Din ve Düzen, Medine ve Medeniyet kavramları
“Din ve Düzen, Medine ve Medeniyet” kavramları hakkında geçmişte defalarca yazdık. Arapça ve İbranice'de “DYN” kavramının etimolojisine bakıldığında “Alacaklı-Borçlu İlişkisini Düzenleyen Sisteme” işaret edildiğini görürüz. “DYN” Ontoloji, Kozmoloji, Sosyoloji'nin üzerinde durduğu ilişkiler düzenini ifade eder. Din/Düzen'in asli mesajı “Adalet ve Hakkaniyet” ölçüleri dışında kimsenin “Borçlu-Alacaklı” hale getirilemeyeceği, bu bağlamda kişinin sorumluluk yan yük altına sokulamayacağı yöndedir.
“Din/Düzen” bu sistemi “Medine”de işletir.
“Medine” nedir?
Yerleşimi, Pazaryeri, Sözleşmesi, Mabetleri, Okulları, Güvencesi olan mekândır. Sosyal ve Ekonomik İlişkilerin ilkelerinin belli olduğu yaşam merkezidir.
“Medeniyet” kavramı, tüm insanlığın arasında işleyen sosyal ve ekonomik ilişkilerde, Adalet ve Hakkaniyet temelinde birey, toplum ve ülkelerin haksız yere borç-alacaklı durumuna sokulmasını önleyen küresel sistemin adıdır.
***
“Din/Medine/Medeniyet” kavramlarını bu açıdan ele aldıktan sonra, “Sanayi Devrimi, Aydınlanma ve Bilimsel Gelişmeler” üzerinde yükselen son beş yüz yılın neredeyse tüm kazanımlarının “DYN/Din/Medine/Medeniyet” değerlerini baskılayarak…
Bileşik faizi ve tefeciliği meşrulaştırıp ona küresel hâkimiyet alanı açarak…
İnsanın tüm bilimsel buluşlarını ve icatlarını finans kapitalin emrine vererek insanlığı haksız ve adaletsiz şekilde borçlandırdığını söylersek abartmış olmayız.
Oysa “İnsanlık Tarihi, İnançlar, Felsefe ve İdeolojiler” insanın Dünya'ya insan olarak gelmekten dolayı sahip olduğu doğal haklarına vurguda bulunur, sorumluluklarını belirtir, geriye sonsuz haklar alanı kalır. 'Eşyada Aslolan Mübahlıktır' ilkesini esas alır.
Ancak İnsanlık Tarihi elbette böyle akmaz.
“Din ve Düzen, Medine ve Medeniyet” karşısına çağımızdaki ideolojiler, değişik felsefeler ve rejimler ile çıkanlar, insanlığı hangi sebeple borçlandırdıklarını, bu hakkı nereden aldıklarını açıklamak durumundadırlar.
Aynı şekilde din ve inanç adına adaletsiz bir şekilde ve haksız yere insana borç ve mükellefiyet yükleyenlerin de insanlığa açıklama yapmaları gerekir.
“Tekel Sömürü Sermayesi” dediğimiz güç, karşılığı olmayan para gibi araçlarla gerçekleştirdiği hâkimiyetini ve insanlığı tehdit etme sürecini devam mı edecek?
Son 500 senedir insanlığın emeğini, değerlerini, inançlarını sömürerek “Sömürü Sermayesi” ile tekel oluşturanların insafına sığınacak değiliz!
***
İnançlar, değerler, rejimler insanlığa “insan” olmaktan kaynaklanan “doğal haklarını” kullanabilmeleri yönünde adım atabilir. Bunun yolu çatışma alanlarını genişletmekten değil, ortak paydaları büyütmekten “ortaklık” sisteminden geçiyor.
Olanlar ve olaylar; bildiğimiz klasik “Kilise-Bilim Çatışması” değildir.
Olanlar ve olaylar; dinin, felsefenin, ahlakın, ideolojinin, rejimin işi dünyaya gelen insanı doğum hediyeleri ile karşılamaktır.
Dünyaya gelişi sebebiyle önüne borç faturası koymak değil!
Kriter basittir; borç, yük, sorumluluk mu yükleniyor?
Yoksa alacaklı, hak sahibi, özgür mü kılıyor?
Ona bakmalı ve gereği yapılmalı…
***
“‘Yeni bir iktisadi modele ihtiyacımız var’ dedi” yazılarımın (3 yazı) ve öncesinde birkaç aydan beri yazdıklarımın ardından; böylesi bir “hülasa” yapmama, Adil Düzen Çalışanı Kazım Erten arkadaşımız vesile oldu, kendisine katkısından dolayı teşekkürler ediyorum…
Selam ve sağlık dualarımızla, sağlıklı bir sistemde ulaşacağımız zamanlara inşallah…