Şubat ayında Erbakan’ı anmak, anlamak, gereğini yapmak ve bunu sadece Şubat ayına münhasır kılmaksızın 12 aya yaymak yani Necmettin Erbakan Hoca gibi hep çalışmak.
İlk yazımızda ne dedik? -‘ADİL DÜZEN’ dedikçe ERBAKAN’ı anmak…
‘ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN, ADİL DÜNYA DÜZENİ’ demek ‘TEDAVİ REÇETESİ’ demektir; yani çağımızda ‘SOSYAL TUFAN’ seviyesine varan dinî-ilmî-iktisadî, idarî/siyasi sorunlarımızın tamamının tedavi reçetesidir.
‘GİZLİ DÜNYA DEVLETİ’ kitabındaki “İnsanlık Tarihi ve Bugünkü Dünya Hak-Batıl Mücadelesi, Bugünkü Dünyanın Anatomisi” bölümü ile devam…
Evet, kaldığımız yerden devam ediyoruz…
***
“HAK NE DEMEKTİR? BATIL NE DEMEKTİR?
Bir insanın yağmur yağarken yağmur şemsiyesini alıp da dışarı çıkması doğru bir harekettir. Ama yağmur yağmadığı halde yağmur şemsiyesini açarak dışarı çıkması ise yanlış bir harekettir. Dolayısıyla, Türkçemizde kullanılan Doğru ve Yanlış kelimeleri şarta bağlı olarak isabetli olan şey veya olmayan şey manasındadır. Hâlbuki iki kere iki dört eder. Yağmur yağsa da dört eder, güneş açsa da dört eder, bir hafta önce de dört eder, bin yıl önce de dört eder. İşte şarta bağlı olmaksızın mutlak olarak her şart altında doğru olan şeye HAK denir.
Bunun tersine olarak bir insan iki kere iki üç dese, yağmur yağsa da yanlıştır, güneş açsa da yanlıştır, bir hafta önce de yanlıştır, bin sene önce de yanlıştır. Her şart altında yanlış olan şeye ise ona BATIL denir.
Şimdi bu temel esaslar altında her şart altında doğru olan gerçeklere dikkatle bakalım.
***
BU KÂİNAT NİÇİN YARATILDI?
Başımızı gökyüzüne çevirip baktığımız zaman ne görüyoruz?
Sonsuz bir kâinat, sonsuz bir güzellik, sonsuz bir nizam, o kadar büyük bir kâinat ki, içerisinde bir yıldızın ışığı diğer bir yıldıza 100 milyon senede bile gidemiyor. Işığın bir saniyede 300 bin km. yol kat ettiğini düşünecek olursak bu ne büyük azamettir Ya Rabbi! Cenab-ı Hak insanlara bir esere bakarak bu eserin sahibi hakkında fikir edinme kabiliyeti vermiştir. Bir resme baktığımız zaman bu resmi yapan kimsenin çocuk mu, olgun bir insan mı, sinirli mi, huzurlu mu olduğunu anlamak mümkündür. İşte bunun gibi bu kâinata baktığımız zaman en ufak bir yerinde bir aksaklık bulunmayan, bir uyumsuzluk olmayan, şurada da müteahhidin parası yetişmemiş, burayı da idare edivermiş, sen de oraya bakmayıver kardeşim, denmesine ihtiyaç duyulacak en ufak bir kusur bulunmayan bu kâinatın yaratıcısı da elbette her türlü kusurdan münezzeh sonsuz kemal sahibi olan Rabbimizdir.
Dolayısıyla etrafımıza bakındığımız zaman yaratıcımız olan Rabbimizin kemal sıfatıyla muttasıf olduğunu idrak etmememiz mümkün değildir. Rabbimiz her türlü eksikten, noksandan münezzehtir. Sonsun kemal sahibidir.
Bir hadis-i kutside Cenab-ı Hak bildirmiştir ki: ‘Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murat ettim. Beni bilsinler diye mahlûkatı yarattım’ (Keşfu'l-Hafa, C.2-5-132, H.No: 2016).
Bir yerde çok kıymetli bir hazine olsa ama onu kimse bilmese; diğer yerde ise bir hazine olsa, kendisini bilecek bir kâinatı yaratsa ve bilinse, elbette ikinci hâl birinciye nazaran daha büyük bir "KEMAL" ifade eder.
Rabbimiz ise sonsuz kemal sahibidir. Hadis-i kutside de bildirildiği gibi; işte bu yüzden bu kâinat yaratılmıştır. Eğer bu kâinat yaratılmasaydı Rabbimizin kemal sıfatında noksanlık olurdu.
Yaratılan bu kâinatta cemadat var; canlı nebatlar, hayvanlar ve insanlar var.
İnsan yaratılanın en mükemmeli, en şereflisidir, eşref-i mahlûkattır.”
(Devamı var.)