Ankara’dan İstanbul’a görevlendirilmişim. Büyük bir kuruluşun yetkili elemanıyım. İnşaatı tamamlanmakta olan yüksek bir binanın bir katında görev yapıyorum. Binanın birinci katında kurumun genel müdürü ile buluşuyorum. Bir konuda görüş ayrılığımız var. “Ayrılmamı mı istiyorsunuz?” diye soruyorum. Düşünüyor düşünüyor “Hayırlısı olsun.” diyor. “Tamam mı?” Diyorum. “Evet” diyor ve oradan ayrılıyor.
Korkunç endişeye kapılıyor ve “Şimdi ben ne yapacağım?” diyorum. Gideceğim hiçbir yerim yok. Uyanıyorum. Kendime gelinceye kadar büyük sıkıntıdayım. Kendime geliyorum ve Akevler Ar-Ge merkezindeyim. Birden korkular gidiyor ve rahatlıyorum. “Rüya imiş.” diyorum.
Bu rüyamı merkezden ayrılanların olduğu günlerin arkasından gördüm.
Turgay Çoruhlu, Nusret Karaca, Ali Ferah ve Ece Ferah ayrılmış, Selami Kasımoğlu ve Mustafa Düzgün önceden ayrılmıştı.
Hiçbir zaman onlara kapımızı kapatmadık.
Akevler’in kuruluşunda Akevler’e gelenlere hep dedik, “Buraya taşınırsanız hepimiz ne yersek siz de onu yersiniz. Kaldığımız yerde kalırsınız. Burada zengin olamazsınız.”
Yalova Ar-Ge merkezi de budur. Gelen yaşar ve çalışır. Ece’ye “Kocasız kadınlar için vakıf kuralım, sorumlusu sen ol.” dedim. Öneriyi çok beğendi ama katılamadı.
Süleyman Akdemir, Hüseyin Kayahan, Hira Karagülle, Ali Bülent Dilek ve Cengiz Demirci, bütün imkanlarını Akevler Ar-Ge merkezinde toplamalıdırlar. Yüz lojmanlı apartman ortaklığını kurmalıdırlar. Yüz villalı dinlenme ortaklıklarını kurmalıdırlar. Kendileri çok kazanacaklar. Aynı zamanda bu Ar-Ge merkezinin çalışmasını sağlayacaklar. Üstelik korkulu işsizlik rüyasını gördüklerinde uyanınca “İyi ki Akevler Ar-Ge merkezi var.” diyecekler. Orası tüm kötü durumda olanların güvence merkezi olacaktır.