“Bir köy düşünüyorum…” çalışmamızı ya da yazımızı ve öncesi ile sonrasında hazırladığımız projelerimizi www.akevler.org sitemizde yayınlayalı yıllar (dört yıl) olmuş…
Bu arada hâlen yaşamakta olduğumuz koronavirüs süreci de dâhil olmak üzere yaşadıklarımız var, yaşanacaklar var; 19 ve 49 sayılık son iki yazı serimizde bunları yazdık…
49’uncu yazımızın en sonunda dediklerimizi hatırlayarak devam edelim… “TEŞHİSLER yapan çok az ve çok nadir olmakla birlikte var… TEDAVİ yani bizim Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Düzen İnsanlık Anayasası, Adil Dünya Düzeni dediğimiz çalışmaları ülkemizde ve dünyada ara ki bulasın!”
Dediklerimizin anlaşılıp gereğinin yapılması için bu girizgâhı sürdürüyorum…
***
Çocukluğumun iki farklı dönemi iki güzel ülkede ve dört müstesna şehirde geçti.
Türkiye’ye hicret öncesindeki birinci dönemi, o zamanki adıyla Yugoslavya’nın Kosova ve Sancak (Bosna) bölgelerindeki baba ve anne memleketlerimde geçirdim...
Türkiye’ye hicret (1957) sonrasındaki ikinci dönemi önce büyük amcamızın yanında Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde, sonra İzmir’in Bornova ilçesindeki bahçelerde yaşadım...
Bu şehirler ve köyleri o zaman “tarım dönemini” yaşıyordu ve ben de tarım ile hayvancılığın her merhalesini bizzat yaşamış oldum... Kendi evlerimizin bahçelerinde veya akraba ve komşularımızın tarlalarında daha çocukluk yıllarımda çalışmaya başladım...
Biraz büyüyünce, yine bizim gibi “muhacir” olan akraba ve hemşehrilerimizin “ahşap ve mobilya” veya “soğuk demir” atölyelerinde “çıraklık” yaptım. Biraz daha büyüyünce, o zamanki bütün İzmir merkezindeki semtlerin tamamında gazete satmaya başladım... Yine her yıl İzmir Fuarı günlerinde ise garsonluk dâhil daha farklı ve daha yoğun işlerde çalıştım...
Yani…
O zaman bir taraftan “tarım ve hayvancılık dönemini” yaşayan ama diğer taraftan “sanayileşme ve şehirleşme” çabası içinde bulunan Türkiye’nin o dönemini bizzat yaşadım.
O dönemde sanayileşmiş bir ülke olan Almanya’ya lise tahsilimi tamamladığım yıl olan 1970 yılında “üniversite öğrencisi” olarak gittim ve iki yıl kadar Almanya’da hem “öğrencilik” hem de ekonomik zaruretler sebebiyle “işçilik” yapma tecrübesini de yaşadım…
***
Hayatımdaki bu merhaleyi öz ve özet olarak anlatmamın sebebi şudur.
Türkiye o yıllarda “tarım dönemi”nden “sanayileşme ve şehirleşme dönemine” geçerken, süreci farklı tecrübelerle bizzat kendim de yaşamış oldum. İşte o dönemden itibaren köylerimiz boşalmaya, şehirlerimiz oluşup dolmaya başladı...
Ve…
Sonuç olarak o zaman tarım ve hayvancılık açısından kendi kendine yeten ve ihracat yapan Türkiye, günümüzde tarım ve hayvancılık ürünleri ithal eder hale geldi!
Şimdi de…
Koronavirüs vesilesiyle…
Sonuçları konuşan ve yazanlar çok…
Sebepleri konuşan ve yazanlar ise neredeyse hiç yok!
Bundan önceki yazımızın en sonunda ne dedik; dediğimizi tekrar hatırlayalım…
“KoronaVirüs salgını, pek çok alanda pek çok konunun yeniden sorgulanmasına sebep oldu. Pek çok analist, sürecin sonunda her alanda değişimler yaşanacağını öngörüyor. Bu öngörü de değişim sürecinin yönetilmesini gerekli kılıyor. Bakalım, bu süreci kimler yönetecek; kim ÇÖZÜM üretecek, kim TEDAVİ edecek...”
Evet…
SEBEPLERİ olması gereken en iyi şekilde tahlil edip gerçek anlamda var olan sorunlara tam anlamıyla TEŞHİS koyduktan sonra yine gerçek anlamda TEDAVİ merhalesine geçip kim ÇÖZÜM üretecek; işte bu ana sorun çözüm beklemekte...