“S.O.S. seviyesinde ‘SOS-yal Tufan’ imdat çağrısı” başlıklı ve 9 Kasım 2019 tarihli ilk yazımızla birlikte bu konuda dokuz yazımız yayımlandı, uyarı ve hatırlatmalarımızı yaptık...
Genel olarak ne diyorduk, bize göre hangi önemli hatırlatmaları yaptık?
“KUR’AN VE İLİM çalışmalarımız yarım yüzyıldan beri var ve son yıllarda, son on yıllarda günlük ve haftalık olarak devam ediyor; değişik vesilelerle bunu hep hatırlatıyorum…
‘S.O.S.yal Tufan’ seviyesindeki sorunların hayatımızın dinî, ilmî iktisadî, idarî/siyasî yani her alanını sardığını ‘teşhis’ olarak her vesileyle hatırlatıyoruz; ‘tedavi’ reçeteleriyle…
KUR’AN çalışmalarımızla, ‘S.O.S.-yal Tufan’ seviyesindeki bu sorunlara önce ‘teşhis’ koyuyor, sonra KUR’AN VE İLİM merkezli ‘tedavi’ reçeteleri üretiyoruz...
‘Teşhis’ dedim de; herkes kendince teşhis koyuyor ama ‘tedavi’ reçetesi üreten yok.
Evet… Tespit ve teşhisler çok ama TEDAVİ VE ÇÖZÜM reçeteleri üreten yok!”
***
‘Mesela’ diyelim bugün de ve başlayalım…
5 Kasım’da Fatih’te dört kardeş siyanürle intihar etti…
8 Kasım’da Antalya’da dört kişilik aile siyanürle intihar etti…
15 Kasım’da İstanbul Bakırköyde üç kişilik aile siyanürle intihar etti…
2018 yılında yani geçen yıl ülkemizin tamamında 3 bin 161 kişi intihar etmiş…
***
Bu girizgâhtan sonra ‘tedavi ve çözüm’ reçetelerine geçelim; KUR’AN VE İLİM 1037’nci hafta seminer notlarımızla yani kalan son bölümle devam edelim; tedavi niyetine…
“Müminler malik oldukları şeylerde bekçi olduklarını bilirler. Ona göre mülkü kullanırlar. Kullanılmayan eşyaları başkalarına bedelli bedelsiz kullandırırlar.
Eşyalar ve yerler uzakta ise onu nasıl kullandıracaklardır?
Önce herkesin adı olduğu gibi her şeyin bulunduğu yere göre de adı vardır. Her şey muhasebede kayıtlıdır ve her şey damgalıdır. Kur’an’daki “az olsun çok olsun üşenmeden yazın” emri (Bakara, 2/282) bize bunu emretmektedir.
Herkesin telefonu vardır. Eşyanın üzerindeki damgadan onun kime ait olduğu bilinmektedir. Telefon eder ve onu kullanacağını bildirir. Malik de ona izin verir ve kullandırır.
Malik ona niye izin verecektir?
Çünkü bütün bunlar muhasebeye geçmekte, kişiler kullandırma alacaklısı ve borçlusu olmaktadır. Kullanma hacmi ile borçlu ve alacaklı olurlar.
Dolayısıyla herkes bilir ki; kullandırma alacaklısı olmak bankada onun kredi hacmini yükseltir, o yüzden eşyalarını kullandırmak ister. “Orada evimi benim kullandırmama karşılık ben de bankadan faizsiz nakit çekerim” diye düşünür. Yani kredi limitini artırdığı gibi aynı zamanda kredi hacmini de artıracaktır.
Şimdi herkes borçlu olarak çalışmaktadır, çünkü enflasyon var, borç istemektedir.
Ortaklık sisteminde yani bizim yeni isimlendirmemizle “ortaklık ekonomisinde” ise herkes alacaklı olmaya çalışmaktadır, borç vermek istemektedir, çünkü kredi hacmi artmaktadır, bu sayede yarın gerektiği zaman faizsiz olarak nakdi çekecek ve kazanacaktır.
Bu cümlelerimiz kolay anlaşılacak cümlelerdir, ne var ki sizler bunlarla yani faizli zalim düzene alternatif "faizsiz ortaklık ekonomisi” ile ilgilenmiyorsanız kulak vermezsiniz.
Tekrar ediyoruz. Ortaklık sisteminde herkes alacaklı olmak ister, borçlu olmayı kimse istemez. Dolayısıyla nakit çok süratli bir şekilde dönmeye başlar. Bu da üretimi artırır.
Bu ayetleri okuduğunuz zaman sosyalizme ne kadar benziyor dersiniz. Sosyalistler bunları bizden almaya çalıştılar ama anlayamadılar, yahut anladılar ama işlerine gelmedi.
Kur’an nizamı İslamiyet hiçbir rejime benzemez, bütün rejimler İslamiyet’e benzer.
Sizler işte bu cennet gibi dünya düzeninin kapısında duruyorsunuz. Hâlâ ne diye sallanıyorsunuz. Açın kapıyı ve girin. Bu kapı yüz lojmanlı işyeri apartmanları kapısıdır.” (s. 14)
Ve’s-SELAM/BARIŞ mea’d-DUA…