Mustafa Rasi Uysal (mustafarasiuysal@hotmail.com) isimli bir ziyaretçimiz size Virüs dünya düzeni mi, Adil Dünya Düzeni mi?-8 başlıklı yazınız ile ilgili aşağıdaki mesajı gönderdi:
TARIMDA KORUMA KALKANINA İHTİYAÇ VAR!
Küresel çapta pandemiye yol açan Yeni Tip Coronavirüs salgınının sebep olduğu global ölçekli panik atmosferinin, ülkemiz tarımında ve hammaddesi tarımda dayalı sanayide, menfi manada muhtemel bazı etkilere sebep olabileceği öngörülmektedir. Ülkemizde tarımsal yapının korunması, üretimin sürekliliği, gıda güvenliği, üretim ve tedarik zincirinin kırılmaması amacıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı, bağlı ve ilgili kuruluşlar ve mahalli idarelerce, meslek erbaplarının istihdamının artırılması ve desteklenmesi yönünde muhtelif ihtiyaçlar bulunmaktadır.
Bu ihtiyacın varlığını destekleyecek kimi tespitleri ve verileri tensiplerinize ve takdirlerinize sunmak istiyorum. ŞÖYLE Kİ;
Yeni Coronavirüs (COVID-19) hastalığının küresel çapta pandemi yaptığı günümüzde, bu virüs salgınının acımasız sonuçlarının, sadece can kayıpları ile sınırlı kalmayıp, büyük ölçüde ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve siyasal bağlamda muhtemel etkileri pekçok mahvilde tartışılmaktadır.
200 yıllık tarihinde, 2008 yılına kadar sadece 870 milyar dolar Merkez Bankası baz parası basan ABD, 2008 kriz yılında yaşanan global ölçekli krizde tüm bankacılık sistemi batma noktasına gelince, Amerikan Merkez Bankası (FED), takip eden birkaç yıl içerisinde 4 trilyon dolar civarında baz para basmıştır. Küresel çapta merkez bankalarının bastığı baz para ise 20 trilyon doları bulmuştu.
COVID-19 virüs salgınının çok kısa geçmişine karşın, ABD ekonomik sisteminde % 30 nispetinde bir daralmadan bahsedilebilmektedir. Ve hatta bu daralmanın % 50 seviyelerine ulaşacağı, yaşanacak büyük çaplı resesyon ile birlikte milyonlarca çalışanın işsiz kalacağı ve yine çok sayıda şirket iflaslarının yaşanacağı ifade edilmektedir. ABD virüs salgınının görüldüğü ilk günlerde 5 trilyon dolar Merkez bankası baz parası basmış, 13 trilyon dolarlık bir koruma paketi açıklamış, dahası sınırsız baz para basma imkanı getirmiştir. Dünya ekonomisinin lokomotif gücü olan Amerikan ekonomisindeki bu sarsıcı etkinin küresel bir dalga halinde yayılacağı ve dünya ekonomisinde bir domino etkisi yaratacağı dillendirilmektedir.
Küresel hane halkı borcu sadece son bir yılda 12 trilyon dolar artarak 47 trilyon dolar seviyesine yükselmiştir. Dünya ülkelerinin milli gelirlerinin toplamının 80 trilyon civarında olduğu göz önüne alındığında, küresel hane halkı borcunun milli gelir içerisindeki oranı % 43 iken, 2019 yılında bu oranın % 59’a çıkmış olduğu görülmektedir.
Virüs pandemisi öncelikle emeği ve dolayısıyla üretimi vurmuştur. Çünkü, üretimin temel faktörü olan emek evlere izole edilmiştir. Bunun doğal sonucu üretimin durması ya da ciddi seviyede azalmasıdır. Hiçbir ülkesel tedbir üretmeden tüketmeyi devam ettirebilecek bir mali bağışıklığa sahip olamaz.
Virüs salgınının ilk olarak görüldüğü Çin’de de benzer handikaplar yaşanmaktadır. Salgının bilahare görüldüğü İran, İtalya, Fransa ve Almanya potansiyel sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu ülkeler yanında pek çok ülke, ekonomik ve sosyal anlamda büyük çaplı koruma kalkanları geliştirmektedirler. Gelişmiş ülke ekonomileri kadar, gelişmekte olan ülke ekonomileri ve az gelişmiş ülkelerde de büyük bir endişe ve panik havası hüküm sürmektedir.
Hülasa, küresel bir panik ve korku yaşanmaktadır. Birikmiş ekonomik sorunların patlama aşamasındaki son temas noktası COVID-19 virüs salgını olmuştur. Dünya’da, “Küreselci” kavramı altında toplanan yeni bir ideolojik grup varlığı malum bir konudur. Küreselcilerin, 200 olan devlet sayısını 1000’e çıkartarak dijital dünya tabanlı “tek dünya/tek dil/tek kültür/tek din” projesi peşinde oldukları ifade edilmektedir. Avrupa ve ABD’de Kapitalistler ile Küreselciler arasında ciddi bir ideolojik mücadelenin varlığı artık bilinmektedir.
DEVLER LİGİNDE BU BÜYÜK ÇATIŞMA, REKABET VE MÜCADELE SÜRERKEN, JEOPOLİTİK OLARAK KİLİT BİR ÜLKE OLAN TÜRKİYE, EKONOMİK OLARAK TÜM ENERJİ KORDORLARININ KESİŞTİĞİ, TARIMSAL AÇIDAN KITA İKLİMİNE SAHİP, İNSAN DİNAMİKLERİ GÜÇLÜ, İNANÇ YAPISI OLARAK TA İSLAM DÜNYASININ “KALBİ” KONUMUNDA BİR ÜLKEDİR. BİR STRATEJİSTİN İFADE ETTİĞİ GİBİ; TÜRKİYE BU ASRIN MARKA DEĞERİ EN YÜKSEK ÜLKESİDİR. ÖYLE Kİ, “SELAMÜN ALEYKÜM” DİYEREK, RUSYA ÜZERİNDEN DOĞU TÜRKİSTAN’A, ORTADOĞU ÜZERİNDEN SAHRAALTI AFRİKA’NIN EM ÖBÜR UCUNA VE BALKANLARDAN AVRUPA’YA KADAR DÖRT BİR YANA UZANABİLECEK BİR POTANSİYELE SAHİPTİR.
191 milyar dolar sermayesiyle ABD’nin en büyük bankalarından biri olan Bank of America Corona virüsü nedeniyle ekonominin resesyona girdiğini ilan etti
Türkiye’de, bu pandemi salgından etkilenmiş ve etkilenmeye de devam etmektedir. Devlet otoritesi bir takım ekonomik koruma paketleri açıklarken, ülkesel endişe insan sağlığı ve ticari hayatın istikrarı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tarım sektörünün şimdi veya yakın gelecekte ne denli ve hangi ölçüde etkileneceği ve bunun muhtemel sonuçlarının ne olabileceği konusunda maalesef ciddi değerlendirmeler yapılmamaktadır.
Türkiye tarımının zaten bu pandemi öncesinde de nev-i şahsına münhasır sorunları bulunmaktaydı. Yaşanan virüs salgınının doğal olarak oluşturduğu ekonomik, psikolojik, ve sosyolojik manada panik havası, mevcut sorunları çeşitlendirerek ve derinleştirerek genel hayata müessir menfi etkiler yaratacaktır. Türkiye ekonomisini küresel gelişmelerden bağımsız düşünme imkanı maalesef bulunmamaktadır.
Burada üzerinde durulması gereken en mühim mesele, tarımda üretim ve tedarik zincirinin kırılması tehlikesidir. Bu çok stratejik ve öncelikli bir konudur, zira, TCMB enflasyon sepetinde % 24,5 nispetinde olan gıda ve alkolsüz ürünlerin payı, halkın enflasyon sepetinde % 80’leri bulmaktadır.
En stratejik sektörlerin gıda ve sağlık olduğu, güvenlik harcamaların ve enerjinin daha sonra geldiği gerçeği tüm dünyada kabul görmektedir. Dolayısıyla, halk sağlığını koruma önlemleri yanında gıda güvencesi ve gıda güvenliği için alınacak önlemler de aynı önem ve öncelikte olmalıdır. Bir başka ifadeyle tarladan sofraya gıda zinciri ve sürekliliğinin korunması büyük önem ve öncelik arzetmektedir.
Türkiye’de tarım kesiminde yaşayan stabil nüfus genellikle yaşlı olup, sosyal güvenlik gelirleri nedeniyle, tarımsal faaliyet beklentileri ve arzuları düşüktür. En düşük emekli aylığının 1.500 TL’ya çıkarılması ile birlikte, deyim yerindeyse “kefen parası cebinde olan” bu kesimin tarımsal üretim motivasyonu daha da düşecektir. Kırsal birimlerde yaşayan genç nüfusun ise, ekonomik manada zaten bir tatminsizlik sorunu varken, yaşanan pandemi nedeniyle, tarımsal üretim ve tedarik zincirinde meydana gelebilecek en küçük bir kırılma, telafisi asla mümkün olamayacak bir özgüven kaybı meydana getirecektir. Bu özgüven kaybının olağan sonuçları ise üretim azlığı, gıda arzında daralma, soğuk zincirin kırılması, ithalat baskısı, dışa bağımlılık, iç göç baskısı ve işsizliğin artması şeklinde tezahür edecektir.
COVID-19 virüsünden kaynaklanan ölümlerin coğrafi dağılımı Türkiye’de henüz açıklanmış olmamakla birlikte, dünya geneline bakıldığında, sanayi ve endüstriyel üretimin yoğunlaştığı kalabalık metropollerde ölüm oranlarının daha çok olduğu görülmektedir. Zira, kent hayatının ekonomik, psikolojik ve sosyolojik zorlukları bağışıklık sistemini adeta savunmasız hale getirmektedir. Basında yer alan “Belarus Virüsü Neden Takmıyor “ başlıklı makalelerde, Rusya'nın komşusu ve tarımla kendi geçimini sağlayan bir ülke olan Belarus’ta, Corona virüs (Covid-19) salgını başladıktan sonra ülkenin devlet başkanı Alexander Lukashenko insanları üretim yapmaya teşvik etmiştir. Lukashenko "Şimdi tam da çalışma zamanı. Tarlalar ve traktörler herkesi iyileştirir" diyerek halkını üretime yapmaya teşvik etmiştir.
Yeni Tip Korona Virüs (COVID-19) salgınının küresel manada büyük bir ekonomik yıkıma sebep olacağı uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Ekonomik zafiyet ise doğrudan sosyal hayatı tehdit edecektir. Ülkemizin bu menfi gelişmelerden en düşük seviyede etkilenmesi için toplum sağlığını koruma yanında tarım kesiminin de korunması büyük ehemmiyet arzetmektedir. Ülkemizin henüz bir tarım toplumu olması bize büyük artı sağlayacaktır ancak, üretim ve tedarik zincirinin korunması kaydıyla bu faydayı elde edebiliriz.
Ülkemizde virüs kaynaklı enfeksiyon vak’aları başladığında halkımızın önce marketlere hücum etmesi ve stoklama endişesinin temelinde gıda ihtiyacı ve bu ihtiyacın sürekliliği gerçeği yatmaktadır. Aynı şekilde, kolonya, antibakteriyel, maske gibi sıhhi malzemelere hücum edilmesi, sosyal mesafe kuralı ve izale yaşam mecburiyeti de sağlıklı yaşama ve her halükarda hayata tutunma güdüsü ve ihtiyacından ileri gelmektedir.
Gıda arzı ve tedarik zincirinin muhafazasına en çok ihtiyaç duyacağımız bugünlerde ve yakın gelecekte, halen 30 bin ziraat mühendisi, 8 bin veteriner hekim, 25 bin gıda mühendisi, binlerce veteriner sağlık teknisyeni ve ziraat teknisyeninin halen atama beklemesi, bu genç işgücünün atıl halde bekletilmesi, düşündürücü ve bir o kadar da üzüntü vericidir.
15 yıl aradan sonra, Ekim-2019 ayında üçüncüsü yapılan “Tarım Şurası” bile heyecanla beklenen istihdama vesile olamamıştır. Bakanlıkça, 2020 yılı mayıs ayında yapılacağı açıklanan atamalar ise sayıca çok kadük kalmıştır.
Tarım ve Orman Bakanlığı norm kadrolarında zikredilen unvanlarda % 50’ye yakın bir nispette personel açığı bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimizde ihtiyaç miktarı daha belirgin durumdadır.
Ülkemizde 35.000 civarında kırsal karakterde yerleşim yeri bulunmaktadır. İl ve ilçelerde yaşayan nüfusun genel nüfusa oranı sürekli olarak artmış, en son 2018 yılında il ve ilçelerde yaşayan nüfusun ülke nüfusuna oranı % 92,3 iken bu oran 2019 yılında % 92,8’ e yükselmiş bulunmaktadır. Kırsal birimlerden büyük metropollere olan göç her yıl daha da artmaktadır. Sadece, 2019 yılında İstanbul’un nüfusu bir önceki yıla göre 451.543 kişi artmıştır.
Kırsal birimlerden il ve ilçe merkezlerine olan nüfus hareketlerinin böyle devam etmesi durumunda, korkulur ki, tarımsal üretimle iştigal edebilecek dinamik bir nüfus kalmayacaktır. HİÇBİR ŞEYİN ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMAYACAĞININ SÖYLENDİĞİ GÜNÜMÜZDE, ULUS DEVLETLER DAHA KORUMACI VE İÇE KAPANIK BİR EKONOMİ POLİTİKASI İZLEYECEKLERDİR. O TAKDİRDE PARANIZLA DAHİ GIDA MADDESİ TEMİN EDEMEME GİBİ BİR SORUN YAŞANMASI KUVVETLE MUHTEMELDİR. BU SEFER AÇLIK VE YETERSİZ BESLENME COVID-19 VİRÜSÜNDEN DAHA TEHLİKELİ BİR HAL ALARAK, SADECE 65 YAŞ ÜSTÜ İNSANLARIMIZI DEĞİL, TOPLUMUN TÜM KATMANLARINI TRAJEDİK BİR ŞEKİLDE ETKİLİYEBİLECEKTİR.
Ülkemiz tarımıyla ilgili bazı verileri paylaşmadan önce, malumaliniz olan, gıda arzının ne denli önem arzettiğine ilişkin bir takım verileri tekrar etmekte fayda mülahaza ediyorum. Şöyle ki;
Dünya üzerinde 1 milyar civarında bir insan açlık sınırının altında bir beslenme standardında yaşam mücadelesi vermektedir.
Yılda 11 milyon çocuk sadece açlık ve susuzluğa bağlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Bir başka deyişle, her 3 saniyede 1 çocuk bu sebeple ölmektedir.
Dünya nüfusunun yarısı, günlük 2 doların altında bir gelirle yaşamını idame ettirmek zorunda kalmaktadır.
1830’lu yıllarda 1 milyar olan Dünya nüfusu, 1930 yılında 2 milyara, 1975 yılında 4 milyara, 2014 yılında 7,1 milyara, 2019 yılında ise 7,7 milyara ulaşmıştır. Nüfus artış projeksiyonlarına göre, 2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyar olabileceği öngörülmektedir. Dünya nüfusunun ikiye katlanma için geçmesi gereken periyod giderek daralmaktadır.
Dünya’da fert başına düşen tarımsal işletme büyüklüğü 1960 yılında 4,4 dekar iken, bu rakam 1990 yılında 2,7 dekara, günümüzde ise 1,7 dekar alana kadar gerilemiştir.
Dünya’da tam olarak bir tarım alanı istilasından söz edilebilir. Öyle ki; gelişmiş ülkelerin satın aldığı ya da kiraladığı tarım alanlarının yekünü, Türkiye yüzölçümünün 2,5 katına, Türkiye tarım alanları varlığının ise 9,5 katını bulmaktadır.
Türkiye nüfusu 1990-2015 döneminde % 39,4 nispetinde artarken, aynı dönemde tarım alanları % 14 azalmıştır. 1960 yılında 8,38 dekar olan kişi başına düşen tarım alanı, 1990 yılında 4,93 dekara, 2017 yılında ise 4,0 dekar alana kadar gerilemiştir.
Dünya Ticaret Örgütü’nün raporuna göre, 41 ülke başka ülkelerde toprak kiralamakta veya satın almakta, 62 ülke ise topraklarını ikinci bir ülkeye kiraya vermekte veya satmaktadır.
Türkiye’de, son 16 yılda tarım alanları 41 milyon 200 bin hektardan, 37 milyon 800 bin hektara gerilemiştir. Toplam yüzölçümü 3 milyon hektar olan Belçika, yine toplam yüzölçümü 4 milyon hektar olan Hollanda, yüzölçümü 78 milyon hektar olan Türkiye’den kat be kat daha fazla tarımsal gelir ve katma değer elde etmektedirler.
Hollanda’nın tarım ürünü ihracatı 150 milyar dolar seviyesindedir.
Türkiye’de, İl ve ilçelerde yaşayan nüfusun ülke nüfusuna oranı % 92,3 iken bu oran 2019 yılında % 92,8’ e yükselmiş bulunmaktadır. Kırsal nüfusun oranı % 7,2’ye gerilemiştir.
ABD’nin 2010 yılında sadece mısır, buğday ve soya ihracatı 38,6 milyar dolarken, aynı yıl silah satışı 20,6 milyar dolardır. Dünya’nın süper gücü diye nitelendirilen ABD’de tarım sektörü halen en stratejik sektörler arasında gelmektedir.
“Birleşik Devletlerin yiyecek silahı, Arap petrol kartellerinin Petrol silahı ile boy ölçüşebilecek durumdadır.”
(Earl Bauer Butz, ABD Eski Tarım Bakanı, Dünya Gıda Konefaransı,1970, Roma)
“Eğer petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz, gıdayı kontrol ederseniz insanları kontrol edersiniz.”
(Henry Kissinger, ABD Eski Dışişleri Bakanı, Ulusal Güvenlik Çalışma Muhtırası, 1974)
Gıda, pazarlık masasındaki en önemli araçlardan birisidir. İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek, Bana kalırsa mükemmel bir yöntemdir.”
(Earl Bauer Butz, ABD Eski Tarım Bakanı, Ulusal Güvenlik Çalışma Muhtırası, 1974)
“Bir devlet için savunma ve yerli silah sanayi ne kadar önemliyse, tarım da o nispette önemlidir.”
(Bekir Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanı, Türkiye’nin En Büyük 500 Şirketi Araştırması ödül Töreni, İstanbul, 2019)
“Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün Dünya yüzünde bulunmayacaktık.”
(M.K.Atatürk, Mart 1928)
Türkiye, gelişmiş batı ülkelerine nazaran göreceli olarak daha yüksek bir özgüvene sahiptir. Bunun temel nedeni, halen tarım toplumu olmamız ve kültürel ve inanç yapımızdan kaynaklanan sosyal dayanışma ve yardımlaşma meziyetimizdir. Dolayısıyla, Atatürk’ün 1928 yılında serdetmiş olduğu “Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün Dünya yüzünde bulunmayacaktık.” sözü sadece o günün şartları için söylenmiş bir söz olmayıp, günümüze ve geleceğe şümul özelliktedir.
Kırsal birimlerdeki genç nüfusun tarımsal motivasyonları artırılmalıdır.
Kırsal nüfusun ekonomik, sosyal ve kültürel beklentilerini karşılayacak yapısal önlemler alınmalıdır.
Kırsal nüfus stabilize edilmeli, tarımsal üretim sürdürülebilir hale getirilmelidir.
Tersine göç teşvik edilmeli, kırsala dönen ailelere gelir güvencesi sağlanmalıdır.
Tarımsal koordinasyonun sağlanması amacıyla, kırsal birimlerde “tarım ofisleri” kurularak, halen atama bekleyen tarım teknisyenleri ve tarım sağlıkçıları bu alanlarda istihdam edilmelidir.
Kırsal mahallelerde, üreticilerle Tarım ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatları arasında, teknik manada lüzumlu işbirliği ve koordinasyonu sağlayacak hiçbir idari birim bulunmamaktadır.
COVID-19 VİRÜSÜ HAYVANLARDAN İNSANLARA BULAŞABİLİR Mİ?!
(Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü COVID-19 (SARS-CoV2) Rehberi, 23 Mart 2020)
Coronavirus’lar (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir.
Coronavirus’lar zoonotik olup hayvanlardan bulaşarak insanlarda hastalık yapabilir. Detaylı araştırmalar sonucunda, SARS-CoV'un misk kedilerinden, MERS-CoV'un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. Henüz insanlara bulaşmamış olan ancak hayvanlarda saptanan birçok Coronavirus mevcuttur.
Coronavirüs’ler zootonik olup, hayvanlardan bulaşarak insanlarda hastalık yapabilir.
ÜRETEN GÜÇLÜ TÜRKİYE İÇİN;
Kırsal birimlerde “tarım ofisleri” ihdas edilerek, halen atama bekleyen ziraat mühendisleri, veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyenleri/teknikerleri, ziraat teknisyenleri/teknikerleri, Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde istihdam edilerek, kamu yayım ağına dahil edilmelidir.
İstihdam yükü ve sorumluluğunu sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’na atfedilmemeli, bunun yanında; 17 Bölge Birliği, 1625 Birim Kooperatifi, 186 hizmet bürosu ve şirketleri ve 907 bin 233 ortağı olan Tarım Kredi Kooperatifleri, nitelikli sayıda istihdam üstlenmelidir.
İstihdam yükü ve sorumluluğunu sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’na atfedilmemeli; 2,5 milyon ortağı olan 9 bin 917 adet tarımsal kalkınma kooperatifi, nitelikli sayıda istihdam üstlenmelidir.
İl ve İlçe düzeyinde teşkilatları bulunan Ziraat Odaları, kuruluş mevzuatlarında yer alan “Oda Genel Sekreteri” görevlendirilmesi amacına uygun olarak; oda genel sekreterlerinin ziraat mühendisi, veteriner hekim, tekniker ve teknisyenlerinden görevlendirilmesi şeklinde nitelikli sayıda istihdam üstlenmelidir.
Tarımsal Üretici Birlikleri nitelikli sayıda istihdam üstlenmelidir.
Tarımsal Sanayi İşletmelerinde işlenmiş ürünün gıda güvenliği ile alakalı Gıda Mühendisi istihdamı ile sınırlı kalmayıp, ürünün bileşenindeki hammaddelerin birincil üretim kaynaklarının da gıda güvenliği tanımı içinde yer alacağı bir kontrol ve denetim mekanizması için, bu işletmelere belirli sayıda istihdam mecburiyeti getirilmelidir.
Belediyelerde tarımsal kalkınma, veteriner hizmetleri ve çevre sağlığı birimlerinde belirli sayıda istihdam mecburiyeti getirilmelidir.
Belde Belediyeleri dahil, bütün Belediyelerin uhdesinde “Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi ve Barınma Merkezi” kurulması yasal olarak mecburi kılınmalı, buralarda belirli sayıda veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni/teknikeri ve zooteknist ziraat mühendisi istihdamı sağlanmalıdır.
Büyük ölçekli tarım işletmelerine tarım danışmanı istihdam etme mecburiyeti getirilmelidir.
Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsaları bünyesinde istihdam imkanları geliştirilmelidir.
Tarım Bankacılığı yapan finans kuruluşlarında, kredinin amacına uygun kullanımının sağlanması ve saha uygulamalarının kontrolü için, tarımsal kredi departmanlarında tarım teknisyeni ve tarım sağlıkçısı istihdamı sağlanmalıdır.
Birleşmiş Milletler’in yaptığı çalışmaya göre, Dünya genelinde, tarımsal amaçlı 750 binden fazla kooperatif ve 1milyardan fazla kooperatif bulunmaktadır. İstihdam açısından ise, kooperatifler 100 milyondan fazla kişiye iş imkanı sağlamaktadır. (www.turktarim.gov.tr)
Avrupa Birliği içerisinde, yaklaşık 250 bin civarında tarımsal amaçlı kooperatif ve yaklaşık 163 milyon kooperatif ortağı bulunmaktadır. Bu kooperatifler 5,4 milyon kişiye iş imkanı sağlamaktadır. (www.turktarim.gov.tr)
Dünya’da en çok tarımsal amaçlı kooperatifin olduğu 5 ülke; ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya’dır. Almanya’da bütün zanaatkarların yüzde 60’ı, bütün perakendeci tacirlerin yüzde 75’i ile bütün fırıncı ve kasapların yüzde 90’ı kooperatif üyesidir. (www.turktarim.gov.tr)
Dünya genelindeki tarımsal amaçlı kooperatiflerin sağladığı istihdam imkanlarına göre, Türkiye’de tarımsal amaçlı kooperatiflerin yaklaşık 1,5 milyon kişiye istihdam sağlaması gerekmektedir.
Avrupa Birliği içerisinde mevcut tarımsal amaçlı kooperatiflerin sağladığı istihdam imkanlarına göre, Türkiye’de tarımsal amaçlı kooperatiflerin yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlaması gerekmektedir.
“Açlık Virüsü” en az COVID-19 Virüsü kadar tehlikeli bir zararlıdır. ve bu virüs cinsiyet, yaş, din, dil ayrımı yapmadan herkesin mahvına yol açabilecek menem bir tehlikedir!
Sağlığımız elbette önemli ve öncelikli, ve fakat, aynı derecede önem ve ehemmiyete haiz olması hasebiyle;
tarımsal özgüvenimizi korumak için,
“açlık virüsünü” ülkemize sokmamak için,
yeniden kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olmak için,
kırsal kesimin huzur ve refahı için,
Güçlü Türkiye için;
Türkiye tarımında da bir koruma kalkanına ihtiyaç vardır.
İnsan sağlığıyla alakalı “Coronavirüs Bilim Kurulu” oluşturulması nasıl ki isabetli ve etkili olduysa, “Tarım Bilim Kurulu” da teşkil edilmelidir.
Tarımsal üretim, fabrikada bir mekanik parça üretmeye benzemez. Sanayi üretimindeki kayıplar vardiya yöntemiyle üretim artırılarak sonradan telafi edilebilir. Ancak, tarım sezonluktur, mevsimsel şartlara bağlıdır ve üretici motivasyonu bir kez bozulduğu zaman artık geriye dönüş mümkün olamaz.
Ülke Nüfusu
(Kişi) Yüzölçümü
(km²) GSYH
(Milyar $) Tarımsal İhracat Geliri
(Milyar $)
Hollanda 17.290.688 41.543 914,5 103,3
Belçika 11.562.784 30.689 532,0 50,0
Türkiye¹ 83.154.997 783.562 759.0 16,2
(¹) 2019 yılında açıklanan kişi başına GSYH geliri ile güncel ülke nüfusu çarpılarak elde edilmiştir.
Hollanda ve Belçika örneği yüzölçümlerinin küçük olması nedeniyle özellikle verilmiştir. Şöyle ki;
Hollanda, yüzölçüm bakımından Türkiye’nin 19’da biri kadardır.
Belçika, yüzölçüm bakımından Türkiye’nin 25’de biri kadardır.
“sular ülkesi” olarak bilinen Hollanda nüfusunun % 21’i deniz seviyesinin altındaki bölgelerde yaşıyor.
Ülke topraklarının % 26’sı deniz seviyesinin altındadır.
Tarım alanlarının % 40’ı deniz seviyesinin altındadır.
Dünyada çok küçük yer kaplasa da Hollanda, Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre dünyanın en çok ihracat yapan ülkeleri listesinde beşinci sırada ve uluslararası ticarette önemli bir yere sahiptir.
Tarım ürünleri dış satımında, ABD’den sonra ikinci sırada yer almaktadır.
860 dekar alanla Dünya’nın en büyük çiçek borsası Hollanda’da olup, yıllık cirosu 4,7 milyar avrodur.
Tarladan Sofraya üretim ve tedarik zincirinin kırılmaması için, gıda güvencesi ve gıda güvenliği için, kırsal birimlerde nüfus stabilitesi için, işsizlik baskısının azaltılması için, ulusal güvenliğimiz için tarım kesim mutlaka desteklenmelidir.
TÜRKİYE TARIMINI KORUMA KALKANINA ALMAK İÇİN TARIM TEKNİSYENİ VE TARIM SAĞLIKÇISI İSTİHDAMINI LÜTFEN SİZ DE DESTEKLEYİNİZ!..
Konunun, tarafınızca uygun görülecek mecralarda gündeme getirilmesini, milli sorumluluk duygusu ve vicdani hissiyatımla, aziz Milletimiz adına arz, talep ve istirham ediyorum. Saygılarımla.
Mustafa Rasi UYSAL
Ziraat Mühendisi
SAMSUN