Evet… İki yazar ve yazdıkları önemli demiştik; kaldığımız yerden devam edelim…
Sorunların önemini ve büyüklüğünü anlatmaya çalışırken kullandığım kavramlar aynen veya benzer şekilde kullanıldığında dikkatimi çeker. Önceki yazımda da ifade ettiğim üzere, biz “Ayasofya... Ayasofya…” diyorken, hayatın her alanında önemli gelişmeler oluyor… Çözüme kavuşturulamayan sorunlar yetmezmiş gibi yeni sorunlar da üretilmeye çalışılıyor! Önceki yazımda o sorun ve bir yazarın bu konudaki görüşünden söz ettim. Bugün de, daha yazısının başlığında “Dev sorun-tepkisel yaklaşımlar” diyen ikinci bir yazardan (Ahmet Taşgetiren) ve yazdıklarından söz edeceğim. Yazı şöyle başlıyor: “Ortada, ister “tabanı kaygısı” sebebiyle densin, ister “değer hassasiyeti”ne bağlansın, AK Parti iktidarının görmezden gelemeyeceği bir “İstanbul Sözleşmesi” ve “6284 sayılı kanun” gündemi var. / O alanda bir kesimin “Ayasofya kadar hassas” kampanyası sürüyor.”
Evet, “dev sorun” ve/ya “dev sorunlar” ya da bizim “sosyal tufan” dediğimiz çözüm bekleyen hayatın her alanındaki sorunlar ve hepsi de aynı zamanda Ayasofya kadar hassas sorunlar. Bu sorunları “çözümleri ile birlikte” her vesileyle hep hatırlatıyorum ama…
Neyse… Bu bahsi, yazarın yazısının sonunda hatırlattıkları ile sonlandıralım: “Ortada “muhafazakâr” bir iktidar var, konuşulan alanlar yasal düzenlemelerden bağımsız, masaya yatırılması, üzerinde çalışılması, çözüm üretilmesi… Bunun için de her tarafın dikkatlice dinlenip çözüm aranması gereken alanlar. / Eğitim, kültür, gençlik ve aile…18 yıllık iktidarın en problemli alanları… Sonra da kanun yapmak veya iptal etmekle dev toplumsal - insani sorunların çözümünün beklenmesi… / Bence her şeye yeniden bakmak gerekiyor.”
Evet; her şeye yeniden ve çözümlerini de üretmek üzere bakmak gerekiyor…
Şöyle devam edelim… Koronavirüs krizi sebebiyle yazdığım “Virüs dünya düzeni mi, Adil Dünya Düzeni mi?” başlıklı yazı dizimde şunu da anlatmaya çalıştım; artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bu söz Ayasofya’nın açılışı ile birlikte oluşacak iç ve dış şartlar için de geçerli olacak; Ayasofya açıldıktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı ama bundan sonra yapılması gereken başka şeyler de yapılmalı…
Bir görüşü aynen aktarıyorum…
Muhafazakâr kesim, önündeki en büyük sembolik engellerden birisi olan Ayasofya engelini aştı. Bu muhafazakârlar için zafer anlamına gelmez. Tarih içinde gelişen muhafazakâr düşüncenin temel dinamiklerinden birisi olan reaksiyoner tavrın en önemli dayanak noktasının ortadan kalkması anlamına gelir. Bu hem ahlaki hem de zihinsel olarak yeni sorumluluklar yüklenmek, yeni meydan okumalarla karşılaşmak demek. Türkiye için Ayasofya öncesi ve Ayasofya sonrası diye ayrıştırılacak bir dönem başlıyor. Zihinler sürekli bu kıyası yapacak.
Evet, bu kıyas hep yapılacak ve ben de bunu yapanlardan biri olacağım.
Bu arada Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Ayasofya’nın müzeden yeniden camiye dönüştürülmesi kararına ilişkin, “Türkiye’nin Ayasofya kararının ardından yapılan açıklamaların bazıları, Türkiye aleyhine bazı eski varsayımlara ve ön yargılara dayanmaktadır” dedi. Kalın ayrıca Papa’nın Ayasofya açıklamalarına ilişkin, “Buna üzülmemeli çünkü (Ayasofya) sadece turistlerin ziyaret ettiği bir yer olmaktan çıkarılıp, Allah’ın isminin anılacağı bir ibadethaneye çevrildi. Burası kiliseden camiye değil, müzeden camiye çevrildi. Bununla birlikte, cami olmanın yanı sıra kültürel alan olarak da kalacak” dedi.
Bir yazarın şu hatırlatmasıyla bitirelim: “Ayasofya’nın ibadete açılması elbette büyük bir nimettir. Her nimet kendi cinsinden şükür ister. Ayasofya fethin bir simgesi olduğundan, bizden beklenen şükür de fetih olmalıdır. Mescid-i Aksa’nın esaretten kurtulması için yapılacak bütün cehd-ü gayretler böylesi bir şükürdür. Haremeyn-i Şerifeyn’in mevcut baskıların esaretinden kurtuluşu için yapılacak bütün çalışmalar da yine böylesi bir şükür olacaktır. Zaten fetihte hitam-ı misk de Haremeyn-i Şerifeyn’in fethidir.” (Latif Erdoğan, 18.07.2020) Meselenin bir de bu boyutu var…
Sağlıklı bir sistem/düzen kuruluncaya kadar uyarılarımıza devam edeceğiz…