“S.O.S. seviyesinde ‘SOS-yal Tufan’ imdat çağrısı” başlıklı ve 9 Kasım 2019 tarihli ilk yazımızla birlikte bu konuda 11 yazımız yayımlandı; uyarı ve hatırlatmalarımızı yaptık...
Genel olarak ne diyorduk, bize göre hangi önemli hatırlatmaları yaptık?
“KUR’AN VE İLİM çalışmalarımız yarım yüzyıldan beri var ve son yıllarda, son on yıllarda günlük ve haftalık olarak devam ediyor; değişik vesilelerle bunu hep hatırlatıyorum…
‘S.O.S.yal Tufan’ seviyesindeki sorunların hayatımızın dinî, ilmî iktisadî, idarî/siyasî yani her alanını sardığını ‘teşhis’ olarak her vesileyle hatırlatıyoruz; ‘tedavi’ reçeteleriyle…
KUR’AN çalışmalarımızla, ‘S.O.S.-yal Tufan’ seviyesindeki bu sorunlara önce ‘teşhis’ koyuyor, sonra KUR’AN VE İLİM merkezli ‘tedavi’ reçeteleri üretiyoruz...”
MİLLÎ GAZETE ile başlayalım bugünkü örneklerimize. Önce Ekrem Şama’nın “Yüz kızartıcı evler” başlıklı ve “Genelevleri kastediyoruz. / Refah Partisi’nin kuruluşundan itibaren hep gündemimiz olmuştu...” cümleleri ile başlayan yazısıyla... O yıllarda il yönetiminde beraberdik. Yazı şu dörtlükle bitiyor: “BATMIŞ KAVİMLER / Ahlaksızlıklar kâbus gibi, / Her biri çöktü üstümüze; / Batmışlarla dolu yerin dibi, / Bak, altı kalıntı, üstü müze...” (https://www.milligazete.com.tr/makale/3387323/ekrem-sama/yuz-kizartici-evler).
Sonra Mücahit Gültekin’in “İstanbul Sözleşmesi TBMM’den nasıl geçti?” başlıklı yazısı ile devam edilmeli; (https://www.milligazete.com.tr/makale/3387324/mucahit-gultekin/istanbul-sozlesmesi-tbmmden-nasil-gecti). Abdurrahman Dilipak da benzer konuyu yazmış bugün, “Önce aile!” demiş; (https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/once-aile-30482.html). Yazıda özellikle Aile Platformu sözcüsü Adem Çevik’in açıklamasındaki korkunç rakamlar öylesine dikkat çekici ki; dikkat edilmezse aile çöküyor…
Mustafa Karaalioğlu’nun bugünkü “Şu bizim ‘derin’ mesele” başlıklı yazısı şöyle başlıyor: “Bir ülkenin seviyesizliğe, kalitesizliğe, boşboğazlığa, ben yaptım olduculuğa, palavracılığa, tutarsızlığa vesaire mahkûm olmasından daha vahimi bütün bu değersizliklerin dünyada da prim yapıyor oluşudur. Tam bugün olduğu gibi…” Ve şöyle bitiyor: “Meselemiz, ‘derin’ mahfillerin varlığı/yokluğu değil, memleketin derinlikten nasipsiz olmasıdır. / Meselemiz, aklın kudretinin eksikliği değil, bizatihi akıl yürütememektir. / Meselemiz, kalite standardının yokluğu değil, kalitenin her sahada itibarsızlığıdır. / Hepsi bizim meselemizdi; şükür şimdi Amerika’da da Avrupa’da da var, beğendiğini alabiliyorsun.” (https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-karaalioglu/su-bizim-derin-mesele-12023)
Bu girizgâhtan sonra ‘tedavi ve çözüm’ reçetelerine geçelim; KUR’AN VE İLİM 1038’inci hafta yani önceki haftaki seminer notlarımızla devam edelim; TEDAVİ niyetine…
“Üç çeşit iş vardır; insan üretmek, eşya üretmek, bir de hizmet etmek. İnsan üretmek kadınların, eşya üretmek erkeklerin işidir. Hizmet ise her ikisi için ortaktır. Dolayısıyla okumak ve genel hizmetleri yapmak hususunda kadın-erkek eşittir. / Kadınların görevlerini yapabilmeleri için örgütlenmeleri gerekmemektedir. Küçük topluluklar oluşturacaklar ama sağlam yapıları olacaktır. Onların merkezi teşkilata ihtiyaçları yoktur. Dayanışma ve yardımlaşma ocak seviyesinde, en çok bucak seviyesinde olacaktır. Erkekler ise gerek üretme gerekse savunma hizmetlerini yapabilmek için devletler şeklinde teşkilatlanmak zorundadırlar. O halde devlet demek ordu demektir, devlet demek güç demektir. Bu da erkeklerin işidir. / Kadınlar ise erkekleri denetlemek ve onların eksikliklerini gidermek için kamu işlerini yapma yetkisine sahiptirler ama kamu işlerini yapmak zorunda değildirler. Cuma namazlarını kılabilirler, geçerlidir, ayrıca öğle namazını kılmaları gerekmez ama cuma namazını kılmak zorunda değildirler. Asker olabilirler ama asker olmak zorunda değildirler. / Devlet yargı kararlarını infaz eden bir kurumdur. Hakemler başkanların üstündedirler. Yargılarla azledilirler. Kadın sorumlu olmadığı yerlerde başkanlık yapamaz, dolayısıyla bucak başkanı, il başkanı, devlet başkanı ve insanlık başkanı olamaz. Ama kadınlar hakem olup bunları yargılayabilirler.” Nur Suresi’nin “Ve Kul Li’l-Mü’minati… / Mümin kadınlara söyle…” ile başlayan uzunca 31’inci ayeti işte bunları içeren bir âyettir. (Sayfa 6-7’den özetle.)