(‘FAİZ ile geçen nice yıllar, TOKİ-Diyanet ve…’ konusunda yazmaya devam edeceğim ama dün/bugün, bence çok önemli bir gelişme oldu, sonunda ‘bir vakfa bile kayyım atandı’! Konu ve yapılan hata o kadar önemli ki; ‘hukuk ve şeriat bilen herkes’ bunu çok iyi bilir! Aslında ‘Şehir Üniversitesi’ ve ‘VAKIFLAR’ konusunda yazacaklarım o kadar çok ki! Ama her iki konuda da dolaylı olarak da olsa ‘taraf’ olduğum için susma yani yazmama hakkımı kullanıyor ve şimdilik yazamıyorum. Çünkü Şehir Üniversitesi’nde okuyan evladım var yani orada veliyim. Vakıf meselesine gelince; kendim bir vakfın (İslam Medeniyeti Vakfı) başkanı olduğum için bu konuda da -dolaylı olarak da olsa- ‘taraf’ sayılırım. Vakıf konusunu da ‘özel’ olarak BSV merkezli olmak üzere yazmayacağım ama gerekirse ‘genel’ olarak yazarım. Şimdilik sadece bugünkü yazının başlığında “Vakıflara dokunmak hayırlı değildir” diyen Fehmi Koru’nun yazdıklarıyla iktifa ediyorum ve sizi o yazı ile baş başa bırakıyorum…)
“Vakıflara dokunmak hayırlı değildir. Davutoğlu’na duyulan husumet yanlış tasarruflara yol açıyor…
Sürpriz, sürpriz, sürpriz…
Kredi aldığı kamu bankasıyla yeniden yapılandırma sürecine girince kayyım atanarak varlığına devlet tarafından el konulan vakıf Şehir Üniversitesi’ne uygun görülen davranışın ağızlarda bıraktığı kekre tat yetmezmiş gibi, o üniversitenin kurucusu Bilim ve Sanat Vakfı da dün aynı muameleye tabi tutuldu.
40 yıldır gençliği bilim ve sanatın bütün kollarıyla tanıştıran Bilim ve Sanat Vakfı (BSV) dünden itibaren artık kayyım yönetiminde.
Böyle tasarruflara itiraz edildiğinde, son birkaç yılın olağanüstü şartlarında torba yasalara eklenmiş yasa maddeleri hatırlatılarak ‘kanunilik’ kılıfı öne sürülüyor; herhalde bu yeni el koymanın da öyle bir gerekçesi vardır.
Esas gerekçe ise, hiç değilse pek çoklarının zihninde, Şehir Üniversitesi ile BSV’nin yeni kurulan Gelecek Partisi’nin lideri Ahmet Davutoğlu ile var olan ilişkisidir.
BSV’yi 40 yıl önce Mustafa Özel ve Murat Ülker gibi Boğaziçi Üniversitesi’nde birlikte okuduğu yakın arkadaşlarıyla kurmuştu Davutoğlu; BSV de 2008 yılında Şehir Üniversitesi’ni kurdu.
Davutoğlu akademiden bürokrasiye, oradan da siyasete adeta zorla çekildiği, AK Parti hükümetlerine danışmanlıkla başladığı yolda bakanlık ve başbakanlık makamlarına da getirildiği halde, kendisine siyasette yeni bir yol açma ihtiyacı duyunca birdenbire ‘istenmeyen adam’ konumuna düşüverdi.
İstanbul’da Vefa Bozacısı’na uğramış olsam bile binası onunla aynı sokakta olan BSV’ye hiç ayak basmamıştım. Tek ziyaretim, AK Parti iktidarının ilk döneminde, Davutoğlu’ndan hizmet beklendiği onun ise ayak sürüdüğü günlerde olmuştu.
Cıvıl cıvıl, gençlerle haşır neşir olunan, sürekli hareket halinde bir yer izlenimi bıraktı üzerimde BSV…
Üniversiteler dışında ve üniversite olgunluğunun çok ötesinde eğitim veren, bilimsel araştırmalar yapılan, dergileri ve yayınlarıyla çok ileri düzeyde birikime sahip bir kurumdur BSV…
Akademik hayattan kopmamak şartıyla Ankara’ya geldi Davutoğlu.
Sonrası biliniyor.
Kendisini siyasete zorlayan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresinin bitmesine bir gün kala yapılan AK Parti kongresinde, başbakanlığı da üstlenmesini getirecek bir sürecin parçası haline geldi Davutoğlu ve genel başkanlığa seçildi.
Kendisini o görevlere layık görenlerin bugün onunla irtibatlı diye pek çok başka önemli şahsiyetin de emekleriyle oluşmuş hayırlı hizmetler gören kurumlara devlet adına el konulmasına ses çıkarmaması, ne yönden bakarsam bakayım, bir ‘sürpriz’dir benim için.”
(DEVAMI VAR)
Not: Konu gerçekten çok önemli ve sadece Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak istisnasız herkesi doğrudan ilgilendiriyor; dikkat!