“Yeni HİCRİ YIL maddî ve manevî hayırlara ve bereketlere vesile olsun inşallah” duamızı tekrar ederek hatırlatmalarımıza kaldığımız yerden devam edelim…
Hicret, bir yerin yerlisi, bir topluluğun üyesi iken, o topluluktan ayrılıp başka topluluğa katılmadır. Ocaktan ocağa, bucaktan bucağa, ilden ile ve ülkeden ülkeye hicret olur. Bir topluluktan diğer bir topluluğa katılma ile de hicret gerçekleşebilir.
İslam tarihindeki “Muhacir-Ensar birlikteliği” sayesinde gerçekleşen tarihî “HİCRET” olayında olduğu üzere, inanmış kimseler bir araya gelmek için bir yere göç ettikleri zaman orada yeni topluluk kurmalı, yani oraya yeni bir düzen getirmelidirler.
Nitekim Hazreti Peygamber aleyhisselamın önderliğinde Mekke’deki 13 yıllık hazırlık döneminden sonra “Muhacir-Ensar birlikteliği” sayesinde Medine’de gerçekleşen bu oldu, kıyamete kadar insanlık için örnek olacak bir “sözleşme” ya da “anayasa” oluşturuldu ve “MEDİNE DEVLETİ” işte o tarihi “HİCRET” sonrasında gerçekleştirildi.
Hicretin böyle bir bereketinin olduğu unutulmamalı ve daima hatırlanmalıdır...
***
Yeni bir medeniyet ya da uygarlığın oluşup çoğalması döllenmiş bir hücrenin çoğalmasıdır. Her bir varlık böyle oluşur. Bütün hücreler aynı DNA’ları taşırlar.
Yeni bir medeniyeti oluşturacak olan topluluklar için de benzer bir durum söz konusudur. İlk topluluk gerçekleşip gerekli büyüklüğe ulaştıktan sonra bölünürler ve birbirlerine benzer topluluk oluştururlar yahut yeni topluluk modeli ile yeniden kurarlar.
Yeni bir medeniyetin nüvesini oluşturan uygarlaşma böyle gerçekleşir.
Bunun için “yeni bir medeniyet projesi” modelini oluşturan ve buna inanan kimseler bir araya gelirler ve “Muhacir-Ensar birlikteliği” örneğinde olduğu gibi bir devlet kurarlar.
Bu kuruluşun başlangıcı “Daru’l-Erkam” örneğinde olduğu üzere önce bir “ocak” seviyesinde olabilir. Devamında oluşan “ocaklar” birleşip bir “semt” oluştururlar. Semtler zamanla gelişerek müstakbel “bucak” oluşumu olacak şekilde bucağın birer parçası olurlar ve bu bucakta o çağın ihtiyacı olan “yeni bir adil düzenin” varlığını gerçekleştirirler.
Bütün bu gelişmeler sayesinde “günün, çağın, dönemin sorunlarını çözecekleri için” başarılı olurlar, devamında oluşacak olan bütün bucaklar ona benzeyerek çoğalırlar ve çağın ihtiyacı olan “yeni bir medeniyet” böylece kurulur.
Çağımızın en büyük ihtiyacı olan bu durum da hatırdan çıkarılmamalıdır…
***
Bir başka yönüyle “HİCRET” sadece bir yerden diğer yere hicret etme değildir, bu vesileyle bir araya gelenlerin aynı zamanda birbirlerine de hicret etmeleridir.
Yeni bir uygarlığın oluşması için mutlaka “HİCRET” edip orada yeni bir yapılanmanın yani yeni bir oluşumun gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Eski topluluklar yapılarını değiştirmezler. Eski topluluklar eski DNA’ları taşırlar. Milyonlarca hücrenin DNA’larını değiştiremezsiniz. Bundan dolayı önce ilk yeni hücreyi yaparsınız. Sonra o ilk hücreden oluşan hücreler çoğalarak yeni beden oluşturulur.
İşte bu yeni hücre önce “ocak” sonra “bucak” seviyesindedir.
‘Efendim, ocak ve/ya bucak kurma imkânımız yoktur’ diyemezsiniz.
Bir “ortaklık”, bir “kooperatif” kurarsınız, size pek çok kimse katılır.
Bizim 1960’larda kurduğumuz İzmir “Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi” buna örnektir. Devamında başlayan ve halen devam etmekte olan “Millî Görüş Hareketi” buna örnektir. 1960’lardan itibaren biz “ortaklıklar” ve “partiler” kurmaya başladığımız zaman, Türkiye’de ve dünyada Müslümanların bunlara benzer çağdaş kuruluşları yoktu. Bu ilk örnekler sayesinde günümüzde inanmış kimseler her konuda faaldirler; dinde/düzende, ekonomide, siyasette ve ilimde asrın sorunlarını çözen “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni, Adil Düzen İnsanlık Anayasası” çalışmaları ile çözümler üretiyorlar…
Hicretin bu bereketi ise bir an bile akıldan çıkarılmamalı ve gereği yapılmalıdır.