir harita olduğu zaman Bayraklı ve çevresi kıpkırmızı görünecektir. Çünkü zemini çürük. Sen bu haritayı görsen Bayraklı'ya ruhsat ve iskân verir misin? Kenti oraya doğru genişletir misin? Orayı yeşil alan yaparsın. İlla bina yapacaksan, iki katlı ve hafif çelikten yaparsın. Gökdelen yapar mısın ya, yapamazsın! (Memleketim İzmir’e her gidişimde, Bayraklı bataklığına inşa edilen o gökdelenleri ve binaları gördükçe…/RNE) Bizlerde kapanın elinde kalıyor.” İzmir, 6.9'u uyarı saymalı. Bugünden tezi yok, beklenen İzmir depremine hazırlanmalı. Vakit daralıyor.
***
Prof. Yasin Aktay, ‘Depreme alışılır mı?’ başlıklı yazıya (4 Kasım, Y.Şafak) şöyle başlamış: “İzmir depremi, bütün depremler gibi sadece İzmir’i sallamadı, bütün Türkiye’yi salladı, diğer bütün depremlerde olduğu gibi ve sadece çürük temeller ve eksik malzemeyle inşa edilmiş binaları yıkmadı. Belli ki içimizde çürümüş, yanlış temeller üzerine kurulmuş, miadı dolmuş birçok duyguyu, düşünceyi de sarsıyor, belki de yıkıyor.” UYANALIM…