Evet…
Ve Veysel İpekçi…
Ve Recep Tayyip Erdoğan…
Önceki ve bu yazımda bu isimleri andım…
Neden? Çünkü ülkenin her yerindeki her sorun ve bir ilçede olan olay bile “yerinden yönetim” ile değil de, “merkezi sistem” ile ve de bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından çözüme kavuşturulsun diye bekleniyor ve sonuç olarak nihayetinde öyle oluyor…
Star gazetesinden Yakup Köse, Pazartesi günü bu konuyu yazdı ve o da Veysel İpekçi’yi dinlemeden linç kampanyasına katıldı! Yazdıklarını geçiyor ve sadece şu paragrafla iktifa ediyorum: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi günü düzenlenen İstanbul İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda, parti içinde yeni Veysel İpekçi öznelerine yer verilmeyeceğini çok kuvvetli vurguladı: ‘Kendi nefsinin peşine düşen sadece kendi ajandasına, kariyerine, hesabına odaklanan kişilerden dava adamı olmaz. Gurur abidesi olanlardan dava adamı olmaz. Makamın gücüne, imkânlarına güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz. İnsan gönlünü kıranların biz de partideki görevleriyle ilgili kalemini kırarız. Milleti karşısına alan bizi de karşısına alır. Kibir en büyük isyandır. İnsanı ateş değil, kendi kibri yakar. Davası insan olan 82-83 milyonuyla herkesi, kısaca yaratılanı yaratandan ötürü seven bir davayız biz. Hiçbirimizin hesapla davranma, aklı yerine nefsinin sesine kulak vermek lüksü yoktur. Yumurtadan çıkıp kabuklarını beğenmeyenler varlık sebeplerini inkâr etmekle kalmaz, kendi hüsranlarını da hazırlar.’”
Tevafuk…
Her yıl 10 Aralık ile başlayan hafta Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanıyor, 10 Aralık günü ise Dünya İnsan Hakları Günü’dür.
Savunma hakkı da en değerli insan hakkı, en kutsal insan hakkı ama…
Biz Adil Düzen çalışanlarına göre sorun hukuk sisteminin çağa ayak uydurmamasıdır; bir anda fasıkların yapıp yaydıkları ve de savunmalar alınmadan yapılan yargısız infazlardır.
Kur’an, Hucurat Suresi ayet 6’da diyor ki: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”
Kur’an “FISK” kelimesinin ismi failini kullanıyor. Kur’an neden mastar olan “FISK” fiilini kullanmıyor da ismi fail olan “FÂSIK” kelimesini kullanıyor?
Arapçada ismi fail tek başına sıfat olarak kullanıldığında o işi bir kere yapanı değil, daimî yapanı ifade eder. Buradaki “fâsık haber getirenler” olduğuna göre, açık bir şekilde “fâsık olan medya ile fâsık olan sosyal medyayı” ifade eder. O halde ister “fâsık medyada” isterse “fâsık sosyal medyada” çıksın, o haberin araştırılması gerekir... Velhasıl, Kur’an böyle diyor ama... Evet, “ama”dan sonra söylenecek ve yazılacak çok şey var ama susayım!
Bundan kısa süre önce CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü gazetesinin yalan haberini araştırmadan ne yaptı ise; Veysel İpekçi’nin beyanına göre, AK Partililer de, üstelik aynı Sözcü gazetesinin yalan ve/ya çarpıtılmış haberinin daha kırkı çıkmadan benzerini yaptıkları ve savunmalar alınmadan olaylar araştırılmadan yargısız infaz yolunu seçmiş oldukları anlaşılıyor. Görülüyor ki;
-‘Muhafazakârlar’ veya ‘sosyal demokratlar’ ve fanatik particiler…
-Kur’an’ın bu çağa ilişkin çözümlerini araştırmadan ve de soruşturmadan…
-Mesnetsiz ve/veya çarpıtılmış iddialara dayanarak ve taraflar da dinlenilmeden…
-FÂSIK medya ve fâsık sosyal medyada yazılanlara istinaden neler oluyor NELER!?
Bu hafta İnsan Hakları Haftası ve bu hafta ülkemde neler oluyor NELER!?
Doğru haber alma hakkının fâsık medya ve fâsık sosyal medyada açık ihlalleri yanında, en kutsal hak olan savunma hakkı gerçekleşmeden neler oluyor NELER!?