“Şimdilik buna da şükür ama yetmez!” diyor ve işimizin zorluğuna işaret ediyorum.
Malumunuz, KARAR gazetesindeki üç yazarın (D. Mehmet Doğan, Taha Akyol, İbrahim Kiras) “İslam ekonomisi” ile ilgili değerlendirmelerini eleştiren yazılar yazdım…
Nihayet, bizzat aynı gazetede de itiraz kırıntıları içeren yazılar çıkmaya başladı…
Mesela, Yusuf Ziya Cömert’in önceki gün yazdığı 24 Haziran 2020 tarihli ve “İslam ekonomisi, şu anda yok” başlıklı yazısı, sözünü ettiğim itiraz kırıntıları içermekte…
Mesela, Ahmet Taşgetiren’in dünkü (25 Haziran tarihli) “‘Yeşil Kemalist düzen’” başlıklı yazısına da diyeceklerim var. “Muhterem Ahmet kardeşim, şayet bizim yarım yüzyıllık ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN, ADİL DÜNYA DÜZENİ çalışmalarımızla ilgilenmezseniz, işte böyle ‘Yeşil Kemalist düzen’ ile ilgili yazılar yazmak durumunda kalırsınız. Bizzat sizden KARAR’da yazılanlara gerçek anlamda itiraz yazıları beklerim…”
Yine KARAR’da bugün (25 Haziran) yayımlanan ve bu altıncı yazıyı yazmama vesile olan yazıya geçeyim ve yazımın en başındaki cümlemi tekrar edeyim: “Şimdilik buna da şükür ama yetmez!” “İslam toplumunun ekonomik strüktürü*” başlıklı yazının yazarı Mehmet Ali Verçin bir ekonomi uzmanı ve aynı zamanda bir katılın bankasının genel müdür yardımcısı.
Yazının başı şöyle: “Ünlü Filistinli düşünür Edward Said’in kült Oryantalizm kitabının eksik bıraktığı veya yanlış değerlendirdiği pek çok konu Wael B. Hallaq’ın Şarkiyatçılığı Yeniden Düşünmek** kitabında yeniden ele alınıyor. / Kitabın ana fikri kapitalist şiddet hükümranlığının, işgal ettiği bölgelerde yaşayan halklara kültürel ve adli (hukuki) bir soykırım uygulamak için Oryantalizm tarafından yönlendirildiğidir. / Oryantalizm yöntem olarak önce sömürge halklarının değerlerini ortaya çıkarır, sonra Batılı hukuk parantezinde kırımdan geçirir, sonra da yeniden yapılandırarak işlevsiz ve değersiz bir konuma indirger.” Anlaşıldığı üzere, vahşi kapitalizmin zulümleri anlatılıyor. Yazının sonuç kısmını okuyalım…
“SONUÇ / İki asır önce İslam kültür ve hukuku küresel düzeyde ağır bir soykırımdan geçirilmiş ve adeta kökü kazınmıştır. / Bugün başına İslami ön eki almış her kurumsal kavramın ya içi boştur ya da özel amaçlı olarak imal edilmiştir. Ya da eskimiş ve işlevlerini yitirmiş ölü kavramların çaresizce diriltilmeye çalışılmasıdır. / Kendisini kapitalist finans sisteminin bir tamamlayıcısı olarak kabul eden dünyadaki tüm İslami finans kurumlarının durumu daha içler acısıdır. Çünkü kendilerini var edebilecek İslami hukuk kırıma uğratıldığı için mecburen kapitalist modern hukuka ve ekonomisine bir sığıntı gibi iliştirilmiş durumdadırlar. / Elbette İslami bir iktisadi yapı istemek ve bu yapı için çaba göstermek her Müslüman’a farzdır. / Sezai Karakoç 1960’larda yazdığı bu kitapta* sanki bu verilerin hepsine vakıf gibidir.
Toparlayabildiği bütün bulguları bir araya getirdiğinde, Müslümanların elinde, İslami bir iktisadi yapı ve hatta İslami yapı kurmak için en önemli dayanak olarak, İslam’ın ahlak ve faziletinden daha değerli hiçbir imkân ve tohum olmadığını görür.
Bir iktisatçı ve finansçı olarak Sezai Karakoç’un iktisadi bir İslami hayat için ahlaki önerileri kadar ‘yol aydınlatıcı’ daha değerli bir şey okumadım.
İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü kitabından bazı alıntılar: “İslam Toplumunda kendine mahsus bir iktisadi içyapı oluşmuştur.” / “Ticaret, özel teşebbüs, insanın ekonomik içgüdüsüne verilmiş olumlu bir cevap, bağışlanmış bir gerçekleşme hakkıdır; faiz yasağıysa, en az o içgüdü kadar kuvvetli din kaynağından gelen ve içgüdü taşkınlığını, aşırılığını önleyen bir sınırdır.” / “İlk bakışta tamamen bir mali yasak gibi görünen faiz yasağının, borçlunun evinin gölgesinden bile yararlanmamaya kadar varan bir takvaya uzanışı vardır.” / “…bir Müslüman’ın öbür Müslümanları en az kendisi kadar, hatta kendisinden daha çok düşünmesini gerektiren toplum ahlakı…” / “İslam’ın iktisat görüşü inanç, ibadet, ahlak, hukuk, sosyal hayat ve genel dünya görüşünden bağımsız olamayacağı…” / “Toplum ferdi ezemez.” / “Miras ve mülkiyet hakkı, gerekirse toplumu boykot edebileceği bir asgari gücü ‘birey’e sağlamıştır.” / “İslam, üzerine dinin uhrevi damgasını vurduktan sonra, kişinin mülkiyet hakkını tanımıştır.” *Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları, 10. Baskı. **KETEBE Yayınları, Çeviren Ahmet Demirhan