Ne diyorduk? Bu yazılar birkaç vesileyle yazıldı ve bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki… ADİL DÜZEN çalışmaları resmen 1967 yılında başladı ve bugünlere gelindi… Erbakan Hoca ile yoğun çalışmalar 1980’li yıllarda başladı ve devam etti… Erdoğan’ın menfi çalışmaları 1990’lı yıllarda (ERBAKAN’I ADİL DÜZEN’DEN VAZGEÇİRME raporlarının yazdırılması ile) başladı ve halen devam eden Erdoğan çalışmaları ve gelişmeleri…
“Erdoğan; geçmiş-gelecek ve ADİL DÜZEN” başlıklı üçüncü yazımın yayımlandığı bugün, tevafuk eseri olsa gerek, “Erdoğan, ‘hangi mahalleye’ mensup?” başlıklı genel bir değerlendirme yayımlandı. Bu köşenin dikkatli okuyucuları, yazının yazarını tanıyorlar; Kosovalı Ocak Medya yazarı Adelina Sfishta. Adelina Hanım’ın değerlendirmelerini okuyalım:
“Erbakan’ın yanındaki genç adam (yazının başında eski bir fotoğrafa istinaden), ‘Millî Görüş’ün’ yeni neslinin en gözdelerinden birisiydi; Recep Tayyip Erdoğan.
Davanın ve dava adamlığının çok revaçta olduğu yıllardı.
Millî Görüş, Erbakan ve arkadaşlarının geliştirdiği fikirler üzerine oturmuş, bir ülke yönetim modeli. Elbette, çözümleri Kur’an merkezli.
Dostluğun, arkadaşlığın ‘güç’ olduğu, ‘parasız’ yıllar.
Erbakan, Millî Görüş çizgisinde 4 parti kurdu ve 4’ü de, ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle’ kapatıldı. Sistem izin vermiyordu.
Erdoğan gençlik yıllarında katıldı bu harekete ve sıkı bir Millî Görüşçüydü. Gençlik yıllarında Müslüman Kardeşler gençlik toplantılarına bile katılmıştı. 1985’te Refah Partisi’nin il başkanı oldu. Bu yıllarda toplumun ‘en alttakilerinin’ temsilcisi, ‘varoşların’ kahramanıydı. 1994’te Refah Partisi’nden İstanbul Belediye Başkanı seçildi.
Türkiye’nin devlet kurumları; referansını ‘dinden alan’ hiçbir fikri hareketi ve onun yetiştirdiği kadroları, devlet kadrolarına kabul etmiyordu. Devlet dindar insanlara ‘sakıncalı’ muamelesi yapıyor ve ‘irticacı’ diye fişleyerek sistem dışına çıkartıyordu. Hatta başörtülü kızlar üniversitelerde okutulmuyor, devletin hiçbir kurumuna sokulmuyordu. En katı kurum ise ‘askeriyeydi’. Toplumsal ve siyasi şartlar Erbakan için çok zordu. Ancak, ‘sistemin bütün önleyici tedbirlerine rağmen’, Millî Görüş giderek yükseliyordu.
Refah Partisi 1995 seçimlerinden birinci parti çıktı ve Erbakan başbakan olarak hükümeti kurdu. Ancak, ‘ordu’ ve ‘yargı’ yine devreye girdi ve 28 Şubat operasyonu ile Erbakan hükümeti devrildi ve parti de kapatıldı.
Bu yıllarda Erdoğan, ‘Müslüman mahallesinin Milli Görüş çizgisine’ mensuptu.
Millî Görüş içerisindeki genç nesil, 4’üncü parti de kapatılınca, ‘başka bir anlayışta siyaset’ arayışına girdiler ve ‘yenilikçiler hareketi’ böyle başladı.
Erbakan’ın ‘sistemle uzlaşacak’ bir siyasi-fikri çizgi geliştiremediği gerekçesiyle, yollarını ayırdılar. Yenilikçilerin, partiden ve Erbakan’dan kopuşları esnasında, Millî Görüş çizgisi 5 milyon seçmene ve %15 oy oranına ulaşmıştı.
Yenilikçiler; Türkiye’deki ‘sistemin’ ve ‘uluslararası güçlerin’ desteğini veya olurunu alabilmek için, farklı tarz izlemek gerektiğini değerlendiriyorlardı. Bu nedenle; ‘Milli Görüş gömleğini çıkarttıklarını’, kendilerinin ‘demokrat-muhafazakâr’ çizgide olduklarını, ulusal ve uluslararası kamuoyuna deklare ettiler.
Artık yeni siyasi organizasyonları AK Parti idi.
Yenilikçiler; partiyi kurarken de ‘meşruiyet elde edebilmeyi’ güçlü şekilde dikkate almışlar, partide muhtelif fikirleri ‘demokrasi ve özgürlükler’ çizgisinde ‘ortaklığa’ davet etmişler, parti bünyesine almışlardı.
Erdoğan bu süreçte ‘muhafazakâr ama demokrat mahalleye’ mensuptu.
Bu anlayış netice getirdi ve seçimlerde, Refah Partisi’nin zirvesi olan %21’i de geçerek, %34’le tek başlarına iktidar olma şansını elde ettiler.”