“2019 da bitti, hayırlısıyla 2020 başladı” demiştim önceki bir yazımın en sonunda; bir de geçmiş 10-20 yıl var, gelecek 10 yıllar var; ayrıca geçen 100 yıl - gelecek 100 yıl var!
Şahsen yani kişi olarak, ülke olarak ve insanlık olarak muhasebeler yapmalıyız…
“Hâsibûenfüsekümkable en tuhâsebû / hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadisini hatırlayasım ve hatırlatasım geldi; geçen yıl ve geçen nice 10 yıllar için…
Bu konuda nice yazılar yazdım ama bu sefer Çelik Erengezgin hem bir şiir (nazım) hem de bir düzyazı (nesir) gönderdi; yeni yılı bu sene onun hatırlattıklarıyla karşılayalım…
HER ŞİKÂYETE BİR ÇÖZÜM GEREK!..
“Sadece, olmayanı görenlere “çağımızın körleri!..” demiştim bir makalemde. Yâni o yanlışın nasıl düzelebileceğini hiç merak etmeyip sâdece yanlışa parmak basanlara! Aslında kendi yanlışlarımıza neden olan isimsiz mikropları bizzat kendimiz var etmekteyiz diye devam etmiştim!
“Negatif Kurgu Toplumu Çökertir” başlıklı olanda ise tarih, sadece "ben zaten demiştim!" diyen seyircileri değil, "işte doğrusu budur" diyen ve arkasında duran eylemcileri kazır hafızasına demek istemiştim... Sanırım ilâve bir açıklama gerekiyor. Çünkü iki makalemin de amacı; tek görevimiz çözüme odaklanmak ve sorunu ortadan kaldırmak olmalı iken, fazla eleştirinin de yanlış olacağı gibi bir sonuç konuşulur oldu birden.
Hayır!.. Çözüm üretebilmek niyetinde isek, eleştirmek haktır. Yanlış olan; her şey kötü deyip kaçmaktır!.. Ve nedense, “mutlaka kaçmak lâzım” bu ülkeden diyenler çoğunlukla; “her şeyi eleştirmek moralimizi çok bozuyor, biraz da iyi şeylerden bahsedelim” diyenler arasından çıkıyor. Kıvılcımlar olarak gidip alevler olarak dönülecek ise ne âlâ!.. Ama tam tersine, âdeta canını kurtarmış gibi hissedecekse o kişiler ve giderek, Batı'nın devşirme politikasının esiri olacaklarsa, keşke hiç dönmeseler diyeceğim ülkelerine!..
İşte onun için, hatanın keşfinin hemen ardından beklenen ikinci adım, çözüm üretmek olmalıdır bence. Tıpkı bir doktorun, hastalığı önceden teşhis ve tespit etmeden, doğru tedaviyi de üretemeyeceği gibi!.. Sadece; sağır ve dilsiz kaldığımız yanlışların ve bir ileri aşamasında ise duyarsız kaldığımız suçların beklenen sonuçlarını yaşadığımızı idrak etmeliyiz artık... Sanırım bu durumu en iyi özetleyen de; “kendim ettim kendim buldum!..” özdeyişi olacaktır.. Ne olur, artık anlayalım!..
Koltuğundan ahkâm kesen eleştirmeni değil, hakikati bütün gücü ile haykıran ve arkasında duran vatandaşları olalım bu güzel ülkenin diye bitirmiştim sekiz ay önceki yazımı... Sanki bu paylaşıma da yakışacak gibi!.. Ne dersiniz?.. Bireysel sorunlarda ateş püsküren, ama toplumsal sorunlarda sesini kısanlardan olmamalıyız... Ne yazık ki ülkemizde, meclisinden köy kahvesine kadar, çoğunluktadır böyle olanlar... Ne güzel atasözlerimiz vardır. Örneğin; taşın altına elini koyabilmek gerek gibi!.. Çok doğru... Varsa bir kusur, bilmeliyiz ki, göremediklerimiz ve “aman bana değmesin” tavrı ile, ya da daha da ağırı olan; “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” temennisi ile görmezden geldiklerimizin sonucudur yaşananlar... Yâni aslında yaptığımız, kendi geleceğimizi görmezden gelmektir... Daha da ağırı yok mu? Var!.. Bence bu duyarsızlık, geleceğimizi bizzat karartmaktır. Daha ötesi yok!..
Bu sorumluluk bilinci en azından, ilkokuldan başlaması gereken bir eğitim sürecinin ürünü olmalıdır... Belki de doğar doğmaz başlayan, komşunun kapısında devrilen bir saksıyı da kaldırması ve sadece evinde beslediğine değil, sokak kedisine de yiyecek bir şeyler vermesi gerektiğini öğretmemiz gereken çocuklarımızla başlamalıdır bu süreç. Daha sonrasında, elbette öğretmenlerimize düşen kutsal görevdir bu duyguları besleyecek ve destekleyecek olan... Anne ve babaya düşen görev ise beşikten mezara olandır ve en ağırıdır elbet... Çocuklara ve gençlere sadece; hiçbir zaman çaresiz değilsin. Her zaman çare sensin!. Sana en iyi gelecek çareyi yine sen bulabilirsin demeliyiz. Çünkü bilmeliyiz ki, yaşadığımız güncel ve geleceğe dair sorunların temelinde çoğunlukla, başkalarına teslim ettiğimiz geleceğimizin, başat faktör olarak siyasi sapkınlıklar ve çalkantılar yüzünden istismar edilmesi yatmaktadır... Buna izin vermemeliyiz… Bireysel olarak da, ülkemizin bekası adına da çözüm üretmek, bence kutsal emanettir... Kimseye teslim etmemeliyiz!..” (Çelik Erengezgin)