Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü Ankara’da düzenlenen Uluslararası Yerel Yönetimlerde 6. Kadın Şurası’nda konuştu. Erdoğan, kadını aileden koparmaya yönelik her hamlenin bizatihi insanlığın kendisini hedef aldığını belirterek, “Aile ile kadını, kadınla erkeği, çocuğu birbirinden ayırmaya yönelik zihniyet asla bize ait değildir, iyi niyetli hiç değildir” dedi.
Adil Düzen çalışanı Lütfi Hocaoğlu arkadaşımızın, bu haftaki Adil Düzen Dergisi’nde, KADIN ile ilgili yazdıkları şöyle:
“Kadını koruma kanunu çıkarmışlardı. Bir ortamda konuştum. Kadın cinayetlerini çok fazla artıracak bu kanun dedim. Herkes bana karşı çıktı. Olur mu, dediler. Ne güzel, kadını koruyorlar, böylece kadın cinayetleri önlenecek dediler. O kanun bir olay üzerine çıkmıştı. O olay sürekli gündemde tutulmuştu. Sonra kadını koruma uygulamaları ardı ardına geldi.
Yapılan her yeni düzenleme kadın cinayetlerini daha da artırdı. Kadını koruyacağım derken yapılan uygulamalarla kadının erkeği ezmesi sağlanıyordu.
Sonunda kadın cinayetleri kat be kat arttı, medyada konu edildikçe daha da artacaktır. Öncelikle kadın cinayetleri konu edilmemeli, medyada gündemi meşgul etmemelidir. Meşgul ettikçe kötü şeyleri yapma meylinde olan insanlara yol gösterir. Unutmayın, siyanür intiharları medyada gündemden düşmediğinde başka siyanür intiharları olmaya başladı.
Kadın cinayetlerini önlemenin tek yolu KUR’AN’IN AİLE YAPISINI kabul etmektir. Yaratıcı yarattıklarını çok iyi bilir, erkek ve kadın arasındaki ilişkilerin nasıl olacağı da nasıl sulh olacağı da yaratıcının kitabında yazar. Avrupa Birliği’nin peşinden gidildikçe kadın cinayetleri maalesef azalmayacaktır.”
Nedense, bu son paragrafı da okuduktan sonra, Lütfi Hocaoğlu'nun aylar öncesinde yazdığı “KUR’AN’DAN BAŞKASINI REHBER EDİNMEK” başlıklı yazısını hatırladım…
Arap Baharı başlamıştı. Esed düştü düşecek, Emevi Camii’nde Cuma kılma mevzuu kol geziyor. O sıralarda da Gezi olayları var. Arkadaşlarla oturuyoruz. Herkes Esed düşecek diye mutlu. Bana sordular, senin hep ters fikirlerin vardır, ne düşünüyorsun dediler. Esed’e isyan etme hatalıdır dedim. Herkes çok sinirlendi. Saçmaladığımı söylediler. Esed zalimdir dediler. Zalime göz mü yumacağız dediler. Ben de o zaman Gezi ayaklanması da haklı olur sizin mantığınıza göre dedim. Kur’an’da asla “isyan edilmemesi gerektiğini” yazdığını söyledim. İsyanın yerine “hicret edilmesi gerekir” dedim. Kimse dinlemedi. Benim yanlış olduğumu söylediler. Zamanla ABD, Rusya, Çin ile diğerleri devreye girdi, Suriye cehenneme döndü. Bana dediler ki sen nereden bildin? Ben bilmedim, Kur’an ne diyorsa odur dedim.
Günümüzde de geçmişte de hep aynı sorunu yaşıyoruz. İnsanların elinin altında Kur’an var, kimse içeriğiyle ilgilenmiyor, tınısıyla ilgileniyor. “Dat” harfinin çıkışı veya peltek “se” dünyanın en önemli konusu. Gunneli okudun mu okumadın mı, önemli olan bu.
Ülkeyi yönetecek konuma geliyorlar, Yasin okuyorlar, Kur’an’da faizin haram edildiğini de biliyorlar ama çözümü Kur’an’da aramıyorlar. Faizli düzen içinde çözümler aramaya çalışıyorlar. Kur’an’daki aile yapısı bazı başörtülü hanımları ileri derecede rahatsız ediyor (bu ne yaman çelişki!). Sadece Kur’an’daki aile yaşamı ve örnek olan Peygamberin aile yaşamından insanları uzak tutmak için Batı’nın ve AB’nin yıkılmış aile yapısını kanunlaştırmak için başkana baskı yapıyorlar.
Velhasıl, kimse Kur’an’la ilgilenmiyor. Pek çok insan kendini Kur’an’ın sahibinden akıllı sanıyor (hâşâ!). Aklıyla iyiyi bulacağını zannediyor. Şeytan da vesvese veriyor. Şimdi zamanı değil, hele bir güçlen, güç kazanana kadar mevcut düzeni uygula, gücü ele geçirince Kur’an’ı uygularsın diyor. Böylece mevcut düzeni onun eliyle daha da güçlü hale getiriyor. Seneler geçiyor ve giderek batıyorlar. Nasıl başlıyor Bakara Suresi: “O kitap, onda hiçbir bulanıklık yoktur, muttakilere rehberdir.”
Allah bizim rehberimizi Kur’an’dan başka bir şey yapmasın.
Şeytanın vesveselerinden ve şerrinden korusun.
Ve’s-SELAM/BARIŞmea’d-DUA…