Bu yazı Fehmi Koru’nun 02.10.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/bazilarimizin-kaderi-boyle-yazilmis-ya-surgun-ya-kacak-ya-da-kackin-olmak/
1967’de İzmir’de bir kooperatif kurduk. Bir muhasibimiz vardı. Bilgiliydi, görevliydi, işler iyi gidiyordu. Başlangıçta sadece ruhsat işlerinde zorluklar çıktı. Sonra 4 milyon dolarlık Özdemir Çelik Döküm Fabrikası’nı iflastan kurtardık. Sermaye harekete geçti, muhasibimizle iş birliği yaptı, aleyhimize davalar açıldı. Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne varıncaya kadar yargılandık. Hepsinden beraat ettik.
Yıllarımız mahkemelerde geçti. Suçsuz olduğumuz için asla korkmadık ama bıktık. Haftanın 1-2 gününü karakolda, savcılıkta, mahkemede geçiriyorduk. 63 yaşına gelince kendimi emekli ettim. Arkadaşlarıma bıraktım. Onlar devam ettiler. Korkmadılar, yılmadılar bütün davaları sona erdirdiler, borçlarını ödediler ama sallanacak halleri kalmadı. Sonra yeniden toparlandılar şimdi faaliyetteler. Ben Kırgızistan’a gittim. Akdemir ile beraber arkadaşlarım da geldi. Akayev ile görüştük, Adil Düzen’i anlattık, beni kendisine müşavir yaptı. Eski Sovyet devletlerinde ilk olarak parayı bir yıl uğraştıktan sonra çıkardık. Sonra bütün Sovyet devletleri Kırgızistan’ı taklit ederek yeni paralarını çıkardırlar. Yüzde yirmilik bir Adil Düzen uygulaması ile çıkan bu paralar bugün krizlere dayanabilmektedir. Kırgızistan’a gitmeyip Türkiye’de çalışma imkânı bulabilseydik bugün Türk Lirası uluslararası tek para olurdu.
Hâlihazırda akademisyen 3 torunum ile eşleri Türkiye’yi bırakmış dışarda çalışmaktadırlar. Diğerleri de dışarıya gitmek için iş arıyorlar. Türkiye onları okutmakta, milyonları harcamakta ama onlar dışarıya gidip Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren firmalara hizmet etmektedirler. Bunun sorumlusu Türkiye’deki düzendir.
Bir arkadaşım dışarıya gitmiş orada senelerce profesörlük yapmış idi, sonra ülkeye dönüp ülkede hizmet vermek istedi. Bir yerde karşılaştım, bana yana yakıla anlattı: Türkiye’ye geldim, bu memlekette yetiştim, borcum var hizmet etmek istedim ama şimdi yine dışarıya gidiyorum. “İş mi bulamadın?” dedim. “Yok, bütün üniversiteler benim gibi elemanı arıyorlar.” dedi. “Parası mı az?” dedim. “Yok, zaten ben parasız da olsa hizmet etmek istiyorum.” dedi. “Niye gidiyorsun?” dedim. “Burada ilmi değerim yok. Kimse benimle konuları tartışmıyor. Öğrenciler de not için çalışıyorlar. Batıda ise para kazanmak hırsı için bile olsa herkes ilim almak zorundadır. Bunu yapabilmek için de herkes herkesle tartışıyor, iş birliği yapıyor. İnsanın değeri var. Türkiye’de bir lokantaya gittiğin zaman bile seni tanımıyorlarsa masada oturursun seninle ilgilen olmaz.” dedi. Türkiye önce bu sorunu çözmelidir. Bunun çözümü semt kooperatifleri ile mümkündür. Birbirleri ile anlaşabilen ilim adamları bir semtte toplanır, ürettikleri ortak projeyi birlikte o kooperatifin iş yerinde uygulamaya başlarlar ise batıda elde ettikleri kazancı elde edemeseler de Türkiye’de kalırlar. Hatta dışardakiler Türkiye’yi isterler. Semt kooperatifi dışardan da olsa sıkıntısız işyerini ve meskeni bir araya getirmektedir. Türkiye’ye gelen kişi iş bulma, ev bulma derdinde olmayacaktır.