VİRÜS TUFANINDAN KURTULMAK
Orta Çağın savaşları dayanmaya yani dayanıklı olmaya bağlıydı. Bir kenti almayı isteyen devlet ordusuyla o kentin kalesini sarar ve içindekilerin yiyeceklerinin tükenmesini beklerdi. Ancak kendisi de uzaklardan geldiği için uzun zaman dayanamazdı. Hangisinin ikmali yani dayanma gücü erken biterse öbürüne teslim olurdu.
Bu kural yalnız o zaman için geçerli değil bugün de geçerlidir. Savaşa başlayanlar üretimi durdurur, çalışanları savaş meydanına gönderirler, mevcut olan imkânlar tükeninceye kadar savaş devam eder. İmkânı biten mağlup olmuş olur ve teslim bayrağını çeker.
Bugünkü virüs de savaş silahı olarak kullanılır. Hangi devletin dayanma gücü erken biterse öbürüne teslim olur. Bu yıl geçen yıl üretilenler tüketilmekte olduğu için sadece ilaç ve hastalık konusunda yarış vardır. Bütün devletler bir sene dayanabilme gücüne sahiptirler. Bir sene bittikten sonra kim bu arada üretime devam etmiş ve kendisine yeter ürün üretmişse o varlığını sürdürür, diğer devletler uluslarıyla birlikte yeryüzünden çekilip giderler. Böylece Nuh Tufanından sonraki ikinci tufan “virüs tufanı” olmuş olur.
Bugünkü ölüm-kalım savaşı üretimi sürdürüp sürdürmemeye bağlıdır. Türkiye veya başka bir ülke, virüse tedbir alsın almasın, biraz fazla ölen olur ama üretimi durdurmamışsa o ülke varlığını sürdürecek, virüs tufanında yok olup gitmeyecek. Üretime devam edemeyen ülke virüsle birkaç kişinin ölümünü önlemiş bile olsa gelecek yıl bütün nüfusuyla ölmüş olacaktır.
Yalnız bir ülkede virüs tufanı olsa, diğerleri tufan olmayan ülkelere hicret ederler veya o ülkelerden ikmal yaparak varlıklarını sürdürebilirler. Ama bütün dünya krizde olunca hicret ya da ikmal imkânı olmayacağından ölüme mahkûmdurlar. Bunun böyle olacağını hesaplamaya 10 yaşındaki çocuğun aklı bile erer.
Bu tufandan kurtulmanın yolunu Kur’an bize göstermiş olmalıdır. Allah’a inananlar, ırkları ve dinleri ne olursa olsun, ilahi kitaplara başvurarak çözümü Allah’tan istemelidirler. Dua etmek budur. Yoksa camide toplanıp imamın ezberlediği cümlelere âmin demek dua değildir. Tüm insanlık, kurtulmak isteyen herkes, virüsün dünyayı boğmaması için hep birlikte kitaplar arasında fark gözetmeksizin Allah’a dua etmesi gerekir.
Tufanı durdurmak mümkün olmadığı gibi tufan sırasında gark olma da kaçınılmazdır.
Tufandan ancak gemi yapıp kurtulmak gerekir.
Bunu bugünkü yönetimler yapamıyorlar. Sermaye’nin basın/medya yoluyla oluşturduğu baskı sonucu ateşe körükle gidiyorlar. Biz halk olarak kendimiz birer kayık yapıp bu tufandan kurtulmamız gerekir. Şimdi size bu kayığı nasıl yapacağımızı Kur’an’dan aldığımız bilgilerle aktarmaya çalışmak istiyorum.
- Önce Kur’an’ın bir emri yerine getirilmelidir. Kur’an der ki; peşin alışverişlerinizi mevcut ulusal parayla yapınız, bu meşrudur. Çünkü o gün bir doların veya bir liranın altın cinsinden değeri bellidir. Sonunda altın ile alışveriş yapmış olursunuz. Ama bu paralarla yapılan borçlanmalar meşru değildir. Çünkü bir ay sonra bir liranın veya doların değeri ne olacaktır? Bilinmiyor. Dolarla borçlanan zarar eder, Türk Lirası ile borçlanmada alacaklı zarar eder. Altın değeri ile borçlanılması gerekir.
- Altının değerini de Sermaye istediği zaman yükseltir, istediği zaman düşürür. Düşürmeyi ve yükseltmeyi yavaş ve hızlı yaparak istediği kârı hatta vurgunu sağlar. Bunun için borsa fiyatları altının gerçek değeri değildir. Altının gerçek değerlerini hesaplamak için uzun dönem verilerini nazarı itibara almak gerekir. Akevler bu hususta senelerdir çalışmaktadır. Akevler kooperatifleri olarak İzmir’de, İstanbul Yenibosna’da ve yine Medhal Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Kooperatifi’nde çalışmalar yapılmış, kısmen de uygulanmıştır. Buralardan bilgileri alarak borçlanmaları altın bonosu üzerinde yapmalısınız. Bu Kooperatifler de uyarılarıma kulak vermeli, Altın Bono fiyatlarını ilmi yollara dayalı formüller ile hesaplayarak insanlığa sunmalıdırlar. Bu hesaplanan fiyatlar çağımızın tufandan kurtuluş kayığı ve/veya Nuh’un gemisi olacaktır. Virüs ve benzeri tufanlardan kurtulmak isteyenler de bu kayığa/gemiye binmelidirler.
- Kimse kimseden para istememeli, herkes malını altın bonosu ile satmalı, tanzim ettiği tarihsiz bonoyu müşterisine vermelidir. Kendisi bu bonolarla diğer satıcılardan malı veya hizmeti almalıdır. Bir başka deyişle halk Sermaye tufanına karşı altın bono gemisini yüzdürmelidir. Bunun anlamı; hiçbir iş durmamalı, herkes üretime ve tüketime devam etmelidir.
- Bunun sağlıklı çalışabilmesi için her semtte (her köy ve/veya sokakta) virüs tufanından kurtulmak isteyenler tarafından semt kooperatifi kurulmalı ve bu kooperatif bu bonolara kefil olmalıdır.
*
Bu makaleyi Ece Ferah ile birlikte yazdık.
Şimdi ona soruyorum: Makalemi anladın mı?
Ece Ferah’ın cevabı: Ben makaleyi anladım da bu makaleyi okuyanlar bunu anlayacaklar mı? Yani bence anlamak; bu makaleyi okuduktan sonra buradakileri uygulama yönünde çalışmalar yapmak demektir.